26 Ağustos 2023 Cumartesi

Yaz muhasebesi

 Eylül ufaktan yaklaşırken, ve tabii ki iklim gereği sonbahar kendini şimdiden hissettirmeye başlamışken her mevsim dönümü olduğu gibi muhasebelere girmem kaçınılmazdı. Gönül isterdi ki, buralar da İzmirim gibi ekimlere kadar şurup havasıyla suyuyla sarmalasın bizi, gönül isterdi ki Eylül 1 dedin mi okullar açılmasın da eylül tatilleri yapalım ama öyle değil işte.

Çok özlemişim eylülde hala tatil kafasında olmayı. Malum biz kasıma kadar yazlıktan ayrılmazdık, kah hafta sonu kah günübirlik. Hele de Arca okula gitmezken tatillerimizi bile eylüle ayarlardık. 


Benden yaşça büyük olduğunu tahmin ettiğim bir iş arkadaşımla sohbet ederken, Brüksel’in yazının (bu seneki yağmur istisna, Brüksel’de yaz harbi keyifli olur) ve herkesler döndükten sonra eylüle doğru tatile çıkma ihtimalinin ne şahane olduğundan bahsediyorduk. Dedim “bizim oğlanın yetişkin olmasını sırf tatile eylülde çıkmak için iple çekiyorum ama çok değil 4 seneye ben de eylülde tatile çıkıp sakin sahillerin ve şurup gibi denizin tadını çıkaracağım”. Benim çok mu genç anne olduğumu sorunca ve 45 yaşında olduğumu söylediğimde şaşırması günümü güzel eyledi, hala içimde bir yerlerde genç gösterme meraklısı olduğumu da fark ettirdi.


Neyse konumuz o değil. 


Yaz muhasebesi. Bugün telefonumdaki fotoğrafları temizlerken bir kere daha fark ettim.







Bu yaz çok farklıydı, farklı bir şekilde çok iyi geldi. Evet belki yazı İzmir’de geçirmedik ama yine de muhteşem geçti.


İzmir’e gidemesek de Avrupa’da yepyeni yerler, lezzetler keyifler keşfettik. Hem de çok farklı biçimlerde. İki ergenli, deniz kum güneşli İspanya

Arca’nın bizden ayrı üç hafta geçirmesi ve bizim de 14 yıldır ilk defa bu kadar uzun süre baş başa kalabilmenin tadını çıkarmamız 

Muhteremle baş başa rüzgarlı bir Kuzey Fransa kaçamağı

Ablamlarla çocuksuz iki çift olarak bol ormanlı bir Almanya seyahati











Bu yazın bir farklı tarafı da üç hafta iznimi bir hafta Almanya iki hafta İspanya olarak bölmemdi. İyi mi oldu? Pek emin değilim. Bence blok bir izin ve bu izin içinde hem gezmeli hem dinlenmeli bir tatil daha iyi olabilirdi. (Bababbba on yıllar boyunca Türk beyazyakalısı olarak iki hafta blok izin kullanamamış yelize bak sen!) 


Yaz oldu mu, insan eksikliğinden ister istemez ofiste işlerin nispeten hafifliyor ve kendi planın içinde özgürce çalışabiliyorsun. 


Ayrıca herkes bir yerlere dağılıyor ve yepyeni bilgi ve tecrübelerle geri dönüyorlar. Malum herkes tatile çıkabildiği için de öğle yemeklerinin konusu “nerde ne kadara tatil yaptım” 


Benim için bu yazın bonusu: Kitaplar, yepyeni mis gibi akıp giden kitaplar okumak, yepyeni kitaplara kavuşabilmek oldu.


Yaz kitaplarımı uzun uzun yazasım var. Siz bu yazdan karelere bakarkenx ben kitapları sonraki posta bırakayım yoksa güme gidecek.


23 Ağustos 2023 Çarşamba

Silent Room hakkım engellenemez!

Ablamların İzmir’e dönüşü ve Arca’nın arkadaşında yatıya kalmasıyla bir anda sessizliğe bürünen ev, GS maçının ilk düdüğüyle hareketlenince bana da terastan arka odaya taşınmak düştü.

 İki hafta sonra odama, koltuğuma, blogumun ana sayfasına dönüş yaptım. Yarın evden çalışmaya, bilinçli rutinlerime, ve yağmuruma da dönüş yapacağım gibi görünüyor. Ablamların gelişiyle ısınan havalar gidişiyle yerini yağmura ve serine bırakıyor. 

Ablamlarla bir haftası Almanya tatili olmak üzere iki haftayı birlikte geçirdik. O ara Arca İzmir’den tek başına döndü. İzmir’de geçirdiği üç hafta herhalde hayatının en muhteşem tatiliydi. Ana baba yok, hep sevdiklerinin evlerinde takılma, hep kuzenler arkadaşlar anane baba dede üçlüsü, çok yemekler çok yüzmekler… değerlenen öyrolarıyla alışverişlere sevinmeler. Tam bir gurbetçi stayla! 

Arca için tatilin son demleri, futbol kampı, arkadaşlarla gezme, okula hazırlanmalarla geçerken, bizim ofis de tatil sonrası kalabalıklaşmaya başladı. Geç kalsan oturacak masa bulamayacaksın o derece! Ofisteki ve evdeki bu kalabalıklığın neticesinde ofisteki Silent Room kısmını sıklıkla kullanır oldum. 

Neden? Çünkü ben bir iş üzerinde çalışmam gerekiyorsa dikkatimi dağıtan her şeye gıcık olurum ve tam bir sessizlik ararım. 

İster bireysel ofisimin olduğu İzmirdeki şirketimden kalma bir alışkanlık, ister benim odaklanmamdaki beceriksizlik olsun sebep, gerçek ortada ve çözümü Silent Room (toplamda 6 masanın olduğu bir oda, etüt gibi bir yer)  

Evde çalışanların mutfak masasında veya önünde TV radyo açıkken nasıl çalışabildiklerini aklım almıyor, nitekim arka odayı Covid zamanı işgal etmemin ve sonrasında da iyice yerleşmemin sebebi bu. Benim sek sessizliğe ve sakinliğe ihtiyacım var. 

Eskiden yani bir ekibim olmadan önce, daha az toplantılara girdiğim, sadece proje yönettiğim zamanlarda orada daha fazla geçirirdim, hatta Yelizin Ofisi derlerdi de arada kahve getirmeyi teklif edenler olurdu. Artık toplantılar ve ekiple daha çok vakit geçirmem gerektiği için daha seyrek uğrasam da, haftada birkaç saatimi Silent Roomda geçirmeme alıştılar, ortalık kalabalıksa ve ben toplantıda ya da masamda değilsem, biliyorlar ki Silent Roomda saklanıyorum. İnanır mısın yaratıcılık gerektiren en iyi işlerimi orada çıkarıyorum. Yani benim Silent Rooma ihtiyacım var!

Bir de o odayı amacının dışında kullananları affetmiyorum ve derhal sepetliyorum. Sohbet edecek onlarca alan var, yallah coffee cornera! Muhtemelen adım Silent Room Bitch’e çıktı ama umrumda değil!

Tabii bu düzen böyle sürdüğü sürece…

Fakat kim yaptı nasıl oldu bilmiyorum - belki yallah dediğim baĞzı arkadaşlar olabilir - ofis yönetiminden bir anket geldi. Neymiş o oda amacına ulaşmamışmış, neymiş acaba toplantı odası ya da sohbet köşesi yapılsa mıymış… bababababa! Dalarım! 

Dedim ve daldım. Oylamaya katılmakla kalmadım anketi yapanlara da yazılı tehdit savurdum. O oda olduğu gibi kalmazsa her gün en az 2 saat gereksiz yere toplantı odasını tek başıma Silent Room niyetiyle işgal ederim, haberiniz ola dedim. Demekle de kalmadım, etrafımdaki herkese lobi aktivitesi yapmak suretiyle istediğim gibi oy vermeleri için zorladım. Yoksa dedim başınıza bela olurum, bu açık ofisi Silent Rooma çeviririm görürsünüz ebenizi demediysem de bakışlarımdan anladılar. Nasıl bir pislik olduğumu bilirler. Garibim bazıları Silent Room diye bir yerin varlığından bile haberdar değillermiş, hiç ihtiyaçları olmadıysa demek. 

Bu ofis düzenlemecilerin tepesine kadar çıkacağım. Baktım olmuyor çare yok Vice Presidentlığa oynayacağım, zira şirkette bireysel ofisi olan en düşük seviye bu. 

Ya da bunlardan bir tane de işimi görür, kapımı çekivereyim, yeter ki sessiz olsun!



3 Ağustos 2023 Perşembe

Nerden başlasam nasıl anlatsam….

Belki de ecnebilerin small talk dedikleri “havadan sudan” sohbetlerle başlamak, ısınmak bir nevi, eh malum arayı epey açtık. 

En son bu kadar uzun yazmadığım ne zaman oldu acaba? Gezi zamanı mıydı yoksa buraya taşındığımız zaman mıydı? Emin değilim, emin olduğum tek şey koca bir temmuz 2023’ü blogda göremeyeceğiz. 


Aman yarabbim kitleler bensiz bir ay ne yaptı?!


Ne yapacak, tatil yaptı :))) 


Benim gibi. Bizim tatil dönemimiz ilginç geçiyor. Birçok ilk bir arada yaşanıyor;


Temmuza iki çocuklu başladık. Yeğen Deniz (12) üç hafta bizimleydi. 

13 saatlik bir araba yolculuğuyla İspanya’ya gittik. İşte bunlar hep ilk!


Arca ilk defa bizsiz Türkiye’ye gitti. Biz ilk defa Türkiye’ye yaz tatilinde gitmedik.


İlk defa Fransa’ya baş başa haftasonu kaçamağına gittik.


Ya Arca ile ya da yalnız Belçika yazı geçirdiğim çok olmuştu ama ilk defa muhteremle geçiriyoruz.


Ve muhteremin şansına mı diyeyim, tüm zamanların en yağmurlu Belçika yazını yaşıyoruz. Günlerce yağmur yağar mı? Yağıyor şerefsiz! 


Bu kadar yağmur, bizim için olduğu kadar buranın yerlileri için de ilk! Hepsi depresyonda. Bir yağmur sever olarak ben bile sıkılacağım neredeyse, neredeyse… Az önce bile “ay ne güzel yağıyor” diye pencereden dışarı kokluyordum, yani neredeyse.


Bu aralar yazamıyor olabilirim ama tadını çıkardığım başka ilklerim var.


Mesela bilinçli ritüeller oluşturmak. Gerçekten farkında olarak, gerçekten o ritüeli oluşturmanın amacım olduğunu kendime söyleme dürüstlüğü içindeyim. Oluverdi değil, olmasına çaba gösteriyorum. Her gün aynı saatte kalkıp yarım saat yoga on dakika meditasyon yaparak bunu alışkanlık haline getirmeyi bilinçli olarak seçiyorum ve seçtiğim bu yolda her gün bir adım atıyorum. Bu beni taş gibi yapmayacak, bu beni yirmi yaş gençleştirmeyecek, hayır kilo verdirmeyecek ya da verdirecek bilmiyorum. Tek bildiğim her gün kendime ayırdığım bu dakikalarda seçtiğim şeyleri yapmanın bana verdiği his, o hayatın kontrolü elimde ve ama aynı zamanda hayat akışında hissi iyi bir şey. Bunun mutlaka bir adı vardır, terminolojisini bilmeksizin sadece iyi diyorum. İyi. Bu da yeterli.


İlk defa deneyimlediğim bu “iyi”yi de seviyorum diğer tüm ilklerim gibi güzel bir yeri var, bu “iyi”nin. İyilikler getiren ilkleriniz olsun dilerim,



Sevgiyle ;)