Belçika’da rutine dönülür. Başka tarih değil çünkü 1 Eylül’de okullar açılır.
Bu yıl bizim hanede eylül sonunu buldu, neden? Çünkü eylülün başına kadar ablamlar, ortasına kadar Duru bizdeydi. Ve en sonunda geçen hafta üç günlük Çekya iş seyahati, öncesi evin oğlanları, sonrası şahsımın şifayı kapması sonucu hala daha rutine dönebildik diyemiyorum.
İş seyahatlerinin en sevdiğim kısmı uçak yolculuğu. Bir iki saat kendinle baş başa kalırsın, hiçbir yere kıpırdayamadığın için durursun. Durursun ve düşünürsün. Bu aralar en ihtiyacım olan şeye, durmak ve düşünmeye bir uçak koltuğunda tüm o toplantıların ve iş yemeklerinin sonrasında kavuştum.
Rutine dönmeyi düşündüm. Buna ne kadar ihtiyaç duyduğumu. Rutinimin bir parçası olan, şu anda bu satırları yazmak için bulunduğum odama kavuşmayı. Yaz süresince pek az uğradım buraya, teras vardı, sonra bir ay kadar Duru’ya tahsis edilmişti, özlemiştik birbirimizi.
İki lafın arasında bu odaya bir çekyat koyarak misafir odası haline getirmemizi öneren annemi terslemiştim. “Yılda birkaç hafta birileri gelecek de yatacak diye düzenimi mi bozayım? Şişme yatakla hallolur, o oda benim!” Bana evimin düzeni ile ilgili sormadığım halde öneride bulunulmasına mı kızmıştım, yoksa hayatıma müdahale edilmesinden mi rahatsız olmuştum, bilmiyorum belki sadece bu odayla kendimi özdeşleştirdiğim için, kendime ait bir alan olarak hissettiğim için.
Sığınağın olması mühim. Rutinlerin de sığınağın aslında. Sana iyi gelen küçük alışkanlıkların zamanla konfor alanına dönüşüyor. “Mücadelenin her türlüsüne varım” diyen ve her mücadeleden güçlü çıkan biri de olsanız, yeniliklere uyumlanmanız kolay da olsa, ruhunuzu dinlendiren mekanlara, ufak tefek rutinlere, sığındığın küçük mutluluklar dünyasına sığınmak o kadar dinlendirici ki…
Her dönem yeni başlangıçlar ufak tefek yenilikler için kendime alan açmak iyi geliyor. Dönem dediğin, mevsim dönümü olabilir, genelde ilkbahar ya da sonbahar, hani havadaki kokuların değiştiği, arınmaların, sadeleşmelerin gündeme geldiği zamanlar. Ya da keskin bir yılbaşı zamanı olabilir, hadi bakalım nasıl bir yıl geçirdik, seneye nasıl olsunlarla başlayan. Ne zaman olduğunu takvim belirmiyor bence. Bence tamamen öncelikler ve ruhsal-biyolojik saatler belirliyor.
Bu dönem, benim için eylül sonu ekim başına denk gelmiş oldu.
Tam da havaların buz kestiği, yağmurların çıldırdığı, çekmecelerde kıyafet değişikliklerin yapıldığı, ilk soğuk algınlığı turunun tamamlandığı, çekirdek aile baş başa kaldığımız, dizilerin yeni dönemlerinin başladığı, kitap kulübü cadılarımla tekrar bir araya gelebileceğimiz, alınan kiloların iyice rahatsız ettiği ve lakin düzgün beslenmelere, spor düzenlerine dönmelerin zamanı.
Bir de Arca’ya göre akşamları tütsü yakıp çay demlediğim zamanlar. Kışın geldiğini böyle anlıyormuş ergenim.
Sizin rutine dönme zamanınız ne?
4 yorum:
Benim böyle bir net bir tarihim yok. Eskiden okullar açılınca idi ama artık evde okula giden biri olmadığı için bu değişti. Benim takvim başım da sonbahar sanırım ama bazen bu bir tatil sonrası olabiliyor bazen de kafamdaki bir tarih.
Şimdi önümde 2 haftalık bir tatil var, dönüşte bir taşınma olacak sonra bir ameliyat ve rutinime döneceğim kasım sonunda umarım :)
anladim ki benim bilgisayardan yorum girmem gerekiyor, ipad ve tlf izin vermiyor. neyse dur bakalim cozecegiz. ameliyat hayirdir Ahu? insallah ciddi bir sey degildir?
Nefes alamıyorum burnumda kist varmış ve horluyorum geceleri :) Durum ciddi yani :)
Benim zamanım ekim ortası. Eylül başı okullar açıldı, evde halılarım yıkamaya verildi. Şimdi genel bir temizlik yapıp tüller perdeler yıkanıp camların silinmesi lazım. işte o zaman elmalı kekimi yapıp battaniye altında oturduğumuz zaman başlıyor.Çünkü hala buralar çok sıcak. haftasonu 32 olacakmış. böyle sıcak olunca camlar kapanmıyor ve her yer toz şu an. Halılarımı çıkarmadım bile paketlerinden. her sene bu böyle.
Yorum Gönder