Bu yaz hangi kitapları okudum?

Özlem tatilde okuduğu kitapları yazmış, vayyy süper dedim ama sonra düşündüm, ben de tatil kitabı olarak belirlediğim hemen tüm kitapları ve hatta biraz fazlasını okudum bile.

“Kahperengi” ile başladı yaz.

Sonra Tezer Özlü’nün iki kitabı, ikisi de dostlarıyla mektuplaşmaları. Öyle iyi geldi ki o mektuplar bana. Mektuplaşmanın çok kişisel olduğunu düşünürdüm, iki kişi arasındaki mektuplaşmayı niye merak edeyim derdim, değilmiş.

Kitap kulübünün “Kinyas ve Kayra”sı vardı bir de, anlatmıştım…

Sonra bir Alper Canıgüz girdi araya, bir de hiç hesapta yokken Middlesex…

“Pencereme aşk kondu”, romantizmiyle iyi geldi ruhuma ve düşündüren mizahı ile zihnime “Deliduman”…

“Kurt Seyt ve Shura”yı beğenmedim, Kıvanç Tatlıtuğ imgelemesi bile kurtarmadı, diyeyim sen anla.

Geçen kış başladığım Taht Oyunlarının ikinci kısım iki kitabı birden tam tatil kitabıydı, bayıldım tabii ki… En kısa zamanda seriye devam edeceğim.

Yine bir kulüp seçimi “Karanlığın Sol Eli” ikinci defa okundu, okumak sayarsak… Ursula K. LeGuin her zaman iyi gider, yaz kış fark etmez.

Sırada birkaç kitap olmasına rağmen merak ettiğim Kitap Evi, romandan öyküden yana tat vermedi, daha çok Enis Batur’un kitap, okuma, yazma üzerine denemelerine hayran kaldım, bir de üslubuna, dönüp tekrar okuma isteği uyandıran cümleleri nefisti… Dedim ya bu bir deneme kitabı olsaydı da okurdum, roman diye eline almak manasız. Ve kitap okumayı seven ama çok çok sevenlere önerebilirim, çünkü onlar kendinden çok şey bulurlar bence.

“Erteleme Sanatı”nı anlattım zaten uzun uzun.

Gelelim “Avalon’un sisleri”ne … Taht Oyunlarını çok sevdiğimi öğrenen Bahar, tavsiye etmişti, basımını bulamadığımı öğrenince de derhal getirdi. Bayıldım. Tarihi, fantastik, aslında çok fantastik mi? Bize gerçek dışı gelenlerin bir zamanlar var olduğuna inanıyorum ben. Hristiyanlığın yayılması ile kadının değersizleştirilerek yok sayılması, onun gücünden korkan ataerkil toplumların ne kadar da işine geldi kimbilir. Gerçi kadınların Tanrıçanın doğa ananın üretkenlikten gelen güçleri karşısında savaşmaktan ve kaba kuvvetten başka becerisi olmayan erkeklerin evvel ezel tırsmasını doğal karşılamak lazım. Filmini izlemedim, Bahar tavsiye etmedi, ziplenmiş bir dört cilt izlemek çok da keyifli olmasa gerek. Ben diğer ciltlerini de okuyacağım, basımı evet yok ama nadirkitap.com veya semtinizdeki sahaflara alalım sizi…

Yazı, "YAZ" ile kapattım. Kürşat Başar'ı özlemle bekleyenlerden tam not alamadı belki beklentileri yüksek olduğu için. Ben de tam tersi beklentiyi düşük tuttum, hatta metroya binerken başladım geçen gün ve "beğenmezsem bırakırım" diye kendi kendime söz verdim. Ama öyle olmadı. Birkaç gün gayet de keyifle okudum. Beni benden almadı kitap ama hoş bir aşk hikayesiydi. Kitaplarla, yazmakla, okumakla ilgili bölük pörçük bölümler vardı. Oldukça pasif bir erkeğin etrafındaki güçlü kadın karakterleri sevdim teker teker... Bir dayı karakterini. Amcayı gözümde canlandıramadım, hep bir gizemi kaldı aklımda. Okuyayım mı dersen, vakit kaybı değil, ama öle bayıla okunur mu bilemedim. 

Şimdi ne mi okuyorum, hop sağa bakıyorsun, orada bir goodreads bölümü var:
"Kendine ait bir oda"

Aylardır kitap kulübünde Virgina Woolf okumak istiyor hep bir şekilde erteliyorduk. Bence tam da eylüle yaraşır bir seçim oldu.

Bu arada Goodreads’ten arkadaş olabilir, birbirimizin okuduğu kitaplara göz atabiliriz : )