yeniyıl etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yeniyıl etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Ocak 2021 Pazar

2021'in ilk yazısı: Yeni yıl sürprizi

 On iki günlük Noel tatili bugün itibariyle nihayete eriyor.

Diğer tüm Noel tatillerinden farklı olarak bu tatilin tamamını evde geçirdim. Birkaç yazı önce bahsettiğim gibi bir serkeşlik, aymazlık, özensizlik ve de plansızlık içinde. O kadar ki, bir aileden ziyade muhterem ve yer cücesi ile ev arkadaşı gibiydik. 

"Kahvaltı isteyen?"

"..."

"iyi ben bir kahve içeceğim."

Pek çok sabahımız böyle geçti diyebilirim. Diğer iki oğlan kah birlikte kah online arkadaşlarıyla futbol ve şiddet temalı oyunlar oynarlarken amaçsızca ilk birkaç günümü tükettim. Sonra yeni yılı beklemeden diyete girdim. Sonra diyetten çıkar gibi oldum, sonra tekrar girdim. 

Sosyal medyada boğuldum, sıkıldım. 

19 Aralık 2011 Pazartesi

İlker'e diyet bozduran kurabiyeler

Son bir taneyi, yalvar yakar kaçırdım İlker'den. Bayıldı!!

Tarçınlı, zencefilli, ağızda dağılan kıvamda... Yani tam kıvamında...

Tarif veriyorum.

7 Aralık 2011 Çarşamba

Hazzın ertelenmesi

Arca sanırım henüz bir yaşını filan bitirmişti. Bir doktor kontrolü sırasında artık onun bir birey olduğundan, çocuk eğitiminden, sınırlardan bahsetmiştik. Arca’dan söz ederken birinci çoğul şahıs yerine üçüncü tekil şahıs ile cümle kurmaya başlamam o günlere rastlar. Üç yaşındaki çocuğu hakkında bilgi verirken “artık çişimizi tuvalete yapıyoruz” diyen anneye, doktorun “sizin adınıza çok sevindim, demek bu yaşta hala bezliydiniz” esprisine o gün epey gülmüştüm. Hadi üç yaş neyse de ben ilkokula giden çocuğu ile ilgili “sınavı kazandık” gibi bir cümle kurulduğuna şahit oldum, çok antipatik!


Neyse konuyu dağıttım. Doktor o gün bana bir soru sormuştu. “Pastanın neresini seversiniz?” “kekini” “peki önce pastanın neresini yersiniz? Kekini mi? Kremasını mı?” “kekini sona bırakırım” demiştim.

23 Aralık 2010 Perşembe

Ne tatlı bir yorgunluktu



Aldık aldık sonunda :)

Yemekten hemen sonra

'90 hits kanalı açıldı...

Arka planda Arca dans etmekte...

İlker süsleri hazırlamakta, uçlarına kanca takmakta ve
"fotoğraf çekmenin sırası mı kadın! kalk yardım et" şeklinde çemkirmekte...

Bense ağzım kulaklarımda mutluluktan uçmaktayım!!

Sonunda benim de gerçek bir çam ağacım oldu!

da...

şimdiden koca ağacı nasıl kutusuna geri koyup saklayacağız derdi sardı!

20 Aralık 2010 Pazartesi

Çocukluğumda hiç çam ağacı süslemedim ben!

Neden bilmiyorum, yani ağacımız yoktu hiç olmadı. Hani yılbaşı kutlamayan bir aile miydiniz deseniz, yooo hem öyle bir acayip kutlardık ki öff! Sofralar kurulur, tombalalar çıkar, video olduğu yıllarda eğlence illa ki kaydedilir, ertesi günlerde de seyredilir, hatta dansözlü kısımlar geri sarılarak defalarca izlenir, Zeki Müren heyecanla beklenir, Zeki Müren de bizi görecek sanılır: ) Harika geçirirdik yılbaşlarını. Kokinamız eksik olmazdı. Bir de ablamla mutlaka gramafon kağından yaptığımız kedi merdivenleriyle, para biriktirip köşedeki kırtasiyeden aldığımız balonlarla, süslerle evi süslerdik. Demek ki o yıllar yılbaşı ağacı süsleme olayı pek moda değilmiş diyeceğim bu durumda. Ha bir de minik not, şimdi annemlerde devasa bir ağaç her yıl süslenir.

İlk yılbaşı ağacımı İlker aldı bana. Okuldayken anlatmışım özencimi demek ki, yılbaşı hediyesi olarak almıştı. Yıllarca o maki (20 cm kadar olunca ağaç demek pek saçma geldi) evimizi süsledi. Hatta hiç unutmam, İlker askerdeyken annemler bana gelmişlerdi, yılbaşı arifesi hadi dedim çıkaralım ağacımızı süsleyelim, itina ile paketlediğim diplerden çıkarıp, özenle kutuyu açıp içinden bu çalı çıkınca annemler kocaman ağaç kuracağımı ummuş olacak epey dalga geçmişlerdi, hala özenle kutusundan çıkarışımı taklit edip gülerler. Gülsünler napalım benim ilk yılbaşı ağacımdı o!

O küçük makinin üzerine ağaç koklayamadık bak seneler geçti. Geçen yıl özenip büyük alacak olduk hadi dedik Arca’nın anlayacağı zamana bırakalım.

Cuma günü izin aldım, arabanın alım satım işleri devlet daireleri, arta kalan zamanda İlkeri ayarttım, çam ağacı alacağız. Bornova’da işimiz vardı, gitmişken İkea’ya girdik. Şahane süsler var, ağaçtan önce süslere daldık. Hatta ağaç devrilmesin diye bir düzenek yapmışlar, ondan bile aldık.

Ağaçları bir türlü beğenemedik. Kipa’ya geçtik, yok, en iyisi Koçtaş’a da bakalım dedik, elimizde süslerle döndük.

Pazar sabah erkenden önce Koçtaş’a gittik, yok güzel değil. Sonra AVM’deki oyuncakçıya baktık, yok buradaki de vasat. Tekrar Kipa’ya gittik, artık kesin ağacı alacağız. İstediğimiz ağaç kalmamış. Bastık Bornova’ya gittik, orada da yok. Yine İkea’ya girdik, yok yine içimize sinmedi, dünya para ama yapraklar seyrek seyrek! Alsancak’a inecektik, dönüşte Gaziemir Kipa’ya girdik. Orada da kalmamış! İlker “var mısın Karşıyaka?” dedi orada kopmuşum!! Çok ama çok kıl bir çift olduğumuza İzmir’in yarısını turladıktan sonra karar verdik.

Eve elimiz boş döndük.

Arca çok keyifliydi ama … arabada Barış Manço’nun nane limon kabuğu şarkısını defalarca çaldırıp "hapşuuu" diye eşlik etti, her durakta dışarı çıkıp yağmurda yürüdü, birikintilere şap şap yaptı, hatta Kipa’da tırtıla bile bindi.

Hadi biz sabrederiz de işin kötüsü Arca süslere hasta oldu, oynamak istedi. Ne kadar gıcık bir çift olduğumuzu, kıçı kırık bir çam ağacını bile beğenemediğimizi anlayacak durumda değildi.

Bari nefsi körelsin diye, akşamın ilerleyen saatlerinde emektar çam makisini törenlerle kutusundan çıkardık.

Arca büyülendi. Noel Babalara hediye paketlerine bayıldı.

Bir de şu düdükler (ne deniyor onlara bilmiyorum) kalmış geçen yıldan, yaklaşık bir saat birbirimize üfürttük, çok neşeliydi çook! Yılbaşı öncesi eğlence provası oldu.


Süsler hazır, yeri belirlendi, sabit tutacak kaidemiz mevcut, bir de süslemek için deliren bir sabırsız Arca var elimizde! Tek eksiğimiz bir çam ağacı şimdilerde!

16 Aralık 2010 Perşembe

Görmemişin Yılbaşı Çekilişi

Onları ilk defa 23 Nisan buluşmasında tanıdım. Güzel gözlü güzel yüzlü bir kadın ve afacan bir oğlan. Arca daha ilk adımlarını atıyordu ama Berk’in topuna musallat olmuştu. Tabii biz birbirimizi ilk defa gören iki anne, aman bebelerimiz birbirine zarar vermesin aman öbür bebenin annesine ayıp olmasın falan diye pek kibar gülümseyerek anlaşmıştık aramızda. O gün Elvan bizimle olduğu için çok kalamamıştık.

Nurturia sayesinde dostluğumuz gelişti. Hemen her görüşmemizde aralarında çok güzel bir elektrik doğdu Arca ile Berk’in, hep birlikte (paralel) oynadılar. Bildiğin kanka işte! Tuna’dan sonra en en en bi samimi arkadaşı oldu Berk!

Arca ve Berk dostluğundan birkaç kare ...




Gelelim yılbaşı çekilişine… Nurturia güncellemelerini çok iyi takip edemiyorum, Allahtan çekilişi Özge organize etmiş de son anda farkına vardım, katıldım. Bize çok tatlı bir minik kitap kurdu çıkmıştı da hiç tanımıyorduk. Hediyemizi gönderdik, arkadaşlık teklif ettik, kargo takibi yaptık, ses yok. Ay noldu acaba derken mail ve mesajla yerine ulaştığını öğrendik, sevindik.

Bu arada Özgeyi sıkıştırıyorum, Arca kime çıktı diye. Ser verip sır vermiyor.

Artık Özge’nin organize ettiği çekilişlere katılmayacağım, daha ağzı gevşek bir arkadaşın organizatör olmasını istiyorum!

Bir taraftan gelen arkadaşlık tekliflerini kabul edip duruyorum, lakin tanımadığımız birilerinin hediye göndereceğinden nerdeyse eminim. Hatta o kadar eminim ki gün içinde Ümit abla ile görüştük, paket geldi, açalım mı dedi, dedim yok beklesin akşam fotoğraf çekeceğiz, tam gönderici adını okuyacaktı, boşver dedim nasıl olsa tanımadığımız birileridir.



Derken Nurturia’daki güncellemeleri okuyasım geldi, pek adetim değildir. Nil uzun uzun yazmış, yok teslim alanın adını biliyorum, yerine ulaşmış, yok insan bir evi arar, yok niye ev adresi veriyorsun, işini versene… Yok dedim, ama jeton düştü. Ümit ablayı aradım, gönderen NİL!!!


Nasıl bir heyecan, döndüm bütün güncellemeleri tek tek okudum.

İşte Nil'in güncellemelerinden çekiliş heyecanı:

1 hafta önce, çekiliş sonucu açıklandığında:

Yihuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuu:))))))))) ballıyım ballı ballıyım ballııı :)))) lay lay lommmmmmm:)))))ay çok sevindim. hepinizi ayrı ayrı seviyorum ama yok daha fazla ip ucu vermeyeyim ohh yandan yandan zor tutuyorum kendimi ne zaman yollayacağız hediyeleri zamanı var mı?

ben heyecanlıyım.gerçekten.Berk kime çıktı bilmiyorum.Ben hangi yavruma alacağım onu biliyorum.Hepimiz ben dahil ben kime çıktım yapıyoruz:)

Annelere değil,kuzulara odaklanın valla bak mutlu olacaksınız.Buradaki tanıdığım her annem bir çocuğu illa ki mutlu eder.Bizler de hediyeyi yavrularımıza iletirken tezahurat yaparsak ohh keyfe bak.ay hadi yaaa yarın gönderek.tamam tamam 15 inde:)))

6 gün önce

Akşam hediyesini alacağımız yavruma,hediyesini Berk'e seçtirdim.kendini abi,arkadaşını kaadess ilan etti.goncamın aldığı makinayla hemen
fidyoladım:)))aynen tekrarladı mutlu oldum:))




13 Aralık pazartesi

Çekilişte bize çıkan kuzuma hediyesini aldık.Çok eğlendik.
Berk yaptı seçimleri,ben sadece doğru yere yönlendirdim:)))ilk hediyesini seçti,kime aldığını bilerek.Kaptığı gibi hediyeyi,kasaya koştu.ben de peşinden.Kasadaki adama
"Abiii,adım.Derk adıı." dedi kasaya koydu.(Abi ben aldım)
"Annee,Derk .... adııı.Derk?(anne aldık arkadaşıma:) (adını söylüyor) ikinci Derk deyişi banada alalım.
Gurur duydum oğlumla.Çekiliş gününden beri akşam hediye alacağımız kuzumun adı dilimizde.Olayı eğlenceye dönüştürdük.Hadi hediye alacağız,kadeş sevinecek Paketi açacak ne diyecek?
-Derk adııı.Tekeddüm (Berk almış,teşekkür)
Bugün de alışverişi yapınca hiç huysuzlanmadı,gayet eline alıp alıp bu ,bu diye sordu bana.Berk'e sadece bir hediye alıp çıktık,hakkının bir tane olduğunu çok tekrarladım.Resmen eledi eledi bir tane beğendi.Bugün sanki büyük bir adamla alışveriş yaptım.Gurur duydum.
uleyn Özgeee:)))benim gibi içinde tutamayan birine yapılır mı bu:)))Güncelleme de yapmadan duramıyorum:))


2 gün önce:

Özür dilerim yazmak zorundayım,oğlum hediye aldığı kuzumdan tel bekliyor,dün akşam tutturdu,..... araaaaa diye:)))))) yarın paket elinizde : akşama Berk'i ararmısınız? çünkü ben bilmeden sana teşekkür edecek,çok sevinecek diye kafasını şişirdim.Puhaaaaa yarın anlayacaksın sevgili arkadaşım bu yazdıklarımı.Berk'i takiptesin biliyorum bu sebeple telefon manyağı olduğunu zaten biliyorsun.

Dün:

Kargom saat 12.00 de teslim olmuş,ah annem ah,niye ev adresini veriyorsun, akşama evde süpriz var.allahtan alıcıyı da ismen tanıyorum:))))
off yaa,sabırsızlanıyorummmmmm.


saat 14.49 hala almadınız mı yaa:((

Hala bu kadar güncellemeyi okuyup da nasıl kafamın basmadığına şaşırıyorum.

Hemen İlker’i aradım, “ooo Arca’nın kankası Berk, super!!” dedi. Hemen plan yapıldı, İlker video çekecek ben diğer makinayla fotoğraflarını çekeceğim. Deli Nil, deli bağlar gibi paketlemiş, elim ayağım titredi, bıraktım İlker açtı. Koyduk Arca’yı önüne, önceden de bunları sana Berk göndermiş dedik. Nasıl sevindi. Ne büyük şans, tanıdığı sevdiği bir arkadaşından hediye almak!

Heyecanla açtı, önce arabaya hasta oldu. O dandik ittaiye arabası dediğimiz oyuncağın yanında bu Cars arabalarından koymuşlar, en çok bu çekiciyi sevmiş ancak Arca’nın haşin sevgisine zavallının ömrü yetmemiş çöpü boylamıştı. Şimşek makkiin de bizim nam-ı diğer bip bip arabamız olduğundan pek sever, makkiinin arkadaşı der. Nitekim kudurdu. Miki Fare!! Hem kitap hem miki fare delisi, Berk’in harika seçimi, hemen açıp baktı resimlerine. Yine Cars’ın aletli kitabı! Of nasıl sevdi nasıl bayıldı!

Yazık ki Arca teşekkür etmeyi bilmiyor, sadece kafayı öne ıh diye eğiyor, bir bakıma selam veriyor. Tabii Berk canım benim telefonda bunu duyamadı, sadece “Berk, kitap” dediğini duydu. Berk Arca yerine de teşekkür etti, nasıl güzel bir duygu, adam oldu arkadaşından hediye alıyor, arkadaşı ile telefonda konuşuyor. En komiği yemek yiyeceğiz deyince bütün hediyelerini mama sandalyesine taşıdı, 2 tane etli enginarı götürdü hediyelerin aşkına. Gece boyunca oynadık, arabasını yatağa aldı. Sabah da en az 4 defa daha Miki Fare’nin kitabını okuttu.

Hele o mektup, defalarca okuduk, Arca’nın özel kutusunda saklıyoruz.

Nil, Berk, Murat ne harika insanlarsınız, size çok seviyoruz : )


Y: Arca, Şimşek Mcqueen ne renk annecim?
A: KI-MI-NIIIII

:P

4 Ocak 2010 Pazartesi

Ne haftaydı ama!! (yılbaşı, doktor kontrolü, annenin izinleri...)

Haftanın ilk günü çalıştım, salıdan itibaren izin yaptım. Artık uzzuun bi süre kaçamak yapamam.
Salı günü :
11. ay kontrolümüz vardı. Ümit abla ile birlikte gittik, herbişeyleri sordum, içimde kalmasın.
Y: Gece tahılını son birkaç gündür biberonla verdik, anne sütü artık yetmiyor?
Dr: yok kaşık mamasını kaşık maması olarak verin, yatmadan önce yiyip yatsın. Artık uykuda beslemeyin.

Y: Biberon bağımlılığı başlarmış, tamamen suluğa geçelim mi, hala biberondan su veriyoruz?
Dr: Gündüz biberondan su içmesi sorun değil ama gece biberonla beslenen bebeklerde bğımlılık olabilir daha kötüsü biberon çürükleri oluşabilir.

Y: Emzikten ayıralım mı? sadece uykudan önce emiyor.
Dr: Anne sütünden ayrılma aşamasındaki bebeği bir de emzikten ayırmayın, zaten gündüz emzik almıyor, işiniz daha zor, şimdilik uğraşmayın.

Y: Yemek düzeninde değişiklik yapalım mı?
Dr: 3 ara-3 ana öğnle devam edelim.

Y: Domuz gribi? aşısı?
Dr: Aşıya karşı değilim, sadece gerek olmadığını düşünüyorum, kendi bebeğime yaptırmıyorum. Sizler olmak isterseniz sakıncası yok ancak bebek için henüz kaç doz yapılması gerektiği bile kesinleşmemişken???

..................................................................

Hala 2 kilo fazlamız var ama boy standartları ancak yakalıyor: 73 cm. Güdük bir veledimiz olacağına kendimizi hazırlamalıyız:)
Ön dişler geliyor... GELSİN ARTIK!!!

..................................................................

Problem çözme, ince motor ?? gibi pek çok konuda tam not alırken kaba motor hareketleri dedikleri kısımda henüz koltuk kenarlarında sıralama yapmadığımız için notumuz kırıldı ama yine de geçtik. Arcanın göbeğini gören her doktor kanaat kullanır kanaatimce:)

Önümüzdeki ay demir değerlerine bakılacak, kabızlığa neden olan damlayı kesebiliriz umarım. Bazen ağlayarak kaka yapıyor, çok üzüyor, üzülüyor:(

Arca ve Ümit ablayı eve bırakıp pazara gittim, oh ne ciciler aldım... Zara babyci ve Nextçi amca ordaydı, hatta çakma la senzacı da ordaydı:) Sonra Ümit abla da pazara gitmek istedi, biz de zaten ablama gidecektik. Kitap kurdu Duruya koca bir set kitap hediye ettik, çıldırdı:) O da Arcaya yeniyıl kartı yazmış... Nasıl büyüyorlar ya, inanılmaz.

Çarşamba...
Kendime ayrılan gün.. Önce dipleri fena halde çıkmış röflelerin yapılması...
Sonra Arcanın fotolarından tabettirme... Sonra kargo gönderilerini ayarlama... Yılbaşını İzmir dışında geçirecek anneye ziyaret ve dedikoduların orta yerinde cilt bakım randevusu için vedalşama... Kendime yılbaşı hediyesi olarak cilt bakımı yaptırdım, masaj biyolojik saate kurban gitti. Ya böyle bahsedince çok mu kokoşluk oluyor? masaj bakım filan? mimik kırışıklıkları için ne önerir diye sorduğum bakım yapan abla direkt botox dedi. O-ha dedim, o kadar kötü mü görünüyorum, ben krem önerir sandıydım:) Kendi de 35 te başlamış. Evet hoş biri ama mimik yok biraz komik duruyor. Kendisini o kadar beğeniyordu ki, komiksin diyemedim, çok hoş deyip geçiştirdim. Ara ara başlamak lazımmış. Yapana bişey demem kendim için düşünmem. (şimdilik...) İlkerle kaçamak yapma planları trafiğe takıldı, eve döndük.

Perşembe...
İlkerle çerçeveciye gitmeye karar verdik. Basmanede ararken meğer Üçyola taşınmışmış, vakit kaybı. olsun halloldu. Sonra hazır Ümit abla evde diye, AVM ye kaçtık. Haftaiçi sakinliğinde hediyeleri hallettik, birlikte kahve içtik, uzun uzun sohbet ettik. Evde ilgi odağımız sohbet konularımız hep Arca olunca işten güçten, hayattan bahsedemez olmuşuz. Ara ara yokladığımız "İstanbuldan taşındık, iyi mi ettik?" konusu bile açıldı:) Sonuç: "iyi ettik!".
Yılbaşı için benden farklı bir fikir çıktı bu yıl: herkes çalıştığı için akşam yemeği genelde gitmediğimiz düzgün bir yerde yensin, sonra pijama partisini bizim evde yapalım, içelim, güzelleşelim, herkesi yatıracak yer var, ertesi gün birlikte kahvaltı yapalım. Buraya kadar herşey güzel de son birkaç saat öncesine kadar yemek yencek yer ayarlanmamıştı. İyi napalım evde pizza yeriz derken Köşebaşında karar kılındı. Arcayı güzel güzel giydirip evde yedirdik, oraya gidinceye kadar biraz huysuzlandı ama ortama girince yılbaşı bebeği oldu. Baharatsız olmak kaydıyla bütün etlerin tadına baktı, üstüne gece tahılını da yedi. Hiç sorun çıkarmadı, mama sandalyesine uslu uslu oturdu. Uykusu gelmek üzereyken kalktık. Arabada Arcaya pijamalarını giydirdim. Eve geldiğimizde uyumuştu. Sonradan İlknurlar da katıldı, 8 kişi olduk, gırgır şamata, genelde NTV açık kaldı, güzel bir program hazırlanmış. 3 gibi yattım, Arca cücesinin yılbaşı olayı olmadığından sabahın 6 sında kaldırdı beni.


Cuma... Nazlılar uğradı, nefis bir cheesecake getirmişler. Cansuyla Arca bol bol oynayıp birbirlerinin gözünü çıkardılar, tırmaladılar.


Cumartesi ... Arcayı İlkere satıp İlknurla Alsancaka indik, hava nefisti, keşke Arcayı da götürebilseydik... Arca her sabah emerdi, bu sabah emmedi. Allahım yoksa memeyi bırakıyor mu? Gece tahılından yemeyip benim de memelerim ağrıyınca uyku öğünü verelim dedim, emdi. Bıraktı mı acaba sorusu garipti. Yani günde 1 defa da olsa emsin istiyormuşum. Öyle çok rahatlamadım. Ama rasyonel tarafım ağır basıp kendimi telkin ettim, napalım 10 ay emdi, bu da yeter ,hem daha çok özgürlük... gibi bahanelerle kendimi rahatlatmaya çalıştığımı hatırlıyorum. Çok yara almamak adına hazırlıklı olmak lazım, her an bırakabilir.

Pazar ... Annemlere kahvaltıya gittik. Arcayla uyumuşuz.. Sonra Nazlıların cheesecake inden alalım, hem hava almış oluruz dedik. Ama yeri yanlış anlamışız, Alsancak İskele yerine limanın etrafını tavaf ettik:) Nazlılara da ulaşamadık, komikti. Sonra Nazlılar bize ulaştı da bulabildik. İlkerle ilk İstanbula gittiğimiz günlerde her cumartesi turistik gezi yapardık. Ben özellikle yurttaki büyüklerden nereye gidilir, ne yenir öğrenirdim. Yanlış öğrenmişim, Beyazıtta Cafe Net aradık saatlerce, hem de hepi topu elmalı turta için. Meğer Beyoğlundaymış. Anılar epey güldürdü bizi. Arca arkada uyurken ben İlkerle önde oturdum, ne büyük nimet. (Ana kucağı varken hep yanında oturuyordum)
2009 un son haftası yapmam gereken herşeyi bitirince ve dinlenince 2010 a rahatlamış başladım.

Bu arada Mothercare'de indirim başlamış. Öğle tatilinde gidip önümüzdeki kış için Arcaya birkaç parça aldım, şimdiden yatırım yapmak lazım yazık ki sezonda çok pahalı oluyor.

31 Aralık 2009 Perşembe

2010 geliyor!!!

2009 muhasebesi...
2010 beklentileri... hayalleri...
Annenin izin günleri halleri...
Arcanın 11. ay doktor kontrolü...
bir takım hissiyatlar...
kirpinin zarafetinin zarif finali...
yılbaşı programı komedisi...
yazmak istediğim onlarca şey var aslında!!
Ama şimdilik sadece Arcanın kokina ile tanışmasını koyup kaçacağım.
(çok pis eli acıdı :) şimdi uzaktan parmak sallıyor kokinaya:) )

Hepimize tebessümle anacağımız bir yıl diliyorum...

22 Aralık 2009 Salı

Çam Süsleme Geleneği

Geçenlerde posta kutuma düşen bir yazıyla yeni birşeyler öğrendim, hristiyan kardeşlerin Christmas'ı öncesi paylaşayım, havaya girelim dedim.
sevgili lalenin bahçesi de Sümerolog Muazzez İlmiye ÇIĞ'dan bahsedince aklıma geldi, copy-paste paylaşımı yapayım dedim, buyrunuz...


Hıristiyanların İsa'nın
doğuşu olarak kutladığı Noel bayramı, çok eski
Türklerin yeniden
doğuş bayramıdır.

Türklerin, tek
Tanrılı dinlere girmesinden önceki inançlarına göre,
yeryüzünün tam ortasında bir akçam ağacı
bulunuyor.

Buna hayat
ağacı diyorlar. Bu ağacı, motif olarak bizim
bütün halı, kilim ve işlemelerimizde
görebiliriz.

Türklerde
güneş çok önemli. İnançlarına göre gecelerin
kısalıp gündüzlerin uzamaya başladığı 22
Aralık'ta gece gündüzle savaşıyor.

Uzun bir
savaştan sonra gün geceyi yenerek zafer kazanıyor.

İşte bu
güneşin zaferini, yeniden doğuşu, Türkler büyük
şenliklerle akçam ağacı altında
kutluyorlar.

Güneşin
yeniden doğuşu, bir yeni doğum olarak
algılanıyor.

Bayramın adı
NARDUGAN

(nar=güneş,
tugan, dugan=doğan) Doğan güneş.

Güneşi geri
verdi diye Tanrı Ülgen'e dualar ediyorlar.

Duaları
Tanrıya gitsin diye ağacın altına hediyeler koyuyorlar,
dallarına bantlar bağlayarak o yıl için dilekler
diliyorlar Tanrıdan.

Bu bayram için,
evler temizleniyor. Güzel giysiler giyiliyor. Ağacın
etrafında şarkılar söyleyip oyunlar oynuyorlar.
Yaşlılar,
büyük babalar, nineler ziyaret ediliyor, aileler bir araya
gelerek birlikte yiyip içiyorlar.

Yedikleri; yaş
ve kuru meyveler, özel yemek ve şekerleme. Bayram, aile ve
dostlar bir araya gelerek kutlanırsa ömür çoğalır,
uğur gelirmiş.

Akçam ağacı
yalnız Orta Asya'da yetişiyormuş.
Filistin'de bu ağacı bilmezlermiş.

yüzden bu
olayın Türklerden Hıristiyanlara geçtiği ve bunu
da Hunların Avrupa'ya gelişlerinden sonra onlardan
görerek aldıkları
söyleniyor.

İsa'nın
doğumu ile hiç ilgisi yok.

"Doğum,
güneşin yeniden
doğuşu"



not:
resmin kaynağını bilmiyorum, google dan buldum, sahibine teşekkürler