22 Mayıs 2022 Pazar

Benim kadınlar

 Neden bilmiyorum, etrafımda hep kadınlar olsun istiyorum. 


Kitap kulübündeki kadınlarla mı başladı, yoksa daha eskilerde ablamla kader birliğimizden, yurt odasındaki canlarım Elvan, Gülayşe, Tuba ile mi ?


Deniz’den terapist tavsiyesi aldığımda listeden psikolog kadınları aldım önce ve tabii ki terapistim kadın. Anlamam ben eğitimden teknikten, içime öyle sindi. Melis terapistim olmasaydı iyi arkadaşım olurdu, seanslar iyice muhabbete dönüyor nitekim. 


Flamanca çalışıyorum birkaç aydır. O cazibeli hain Fransızca kenardan göz kırpıyor, kalbime değil aklıma uyuyorum ve evet zoru seçiyorum, flamancayı. Neden mi zor? Çünkü etrafımız Fransızcayla çevrili Brüksel’de, İlker resmen zorla Flamanca konuşmaya ısrar etmese İngilizce ile yaşamak o kadar kolay ki… düşün ki Brüksel’de üçüncü resmi dilin İngilizce olması tartışılıyor. Ama ben Flamancaya kasıyorum,  neden? Çünkü çocuğumun ikinci anadili Flamanca oldu, çünkü okul arkadaşları, çünkü futbol kulübü velileri, çünkü… işte öyle. Neyse, pandeminin yüz yüze kursları sınırlandırdığı dönemde şirketin on kişilik online kursları da bana Flamanca öğretmeyi başaramayınca kendime özel eğitmen buldum. Bir uygulama üzerinden, preplay. Kendim çalışıp haftada bir saat de koçla pratik yapıyorum. Elli yaşlarında çok komik bir kadın. Evet yine kadın seçtim, özellikle kadın. Dersin yarısı İngilizce geçiyor, kakarakikiri. Bu pazar, Türkiye’deki sağlık estetik turizminin Belçika’daki popularitesinden bahsettik. Benim seviyemle üç cümle sonra İngilizceye döndü tabii. 5000 öyro bayıldın mı dişini kaşını botoxunu yaptırıveriyormuşsun İstanbul’un seçkin beş yıldızlı hastane otellerinde. Ayol arapların saç ektirdiğini biliyordum da buna hiç rastlamadım derken muhabbet saç ektirmeye döndü, bizim Linwine ne dese beğenirsin, ekmek için saç (hair hem kıl hem de saç için kullanılıyor) aldıkları yer iyice aşağılarda olmasın, ekilmiş saçlar hep kıvırcık:))))


Lidwine ile birebir derslerimizin sürdürebilirliği yok, zira her emek isteyen hizmet gibi bu da çok pahalı. Ama birkaç kur atlamaya yetecek kadar öğrenip eylülde grup kurslarına katılabilirsem ne ala!


Kadın demişken… ofisteki kadın dayanışmasını da seviyorum. Kadın sadece bizim ülkemizde değil, dünyada “invisible-görünmez” , özellikle iş yaşamında. Geçen yıl müdür olduğumda, departmandaki genç kadın arkadaşım Elena, usulca yanıma yaklaşıp,  tebrik ettikten sonra, “kadınların da bu Japon-ataerkil şirkette yükselebileceğini gösterdin ya, motivasyonum arttı” dedi, sevincime ortak olmasının kıymeti bir yana, genç bir kadın arkadaşıma örnek olmak benim de motivasyonumu artırdı. 


Hiç hesapta yokken eski departman müdürümüzün teşvikiyle Marijke’nin benim ekibime katılmasına önce temkinli yaklaşmıştım. Ne de olsa evvelden aynı bölümde eşit seviye iki kıdemli çalışandık ve hatta o, bu şirkette on küsür yıldır çalışmaktaydı. Ama sonra yaptığımız konuşma, birbirimize nasıl destek olacağımız, birbirimizden ne kadar çok beslendiğimiz üzerine dönünce nasıl iyi geldi anlatamam.


Temmuzda ekibime katılacak Afsaneh, yine gencecik bir kadın, daha iş görüşmesinde bir kadınla çalışmanın nasıl da motive edici olacağını söylediğinde şöyle bir kendi kariyerime döndüm. Yaşlılık n’aparsın hep bir flashback!


Üniversiteyi de kariyerin bir parçasından sayarsak, ben hep erkeklerle bağdaştırdım kariyerimi. Hiç unutmuyorum, üniversiteye başlayacağımız yazdı, İlker anne babasıyla tanıştırmıştı beni, babası “kızım şimdi sen kız başına makina mühendisliği nasıl olacak” dediydi de, bilmiş bilmiş “çok güzel olacak!” Diye lafı yapıştırmıştım. Acaba diyorum, bizim şükoyla -ilkerin annesi- sevgimizin temelleri o gün mü atılmıştı? Zira çok sonra öğrenecektim ki, şükocuğum elektrik mühendisliği erkek işi diye babası tarafından matematik öğretmenliğine yazdırılmıştı. 


Üniversitede sınıfın tek kızı olunca ister istemez, ulen çalışırken de hep erkek egemen ortamlarda olacağım diyorsun. Nitekim öyle de oldu, ilk yıllar. Otomotiv sektörü… kamyon tasarladım iki yıl, sonra İstanbul’a geri dönünce klima işine girdim, kulakları çınlasın benden büyük Selda ve Öznur bana hep ablalık ettiler. Hiç unutmuyorum, sektörün erkek egemen pisliğine nasıl girilmez hep onlardan öğrendim. 


Doğum sonrası süt iznimin önemini çocuksuz genel müdüre anlatan, teklifimin şirkete zararı olmadığını garanti eden muhasebe müdürü Fatma…


 Ve hep dostlarım kadın oldu. Sinem. Canım Sinem. Ben mühendis o marketing… birlikte büyüdük, o güya Alman velakin türk kafası şirkette. Şimdi Berlin’e taşındı, hani bazı bazı birbirimize yol gösterdik mi diyorum… 


Ve Aileen. İki kıdemli olarak aynı zamanda şirkete girdik. O insan kaynakları yani bambaşka bir alan. Fakat bana tırmalamayı da, kıdemli olup kocaman bir organizasyon içinde şapşik olmanın normal olduğunu da, terfi basamaklarında nasıl hareket etmek gerektiğinin de detaylarını anlatan, anneliğin (işe girdikten sonra arka arkaya iki çocuk doğurdu) kariyere engel olmadığını gösteren Aileen. 


Ve Gülnur. Bizim şirkete müdür olarak yetiştirilmek üzere ta üniversite mezuniyetinde alınmış, şirketin en genç müdürlerinden, benden on yaş küçük ve geçen yıl bizim kısımdan birlikte terfi ederek nihayet beraber müdür olduğumuz Gülnur. Yaştan bağımsız, ne kadar çok şey öğreniyorum Gülnur’dan, sıkıntımızı, derdimizi, yeri geliyor bir şişe şarabımızı paylaşıyoruz Gülnur’la ve tabii ki aynı şekilde şirkete girmiş ama şimdi daha başka bir şirkette yine iyi bir kariyer yapmakta olan canım komşum İdil, İyi ki varlar diyorum, iyi ki … 


Yaştan, kariyer basamaklarından bağımsız… 


Her kadın, benim için pozitif ayrımcılık … 


Ömrümün yarısı çalışmakla geçti. Bu süreçte çok iş arkadaşım oldu, ama bana en çok arka çıkanlarım, yol gösterenlerim ve halden anlayanlarım, kadınlarım oldu. Ha belki erkek egemen sektörün dayanışmasıydı, belki başka sektörlerde kadın kadının kurduydu bilemem, bildiğim tek şey, bu zamana kadar kadın arkadaşlarımdan hiç zarar görmedim. Hepsinin yeri ayrı. Bundan sonra da tek temennim, kadın arkadaşlarıma dokunayım, onlarda bir iz bırakayım, yol göstereyim. Desinler ki, bir yeliz vardı, harbi iyi kadındı, hayatıma dokundu, bana yol gösterdi, yoldaş oldu… 


Ne derler bilirsin…

Kadın, kadının yurdudur.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Yazılarını okurken bitmesin diye yavaş yavaş okuyorum. Öyle bir zevk benim için.

Bir Yeliz var harbi iyi kadın, hayatıma dokundu, bana yoldaş oldu iyi ki karşılaştık bu hayatta..
Umarım bir gün yüz yüze görüşüp sarılacağız.

Ahu

Adsız dedi ki...

Sevgili Yeliz, bir yaştan sonra erkeklerin bazı davranışları gerçekten sinir bozucu olmaya başlıyormuş gerçekten. :-)

Evde Yazar dedi ki...

Benim hayatıma da dokundunuz, sizi okumak benim için özel. Sanki tanışıyor gibi hissediyorum. İyi ki varsınız