an itibariyle etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
an itibariyle etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Ağustos 2018 Cumartesi

Çünkü kokuların bizi anılara ışınlamak gibi bir büyüsü var.

Bu sabah kocaman peynirli bir tostu tıkınıp kahvemi her zamanki gibi balkonda içmeye meylettim. O da ne? Sonbahar gelmiş, estiriyor. Gerisin geri içeri kaçtım. Biraz kitaba daldım. Sybil. Her kadının içinden başka kimlikler doğduğunu düşündüğüm çok oldu. Her dönemecimizde yeni bir kadın oluyoruz. Kadının erkekten en büyük farkı bu bence. Kendi kimliğini bile üretme. Sybil özel. Kitabı daha bitirmedim ama kişilik bölünmesi, bir tür rahatsızlık olabilir, mutlaka tıpta bir tanımı vardır ve Sybil vakası elbette çok uç bir örnek. Lakin bence hemen her kadında az ya da çok kişilik bölünmesi var.

Ya siz bana bakmayın, ben Tutunamayanlar'ı okurken de kendime bir Olric edinmiştim, olur öyle, sonra geçer...

18 Ağustos 2018 Cumartesi

Bizi aile yapan şeyler

Karne aldıkları gün Arca'nın okuluna toplantıya gitmiştik. İlker'le okul çıkışlarında keyifli sohbetlerini müteakip iyice ahbap oldukları ve muhterem için "superstar dad" diyen spor öğretmeni ile ayak üstü sohbet ettik ve yaz tatili planlarımızdan bahsettik.

Yazıktı bana, bu iki oğlan tatil yaparken ben tatil süresinin çoğunu çalışarak geçirecektim ve o ikisini feci özleyecektim. O da uzak mesafe bir ilişki yaşıyordu (sevgilisi sanırım Almanya'da) ve özlemin ne demek olduğunu biliyordu.

Öğretmen o an içimi ısıtan bir şey söyledi. Tam kelimesi kelimesine anlatamam, üzerinden neredeyse iki ay geçti ama en azından bende bıraktıklarını, zira tam olarak bizi anlatıyordu, ifade edebilirim...

1 Haziran 2017 Perşembe

an itibariyle

İlker işten erken geldi, sağdaki odada Buselik Makamına şarkısını seslendiriyor. Arca şu anda ipad oynarken bir yandan kankası Poyraz'la telefonda konuşuyorlar. Oynadıkları maçı spiker gibi anlatıyor, o da solumda odada. Ev tımarhaneden hallice.

Ben de Samos ile ilgili birkaç satır bir şey yazacaktım, nerde?

26 Mart 2015 Perşembe

Bugün

bir hoşnutsuzluk var üzerimde allah hayra çıkarsın.
İşler kötü diyeceğim, yok harbi kötü belki ondan, belki bazı hayal kırıklıklarından, belki hormonlardan, belki de okuduğum kitaptan. Bu ara yine çok okuyan az paylaşan içe dönük günlerdeyiz. Yeşil Peri Gecesine fena sardım bugünlerde, geçen kütüphaneden almıştım. Genel bir hüzün hali var kitabın belki o da tetikliyordur keyifsizliğimi, bilemiyorum. Bildiğim tek şey havada asılı duran yüklü bir bulut gibi ha yağdı ha yağacak bekliyorum. Neyi bekliyorum? İşte onu bilmiyorum.

17 Şubat 2015 Salı

An itibariyle

Feci hastayım. Perşembeden belliydi, yanak ve alında başlayan ağrı "ben sinüzitim geliyorum" demekteydi. Derhal randevu aldım. Durum vahimden bir seviye beri. "En iyi ameliyat yapılmayan ameliyat" tezini savunan doktorum ile "en iyi antibiyotik içilmeyen antibiyotiktir" düsturunu benimseyen hastası yani bendeniz, el ele verdik, iki gün sabredelim dedik. Burun yıkama, papatya buharı, dinlenme .... Reçete bu. Ama iki kutu antibiyotik de yazıldı, hani lazım olursa diye...

25 Aralık 2014 Perşembe

Şükretmek için onyüzbinmilyon vesile

Şükretmek için İzmirde yaşayıp ara sıra İstanbula gelmeniz yeterli. Hani toplu taşımanın içine etti diye bizim başkana fena giydiriyorum ya, yok yok şimdi şükrediyorum. Rush hour dışında taşıtlara binebiliyorsun en azından. O metrobüs nedir abicim!?

17 Kasım 2014 Pazartesi

An itibariyle

İnsan okumayı özler mi? ya yazmayı? Özlüyor vallaha... Hatta yatağını bile...

Pazar günlerinin farklı bir büyüsü var. Hele ki bu saatlerin... 

Akşam yedi buçuk civarıydı, İlknurla Deniz henüz gitmişlerdi. Yemek yenecek miydi? hemen yensindi, zira mutfağı toplayacak, Arca'yı yıkayacak, uyutacak, sonra nevresimleri değiştirip kendim de yıkanacak (evet o paçanga böreğinin ter kokusuna sirayet edişini tasvirle vakit kaybetmeyeceğim, gözlerinizi kapatın ve burun deliklerinizi açın, tamam şimdi oldu:) ) ve kahvemi kupama dolduracaktım. Dinlenecektim yav... İlker, eh iyi işte şimdi dinlen dedi, sonra yermişiz, aç değilmişiz.

20 Ekim 2014 Pazartesi

Kendine ait bir balkon:)

Pazar çok sıcaktı, bir de kendimi kaybetmişim ki… Hani pazarı mı aldın derler ya… Birkaç hafta üst üste gitmeyip sebzeyi mahalle manavından alınca böyle oluyor. Bir de bazı sebze meyvelerle vedalaşma bazılarıyla hasret giderme vakti, ondan da alayım bundan da derken boku çıkıyor... Bir tarafta mandalinayı ortadan ikiye bölmüş amca, mis gibi kokusu geliyor, onun kokusu geçmeden sarımsaklar, yeni çıkmış taze soğanlar… Akşam makarnanın yanına yeşil salata yapayım diyorum, sonra bir tane mor lahana, biraz da kırmızı biber tam mevsimi, salata yeşillikten çıkıverdi. Halbuki iki çeşit marul, soğan, semizotu ve rokayla halledecektim…
Neyse… Salatayı boşver de ben şimdi tam da anı anlatacaktım. An itibariyle diye başlayacaktım…

20 Eylül 2014 Cumartesi

An itibariyle...

Uzun bir günün akşamı. Ayaklarım trampet çalıyor.

Sabah arcanın piyano dersine yetiştik. İlknur bir müzik okulu açtı, yer cücesi piyanoyu tecrübe ediyor. Sevdiğini söylüyor gerisi boş zaten. Dönüşte evde bizi bekleyen babaanneyi aldık kuaföre götürdük. Ameliyat sonrası henüz araba kullanacak durumda değil. Biz de Arca ile pazara gittik. Pazarda fiyatlar semtin gelir düzeyiyle paralel, net! Şöyle söyleyeyim Alaçatı pazarı bizim sosyete manavının fiyatlarını yakalarken Yeşilyurt pazarı benim pazarlarım arasında fiyatta mütevaziliğin zirvesine oynar. Kalitede fark yok. Bugün eylül sonu itibariyle kış hazırlıklarına iyi denk geldi Yeşilyurt:) daha dün üç kilosu on liraya barbunya bulan muhteremi tebrik etmiştim ben bugün dört kilosunu on liraya alarak sezonun en ciddi avantajını yakaladım:) domates ise on iki kilo on lira.

29 Ağustos 2014 Cuma

söyleyeceklerim bu kadar!

Enkaz gibiyim! Ay yeminle sürünüyorum! Yaz gribi diye bir şey çıkarmışlar bak çok ciddi söylüyorum: biyolojik silah! Benim gibi müthiş bir değeri yeryüzünden silme girişimleri var ama yıkılmayacağım!

Dün biraz kuyruğu doğrultur gibi oldum bam! uçak rötarı, İstanbulun sidikli iğrenç havası... Var ya sırf şu havası bile İstanbul'u terk etmek için yeterli sebep. Arkadaş o ne yav! Leş gibi nem, pis bir rüzgar, sidikli bir gökyüzü. Ellerini açıp da "yağ allahın cezası yağ da güneşin gül cemalini bir görelim" diye haykırası geliyor insanın. İzmir'de yaz kış güneş gözlüğü takan ben, İstanbul seyahatinde direkt numaralı gözlük hiç uğraşmıyorum lensle filan!

Bizim şirkette aynı dönem işe başladığım arkadaşlarım bir bir ayrılıyor, ne şimdi bu? Sinyal mi? ay o sinyal bana verileli neredeyse üç sene oluyor, yerimden kıpırdayamıyorum, kahrolsun İzmir'in kısır iş imkanları.. Miyopum ya ne sinyalleri görebiliyorum, ne iş fırsatlarını... Havaalanından alan arkadaşa "n'oluyoooor bize n'oluyooor?" diye ağlayacaktım neredeyse. Sahi n'oluyor lan? Nereye gidiyorsunuz beni bırakıp? Ay aman neyse...

18 Aralık 2012 Salı

Sharon yeliz

Yurtta kaldığımız yıllar benim lakabım "sharon"dı. Evet Sharon Stone'dan geliyor. Temel içgüdü filmi pek popüler o yıllar, hani buz kıracağı ile adamları haşat ediyor sharon abla.

Ufacık tefecik bir kız çocuğum o zamanlar nereden baksan şimdiki halimin 7-8 kilo zayıfını düşün. Ama küçük müçük karamürsel sepeti deyip geçme. İki adet yirmi litrelik bidon suyu (o zamanlar damacana yok istasyonlardan bidonla su alırdık her oda dört kişilik oda başına iki bidon) tek seferde iki kat çıkarırdım tık etmezdim.

27 Ağustos 2012 Pazartesi

adettendir...

tatile giden sosyal medya insani kumsalda bir ayak fotografi ceker, instagramin imkanlarindan faydalanarak facayi duzeltir, sonra da facebook senin blogger benim paylasir da paylasir. ayaklari benimki kadar bakimsiz blogger da devekusu misali ayagi kuma gomer de ceker. maksat adet yerini bulsun:)

an itibariyle...

tea&pot'ta mojitolarimizi yudumlarken hain bir karin agrisi ile eve donduren cuceye sovmekte, cayimin demlenmesini beklemekteyim.

yer cucesinin dedigine gore bugun en guzel tatil gunuymus...

Ilica plajindan essiz goruntuler instagram'in ardindan azzzz sonraaaa bu sayfada...

Maksat her mecrada takipcilerin gozune gozune sokmak... tatilde oldugumu:P

24 Mayıs 2012 Perşembe

Makarnayı neden en güzel ben yapıyorum?

Çünkü Arca makarnayı sadece benim yaptığımı sanıyor:) Çorba, et, pilav, sulu yemek... Bunları hep Nadire abla yapıyor sabahtan ama makarna dediğin taze olcak.Bir de İlker'den isteyince bilmiyorum cevabını alıyor. Sonuç : Yeliz the makarna queen:)

19 Mayıs 2012 Cumartesi

an itibariyle...

Efes fıçının yanına iç fındığı katık ettim.
Bundan sonra "kilo almışım bık bık bık " söylemlerime "hadi len!!" demek serbest, hakettim ben bunu.