Bugün Arca biraz üşütmüş burun akıntısı halsizlik hafif ateş. Öğleden sonra odasındayım yatağa uzanmış ‘telefona bakıyor’ bu aktiviteyi - pardon bence pasifiteyi - hiç sevmiyorum. Sosyal medyanın seni bir mahkuma çeviren oyunu … Twitterda akış, instagramda keşfet, tiktokta ne bilmiyorum ama işte hepsi özünde esir alma. Dinlenmek değil ki hareketsizce, hareket eden ekrana teslim olmak…
Telefonu kenara koydum, Arcanın kafasını da omuzumla göğsüm arası bir yere, o yer ki onu yıllarca uyuttuğum yer. Ellerine kollarına masajlar yaptım. Sonra sadece parmaklarımı gezdirdim ellerinde kollarında bir kedi sever gibi hem bana hem ona akan bir ten teması… Başını okşadım, mırıl mırıl konuştum. “Beni uyutmaya çalışıyorsun değil mi” dedi çakal :) hatırlıyor… Masal anlatamam, ninni desen okusam uyuyacak çocuk zombiye döner. Ama kitap okumak (onlarcası bir gecede!) ve işte tam oracıkta başını okşayıp mırıl mırıl konuşmak işte bu uyuturdu Arcayı. Hatırlıyor. “Evet” dedim “evet uyumanı istiyorum azıcık dinlen” itiraz etmedi. O kısacık on dakika boyunca ben sekiz on yıl öncesine gittim, vaktiyle kucağıma sığan o miniği uyutur gibi uyuttum. Bana tepeden bakan ama işte aslında hala küçük bir çocuk olan ergenimi sevdim sevdim…
Arca’dan büyük çocukları olan arkadaşlarla sohbet ediyoruz, hangi yaşlar daha iyi ? Her biri bir başka zor her biri bir başka şahane … anne olmak baba olmak böyle bir şey her anını sevmek ve bir daha dönemeyeceğimiz her anına deli gibi özlem duymak. Ne “büyü evladım” diyebiliyoruz ne “hiç büyüme”
3 yorum:
Evet yaaa. Ben çok özlüyorum oğlumun o minik hallerini :(
Ne tatlı ben de minik halini özlüyorum bu haliyle hiç sevdirmiyor kendini. Hülya
höhöhöhöööö ay çok duygulandım ya, hönkürerek ağlayasım var... hem büyü hem büyüme, evet! ama sonuçta sağlıkla neşeyle büyü arca..
Yorum Gönder