24 Şubat 2023 Cuma

Ondört yaş Arcatomisi : “Of anne yaaa”

 Vaktiyle neşeli yazılar yazardım. Özellikle Arca’nın bıdıklık yılları, onca sıkıntı derde rağmen neşeyle yazacak ne çok şey bulurmuşum, hayret. Ya yaşlandım iyice, “benden geçti” kıvamına geldim ya da hayat iyice boktanlaştı. 

Sıradan hayatımın tatlı telaşelerini anlatmak utandırmasa da - üzgünüm evet ama aldığım nefesten utanmıyorum - gereksizleşiyor, önemsizleşiyor, hatta manasızlaşıyor. 

İnsanız nihayetinde. 

Neredeyse üç haftadır böyle… 

Ama bugün küçük hayatımın tatlı telaşelerinden, küçük mutluluklar çıkarma zaferleriyle avunulan zamanlarından bahsetmek için gelmedim bloguma. Bugün benim küçük hayatımın en büyük en önemli gününü kutlamak ve hatırlamak için geldim. Ve not düşmek için… on dördüncü analık yıldönümümü dolayısıyla ergenim Arca’nın doğumgünü. 

Bugün izin aldım. Ne yani doğurduğumun yıldönümünde çalışacak mıydım? Sabah ergenim Arca’yla çilek almak için markete gittik, bir de günlerdir hasta olan İlker’e ilaç almak için eczaneye. Çatpat flamanca fransızca ortaya karışık derdimi anlattığım kişinin ödeme yaparken aramızda Türkçe konuşmamızdan Türk olduğumuzu anlayıp “geçmiş olsun” diyerek bizi uğurladığında biz de onun Türk olduğunu anlayınca gülümsedim, ne çok debelenmiştim, küçük tatlı bir detaydı. 

Aklıma geldi, “geçmiş olsun” ne güzel bir laftır… Depremden sonra bir iş için utana sıkıla Türkiye’deki arkadaşlara İngilizce mail yazarken nasıl diyeceğimi bilememiştim de ingilizce başlayan maile  “hepimize geçmiş olsun”la devam etmiştim. 

Bazı öyle cümleler var. Karşılığını başka dilde bulamadığın… “kolay gelsin” “hayırlı işler” “geçmiş olsun” ve en sevdiğim “eyvallah” … bazen bunları özlüyorum, bunları diyebileceğim birileri ile karşılaştığımda da işte bugün eczanedeki gibi gülümseyiveriyorum. 

Evet İlker hasta, Arca’nın bir hafta önce eve getirdiği virüsten nasibini aldı. Bende semptom görülmemesini bu virüsün iki ay önce beni bir hafta yatıran virüs ile akrabalığına bağlıyorum. Hadi inşallah yırtayım bari. 

Geçen aklıma geldi, bizim bu cücenin doğumgünleri hep bir hastalıkla geçti. En korkuncu iki yaş hastane macerasıydı biliyorsunuz, insanın evladıyla sınanması travmaların en kötüsü. Geçelim. 

O gün bugündür hemen her doğum günü ya ateş, ya hastalık… suçiçeği bile geçirdi bizim oğlan yaş günlerinden birinde, partiyi son dakika iptal etmiştik.

Gençlere tavsiyem, yazın doğurun, en azından kış hastalıklarını minimize edersiniz. 

Hayır kendisi hasta olmasa, arkadaşları dökülüyor. Ah o Warre denen çocuk, bunlara virüsü bulaştırmış geçen hafta, bu hafta birlikte takılacakları kankalarının tamamı hasta, covid zamanlarındaki gibi online PS oynayarak tatili yediler. Arca’nın canına minnet, o yaysın, hareket etmesin, öylece yatsın. 

Kişisel tarihimin blog sayfalarında gezerken Arca’nın hemen her yaşına ait bilgiler yazdığım (sadece Arca değil ilker ve benim de o yaş anababası olarak geçirdiğimiz süreçleri anlatan) seriye denk geldim. Arcatomi-anatomi-babatomi .

Hiç değişmeyen bazı şeyler var, Arca’nın yavaşlığı, sakinliği, gamsızlığı gibi… 

Emeklemeye üşendiği için oyun battaniyesini çekerek oyuncağı yanına getiren bir bebekten bahsediyoruz. Oyuncaklarını çağırmak için konuşmaya erkenden başlayan ve fakat yürümeyi erteleyen bir bebek. 

Ondört yaş Arcatomisi de pek farklı değil.

Gitar çalmak istiyormuş ama kursa gitmeye üşeniyormuş. Evet futbol seviyormuş ama her gün antrenman yapmaya üşeniyormuş. Beş dakikalık yolu yürümeye üşendiği için ikinci otobüsü on dakika bekleyebiliyor mesela. O kadar yavaş yürüyor ki, seksenine merdiven dayamış babam bile Arca’ya tur bindirir. Serde tembellik yavaşlık var eyvallah ama buna bir de ergen yorgunluğu eklenince sürekli miskin bir velet çıkıyor ortaya.

Bizim evin ergen numunesinin Arcatomisinde ondört yaş itibariyle iletişimde konuşmayı tercih etmeme görülüyor. Kendisini dört dille ifade edebilecekken homurdanmasını hırlamasını tercih etmesini ergenliğine bağlamak istiyorum, çünkü başka mantıklı bir açıklama bulamıyorum. 

Ondört yaşla birlikte kokudan odaya girememeler şekil değiştirdi, evvelki yıllarda ergen kokusundan nefes alamıyorduk, şimdi de deodorant! Anasının unisex kuaförünü tercih ediyor neden; çünkü kızlar onun saçını masajla yıkıyorlar. Arkadaşın kuaför harcaması benimkini aşmaya başlar başlamaz babası harçlıklarından biriktirmesine karar verdi. Ayakkabılara olan düşkünlük, her gün okuldan gelince ayakkabıları temizlemeler, alışverişe çıkmalar, kombin tasarlamalar, ne neyle iyi gidermişler… Kocamdan görmediğim kokoşluklar… Allah sonumuzu hayır etsin. 

Ondört yaş arcatomisinin bir başka sendromu da katiyen sizi beğenmemesidir. Daha doğrusu beğenme konusunda kararsız kalmasıdır. Bir gün sarı ışıkta geçersiniz, şahane şoförsünüzdür bir başka gün arabayı park etmenizden utanır. Henüz sizi tartmaktadır, cool anne mi hiçbir şeyden anlamaz anne mi? Bir türlü karar verememektedir. Karar veremediği diğer bir konu da ne olacağı. Umurunda da değil gibidir, tek derdi sabah on ile öğlen üç arası çalışmanın yeteceği ve zengin olacağı bir iş yapmaktır. O kadar. Dünyayı kurtarmasını beklemezsiniz ama yani birazcık da tutku ve ideal olsa fena mı olurdu? 

Milkshake sever, hamburger ama illa ki KFC sever ergenim Arca’nın konuştuğu anlarda söylemeyi en çok tercih ettiği cümle , konu ne olursa olsun “of anne yaaa”. 




5 yorum:

Adsız dedi ki...

Nice yaşlara sağlıkla girsin inşallah. Annelik çok güzel bir şey küçükken kucaklaşıp mıncıkladığınız zamanlar hele. Büyüyünce maalesef olmuyor öyle şeyler özellikle erkek çocuklar sevdirmiyor kendini kafadan bir öpebilirsem oda yemek yerken oturduğu için yoksa boy yetmiyor. Arca yı öpüyorum. Hülya

ruhdagı dedi ki...

Ben bu hallerini daha çok seviyorum. Ergen anası olmakta başka bir güzel be! Koku kısmı hariç yalnız! Katı gıdaya geçince değişen bez kokusu günlerini hatırlatıyor. Ha haa :)

fatma dedi ki...

Mutlu yaşları olsun Arca'nın.
Benzer yaş ve model bende de var bir tane:) Sizi okurken gülümsetiyorsunuz ve evet normalde "felaket" diye nitelendireceğim bir çok davranış ve hallerini hayatın keyfi olarak görüyorum:)) Bunları yaşamak, yaşayabilmek büyürken izlemenin keyfini ancak ikinci çocukta anlayabildim. İlk çocuk daha fazla telaşenin olduğu ve bir nev'i proje gibiydi. O büyürken bir çok şeyin keyfini kaçırmışım:( ancak şimdiki hallerini de kaçırmamaya çalışıyorum her ne kadar uzakta olsa da.

Okuyanguzel dedi ki...

İyi ki doğmuş Arca. Nice mutlu sağlıklı yıllarınız olsun hep birlikte!

Gerçekten çocuğunu sevmek burada başlıyor diyorum ben. Küçük, masum ve mis kokulu iken sevmek çok kolay. Gel de ergen olunca sev :)

Ahu

Sadece C. dedi ki...

Minicikti Yeliz yaaaa :) seni okumaya başladığımda..
Nice musmutlu sağlıklı keyifli yıllarınız olsun hep birlikte <3