Biz küçükken ev işlerine kısmen dahil edilirdik, kendi isteğimiz ölçüsünde. Salata benim işimdi misal, bulaşık ablamın. Temizlik gibi ağır ve ciddi işlerde annem bizi çok zorlamazdı. Toz almak gibi sıkıcı işler belki, ablam da lavabo ovardı. Yemeği tam olarak yurtta kalmaya başladığımda pişirmeye başladığımı, temizliği ise evlendiğimde yaptığımı hatırlıyorum, ütü sadece yazın elimize verilirdi. Hep “siz dersinize çalışın” denirdi bize.
Annem fedakar neslin bayrak sallayanıydı. Hem ana babasının ihtiyaçlarına koşan hem çocuklarının fedakar annelerinden. Hemen herkesin annesi olanlardan. Bir ailesine adanmışlık timsali.
Eleştirmek ne haddime! Sadece bazen keşke bu kadar adamasaydı kimseye kendini diye içimden geçiririm, onun iyiliği için...
Kendini bir insana / bir şeye ne kadar adarsan o kadar çok aldanıyorsun aslında. Ona olduğundan fazla anlam yüklediğinde beklentilerin de aynı ivme ile artıyor. O yerinde sayıyor halbuki, sen yüceltiyorsun. Gün geliyor, kendini delicesine adadığın insanın / şeyin aslında o mertebede olmadığını anladığında, aldandığını fark ediyorsun. Hayal kırıklığı, yıkıntı… Aldandığını fark ettiğinde ne yaşanırsa işte o!
İşin kötüsü suçlayabileceğin kimse yok! Kendinden başka…
“Kendim ettim kendim buldum” meselesi özetle.
Herkes ve her şey için geçerli hayatta.
J. Christophe demiş ki … 'hayatınızda bir denge sorunu varsa daha dikkatli bakın kesin birini yanlış yere koymuşsunuzdur.' Ne güzel söz…
Annelikten başladık, annelikten bitirelim…
Biz annelerimizin nesli gibi saçımızı süpürge etmesek de bir şekilde fazlası ile adıyoruz kendimizi çocuklarımıza… Biz belki ev işlerini paylaşacağız ileride, kendimizi feda etmeyeceğiz ev işlerine, ama biz saçımızı başka türlü süpürge edeceğiz.
Kendimden bunun sinyallerini şimdiden alıyorum.
Doğdu beridir yemesini içmesini dert edindik, giymesini, ilacını, kozmetiğini iş edindik. Sonraki aşama okul olacak. Sonra kim bilir ne? Annelerimiz kadar olmasa da kendi neslimizin adanmışı olacağız korkarım.
Kendimden biliyorum dedim ya… Öyle işte… Çokça kendimi aşarcasına sabrediyorum mesela, kendimi eğitirken kendimden ödün veriyorum. Sabırlı, sakin, metanetli, cool annelik benim kumaşımda yok ama ben kendime annelikten takım elbise dikmeye çalışıyorum. Dikiş yerleri patlıyor tabii.
Ben sabırlı bir insan değilim, anne olduktan sonra edindiğim bir özellik sabır. Ve doğal olarak herhangi bir sonradan edinilmeye çalışılmış meziyet gibi fire veriyor kriz anlarında, açık ediyor kendini, ele veriyor aslında sabırsız bir insan olduğumu yüzüme vuruyor keyifle.
Anneliğe de gereğinden fazla önem verdiğimde en küçük bir kriz, belki bir "höt otur len yerine" diyerek savuşturacağın yerde, "Allahım ben ne kadar kötü bir anneyim ki bir krizi bile atlatamıyoruz" halinde yeni bir içsel krize dönüşebiliyor. Çokça kafa yorduğum için daha çok üzüyor beni.
Nerden mi çıktı bunca laf salatası...
Çok küçük bir hadise aslında, normalde gülüp geçeceğin kadar küçük...
Rahatça yesin diye önündeki köfteyi ikiye böldüğümde, kopan kıyamete tepkim, kapkara güneş gözlüklerinin arkasından dökülen birkaç damla yaş olduğunda, aslında üzüldüğüm çaresizliğim değil, üzüldüğüm bu kadar anlam yüklediğim iki yaş, o yaştaki çocuğum ve tabii ki anneliğim…
Ben de anneliğe, çocuğuma gereğinden fazla kafa yorduğum an, adamaya başlamışım kendimi, dolayısı ile aldanmaya …
16 yorum:
Yeliz, o da gerekiyor bazen. Operim:)
Yeliz, bir arkadaşım var; Nevin...Benden bir kaç yaş büyüktür. Tanıştığımda beni hayretten hayrete düşürürdü... Bana derdi ki çocuklar için hiç bir şeyden geri kalmaya değmez...Her aklına geleni yapardı.Hala da yapar ya...Onun gibi olmayı çok istediğim anlar olmuş ama hiç olamamışımdır. Oğlu kalp cerrahı oldu kızı yüksek hemşire...Bize , size dememişmiydim diyor:))
Cancanla bir yerden geliyoruz, simiiit diye tutturdu. Arabayı durdurduk bir kaç simit aldık. Gamse onunla arkada oturuyor. Simiti ikye bölüp eline vermiş. Nasıl bağırıyor napıştıııır diye bilemezsin.Torbanın içine soktu iki parçayı ve gizlice bütün simit ile değiştirip verdi.
Gözlüklerim arasından çok gözyaşı döküp, anlaşılmadığımı, yaranamadığımı düşündüğüm anlar olmuştur benim de.
Sen tanıdığım en iyi annelerden birisin Yeliz. Senden gıyabında da o kadar çok söz ediyorum ki, Gamse her seferinde maşalah dedin mi diyor valla o kadar kocaman bir maşallah diyorum ki inanamazssın.
işte bir destan daha yazmış bulunuyorum bu arada:)
Sevgimle
yazınızı okudum ve annemi düşündüm için burkuldu. benim annemde çocuğuna kendini adamışlardan. ergenlikte falan üşümeyelim diye hırka almam için ısrar ettiğinde nasıl çemkirdiğimi hatırlıyorumda.. hala bile evli kocaman bir kadınken, arar bugün çok sıcak olacakmış şapkanızı alın diye :) şimdi çemkirmiyorum tabi ama çok ısrarcı olduğunda herhalde huysuzluklar yapıyorum :( yanlış bir tutum olduğunun farkındayım ama ne kadar acıtıcı bir tepki olduğunu anne olunca anlayacğım herhalde, sizin gibi.. mercan
kendimden cok sey buldum okurken,hele ki adanmışlık üzerine...annem,ben,şimdi ise benim anneliğim...anneme kızarken aynısını benim yapmam bunu gayet doğal görmem,katlanarak coğalan bir adanmışlık öyküsü bu olsa gerek...çok guzel bir yazı emeğinize sağlık...
gerçekten yüreğine sağlık,ne kadar benzer yaşanmışlıklar annemi düşman gibi görüyordum gençlik dönemimde bir ara,meğer ne kadar haklıymış,acayip 6.hisli oluyorlar geleceği görüyorlar sanki,bir de kayınvalideme bakıyorum nasıl kayıtsız bir anne ve babane böyleleride var yani,hele kayınvalidemi gördükçe annemle gurur duyuyorum.hepimize yeten bir güç var kadında.allah annelerimize sağlık versin bizlere de..
Bu adanmışlık meselesine kafayı yormayan var mı acaba? Bazen karşılığını buluyor bu bazen bulamıyor ama zaten biz karşılık bekliyor muyuz ki? Bir gülüş, bir okşayış bir sarılış. Bazen de annem diyen bir kucaklaşma. Yeliz, çocuklarımızı büyütürken hele ki iki yaşında olup ta sebebsiz inatlaşmaları, sanki bu iki senede hiç bir şey vermemişiz gibi değişik hareketlerde bulunmaları, ne bileyim mesela ilk defa dün konuşurken bacağıma bir şaplak indirivermesi gibi beni hayretler içinde bırakan ama bunu anladığım için görmezden geldiğim davranışlar. Akşam yemeklerinin hep yememeyle veya az yemeyle sonuçlanması, benim taklalar atıp hiç bir şey elde edememem. Sonra bunlarda sorun mu sağlıklı olsun da demelerim. İşten yorgun argın geldiğimde bir kucaklaşmanın hayalini kurarken o gün o kadar rahat ve bütün gün berabermişiz gibi davranmaları. İçten içe Nezoşu(bakıcı teyzesi) kıskanıyorum gerçekten. Aslında biliyorum, o bütün gün onun yanında olamadığım için bana tepki veriyor.
Biz değişebilir miyiz, ben kendi adıma hayır diyorum değişemem, annelerimiz nasılsa biz de öyleyiz:)
cansın elfanam:)
ah Lale ablacım ahh, Nevin hanım gibi olmak da bir meziyet...
güzel düşünceleriniz için çok teşekkür ederim. Benim için ne kadar önemli olduğunu biliyorsunuz
Sevgili Mercan,
ben de hala anneme kızıyorum. Ayağına terlik giy dediğinde, sırtıma hırka attığında:) sonra da kendime kızıyorum:) onu değiştiremem, sadece birazcık daha anlayabiliyorum, o kadar:)
teşekkürler özgekuzey:)
amin Meltemcim amin
yok Fadişcim ben de değişebileceğimi pek sanmıyorum, olsa olsa biraz törpüleniriz. fazla beklentim yok kendimden ne güzel biliyoruz en azından kökten değişemeyeceğimizi.
Hayatıma giren hiç birşey beni yapacaklarımdan alıkoyamaz derdim; sen beni çok iyi tanırsın Yeliz'im, ne deli olduğumu bilirsin! Bu deli kadını az buçuk törpüleyen daha doğrusu fren koyan yine delilikleriyle küçük Balkız oldu :) Ha bir de olağanca ağırlığıyla koca kişisi :))
Yelizciğim aslında neysek oyuz hala , sadece şu sıralar rölantideyiz. Şu çocuk büyütme işine kendini adayan ve çok kafa yoran koca kişisine sylüyorum hep baktepemi attırma başbaşa kalacağız şunca sene sonra :))))
Lale Ablacığım şu Nevin' le beni de bi tanıştırsan,pek tanıdık geldi :))))
Enerjini ve gözyaşlarını ergenliğine sakla lütfen,ileride çok lazım olacak :)
Özellikle biz hatun kısmının bir şeylere kendini adaması gerekiyor. Yapımız böyle. Dengesi oturmuş, uçlarda olmayan bir ilişki yaşayamadım ben hiç mesela. Hep adadım kendimi sevgiliye. İçim dışım, evim barkım, günüm gecem o oldu. Sonraaa, kardeşime adadım ben kendimi. Hem de kendimi bildim bileli. "Elif" dendi mi akan sular durur. Ivy vardı hani zamanı parmaklarının ucunu birbirine değdirerek durdururdu, babası uzaylıydı. "Elif" dendiğinde öyle durur hayat.
Hadi insanları bir kenara bırakalım. Hatun işe adar kendini, hatun eve adar kendini, hatun derslerine adar kendini, bilime, şiire, müziğe, kitaba... Biz adarız ota b.ka kendimizi.
Çocuklarımıza adamışız çok mu? Bence işin içinde aldanmışlık varsa bu adadığımızdan değil yaradılışımızdan (;
Canım arkadaşım gördüğüm en iyi, en fedekar annelerden birisin, kesin! Hayatta en önemlisi kendine değer vermek ve kendi kıymetini bilmek. O zaman etrafın da sana hakkettiğin saygı ve sevgiyi gösteriyor. Bu sebeple ne kadar harika bir insan olduğunu kabul et ;)
Yorum Gönder