ev etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ev etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Ocak 2009 Pazar

Gündem

Şimdi gündemden notlar...
* İlker, aldığı antibiyotiklerin etkisi ile en azından yüksek ateşten kurtuldu. Ama ağrıları devam ediyor. Perşembeye kadar bekleyeceğiz. Sürekli evde olmaktan sıkıldığı için dün biraz dışarı çıktık, ağrılarına olmasa da psikolojisine iyi geldi. Hastalığı bir yana iştahsızlığı beni çok etkiliyor. Acayip yemek yemeği seven insan, günlerce sadece çorba içti, pizza, hamburger, nutella ve bilimum kaka gıdalara ilgisi tamamen yok oldu. Ama dün akşam nohut pilav ikilisinden eskisi kadar yiyince, derin bir oh çektim.

* Artık bizim velete ismiyle hitap etmeye başladık, öyle alıştık ki, doğunca da düdükcan diyeceğimizden endişeliyim. Son kararımız ARCA!! Çok ender rastlanan bir isim olması biraz soru işaretleri bıraksa da, güzel anlamları var. Türkçede anlamı, temiz, namuslu. Sonra eski Rumcada yağmurdan sonraki toprak kokusuna derlermiş ARCA.

* İlkerin hastalığı yüzünden Arca'nın odası ile ilgilenememiştik. Pazar gününün planları arasında avize ve halıyı halletmek var. Bir de küvet alsak iyi olacak, ablam birilerine vermiş galiba. Birimiz hamile birimiz hasta olunca, öyle deliler gibi yoramıyoruz kendimizi. Hatta heryere benim arabayla gidiyoruz, malum İlkerin düz vitesi kullanamıyorum, İlker fena olursa ben eve döndürebileyim diye:) Biraz paranoyaklık var, kesin!!!

* Bu arada benim artık hastane çantamı tamamlamam lazım. Ne de olsa bugün itibariyle 35. Haftaya girmiş durumdayız. İlkerin annesi bana bir gecelik bir de pijama almıştı. Hiç sevmem ama sabahlık da lazım olacak. İkisine uydurabileceğim bir sabahlık bulmak zor. Dün çıktığımızda biraz bakındım, ama yok. Bugün yine bakacağız. Sonra terlik lazım. Emzirme sütyenlerim, göğüs pedlerim, çorap, Arca'nın cicileri hazır. Atılabilir çamaşır almalı, göğüs kremi, Arca'nın kozmetikleri hep eksik. Daha çok varmış gibi geliyor diye sallayıp duruyorum.

* İlkerin kardeşi İlknurun eşi Emre askerden dönüyor bugün. Erkek kardeşim yok, ama kendisini çok çok sevdiğimden hiç sahip olmadığım kardeşim gibi görüyorum. Gerçi yaklaşık 2 m boyunda ve iri bir arkadaş, yani kardeşim olamayacak ölçülere sahip:)) Son görüştüğümüzde ben henüz 3-4 aylık hamileydim ve tabii üzerimdeki 11 kilodan eser yoktu, sanırsam koca göbüşümü görünce şok olacak:)

* Şirket 2008 yılında gösterdiğim yüksek performansıma istinaden bana bu yıl fazladan prim ödemeye karar vermiş!!! Pek iyi oldu tabii. SSK'nın doğum izninde olduğum zamanın ücretini izin sonu vereceğini düşünürsek ilaç gibi geldi bile diyebilirim. Bu para başka zaman gelseydi, keyifle harcardık, ama ebeveyn olma yolunda tasarruf etme durumunda olduğumuz için dokunamıyoruz, içimiz gidiyor:( Bu hoş jesti, maaşıma hiç zam yapılmayacak olmasına da bağlamıyor değilim hani. Malum piyasalar fena, birlikte çalıştığımız şirketler batmakta. 2009 muamma!!

* Gündemin son maddesi sırt ağrıları. Uyusam da yürüsem de bir türlü geçmiyor. Hamile yogasını ihmal ettiğim için mi bilemiyorum, son günler epey arttı. Cuma günü bir türlü uzun uzun oturup çalışamadım. Bu sabah da beni yine cin gibi dikti havaya. 5 tane yastıkla biraz sırt üstü yatmayı deniyorum, ama böyle de uyunmuyor ki.

İlker hala uyuyor, şimdi çayı demleyip dışarı çıkacağım. Şansım varsa sıcak ekmeğe denk gelirim. Hem yürüyüş olur, güzel bir kahvaltı yapalım, şöyle yumurtalı ballı, taze ekmeği zeytinyağına banalım, domatı peyniri katık edelim, oh ne güzel...

12 Ocak 2009 Pazartesi

nasıl geçti anlamadım

Ben bu haftasonundan birşey anlamadım.

Cumartesi sabah tam 6:30 da uyandım. Haftaiçi erken kalkamıyorum haftasonu da geç! Ama olsun İlkere kahvaltı hazırladım, sıcak börekleri çaylar ekmeksiz:) götürdük. Ufak tefek alınacaklar var. Artık atletlerimin hiçbiri bana olmuyor, göz kremim bitmiş, lens solüsyonum da, az biraz da ıhlamur, sıcak sıcak içilecek sütten başka alternatifim olsun istiyorum. Sonra annemi ve Duruyu alıp bize geldik, arkamızdan ablam. Yatağın altı tamamen kaldırıldı, doğumdan sonra yatağa örtülecek çeyizlik takımlar çıktı. Çoğunu hatırlamıyorum geçmiş üzerinden 7 sene. Bir takımın sadece nevresimini kullanmışım, rengi çarşafınınkine 2 ton atmış, annem kızdı bunlar kullanılır mı diye? e napıcaktım doğurasıya kadar bekleyecek miydim:) hepsini toplayıp eve götürdü, yıkayıp ütüleyecekmiş, doğumdan sonra kullanacakmışım. Ben öyle misafiri yatak odamda buyur edemem, ben yataktan çıktıktan sonra gelsinler, şeklinde çemkirdim ama insanların öyle ilk günlerden geldiği oluyormuş!! Napalım tecrübeye saygı, isyan etmenin anlamı yok, annemin bir bildiği vardır diye sesimi çıkarmadım.
Mevlüt de yapılırmış. Bebeğim için dua okunmasının bir sakıncası yok da umarım tanımadığım filanca teyzelerle evim dolmaz!!
Oda takımının kulplarını çiçekli böcekli istemediğimiz için özel olarak gidip kendimiz seçtik. Sonra bana pijama aldık. Bir de geceliğim var, şimdilik sadece terlik ve sabahlık eksik kaldı.
İlkerle bebek odası için raf çizdik, odanın yerleşimini Autocad de yaptık, mühendis çiftiz ya illa belli edicez:)Gerçi ben bezelye ayıklar ve şunu şuraya bunu buraya koyalım derken genelde İlker çiziyordu ama olsun, ben de ahkam keserek acayip katkıda bulundum.
Tepe Home dan aldığımız koltuğun boyutlarını bilmediğimiz için tekrar gittik. Pufu da ayrı yaptırıyoruz, oradakiler içimize sinmedi. Oturdum koltuğa, uzattım ayaklarımı puf varmış gibi, pufu ölçülendirken ve koltuktan elimde bebekle kendi başıma nasıl kalkarım testleri yaparken tezgahtarlar napıyor bunlar diye bakıyordu. AVM lerdeki indirimlere bakakaldım. Hiçbir şey alamamak ne kötü:( Hala ayaklarımın davul gibi şişmediğine ve mevcut botlarımı giyebildiğime şükrettim sadece.
Halıya nerdeyse karar verdik. Parça halı istiyorduk ama renkler hep aynı. Şöyle modern çizgili mavi tonlarında bir halı bulmak imkansız. Sonunda cin fikirli kocam duvardan duvara halılardan istediğimiz kadar kestirelim parça halı olsun fikrini ortaya attı ve acayip rahatladık. Samurun mavi bir halısında karar kılınacak gibi görünüyor.
Avize olarak ne alacağımıza karar verdik sayılır, mavi kocaman bir balon. Ama perdeler hala muamma. Sevmiyorum ben öyle pano olayını. Zaten kiracıyız. Sonra başka eve koyamayacağız, kalcak düdük gibi. Sadece mavi-krem tonlarında desenli bir tül perde ile güneşlik yeter bence. Daha o kısma gelemedik. Mobilyalar gelince düşünürüz.
34. haftada olduğum düşünülürse doğuma daha çok var diyorum ama bir taraftan da işe devam ettiğim için sadece haftasonları ilgilenebiliyoruz, bu da bize epey az zaman bırakıyor aslında.
Bebek için gerekli teçhizatın bir kısmı geldi. Hem oda termometresi hem de ateş ölçer olarak çalışan bir alet var, çok işe yarıyor, sürekli ilkerin elinde, benim ateşimi ölçmezse evin değişik bölgelerindeki sıcaklığı ölçüyor. Düdükcan gelmeden bozulacak alet. Sonra nemlendiriciyi geri gönderiyoruz çünkü bizce çalışmıyor! Ortamın nemini bir türlü 29% dan 30% a çıkaramadı, o kadar suyu odada kaynatıp buharlaştırsak 50% ye çıkardı kesin:)
Sterilizatör ve mama ısıtıcı tamam (ki bence daha bunlara gerek yoktu ama neyse, nasılsa alınacak) sadece göğüs pompası kaldı.
Haftasonuna temizliği sığdıramadım sadece 2 sepet ütümü bitirebildim, oysa evin pisliği "temizle beni" diye bağırıyordu ve ben bu haftasonu nasıl geçti anlamadım.
Bu arada düdükcan acayip kıpırdıyor, adını kıprakcan mı koysak diyorum. Dayanamadım doktoru arayıp sordum. Asıl kıpırdamazsa kork! dedi. Ama biliyorum işimiz zor!! Kendimizi hareketli bir çocuğun anne babası olmaya alıştırmamız gerekiyor şimdiden. Bunu ben demiyorum, tamamen doktor tavsiyesi:)

15 Aralık 2008 Pazartesi

Çok güzel hareketler bunlar!!!

Tatilimiz bitiyor, oysa ne mutluyduk. İlk iki gün bol bol dinlendik, bayramda annelerde çok et yenecek diye sebze yemeği pişirdik. Bayramın ilk 3 günü aile ziyaretleri ile geçti. 4. gün İlkeri bir bebek odası telaşıdır aldı. İlk olarak odanın şimdiki çalışma odası olmasına karar verildi. Ben yorgun günün ardından kestirirken İlker odayı boşalttı, kitaplığı oturma odasına, halıyı giriş holüne koydu. Bilgisayar masası ablama verilecek.
Internetten bulduğumuz oda örneklerini çıkarınca nasıl birşey istediğimize karar vermiştik.
Herşeyden önce kesinlikle bebek işi bir oda olmayacak. Çiçekli böcekli, ayıcıklı mobilyalar istemiyoruz. Tercihimiz bebek odası olduğunun dekorasyon ile ortaya çıkması ve geri kalan herşeyin SADE olması. Hatta bir konsept bile belirledik. Hayvanlar alemi!! İlker tam bir hayvan delisi, bense hiç hoşlaşmam ama çocuğum benim gibi olmasın, hayvan sevgisi ile büyüsün istiyorum. Mobilyaları son derece sade seçip, duvarlarda hayvan resimleri - ki resimleri IKEA'dan aldık bile - ve raflarda hayvan oyuncakları ile odayı tamamlamayı planlıyoruz.
Duvarların buz mavisi olmasına karar verdik.

Mobilyaları beyaz lake istiyoruz. Ama internetten bulduğumuz resimdeki gibi bazı kısımları kahve venge ile hareketlendirmek hoş olabilir. Sonra gardrop kesinlikle istemiyoruz çünkü yer tutuyor ve ablamdan biliyorum, hiç kullanılmıyor. Kısacası bir şifonyer bir de karyola!! Bizim yatak odası takımından artan bir çamaşırlık var, buraya da bebeğin eşyalarını koyduk mu tamamdır, koca gardroba ihtiyaç kalmıyor. Tabii raflar olacak, bir de yerimizin kalacağını düşündüğümüzden bir koltuk mutlaka koymak istiyoruz. Sanki bebek uyurken aynı odada kitap okuyabilirmişim gibi geliyor. Daha doğrusu hayalini kuruyorum. Çok araştırmamıza rağmen bir koltuk nasıl ediniriz, bulamadık. Öyle sallanan anne koltuklarından olmasına gerek yok. Berjer tarzı olabilir, sonra yer açılsın diye salona koyarak değerlendirilebilir. Son çare IKEA'dan alacağız gibi görünüyor.
Bebek yatağı konusunda epey düşündük. Öncelikle sepet beşiğimiz ablamdan var. Annem tertemiz örtülerini yıkamış, acayip süslü birşey. Bu durumda seyyar beşik olayını çözmüş bulunuyoruz. Karyolasını herkesin tercih ettiği gibi büyüyebilen cinsinden mi olsun, yoksa sadece birkaç sene kullanabileceği bir yatak yeterli olur mu? Çok düşündük ama büyüyebileni tercih ettik çünkü;
1. İyi kalite ve bebek işi olmayan bir oda düşünüyoruz, yani bizim velet en az 10 yaşına kadar odasını kullanabilecek.
2. Karyolayı koymayı düşündüğümüz yer tam olarak büyük yatağa uygun, yani yer sorunumuz yok.
3. Aynı oda takımlarının küçük ve büyük yatakları arasında fiyat farkı düşündüğümüzden az.
4. son olarak yatağı büyütmek için çıkaracağımız parçada bol bol çekmece var.

Cuma günü Elvanı da yanımıza alarak inanılmaz bir yağmur altında Karabağlardaki mobilyacıları gezdik. Hepsi bebek odası diye bağırıyordu.Ama taleplerimizi sıralayınca yapabileceklerini öğrendik. Yine de tam olarak içimize sinmedi. İlk beğendiğimiz ve fiyatı oldukça yüksek olan takımın aynısını yaptırabileceğimiz bir yol bulduk. Bornovada bebek eşyaları satan İlknurun bir arkadaşı. En az 5 haftaya ihtiyacımız var ama olsun, şu an itibariyle 29. haftamızda olduğumuza göre hala vaktimiz var sayılır.

Bu arada hastane çantası bilgilerini Özgür anne ve Huysuzdan not ettim. Ufaklığın hastane çıkışı cicileri hazır benim hiçbirşeyim yok! Pijama istiyorum. Herkes gecelik diyor. Ama hayatımda hiç geceliğim olmadı ki, hiç sevmem!! Dagideki çiçeklileri anneanne işi olanları beğenmedim. M&S da kareli pijamalar çok süperdi. İlkerin annesi de Relax Mode da bir takım bulmuş, ona da bakacağım. Henüz karar vermiş değilim ama 1 gecelik yedek olarak yanıma alsam da sanıyorum pijama!!!

Hamilelik notu : düdükcan inanılmaz hareketli! Bu sabah beni resmen tekmeleri ile uyandırdı! Çok güçlü hareketleri var. Bulaşık yıkarken hala hamile olduğumu unutuyorum ya :) göneğimi tezgaha dayamışım, düdük rahatsız oldu galiba bir tekme attı, boş bulunmuşum geriye sektim. Artık karşıdan bakınca bile net bir şekilde hareketleri seçilebiliyor. İlker tekme attığı yerden bastırıyor, velet geri ittiriyor, ilker bi daha bastırıyor, bizimki sinirlenip iyice tepiyor. İtişip duruyoruz, çıkınca babasına bir yumruk gömecek sanıyorum :)
29. hafta itibariyle güçlü, sert, can acıtıcı ama ruh okşayıcı tekmeler attığını not etmeliyim ve sanıyorum hamilelikle ilgili en çok bunu özleyeceğim.