Geliyorum. Madem geldik, yerleştik (yok aslında henüz yerleşemedik), biraz tespit biraz gözlem az buçuk ortaya karışık geyik yapabiliriz :)
19 Ekim 2017 Perşembe
Belçika D tipi çalışma ve aile birleşimi vizesi nasıl alınır?
Yeni yazı yayınladığıma göre vize konusunu kapattığımızı anlamışsınızdır. Fakat ne çektiniz benden:) Ama çile bitmedi. Son bir yazı ile başımıza gelen türlü belalarla kafanızı son bir defa daha şişireceğim. Hazır mıyız?
Hepimiz bir şekilde çalışıyoruz ekmeğimizi kazanıyoruz. İşini sevebilirsin, sevmeyebilirsin fakat yaptığın işe saygı göstermek zorundasın. Özellikle de yaptığın iş insanların hayatlarını etkiliyorsa, mesela öğretmensen, doktorsan... Ya da bir vize başvuru merkezinde memursan...
Hepimiz bir şekilde çalışıyoruz ekmeğimizi kazanıyoruz. İşini sevebilirsin, sevmeyebilirsin fakat yaptığın işe saygı göstermek zorundasın. Özellikle de yaptığın iş insanların hayatlarını etkiliyorsa, mesela öğretmensen, doktorsan... Ya da bir vize başvuru merkezinde memursan...
14 Ekim 2017 Cumartesi
Mutluluk yadırganır mı?
Geldiler.
Bense uyuyamadım, benim o yer döşeğine üçümüz sığıştık, pazartesiye kadar böyle. Horultu orkestrası uykumu kaçırdı, üstelik Arca iyice yayıldı, en son yerde uyumaya debeleniyordum. Aman, dedim, kalk bari, depresyondan bütün hafta sonu uyuduğun günlere say.
Bu gece de mutluluğu yadırgasın bünye, n'apalım :)
Bense uyuyamadım, benim o yer döşeğine üçümüz sığıştık, pazartesiye kadar böyle. Horultu orkestrası uykumu kaçırdı, üstelik Arca iyice yayıldı, en son yerde uyumaya debeleniyordum. Aman, dedim, kalk bari, depresyondan bütün hafta sonu uyuduğun günlere say.
Bu gece de mutluluğu yadırgasın bünye, n'apalım :)
28 Eylül 2017 Perşembe
Kapatiyoruz
Ablam nazara
inanir ve dikkat eder. Bir gun bana "insanlarin pozitif enerjisini uzerinde
hissetmen guzel ama nazarin nereden gelecegi belli olmaz (uzerinden cok zaman
gecti tam kelimeleriyle olmayabilir) cok aciksin", demisti. Allah biliyor ya onemsememistim,
cunku…
Sebebi cok.
Oncelikle nazarin
kotuden geldigine, burayi okuyanlarin kotu olamayacagina inanmak istiyordum.
Hem sonra nazar
edecek ne var ki, neyim var ki? kimsenin gozune hicbir seyi sokmuyorum ki? Allah
askina neyi sokacagim zaten? Ailemden ayri kalmami mi? Gunduzleri bir sekilde
calisip oyalanip aksamlari ve hafta sonlari bos evin duvarlarina bakip aglamami
mi? Ailemin artik sabrinin tukendigini mi? Oglumun ha bugun ha yarin bu vize
cikar diye dusundugumuzden okula gidememesini mi? Sikintidan birkac ayda sekiz
kilo almasini ve ruh sagligindan oldugu kadar fiziksel sagligindan da
endiselendigimi mi? Bu yurtdisina gitme pardon gidememe isinin ‘benim sayemde’
olmaktan cikip ‘benim yuzumden’ cekilen rezillige donusmesini mi? Iki ayri
ulkede iki ayri evimizde birer masa dorder sandalye ile birer dosekten ibaret
sefilligimizi mi sokayim? Giren bana girmis, gerisine cigdem citleyip izlemek
dusuyor. Ekranin ote tarafindan bakinca kuyrugu dik tutuyor gibi mi
gorunuyorum? Yok vallahi tam tersi hic normal degilim.
Hadi ablamin
lafini onemsemedim de onceki yaziya gelen yorumlara ne demeli? Hem de en sevdigim arkadaslardan (burayi her zaman okuyanlari arkadaslardan ayirmadigim icin…)
Olabilir mi? Bu
kadar negatiflik bu kadar kotuye gidis… gercekten hepsi nazara baglanabilir mi?
Ailemin ve beni sevenlerin dualarinin hic mi faydasi yok?
Yine “yok canim”
diyecektim ki, tum evraklari tamamlamamiza ragmen, karar icin gun sayip bir
hafta oldu, nerede kaldi bizim karar diye sorguladigimda, daha bugun “aylar”
telaffuz edildigine gore… Gercekten nazar diye bir sey olabilir mi?
Olsun olmasin.
Artik hicbir seyi riske atacak sabrim kalmadi. Madem boyle negatif bir sey
olusturuyorum burada, daha da tek kelime yazmam!
Ailem yanima
gelesiye kadar bu da burada onlem olarak dursun. Hadi bana eyvallah!
26 Eylül 2017 Salı
22 Eylül 2017 Cuma
And the Oscar goes to...
Bendeniz!
Bugün insan kaynakları, şahsım ve vizeyi takip eden danışman firma yetkilisi arasındaki telekonferans toplantısında ortaya koyduğum kan, şiddet, gözyaşı içerikli, Merlyn Streep'e taş çıkaran ultra şahane performansım, otoriteleri ziyadesiyle şaşırtacak nitelikteydi. Oyunculuk piyasasında pek ala geç kalmış bir keşif olarak nitelendirilebilirim!
Nicedir danışman firmanın bizim dosyayı takipte zayıf kaldığını sezmekteydim. Öyle ki, Ankara'daki konsolosluğa ben ulaşıyorum, koskoca firma Belçikalardan ulaşamıyor. Adama sormazlar mı kardeşim sen konsolosluğa ulaşamıyorsun memleketinin bakanlığına nasıl söz geçireceksin? Nitekim geçiremiyordu zaten. Bir evrak veriyorum, bir tercüme, bir mail o kadar.
Bugün insan kaynakları, şahsım ve vizeyi takip eden danışman firma yetkilisi arasındaki telekonferans toplantısında ortaya koyduğum kan, şiddet, gözyaşı içerikli, Merlyn Streep'e taş çıkaran ultra şahane performansım, otoriteleri ziyadesiyle şaşırtacak nitelikteydi. Oyunculuk piyasasında pek ala geç kalmış bir keşif olarak nitelendirilebilirim!
Nicedir danışman firmanın bizim dosyayı takipte zayıf kaldığını sezmekteydim. Öyle ki, Ankara'daki konsolosluğa ben ulaşıyorum, koskoca firma Belçikalardan ulaşamıyor. Adama sormazlar mı kardeşim sen konsolosluğa ulaşamıyorsun memleketinin bakanlığına nasıl söz geçireceksin? Nitekim geçiremiyordu zaten. Bir evrak veriyorum, bir tercüme, bir mail o kadar.
17 Eylül 2017 Pazar
görüntümle tezat gerçekliğim
On üç yaşımın yazıydı, çok iyi hatırlıyorum çünkü bütün bir gece boyunca sohbet ettiğim ablamın arkadaşı (kızın adını hatırlamıyorum şimdi) yaşımı öğrendiğinde çok şaşırmıştı. Hemen her kız çocuğu gibi çabuk büyümüştüm ve yaşımdan büyük gösteriyordum ama sebep sadece bu değildi. Kendi yaşıtlarımı çocukça bulduğum için ablamın arkadaş grubuna sızmaya çalışıyordum. Bu konuda da oldukça başarılıydım. Neden? Çünkü bütün çocukluğum benden büyük kuzenlerin sohbetlerine katılmakla, okuduklarına ve walkmanden dinlediklerine yancı olmakla geçmişti. O kız da beni on yedi yaşında sanmıştı, on yedi yaşında gibi davrandığıma ve göründüğüme göre ne bekliyordum ki? Gayet normal.
11 Eylül 2017 Pazartesi
Yağmur ve sonrası
Ağaçları, ormanı sevdiğimi fark ettiğimde sanırım ilkokuldaydım. O yıllar ilkbahar aylarına denk gelen bayram tatillerinde, annemler bizi İstanbul, Çanakkale, Bolu, Bursa, Ankara gibi başka şehirlere götürürlerdi. Bolu'daki ormanların beni müthiş etkilediğini hatırlıyorum. Hiç o kadar yüksek ağaçları, o kadar farklı tonda yeşili bir arada görmemiştim.
İzmir dünyanın en güzel şehri olabilir - ki bence öyle - yazık ki pek yeşil değildir. Kültürpark'tan başka (şimdi bir de Kent ormanı var), ağaçların altında yürüyebileceğiniz yolları yoktur. Üniversite için İstanbul'a gittiğimde, küçük kampüsümüzün sayılı ağaçlarının ve komşumuz Gezi Parkı'nın bana orman gibi gelmesinin sebebi bu olsa gerek.
kısa #19
En sıkıldığım zamanlarda beni yoklamayı başaran bir arkadaşım var, Elvan. Nasıl yapıyor anlamıyorum, en kaybolduğum, en kendimi kötü hissettiğim anda bir mesaj atıveriyor, "nerelerdesin, kayıp mısın" deyiveriyor. Telepati, belki?
Bugün yine kendimi bok gibi hissettiğim bir anda mesaj attı, arayayım mı dedim, konuştuk. Daha doğrusu ben anlattım. O dinledi. Bazen sadece söylediklerinizin dinlenmesini istersiniz. Bu, ağlamak gibi. Çözümün o anda o kişi tarafından sana sunulmayacağını bilmene rağmen içini akıtmak.
Bugün yine kendimi bok gibi hissettiğim bir anda mesaj attı, arayayım mı dedim, konuştuk. Daha doğrusu ben anlattım. O dinledi. Bazen sadece söylediklerinizin dinlenmesini istersiniz. Bu, ağlamak gibi. Çözümün o anda o kişi tarafından sana sunulmayacağını bilmene rağmen içini akıtmak.
9 Eylül 2017 Cumartesi
sıkıldım
Yağmurlu ve yalnız bir Brüksel sabahında yapılacak en iyi şey yazmak. Bir de kahve içmek.
Maille, sosyal medya, whatsapp ve çağımızın her iletişim kanalından bu fakire ulaşıp "Bacım iyi misin? Niye yazmıyorsun? Ah yoksa sizinkiler geldi de çok mu meşgulsünüz ay hadi inşallah..." şeklinde meraklarını ileten, alakalarını, iyi dileklerini üzerimden eksik etmeyen dostlar olmasa, bizimkilerin vizesi çıkasıya kadar tek satır yazmamaya karar vermiştim. Neden?
Çünkü kelimenin tam anlamıyla SIKILDIM.
Maille, sosyal medya, whatsapp ve çağımızın her iletişim kanalından bu fakire ulaşıp "Bacım iyi misin? Niye yazmıyorsun? Ah yoksa sizinkiler geldi de çok mu meşgulsünüz ay hadi inşallah..." şeklinde meraklarını ileten, alakalarını, iyi dileklerini üzerimden eksik etmeyen dostlar olmasa, bizimkilerin vizesi çıkasıya kadar tek satır yazmamaya karar vermiştim. Neden?
Çünkü kelimenin tam anlamıyla SIKILDIM.
27 Ağustos 2017 Pazar
Kurgu bebek ıspanak salatası
Bütün gün karpuz gibiydim. Mutfak sandalyelerinden sonra
oturulabilecek tek yerde yani Arca'nın şiltesinde bir o yana bir bu yana devrildim.
Kahvaltıdan sonra biraz yatakta okuyayım dedim uyuyakalmışım. Aslında pazar
günü için bütün hedefim buydu. Haftalık yemeklerimi pişirecek, evi biraz
düzenleyecek ve bol bol dinlenecektim. Ama cep telefonunun interneti bitince
dışarı çıkmak zorunda kaldım. Tabii ki dükkan kapalı, ne sanıyordum ki?
Cumartesi
Biri benim önümden şu M&M's denen hastalığı alabilir mi?
Çikolatadan genzim yandı hala yiyorum. Markete aç karnına gidip böyle
zararlıları aile boyu almak çok yanlış.
Bütün hafta köpekler gibi çalıştığım için hiç markete
uğrayamamıştım, haftalık alışveriş bugüne kaldı.
Allah biliyor ya harbi çok çalıştım. İki sebebi var, hem
benim gibi Türkiye'den gelenlerden farklı olarak bizim şirketin Türkiye
fabrikasından gelmediğim, dolayısıyla 1-0 geriden başladığım için hiçbir şey
bilmiyorum ve öğrenmem gerek, hem de geçtiğimiz iki hafta evdi, vizeydi tatildi
derken işlere konsantre olamadım, bir şekilde bir ucundan tutmam lazım.
26 Ağustos 2017 Cumartesi
Tehlikenin farkında mısınız?
Yeni bir ülkeye alışırken hayal edemeyeceğin zorluklarla
karşılaşıyorsun. Her şeyi olması gerektiği gibi, kuralıyla düzeniyle yapıyorsun
ama yine de işler ters gidebiliyor. Aslında bu hep böyle ama yabancısı olduğun
ülkede daha zor yaşanıyor.
Vize meselesini yeniden açmayacağım, elimizden geleni
yaptığımıza inanıyorum, bundan sonrası Belçika dışişleri bakanlığının hızına, insafına
ve bizim şirketin danışmanlığını yapan firmanın kabiliyetine kalıyor (ve işte
tam da bu yüzden yandığımızın resmidir!)
Benim aklıma, hayalimin köşesine gelmeyen başka bir zorluk
isim meselesi.
20 Ağustos 2017 Pazar
Sarasvati
Belçika'ya geldiğimden beri yeni doğan bebeye sahip analar (instamom:P) gibi, yediğimi içtiğimi, gazımı paylaşıyorum, nasıl bir disiplinse artık bu:) Arca'nın bebeklik günlerine döndüm. İçimden yeni bir Yeliz mi doğurdum acaba? (Başka doğurmayacağım ya matruşkaya döndüm)
Biliyorum aslında bunları hep aylar yıllar sonra dönüp okumak için yazıyorum. Bir de tabii, bu deli kızın yeni hayatındaki gelişmeleri merak edenler için...
İçtimayı bir yana korsak, işin duygu tarafı var ya, o çok fena. Dua edin duygusala bağlamıyorum, yoksa antideprasana başlarsınız.
Bu olayın duygu tarafını en güzel işteki arkadaşım Melike tarif etmişti; "bir gün coşuyorsun, her şeyin iyi gittiğine şükrediyorsun, bir gün işler ters gidiyor ve hayatın tepetaklak oluyor gibi hissediyorsun, ilk zamanlar böyle geçiyor."
Biliyorum aslında bunları hep aylar yıllar sonra dönüp okumak için yazıyorum. Bir de tabii, bu deli kızın yeni hayatındaki gelişmeleri merak edenler için...
İçtimayı bir yana korsak, işin duygu tarafı var ya, o çok fena. Dua edin duygusala bağlamıyorum, yoksa antideprasana başlarsınız.
Bu olayın duygu tarafını en güzel işteki arkadaşım Melike tarif etmişti; "bir gün coşuyorsun, her şeyin iyi gittiğine şükrediyorsun, bir gün işler ters gidiyor ve hayatın tepetaklak oluyor gibi hissediyorsun, ilk zamanlar böyle geçiyor."
19 Ağustos 2017 Cumartesi
Ev
O ayak başparmağımın üzerine çekmece kapağı düşürdüğüm gün, burnumun ucuna kadar gelen son yağmur damlası da düştü ve ben tramvaya atlayıp otelin yolunu tuttum.
Merak etmişsiniz teşekkürler ama ayak parmağında biraz morluk vardı, kırık çıkık yok, yani önceki postun içine kaynamış ama sorun yok çok şükür. Bir ara ben size zehirli ottan şişen yüzük parmağımı anlatayım, bak bunu İlker bile bilmiyor:)
Merak etmişsiniz teşekkürler ama ayak parmağında biraz morluk vardı, kırık çıkık yok, yani önceki postun içine kaynamış ama sorun yok çok şükür. Bir ara ben size zehirli ottan şişen yüzük parmağımı anlatayım, bak bunu İlker bile bilmiyor:)
6 Ağustos 2017 Pazar
Brüksel'de ev
Geçen akşam yayınladığım çamaşırhane postunu gören çamaşır sırasına mı girmiş ne, indim şimdi, boş makine yok dediler. Peki. Ne para kırıyorlar ha, 5 oyro bir makine eyvallah. Ne o deterjanını koyuyormuş, otelin çamaşırhanesisin neticede, almayıver?
Odayı ilk kurcaladığımda koca buzluğu görüp rakı mı içeceğiz, amma abartmışlar demiştim, bak şimdi nasıl lazım oldu. Nasıl? Şöyle, bugün bir ev gezerken ayak baş parmağımı paraladım. Allah seni inandırsın mosmor! Hayır abartmıyorum, az öne alsa darbeyi, tırnak düşerdi, darbe az daha kuvvetli olsa, kemik çatlardı bak, garanti! Olay şöyle cereyan etti...
Burada bir es veriyor, çiğdeminizi çekirdeğinizi almanızı bekliyorum. Herkes hazırsa başlayalım.
Odayı ilk kurcaladığımda koca buzluğu görüp rakı mı içeceğiz, amma abartmışlar demiştim, bak şimdi nasıl lazım oldu. Nasıl? Şöyle, bugün bir ev gezerken ayak baş parmağımı paraladım. Allah seni inandırsın mosmor! Hayır abartmıyorum, az öne alsa darbeyi, tırnak düşerdi, darbe az daha kuvvetli olsa, kemik çatlardı bak, garanti! Olay şöyle cereyan etti...
Burada bir es veriyor, çiğdeminizi çekirdeğinizi almanızı bekliyorum. Herkes hazırsa başlayalım.
30 Temmuz 2017 Pazar
Lost in transportation in Brussels
Ay geldi ecnebi memlekete hemen de yabancı dil yumurtluyor diye düşünene dalmayacağım, hakkımda atıp tutmak serbest, lakin bilin ki, Lost in Translation filmine gönderme yapıyorum (entellektüelitemlen ezmeyeyim de...).
Sondan mı başlayalım, yoksa toz ve bulut evresinden mi? Her şekilde toz ve bulut evresine geçeceğimi hepimiz biliyoruz, değil mi?
Peki, tamam kaldığımız yerden başlıyorum.
Sondan mı başlayalım, yoksa toz ve bulut evresinden mi? Her şekilde toz ve bulut evresine geçeceğimi hepimiz biliyoruz, değil mi?
Peki, tamam kaldığımız yerden başlıyorum.
23 Temmuz 2017 Pazar
"Yazsana kardeşim!"
He vallaha yazsana:) Canım Enne, son yazıma yorumunda böyle demiş, "yazsana kardeşim".
Sosyal paylaşım dürtüsünün temellerini attığım en kıymetlim, blogumu, ihmal etmiş değilim. Katiyen! Sadece bilgisayarın başına oturamadım. Yoksa instagram story, blogun köpeği olsun. (az önce zibilyon tane story paylaştı ama çaktırmıyor)
Sosyal paylaşım dürtüsünün temellerini attığım en kıymetlim, blogumu, ihmal etmiş değilim. Katiyen! Sadece bilgisayarın başına oturamadım. Yoksa instagram story, blogun köpeği olsun. (az önce zibilyon tane story paylaştı ama çaktırmıyor)
11 Temmuz 2017 Salı
Son iki hafta
Son iki hafta ve sonra iş başı. Belçika vize tarihinde sanırım bir ilk yaşandı ve araya bayram tatili girmesine rağmen üç iş gününde vizem çıktı. (Belçika'da artık bana nasıl ihtiyaç duydularsa alelacele çıkarmışlar vizeyi puhhahaha) Ama maalesef tek başıma gidiyorum. Çünkü İlker ve Arca,vize çıkmasını bekleyecekler. Arca'ya bunu bir iş seyahati gibi görmesini önerdim. Ama ne kadar sürecek bir iş seyahati bilmemek ikimiz için de sinir bozucu. Arca bana beş gün verdi. Çocukların duaları kabul olur değil mi? Beş gün iyi bence, hadi on olsun ama daha fazla olmasın, amin.
23 Haziran 2017 Cuma
Ankara
Döndük. Ankara'dan.
"Bugün git yarın gel" nakaratının sadece Türk devlet dairelerine özgü bir şey olduğunu sanıyordum, yanılmışım. Belçika konsolosluğu da bu konuda bizimkilerle yarışırmış meğer. Meğer aklına esmiş de bu hafta çalışma vize başvurularını kabul etmeye amma ve lakin ailenin kalanının vize başvurusunu kabul etmemeye karar vermiş. Öyle işte...
"Bugün git yarın gel" nakaratının sadece Türk devlet dairelerine özgü bir şey olduğunu sanıyordum, yanılmışım. Belçika konsolosluğu da bu konuda bizimkilerle yarışırmış meğer. Meğer aklına esmiş de bu hafta çalışma vize başvurularını kabul etmeye amma ve lakin ailenin kalanının vize başvurusunu kabul etmemeye karar vermiş. Öyle işte...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)