21 Şubat 2016 Pazar

Sevdiğin işi yapmak çözüm mü?

Birkaç yıl önceydi, çocuktan sonra iş hayatını bırakan tanıdığımın hobisi olan el sanatlarını iyice ilerlettiğini ve artık işi haline getirdiğini İlker’e anlatıyordum. Ne güzel, diyordum, ne şanslı, hobisini işi haline getirdi. İlker benimle aynı fikirde değildi. Hobini işe dönüştürmenin artık onu hobi olmaktan çıkaran bir bedeli olduğunu söyledi. İş iştir, hobi hobidir. Hobin işe dönüşürse artık hobin olduğu zamanlardaki kadar sevemeyebilirsin, çünkü artık parasal bir çıkar işin içine girmiştir. Yani uzun lafın kısası, özgünlüğün gider. Dememişti ama böyle demek istemişti. 

Muhteremin kesin sınırlarını seviyorum. Ama o gün, hayallere dalmış olduğumdan mıdır, tanıdığım adına heyecan duyduğumdan mıdır bilinmez, bu düşüncesini sevmemiştim.

“Sevdiğin işi yaparsan, ömür boyu çalışmak zorunda kalmazsın” dayatmasının tam tersi bir düşünce.



Gerek “Öz” isimli kitapta gerekse hemen her yerde karşımıza çıkan “sevdiğin işi yap” öğüdünde hayatın gerçeklerini yadsıyan bir yan var. Belki bu konuda bir itkiye ihtiyaç duyana gaz veriyor gibi görünebilir, lakin geri kalan büyük çoğunluğu da ümitsizliğe sevk etmiyor mu? Kitabın küçük bir bölümünde özünü hobilerinde bulan ve hobilerinden hayatını kazanmaktan ziyade kişisel zevklerine kaynak sağlamak için çalışan ve mutluluk denen ulvi amaca erişenleri de anlatıyordu, haksızlık etmeyelim ama çok küçük bir kısmında.

Bir de işin şu kısmı var: sevdiği işi yaptığı halde başarıya ulaşamayanlar, hayatını sevdiği işle kazanamayanlar… Onlara ne demeli? Yoksa sevmeleri gerektiği kadar sevmiyorlar mı işlerini hmm? Hayalini gerçekleştirdiğini söyleyip yine de işinden yakınanlara kızmalı mıyız bu durumda? “şşt sus otur bakayım, zaten sevdiğin işi yapma şansına sahipsin bir de utanmadan şikayet mi ediyorsun!” deme hakkını kendimizde bulmalı mıyız?  

Son zamanlarda algıda seçicilik mi dersin, hep benim önüme çıkıyor da sıkıldım mı derim, bilmiyorum. Bildiğim tek şey “sevdiğin işi yap” dayatması bana artık gerçekçi gelmiyor. Hayat kolay değil. Keşke hepimiz hobilerimizden hayatımızı kazanabilsek. Ama öyle değil. Ve öyle olmadığını kabullenip, belki de yapmaktan zevk aldıklarımızı, yapmaktan zevk aldığımız şeyler olarak bırakmanın zamanıdır. Belki de doğrusu budur. Belki de doğrusu sevdiğimiz işi yapmaktan ziyade, yaptığımız işe saygı göstermek ve özenle yapmaktır. İş ne olursa olsun. 



12 yorum:

Adsız dedi ki...

meşhur İng. sözü:" ... kaçınılmazsa zevk alacaksın":)))))) Madem şu ya da bu işi yapıyoruz, onun zevkli ve iyi yanlarını görmemiz lazım
Çenebaz

mm dedi ki...

''ne iş yaparsan yap, elinden gelenin en iyisini yap. Sokak mı süpürüyorsun? En temiz sokak senin süpürdüğün sokak olsun.''

bu da benim ilkokul öğretmenimin verdiği öğütlerden sadece biriydi.

kadriye dedi ki...

Aslında eşin haklı gibi. Sevdiğin işi yaparsan hiç çalışmış olmazsın demiş bir bilge. Yani severek yaparsın, sana iş gibi gelmez.

GeCe dedi ki...

Sevdiğin işi yap'tan ziyade işini severek yap desek daha doğru bence de.

desindes dedi ki...

Sevgili Yeliz ben de bu konuda senin muhteremle aynı fikirleri paylaşıyorum ve daha ileri gidiyorum: yapmak için üstüne para aldığın hiç bir şey sevdiğin şey olamaz o iştir.

www.macerakitabim.com dedi ki...

Vallahi yirmi yıldır çalışıyorum ve bunu para için yapıyorum. Yoksa çocuğumu bakıcıların eline bırakmaktansa kendim bakmayı tercih ederdim. Bu kadar uzun zamanın sonunda da yorulduğumu hissediyorum. Lise yıllarında ruhuma işleyen feminizm illeti yüzünden hiç durmadan çalışıp, kendi ayaklarımın üstünde durmaya çalıştım. Selçuk'tan para istemeyi bilmem. Sıkıştığım zamanlarda bile yüzüm kızarır, utancımdan kaba bir üslupla isterim parayı. İşimle ilgili, ''Ay ne hoş bir işiniz var.'' diyenlere de gıcık olurum. İşin içine para karıştım mı hiçbir iş keyifli olmuyor. Bu gerçek! Tam yazdığın şeyle alakalı değil yaptığın yorum biliyorum ama öyle doluyum ki!
Ah İstanbul, Ah İstanbul'un yozlaşmış insanları ve ruhu yoran karmaşası diyorum.
Yeliz, artık evimde oturup sabahları yürüyüş yapıp telaşsızca kahvemi yudumlayacağım günleri, yazı yazacağım zamanları hayal ediyorum. Umarım yakındır o günler.
Öpüyorum

Gokyuzu99 dedi ki...

Çok sevdiğim bir söz var Almanca "Glück liegt nicht daran, dass man tut was man mag, sondern, dass man mag was man tut." Şöyle çevirebilirim, "Şans sevdiğin işi yapmakta değil, yaptığın işi sevmektedir." Hobinden para kazanmak fikri bana da hep tuhaf gelmiştir. Yani ara sıra değil de geçimini sürdürecek kadar çalışmak insanı hobisinden soğutabilir gerçekten... :)
Özledim çok.

Gulcin dedi ki...

Calismayi sevmek ya da sevmemek var bence.
Bir de sogru insanlarla calismak ya da calismamak.
Birincisi huy, yaradilis her neyse. Sevmeyen de sevmiyor.
Ikincisi de bildigin sans.
O yuzden sansliysan mutlu calisiyorsun bence, bir seyler iyi denk geliyor. yok degilsen de zor oluyor. ama calismayi seviyorsan yine bir sekilde katlaniyorsun.
Bilemedim yeliz. Birak evinde otur desen, en isimi sevmedigim donemde bile oturmazdim ben sanirim. Bu da bir donem belki. belki ileriki yaslarda gecer falan. ama iste oyle :)

okuyanguzel dedi ki...

Evet hiç bu açıdan bakmamıştım. İyi geldi doğrusu. Ben işimi sevmeye çalışıyorum ve zevk almaya çalışıyorum. Çünkü çalışmama gibi bir lüksüm yok.

TUĞBA'NIN DÜNYASI dedi ki...

Ah Yelizcim ben de inanmıyorum 'artık' buna, çünkü gerçekten görüyorum ki hobi işe dönüşünce gerçekten dönüşüyor ve o eski huzur verici yanı kalmıyor. Ben de hep bunu hayal ediyordum aslında ama şimdi görüyorum ki öyle olmuyor. Hobi, hobi olarak kaldığı sürece güzel ve keyifli. İş denilen şeyin tanımı çok başka bir şey aslında. Yani özde doğru olan bence yaptığın işi hakkıyla yapmaya çalışmak, saygı duymak.
Bu arada bir müsait zamanda haberleşmek, tanışmak ve görüşmek isterim seninle:) İzmir ile ilgili konuşmak istediğim öyle çok şey var ki, yeni bir izmirli ve Cezayirli sudan çıkmış balık olarak çırpınıyorum:) Bana yazarsan sevinirim.Öpüyorum

Gülşah önen dedi ki...

Kendim yazmış gibi hissettim bu yorumu katılıyorum her cümleye :) benimde bi evde oturup koşturmadan kahve içip sabah yürüyüşleri yapıp blog yazdığım zamanları hayal ediyorum. Hobim olsun ama hobimden para kazanmayayım beni mutlu etsin bana iyi gelsin yeter.

renklidesign dedi ki...

Ben bunu kıyısından köşesinden denedim sanırım. 5-6 yıl önce çocuklar nispeten büyüdüğünde önce ahşap boyama, sonra dikiş öğrendim. Ve bayıldım. gece yarılarına kadar uykusuz kalmama rağmen öyle zevk alıyordum ki sabahları müthiş bir enerji ile uyanıyordum. Derken yaptıklarım etrafta beğenilip sohbetlere konu olunca bir kermeste satış yapma işi çıktı. Büyük bir hevesle kabul ettim ama bitiş zamanı yaklaşıp da istediğim gibi ilerleyemediğimde ya da aynı şeyden 4-5 tane yapmak zorunda kalınca işin tadı kaçtı. Stres atmak için yaptığım şey bizatihi stresin kendisi oldu. Ama belki işine göre değişir, çok para kazanılacak bir şey olsa daha çok sever miydim bilmem.