5 Aralık 2011 Pazartesi

Agora Kuralları


Agora İzmirlilerin çok iyi bildiği çok kalabalık bir alışveriş merkezidir. Hatta orası AVM ötesi bir şeydir.. Hava yağışlıysa, bayramsa, hava güzelse, hafta sonuysa… Sanki yapılacak başka hiçbir iş yok gibi bütün İzmirliler buraya akın eder. Özellikle cumartesi öğleden sonra gitmeye kalkarsan Kemeraltından beter olur, omuz omuza yürürsün. Ne yediğinden ne gezdiğinden bir şey anlarsın.
Çağımızın trend söylemi olan “ben çocuğumu AVM’ye katiyen götürmüyorum. İlk defa beş yaşında gitti.” şeklinde bıkbıklanmasına da son derece kılım. Yavrum sen ne zaman alışveriş yapıyorsun? diye sorarlar adama. Yazık ki AVM'ler her yerde ve bir gün bir şekilde mutlaka gitmek zorunda kalabiliyoruz. Her şeyde olduğu gibi bunda da tuttuk mu koparıyoruz. Ya her Allahın günü oradadır, cümbür cemaat AVM’de yürüyüşe çıkar bir kesimimiz, ya çocuğunu götürmemeyi marifetten sayar, götürene tepeden bakar kimimiz.

Kendine kural koydun mu en azından nazik totonu erkenden kaldırıp doğru zamanda gittin mi Agora’ya pekala işlerini hızlıca bitirebilirsin.

Arca Agora’yı çok sever. Çünkü deli gibi koşabileceği, oyuncaklara binebileceği, cheesecake yiyip süt içebileceği, iki oyuncakçı ve içinde kitap okunabilen bir kitapçısı (Remzi abi diyoruz biz oraya)olan bir eğlence merkezidir.

Benim için ihtiyaçlarımı karşıladığım ve Arca’yı mecburen götürdüğüm bir çarşıdır sadece. Arca mümkünse eğlenceyi Agoranın koridorlarında bulmayıversin ama her şey siyahla beyaz değil, mecburi grilerimiz var.

İşte tam da Arca ile çatıştığımız bu noktada “Agora kuralları” devreye sokarım.

Uygulama son derece basit, işin güzelliği de bu zaten!

Asansörün kapısında durulur. İçeri girmek için kalbi küt küt atan cücenin seviyesine inilir, göz teması kurulur ve kurallar sıralanır:

1. Oyuncakçıdan oyuncak alınmayacak. Yılbaşı için hediye gelmesi istenen oyuncakları aklımıza yazacağız, not alacağız. Bütün oyuncakları kurcalamak serbest.

2. Oyuncakçıdan sadece Yasemin’e hediye alınacak.

3. Arca’ya polar satın alınacak, hızlıca karar verilecek.

4. Anneyi gözden kaybetmek yok, kucak diye tutturmak yok, yürüyen merdivenlerden iki defadan fazla inip çıkmak yok, oyuncaklara binmek yok.

Kurallara uyulmazsa eve giderim!

Mızıklarsan eve giderim!

Tutturursan eve giderim!

Ve giderim biliyorsun!

Gestapo ana mode on!

Arca’nın halet-i ruhiyesinin elverişli olduğunu da hesaba katarsak bence muhteşem bir Agora deneyimiydi bu defaki. İki oyuncakçıdan hiç talep gelmedi, bütün istekler akla yazıldı. Joker’den bizi atacaklardı zira tüm sesli oyuncaklar denendi ama hiç tutturma olmadı. Yasemin’e alınan hediyeleri hiç beğenmedi, hello Kitty’i biraz “saçma sapan” buldu.

Reyhanda cheesecake yendi, süt içildi, sıfır arıza.


Polar alırken ve hatta uzun dakikalar bozulan kasayı beklerken bile o gitti, trenle oynadı. Ama ben de dötlük yapmadım, ödemeyi yaptıktan sonra oyunu bitesiye kadar yanında oturdum, yürü gidelim diye tutturmadım. Sonra Remzi abiye uğradık, kitap okuduk ve yine utanmadan ve tabii ki elimiz boş çıktık.

Uzun lafın kısası, kurallar net, uyulmadığında başına neler geleceği net, davranışları kendi kararı. Sonuç arızasız ve verimli bir AVM günü.





8 yorum:

gülcan dedi ki...

bence siz anaokulu öğretmeni olmalıymışsınız tavırlar çok net ve anlaşılır :)

Adsız dedi ki...

bir gün anne olursam (inş) sizden özel ders almak istiyorum hocam saatiniz kaça olur? mercan :)))

k.i.s.d. dedi ki...

Süper, modu uyarsa ne güzel annesi olmak. :)) afeim Arcama.

Laf arasında, Agora hafta içi sabah öyle güzel oluyordu ki anlatamam. Mayıstaki 3 haftalık maceramızda 4 sefer gitmişizdir herhalde, sabahtan... Öyle mis öyle miss ki. Orada çok güzel bir restoran var adını unuttum ama beyaz masalı sandalyeli,dünya mutfağı servis ediyorlar. Orayı çok sevmiştik.

Işın dedi ki...

Bayılırım prensipli insanlara. Yine çok başarılı bir yazı olmuş ve siyah-beyaz konusunda sana tamamen katılıyorum. Seni çok tebrik ederim ama Arca da bir aferini haketmiş bence.

yeliz dedi ki...

Gülcan, her zaman aynı etkiyi yakalayamıyorum biraz frekansların tutması hali bence. Çok münferit bir örnekti bu defaki, hatırlanmaya değer olduğu için yazdım.

Mercancım sen doğur sana beleş:))

aynen kübracım mod ruh hali meselesi. peximet olabilir o bahsettiğin yer. orta avluda yeri de var. bir daha geldiğinizde birlikte gidelim:)

Çok teşekkürler Işın:)

Evrim dedi ki...

O Agora'yı hiç görmedim ama az ekmeğini yemedim ben :) Fi tarihinde bir ajansta bir bankanın müşteri ilişkileri yöneticiğini yaparken oraya stand kurmuştuk. Diğer yerlerden günde 100-150 kredi kartı formu gelirken oradan 600 falan geliyordu günde :) O yüzden çok severim kendisini.

Diğer ve asıl konu için ise ya ben senin kadar net ve açık olamıyorum ya da benim oğlan alışveriş merkezlerini o kadar iplemiyor. Zaten okula başladığından beri eve döneriz de bir tehdit olmaktan çıktı, "hay hay dönelim" modunda. Puesete bağlarım tehditi ile işleri çözmeye çalışıyorum :))

turkan dedi ki...

Konu ile alakasız olacak benim yorumum ama yazmadan edemedim.mecburi hizmet mağduru olarak izmirden uzak kalmış olan ben yazınızı okurken hüngür şangır ağladım .Agora,reyhan,ah İzmir .rica etsem bı daha reyhan a giitiginizden benim için balkabakli pastasından yer misiniz?(adını unuttum şimdi)

yeliz dedi ki...

Evrim cidden orası acayip bir yer ya, AVM demek yetersz kalıyor:)

Sevgili Türkan,
İzmirden ayrı kalmak ne demek çok iyi bilirim, sonraki ziyaretimde mutlaka deneyeceğim balkabaklı pastayı çok merak ettim:) sevgiler