Epeydir bekliyorduk, eli kulağındaydı.
Kulağımız radyoda, televizyonda.
Bekliyorduk... altı ay öncesinin hani o ne olduğumuzu anlamadığımız, hazırlıksız yakalandığımız, patır kütür insan öldüren o şartlar altındaki istatistikleri bugün, bu kadar tecrübeye bu kadar bilgiye, bu kadar hazırlığa rağmen aynen görmekteydik, ne bekliyorduk ki! çaresizdik, sadece direndik... Ta ki COVID için tahsis edilen yoğun bakım yataklarnın altı ay öncesinin doluluğuna ulaşmasına kadar ... Nitekim, ulaştı ve hatta aştı ki, komşu Almanya'ya hasta gönderilmesi anlaşması yaptık. Ve sanırım bu son nokta oldu.
Bunun öncesindeki birkaç gün muhterem kocam ile istişarelerde bulunmaya başlamıştık, bir haftalık okul tatili önce on güne sonra iki haftaya çıkarıldı, antremanlar, kurslar iptal edildi, önce barlar kafeler sonra lokantalar tamamen kapatıldı, çare olmadı. Çare kapanmaktı, çare evden çıkmamaktı, kimseyle görüşmemekti, sadece bireysel değil, tüm ülkeye yayılacak önlemi uygulamaktı: Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır, o satıh tüm vatandır. Demiş canım Atatürk... Yine zamansız bir vecize ... Virüsle savaş halindeyiz, senin benim bireysel önlemim bir yere kadar etkili, önlemleri ve yasakları genele yaymazsan, bireylerin insiyatifine bırakırsan, vatan savunması yapamazsın.
Bu bağlamda, muhterem yoğunluğun asgaride olduğu zamanlarda, market, kasap, Türk marketi (stokta dondurulmuş mantımız, beyaz peynirimiz ve çayımızın yanına paket paket çiğdemimiz olmasın mı?!) turlarını tamamlayarak stoklarımızı doldurdu. aç kalacağız diye bir kaygı değil bu, kaygı markete ziyareti üç haftada bire düşürmek. Böylece haneye virüs giriş olasılığını düşürmek.
Amaç bu işte. Ben ofiste çalışmamı haftada 1-2 ile sınırlandırmaya çalışıyordum, Arca'nın antremanlarında cafe'de keyfetmiyorduk, asla ve asla toplu taşımaya binmiyorduk, amaç teması minimuma indirmek.
Cezalar, kısıtlamalar gelmeden de kendi izolasyonunuzu muhafaza edebilirsiniz ama bir yerde yasak yoksa insan dediğin varlık gevşeyiveriyor. Deyiveriyorsun ki... ulen bizim oğlan her gün okula antremana kursa gidiyor, battı balık yan gider ben de sınırlarımı genişletivereyim. İnsanız yaptık ama doğru değildi işte. Bireysel önlemini sen alıyorsun, ben alıyorum ama işte patlıyor bir yerde. Nitekim bu sıralar Avrupa'nın her yerinde patlamış durumda.
Avrupa, şu anda burayı okuyanın umuranda olmayabilir, normaldir, ama yine de yazmak istiyorum, İzmir'deki aileme ne diyorsam, burada da onu yazmak istiyorum, istiyorum ki, devletler söylemese de, bakanlıklar doğru bilgiler vermese de biz işin ciddiyetinin farkında olalım, mümkün mertebe kişisel önlemlerimizi alalım. Bakın Avrupa'daki insan yoğunluğu şehirlerde bile bizimki kadar değil, ve zaten mesafeli tipler bunlar. Yani sosyal mesafe hep var bizim gibi samimi değiller. Görece daha kurallara uyan, daha dikkatli, ödlek tipler olduğunu düşünürsek, burada bu denli patlamış bir virüs benim sıcakkanlı, "bana bir şey olmaz"cı, kural tanımaz insanıma neler yapar sen düşün.
Ben şahsen bu lock down önlemlerinden memnunum, kendimce uyguladıklarımın diğerleri tarafından da uygulanacağını bilmek rahatlatıyor, darısı memleketimin başına.
4 yorum:
Keşke burada da olsa. Ankara memur şehri, insanlar kurallara asgari düzeyde uyuyorlardı, maskesiz insan görmedim desem yeridir ama Antalya'ya geldim, Akdeniz gevşekliği. Henüz sokağa adım atmadım ama balkondan gördüğüm 10 kişiden 5 i maskesiz ya da çenesinde, kolunda, burnunun altında. Kış nasıl geçecek çok endişeliyim. Sonumuz hayrolsun. Sevgiler Yelizcim, kendinize dikkat edin...
Biz de eşimle mecbur olmadıkça çıkmıyoruz. Etrafta havalar soğuyunca biraz sakinledi.İnsanlar evlere çekildi. Ama o kadar çok hasta var ki nasıl önü alınacak bilemiyorum. Bize de şart ama yapacaklarını hiç sanmıyorum ekonomi bu haldeyken.
Azami diyeceğime asgari demişim, aklım ücretlere gitti anlaşılan, tekrar okuyunca farkettim, pardon :)
Ülkemizde her şeyin daha zor ve çok farklı olması nedeniyle bu da olmuyor olamıyor maalesef.
Yorum Gönder