8 Şubat 2022 Salı

Sorgulamalar: "Lizbon'a Gece Treni"ninden payıma düşenler

Son birkaç haftadır, cumartesi günleri mental bir yorgunlukla geçiyor. Çok ağır. Bu hafta çok daha ağırdı çünkü bütün hafta içini çocukluğumun en eskilerini en saklanmışlıklarını deşeceğim bir ev ödevi ile geçirmiştim. İyi hazırlanmıştım. Ortaokula kadar tüm içim ters yüz edilmişti, notlarım, haritalarım şemalarımla terapi seasına hazırdım. Sanmıştım ki, bu arkeolojik çalışma, terapide sergilenecek ve terapi daha az sümüklü geçecek. Çok yanılmıştım. Daha on iki yaşıma gelmeden önce tüketti beni. Neyse ki seans bir saatte bitiyor, yoksa ben biterim.

Her seans sonrası İlker merakla soruyor, anlatıyorum. Her seans sonrası, kendisine şükrediyorum, ona rastlayışıma. Ve hayatımı sanırım sadece 3-4 cümlesinden başka etki etmemiş rahmetli anneannemi anıyorum, ne demişti? Allah eşinizden, işinizden güldürsün. Kuvvetle muhtemel -varsa eğer - cennettedir, pamuk anneanneye bu duası için kucak dolusu minnet... 

Gerçi İlkerle bu aralar geyik konusu şu... Bu terapilerin sonunda acaba katil koca mı çıkacak :))))

Terapi, o bir saat ağladığınla bitmiyor, şahsen ben günün geri kalanında usul usul elemimi kederimi akıtıyorum gözyaşlarımla. Ağlama olayından öcü gibi çekinen kocam telaşlanıyor, iyi diyorum, ağlayayım o mis. 

Dün tüm bu rutinin yanı sıra Lizbon'a Gece Treni kitabımın son bölümlerindeydim. Ve üzerine dün yeni aldığımız şarapları deneme günüydü. Kombinasyonu düşün, bütün hafta kendinin arkeoloğu olmuş, deşmişsin duygularını, tanımadığın birine anlatmış, analizlerini dinlemişsin, üzerine kocan bir kadeh şarap koymuş, sen de kitabını bitirmek için gömülmüşsün içine, kan gözyaşı, çakırkeyif, sümük vesaire... 



Bir ara İlker yalvarıyordu, kapat şu kitabı! Asla! bitirmeden bu kitabı götümü kaldırmam, doldur kadehi! 

ay bir de Gregorius'un ha boyna başı filan dönüyor ya, bir onunla bütünleşiyorum, bir Amadeu ile... Amadeu benim nasıl da çocukluğum, nasıl da yüksek beklentileri gerçekleştirmek uğruna kendini gerçekleştirmekten vazgeçişin sembolü. Nasıl da güçlü bir kocanın gölgesinde kendini gerçekleştirememiş bir kadının çocuğuna sinsi diktatörlüğü... Nasıl da...

Bu kitap da terapi gibi çok yordu beni, çok ağrıttı kalbimi çok... Bittiğinde sevinsem mi üzülsem mi bilemedim.


Sorgulamaların bir noktada okuduklarınla bir rastlantıda buluşuyorsa, büyülü oluyor, Amadeus'un dediği gibi...

"Hayatımızın gerçek yönetmeni rastlantıdır - gaddar, acımasız ve büyüleyici bir cazibesi olan bir yönetmen."

Ve cuk oturan bir alınıtıyla bitirelim...

"Ana-babaların arzularını ve korkularını gösteren çizgiler ateşten bir kalemle, güçsüz ve başlarına ne geldiğini hiç bilmeyen küçüklerin ruhlarına kazınır. Ruhlara dağlanmış o metni bulmak ve ne yazıldığını sökmek için bir ömür harcarız, onu anladığımızda da asla emin olamayız."

10 yorum:

okuyanguzel dedi ki...

Ahhh ahhh ne ağladım ben bu 2 yılda bir ben bilirim bir de kocam :)) Bütün hayatım boyunca ağlamadığım kadar ağladım sanırım ama bir yandan da beni iyileştirdiğini farkettim. O ağlayamadıklarıma ağlıyorum şimdi. Bu terapi zor iş ve benim gibi sonuç odaklı bir insanı ayrıca zorladı. Eee ne zaman sonuç alacağız, bu tetiklenmeler ne zaman bitecek. O kadar uğraşıyorum çalışıyorum ağlıyorum hedefi ne zaman tutturacağım bennnnn :))

Bu son cümle beni vurdu. Hemen okumam lazım bu kitabı.

Çok sarılıyorum sana, çok seviyorum seni canım arkadaşım.

sonra ayarlarız dedi ki...

son alıntı kitaptan yanlış anlamadıysam.Okunacaklar listeme aldım.Çok özel olmazsa terapiye ihtiyacın olduğunu nasıl anladın anlatır mısın?

fatma dedi ki...

Ananenizin duasına bayıldım. Çocuklarım için bir sürü dua ve dileği kalben ve söz ile hergün defalarca tekrarlıyorum ve "eşinden ve işinden gülesin"i eklemeye karar verdim.

Ve "İyi Aile Yoktur" Nihan Kaya'nın kitabı. Büyük oğluma yaşattığımı farketiğim travmaları kendimin anlaması için çıktığım yolculukta işime yarayan ve dahi kendimdeki travmaları anlamamı da sağlayan kitap oldu. Tavsiye ederim.

Ve "Nasıl da güçlü bir kocanın gölgesinde kendini gerçekleştirememiş bir kadının çocuğuna sinsi diktatörlüğü... Nasıl da..." takıldım buraya. O kadın tek suçlu değil; güçlü koca, erkeklerin hakimiyeti ve gücü üzerine kurgulanmış ve kadına baş eğmeye zorlayan sistem, bu gücü sonuna kadar kullanan bu güçle egosu tatmin olup aile içinde kadının çocuğuna sinsi diktörlüğünün farkına varmayan ve belki de farketse bile görmezden gelen koca!!!

Adsız dedi ki...

içimizdekileri hiç tanımadığımız birine anlatmak nasıl olurdu bilmiyorum. Denemek lazım belki yardımı olur kendimizi yemekten iyidir. Hülya

yeliz dedi ki...

Ben de kocaman sarildim :)
Mutlaka okumalisin Ahucum. Gercekten hayatimda okudugum en sorgulatici kitaplardan biriydi. Yoruyor ama cok doyuruyor. Ben de dun diyordum ki, nereye kadar surecek bu terapi isi? hani terapinin bir amaci var, ne zaman cozecegiz meseleyi?

yeliz dedi ki...

Evet kitaptan son iki paragraf. Cok tavsiye ederim, mutlaka okuyun.
Yok hic ozel degil hatta epey anonim :)
Panik atakla ilgili yazi linkini birakiyorum:
https://gununcorbasi.blogspot.com/2021/11/panik-atak.html

yeliz dedi ki...

Iyi aile yoktur kitabini okuyacagim listemde :)
bakis acisiniz aslinda cok yerinde bir yorum. Haklisiniz. Ben de ebeveynligin salt kadinin sorumlulugu oldugunu dusunmuyorum.
Bir taraftan tum gucsuzlugun icinden samimiyetle ihmal etmeden kendi imkanlari olcusunde bir yaklasim olamaz mi diye dusunuyorum... ama bir yandan da psikolog arkadasim Denizin hep soyledigi su cumle aklima geliyor: Orselenmemis cocukluk yoktur.
Yani biz ne yaparsak yapalim, vaktiyle ebeveynlerimiz ne kadar samimiyetle cabalamis olurlarsa olsunlar, yine de cocukluk orselenir(di)

yeliz dedi ki...

Cok garip acikcasi. Ama bir yandan da objektif biri yargisiz, bu anlamda farkli bakis acilari sunabiliyor.

okuyanguzel dedi ki...

Acele yok çünkü farketsen bile bazı şeylerin içinde bir yereler yerleşmesi oldukça zaman alıyor. Ben instagram da "terapidefteri" ni takip ediyorum ve paylaşımları bana çok iyi geliyor. Bir psikolog olarak 10 yıl sürdü terapim diyor. Hııı tamam diyorum bu yol oldukça uzun

fatma dedi ki...

Türkiye'de terapi maliyetli. Hele 2 çocuğu psikologlara götürünce kendime imkanım kalmadı ve kendi kendime özellikle 40dan sonra kendimle çok hesaplaştım ve tabii öncelikle annemle. Son 3 senedir de babamla.
Annemde ulaştığım sonuç "tüm güçsüzlüğünün içinden samimiyetle ihmal etmeden kendi imkanları ölçüsünde bir yaklaşım"la kardeşimle beni büyütmüş. O salt sevgisiyle bizi kuşatmış ve korumuş. Sizin ifadenizde buldum annemin halini. Ve akıl, mantık tarafım diyor ki, herkes böyle olamaz. O güçsüzlüğün içinden bir zalimlik yaratabilir insan. Ama işte kalp, duygusal o çocuk hal bunu anlasa da kırılmaktan yaralanmaktan koruyamıyor kendini.

Ve kendimde ulaştığım sonuç; bu travmalarım bendeki yaralarını hayatımın tamamına hakim kılmadan benim olan hayatı tekrar inşaa etmek(Yarım yüzyıla 2 varken hala çabalıyorum;)) bu travmaları kendi anneliğimde besleyip büyütüp çocuklarıma aktarmamak. Bize özel iletişimin ve sevginin akıcı olduğu ilişkiyi kurup geliştirmek.

Hayata dair yol aldığınız bu terapi sürecinde kendiniz için iyi gelecek noktaya gelmeniz dileğiyle,