Sabah erkenden kendimi sokaklara attım. Pazar sabahları açık olan tek marketin sabaha sakinliğini yakalamak, kilisenin meydanında kurulan pazardan eksik birkaç sebze alıvermek, mahallenin fırınından sıcak baget ekmek ve evin ergeni için ecnebi usulü tatlı hamur işleri alıp yüzümü güneşe vere vere yürümek çok iyi geliyor. Hele bir de yağmur yoksa…
Dün hava feciydi, üstelik de Paskalya turnuvası için sabahın yedilerinde yollardaydık. Arca arka arkaya üç beş maç yapacak biz de izleyeceğiz, harika ama hava güzel olursa. Hava dediğim gibi feciydi, yağmur desen var, çamur desen var, soğuk hele aman aman. Kulübün cafesinde de oturup kahve içebilirsin ama ıslak ergen teri kokan havası çekilecek gibi değil, maç aralarında çayır çimen yürümeyi tercih ettim. Termosunda kahven sırtında iyi bir montun, başının üzerinde de bir şemsiyen varsa, mis gibi serin havayı solumak iyi geliyor bile denebilir.
Arca’ların takımı üst üste üçüncü Paskalyadır kupayı kazanıyorlar. Bol bol video fotoğraf çektim, ama ancak dedesine gönderilmesine izin verildi, instagramda paylaşılmayacakmış. Peki.
Spotlight altında olmayı sevmiyormuş ergenim, “radar altında da değilim spotlight radar arası bir yerlerdeyim” şeklinde beyanat verdi.
Aklıma Nathalie geldi. Buradaki ikinci yılımızda, Arca ilkokul dörtte iken bir öğretmeni vardı, Nathalie. Hani hamile olduğunu sınıfta açıklamıştı da, Arca şiddetle karşı çıkmıştı, “evli değilsin, hamile olamazsın” diye… Hah işte o Nathalie Arca’ya bayılıyordu, bir de etiket yapıştırmıştı, “cool nerd” diyordu Arca’ya. O ne ya demiştik de açıklamıştı, entelektüel, çok bilen, çok okuyan, bilgisayar oyunlarına meraklı ama aynı zamanda sosyal havalı bir tip. Nathalie’yi hatırlattım, “Cool nerd müsün lan sen” dedim, öyleymiş.
Öyle etiketler var kafasında.
Arkadaşlarından hangileri under radar hangileri under spotlight hepsini sayıyor.
Ben de etiketlerinden nasibimi alıyorum. Hem bende öyle bir iki değil epey etiket var.
Eğlenceli bir tipmişim mesela. Bu hoşuma gitti. Fun mummy😜
Easy going etiketine biraz gıcık oldum, ama bu favori ebeveyn etiketlemesi olduğu için şimdilik sesimi çıkarmıyorum. Easy going ne ya? O kadar cadılık o kadar yaygara, o kadar bağır çağır, easy going! Artık İlker’den nasıl çekiyorsa ben manyak easy going mertebesindeyim.
Geçenlerde Tiago’nun anasından bahsederken “o da işte senin gibi, hiç sormadan etmeden açmış telefonu üst ligin takımına oğlumu deneyin demiş” deyince, önce “e iyi yapmış sizin götünüzü kaldırdığınız yok” dedim, sonra aydım meseleye “oğlum ben takım takım aramıyorum ki, zaten dillerini bilmem ne konuşacağım? Babanın ilgi alanı o. Neyim benziyor Tiago’nun anasına” diye sordum. “Aksiyon alan” tarafım benziyormuş.
Evet, doğru. Hiç bekleyemem, acilen müdahale etmem lazım. Diyete mi girilecek, pazartesiyi beklemem, o gün perşembe mi, başlarım, başlatırım. Gerçi başlatamıyorum, kimse beni sallamıyor, ben kendi kendime başlıyorum.
Ya da ne bileyim birinin bir sağlık sıkıntısı mı var, derhal doktor randevusu alınır gidilir, halledilir. Şimdi burdan bakarsak Arca’nın şahsıma ait tespitleri doğru o vakit ben resmen easy going bir tipim! Nasıl easy going ya? Benim despot, disiplinli, kuralcı olan ebeveyn olmam gerekiyordu, öyle anlaşmıştık ben ne ara easy going oldum?