Hafta sonunun pazar partisi Deniz’indi. Evet Deniz bebek, Arca tarafından kafası gözü yarılmadan sağ salim 1 yaşını doldurdu. Bu sene sağ çıktı kanımca bundan gayri hayat mücadelesinde sırtı yere gelmez.
Öncesinde Arca’yı arabada uyuması konusunda telkin ediyoruz ki partide arıza yapmasın. Deniz’in partisine giderken de arabada kestirdi. Gözünü açtı, balonlar, çocuklar, nefis yiyecekler… sersemledi haliyle. Bir gün önceki partide bütün çocukları tanıyordu ama o gün o kadar çocuğun arasında yalnızdı.
Bir yandan bir şeyler atıştırıyor, bir yandan etrafı kesiyor umutsuzca… Allah dedim, bu velet acilen bir arkadaş edinmezse yandık, bütün parti bana sarar. (Çocuğun sosyalliği hiçbir şeydir, annenin özgürlüğü her şeydir!) Gözlerim şöyle bir taradı etrafı aha işte orada muhteşem kıvırcık saçlarıyla Funda’nın (İlknurun arkadaşı) kızı orada, Arca’yla da yaşıt! Mükemmel!
Arca’ya gösterdim, tabii ki dibi düştü, anasınınki gibi bir bonus kafa! Dedim ki, “gel annecim iki balon alalım, tanışalım, adını soralım…” Hay hay… Tüh o da uykudan yeni kalkmış meğer, bir nemrut daha… Balonu aldı, adını lütfetti, ama gel gör ki bizim oğlanın cesareti kırıldı kırılacak. Neyse ki camdaki salyangozu gösterdi de bizimki umutlandı.
Fazla üstüne düşmedik, “gel annecim Defne’nin uykusu açılsın yine geliriz” dedim. İsteksizce ayrıldık yanlarından. 2 yaşlarında bir Doruk ile kaynaştı, tabii tatmin olmadı. O kıvırcık saçlardan büyülenmişti küçük yavrum. Aradan yarım saat geçti geçmedi, benimki yanımda bitiverdi. “annem o kıvırcık saçlı kızın yanına gidelim.” “hmm eli boş gitmek olmaz, al evladım eline bir balon, hadi gidelim” gittik.
Uyku mahmurluğu gitmiş, iki lokma mideye girmiş, ortama adapte olunmuş, missss… Nitekim kaynaştılar. Ama bu kadarını ben bile beklemiyordum.
Bir ara Defne kedi aramaya bahçeye çıktığında Arca’nın canhıraş bir DEFNEEEE diye haykırarak bir kendini dışarı atışı var, yürek dayanmaz.
Bahçede anasına papatya yolan bebeme “aa hemen Defne’ye de ver annecim” dedim, verdi. Aralarındaki samimiyet o kadar hızlı ilerledi ki, bir ara babası Defne’ye “klasik baba-kız” konuşmasının zamanının geldiğini söylüyordu, ben de boş durmadım, yirmi sene içinde bir müsait zamanda çikolatamızla çiçeğimizle kendilerini rahatsız edeceğimizi bildirdim. Öpüşmeler, sarılmalar, birbirlerine hatıra çiçekleri, hatıra çakıl taşları vermeler, birlikte yoldukları otları çantaya tıkmalar… Arada kırılmalar, bozulmalar ama sonra tekrar kaynaşmalar…
Kısacası bir yetişkin ilişkisinde birkaç ay içinde ne yaşanırsa, birkaç saat içinde hepsini yaşadılar.
Çocuk olmak ne güzel…
Eve dönerken Arca “Defne’ler buraya gelince biz de gelelim annem” diyordu, yüzünde kocaman gevrek bir gülümseme… Deli misin evladım, Defne’ler İlknur’lara gittiklerinde biz de damlayacağız, hiç seni boynu bükük bırakır mıyım?
Gün içinde bir ara İlker’in “çapkın oğlum bana çekmiş” dediğini hatırlıyorum, kuzeni Serhat da “Yeliz abla bu bizim genlerimizde var” filan diyordu.
Puhahhahahhah hadi len! Evladımın Defne ile sağlam bir ilişkisi varsa, tamamen benim sayemde! Hiç tevazu gösteremem vallaha, bütün gün oğlana kim taktik verdi? Çapkınmış peh! Soyaçekim bir vaziyet varsa söylemesi ayıp o benim soyum:P
Muhterem kocam kim kimi ayarttı vakti zamanında, sorarım? (çok zaman geçti tabii, o beni tavladı diye hatırlıyor, kıyamam, fena halde yanılıyor:) : )
4 yorum:
Bence Defne'nin yüzü de sizi andırıyor :)
defnee diye bağırdığı gözümün önüne getirince yalan dünyadaki orçunun 'eylemmm' diye haykışını düşündüm çok güldüm:)) mercan..
Aslanım Arca ne sana ne de babasına çekmiş :)))))) İkiniz de NO ÇAPKIN!!! Birbirinizi gördünüz yaş 15 halen aşıksınız yawww ( MAŞALLAH ) Bu çocuk çekmişse bana çekmiştir yani teyzesine :P
Gerçekten Arca'dan çok Defne senin çocuğun gibi. Sakın hastanede bi karışıklık falan olmuş olmasın:))))
Yorum Gönder