10 Aralık 2019 Salı

Belçika... doğru bildiğimizi sandığımız yanlışlar

Bugün bir ara pek international'dık. İlker salonda Flamanca çalışıyor, ben bu haftaki eğitim sunumumu ingilizce prova ediyorum, Arca Fransızca Red Kit okuyor.

İlker yarınki büyük Flamanca kurs sınavına hazırlanıyor. Evin salon tarafında ha boyna Flamanca konuşuluyor, bir ara kitabımı kanepeye kıvırılıp okurum sandım, yanılmışım. Sürekli rahatsız edildim. Güdük Flamancamı da aldım salona kaçtım.

Belçika hakkında şaşırtanların başında dil geliyor. İngilizce ve Almanca geçmişi olanın kolay öğreneceği söylenen Flamanca bence Fransızcadan bile zor. Bir şeyi söylemenin sekiz ayrı yolu olmasının kolaylıkla ne ilgisi var?

Belçika'da iki buçuk senemiz bitti, doğru bildiğimizi sandığımız ne çok yanlışımız varmış meğer.



Mesela, derlerdi ki, herkes kendi işini kendi yapıyor, ütücüydü temizlikçiydi, yok efendim çocuk bakıcısı ancak çok zenginlerin harcı. Külliyen yalan! Herkesin haftada birkaç saat evini temizleyen gündelikçisi ile çoğunun ütücüsü var. (Bir bizim yok! Gerçi var, temizlikçi İlker ütücü Yeliz)

Sonra hemen her sebze var. Biz buraya gelirken epey ürkmüştük, alıştığımız sebze meyveyi bulamayacağız diye dertlenmiştik. Alasına ulaşabiliyoruz ve hatta yeni alışkanlıklar edindik, ananas gibi, chicon gibi... Şevketi bostana ortalama bir İstanbullu da erişemediğine göre çitayı yükseltmenin manası yok.

Kuaför evet feci pahalı ama insanlar gidiyor abicim kimsenin umru değil. Benim kuaför ne vakit arasam dolu.

"Çalışma saatleri az, işler rahat kolay ve Türkiye'den sonra Avrupa tam bir erken emeklilik!" bu klişenin gerçekle uzaktan yakından alakası yok. Evet resmi olarak çalışma saati az olabilir amma velakin gayet de mesai yapıyorsun ve o az çalışma saatinin bio-break'ler dışında (tuvalet ihtiyacı) kaytarabildiğin bir anı yok. Yani uzun lafın kısası Türkiye'deki plaza kültürü burada yok, yani bir saat kahve molası iki saat öğle yemeği hikaye! Çişe gitmeye vaktim olmuyor!

Avrupalı soğukluğu.. Yok öyle bir şey! Ben daha bana soğuk davranan bir Belçikalıyla karşılaşmadım çok şükür! Komşularımız öyle içten ve sıcak ki.. Evet mesafe var ama saygıya bağlı bir mesafe. yaya geçidinde durup yol vermk zorunda olduğumuz insanların bize her defasında gülümseyerek teşekkür etmesi diye bir gerçek var. Ve bunun soğukluk olması mümkün değil!


7 yorum:

Kaystros Tyrha dedi ki...

İçine girmeden öğrenilmiyor. Haklısınız, pek çok önyargı var yabancı ülkeler için. Bir de sanırım din ve siyaset, ticari konularda yurdumuzdaki kadar yaptırım gücüne sahip değil orada.

okuyanguzel dedi ki...

Bence çok güzel :))

Daha oralara varmak için çookk uzun bir yolumuz var :(

GeCe dedi ki...

Aynen katılıyorum. Daha dün buraya ait bir yerel fb grubunda birisi 300 eu ödeyeceğim logo tasarımı yapan var mı diye sormuş, grafikerler de cevap vermiş bu para benim standart fee min çok altında diye. Birisi de demiş ki ben bu parayı kuaförüme veriyorum her ay ahshaga Daha ben vermedim ama veriyorlar valla :))

Beyaz Yakalı dedi ki...

Toplumsal önyargılarımız nasıl keskin, oysa yaşadıkça insan tanıyabiliyor çevresini ancak. İnsanoğlu çalışarak heba ediyor ömrünü, önce ihtiyaçlarımızı çoğaltıyoruz sonra onları karşılayabilmek için çalışma saatlerimizi artırıyoruz.

ahu dedi ki...

yeliz sanki daha dün taşındınız hakketten 2,5 yıl bitti mi yahu . ben bildiğin yaşlanıyorum :P

Moderatör dedi ki...

Blogunuz oldukça güzel ve emek verilmiş.Kaleminize sağlık.Yeni
açtığım bloguma zaman ayırıp takip ederseniz oldukça mutlu olurum.Sağlıcakla Kalın.

https://hepfragmanizle.blogspot.com/

pelinpembesi dedi ki...

Belçikaya geldiğimizde okulumuza gelen comenius konuklarımızı da arayıp sormuştuk. hemen bizi otelden alıp evlerine davet etti iki aile. öğle yemeği birinde akşam yemeği diğerinde.
kocası pilottu birinin . adam bahçesinde barbekü yapmıştı bizim için. öyle
misafirperverlik görmemiştim bende.