24 Nisan 2013 Çarşamba

Ruhunla yemek

Ne demiştik geçen yazıda? Yemek için yaşıyorsan, yemekten zevk aldığın için yiyorsan dikkat!

Ve güzel kardeşim dötünle yemeyeceksin, duygularını da yemeyeceksin, ruhunla yiyeceksin. Budur!

Yok lan iki yoga asanasıyla yogi olup ohmmmm edecek değilim.

Yemek konusundaki yanlışlarımı dürüstçe kabullendim.

Geçen hafta yemeğe misafirlerimiz vardı. Yemekli misafir derken öyle janjanlı masa donatmaca değil, İlker’in geleneksel kıymalı ve kuşbaşılı iç hazırlamasını müteakip tıkınılan pidelerden bahsediyorum. Allah için nefis yapar. Kişi başı minimum iki porsiyon pideyi mideye indirdikten ve üstüne kazandibilerimizi de yedikten sonra laf döndü dolaştı diyete geldi. İlker evvelden pek başarılı olmuş diyet listesini paylaştı, mantığını anlattı. Yediklerimizden tef olmuş gerilmiş göbeklerimizi kaşırken dinlediklerimiz pek uygulanabilir, pek mantıklı geldi.

İşe İlker’den hayati bir ricada bulunarak başladım: N’olur ama n’olur artık pide içi hazırlamasındı! Zirvedeyken kariyerine nokta koydu sağ olsun. Derin bir oh çektik.

Sağlıklı beslenmenin çok bilindik bir takım gerekleri var, bunu biraz araştıran, okuyan ya da ömrü hayatında bir defa olsun diyetisyene yolu düşmüş herkes bilir aslında.

Üç ana üç ara öğün yenecek. Güne su içerek başlanacak, en az 2,5 litre su içilecek. Yemeklerde 1 dilim ekmekten – o da çavdar, kepek vs.. – fazlası yenmeyecek. Öğlen et yediysen, akşam sebze yiyeceksin. Makarnaya pilava veda, öğünlerde mutlaka ama mutlaka yoğurt (yağ yakar çünkü) ve mutlaka salata, söğüş, yeşillik. Ara öğünler malum meyve, kuru meyve, badem, ceviz, fındık. Çaylar kahveler pek tabii şekersiz.

Kolay mı? Kolay! Ama… diyet yapıyorum zihniyetine girmeyeceksin, kasmayacaksın, kastırmayacaksın.

Bir de yanlışlarını tekrar etmeyeceksin.

Dötümle mi yiyorum? Evet! Yani hızlı, yani ne kadar yediğimin farkında olmadan yiyorum. Bunun nedenine ineceksin. Ben indim, Arca çıktı, kendisini evlatlıktan reddetmedim tabii ki: ) Sadece kendi haline bıraktım. Bir anne yanlışı olan “ağzına lokmaları tıkıştırmak”tan vazgeçtim. Hem zaten bu çocuk bir yaşında kendi kendine yiyordu, ne ara tekrar armut piş ağzıma düş oldu? O kadar alışmış ki ağzına yedirilmesine bir gün “artık kendin yiyeceksin” dediğimde oturup ağladı, sonra baktı bende tın yok, yedi bitirdi. Taze fasulyenin pişmiş domateslerine kıldı, ayıra ayıra yedirtiyordu bana, aaa yeter ulen dedim üşenmeden tek tek domateslerini ayırıp tabağına sadece fasulyelerini koydum. Artık bahanesi kalmamıştı. Diyorum ya bütün hata bende. Tez canlılığımı aksettirmediğim tek yer sofraydı bu cüceyle birlikte sofrada bile motor takmış gibi yemeye başlamıştım. Bitti!

Duygularımı mı yiyorum? Hayır işimden ve evimden istifa etmedim. Henüz değil : ) İşte şimdilerde oraya yogayı koymaya başladım. Sonra bitki çaylarını. Meditasyon çayını mesela, mesela ödem attırıcı oolong çayını koyuyorum. Yanına en sevdiğimden gün kurusu kayısılar ve birkaç fındık koyuyorum.

Ve son olarak… Yiyecekleri ruhumla yiyorum. Yavaşça, farkında olarak, ne yediğinin bilincinde olarak. Bu yüzden bir liste yok! Bu yüzden miktarlar, yasaklar yok. Ama artık sofrada bir şeyler okumak da yok. Kokular var, iki lokma arası çatalı kenara koyup sakince ve yavaşça lokmaları çiğnemek var. Doyduğun anda bırakmak var ve pek tabii Arca’dan kalanları katiyen mideye indirmek yok!

Akıllara gelen soruyu duyar gibiyim: “sen uyguluyorsun da kilo verdin mi be bacım?”

Üzerime yapışıp kalmış 2 kiloyu hala vermedim. Bizde yalan yok : ) Ama kendimi iyi hissediyorum. Ve bir ömür sürmesini istediğim düzgün beslenme alışkanlığına dair refleks egzersizleri yapıyorum. Hedef koymuyorum, tadını çıkarıyorum, aceleye gerek yok.

10 yorum:

Tuten dedi ki...

Allahım 2 kiloyu sorun yapanlardan eyle beni de :)

Sessizce dedi ki...

amin, beni de :)

cenebaz dedi ki...

hızlı yemenin yanında lokmalarım da büyük olmalı, avurtlarımı kocaman kocaman şişirmeli. o zaman yediğimi ve doyduğumu anlıyorum, ööle küçücük lokmalar beni doyurmuyor. maalesef ben de yemek için yaşayanlardanım. o resim de beni benden aldı, yanına bi balık, bi de bira, offfff.

Cigdem dedi ki...

pek hos, pek faydali bir seri oldu bu yav, tam da bu aralar ihtiyacim olan sey. severek, gaza gelerek izlemedeyim, ahanda gidip bir yesil cay demleyeyim (morgentau diye bir mangolu karisim var, caycinizdan israrla isteyiniz:))..

Gulcin dedi ki...

bir iki gun ekmek yemeyerek hop diye zayifladigim gunleri, iki kosunca tak diye sikilasan gobegi ozluyorum yeliz ah ah! Sunu da kabul etmeli miyiz acaba evet yas bu metabolizma isini etkiliyor ve senin cok guzel yazdigin gibi bu saglikli beslenme belli bir yastan sonra olmazsa olmaz oluyor. yapacak artik baska care yok :)
Ama yine de kilo aldirmayan bira istiyoruz! Bira sirketleri duysun bunu :)

Sibelbek dedi ki...

Gülçin'e yürekten katılıyorum. kilo aldırmayan bira istiyoruzzzzz!!!! :))))

kuzunun annesi dedi ki...

bende bendeeeeee

Mor Bisikletçi dedi ki...

ve ben deeeee :)))

Mor Bisikletçi dedi ki...

Yeliz bu yazıyı cidden sen mi yazdın? Gözlerime inanamıyorum: yoga, meditasyon çayı, refleks egzersizleri :P Senin ağzından duyunca şaka gibi geliyor. Ama şaka bir yana, destekliyorum tabii ki de. Biz de iPad'e yoga studio indirdik, akşamları 15'er dakika yapıyoruz bazen, o bile iyi geliyor.

yeliz dedi ki...

Hahah evrenşm yoga ile yeni tanışmış bir insan değilim 7-8 senelik bir geçmişimiz var:) hamile yogası dahil ama doğurdum beridir hiç yapmamıştım tekrar kavuştuğumuza çok memnunum:)
Ben de yoga hd diye bir şey indirmiştimhem kendi programını oluşturuyorsun hem hazır egzersizlerden faydalanıyorsun
Şu an arka planda yoGa studio iniyor çok teşekkür ederim öper öper öperim:)