22 Eylül 2019 Pazar

Kitap yorumu: 4321

Hayatı çok sevdiğim anlarda içime inceden bir sızı oturuyor.
Çok sevdiğim bir şey yer içerken (mesela bira:))
çok sevdiğim bir koku burnuma geldiğinde (kitap, ilker, arca, biçilmiş ot, yağmurdan sonra toprak, deniz, fırından çıkmış ekmek, temiz çarşaf, taze kahve...)
Çok sevdiğim bir şey yaparken (yazmak, yüzmek, okumak, bisiklete binmek...)

Hayat hem mücadele içinde olduğun hem de aşık olduğun hayat...
Hem güzel hem zor.
Belki de sızılar bu yüzden.
Baktığın yerden hayat, nasıl olursa olsun, kısa. Hep kısa ve aslında hepimiz “ölecek yaştayız”.

18 Eylül 2019 Çarşamba

Dumur diyalog #172

Y: Arca kilo vermek için şekerli yiyecekleri kesmen lazım, dondurma dahil.
A: asla olmaz! Dondurma benim kırmızı çizgim. 
——-

5 Eylül 2019 Perşembe

Tatildi, bitti.

Muhteremle sözümüz var, yetmiş yaşımızı geçip hala sağlığımızı muhafaza edebiliyor olur isek, sigaraya tekrar başlayacağız. Senelerce keyifle tüttürdüğümüz, bırakmakla gurur duyduğumuz sigaraya.

Babamın bir lafı vardır, elbet buraya bir yerlere yazmışımdır; "bir kafaya bir duman şart".

22 Ağustos 2019 Perşembe

inziva vakitleri

İnsanın bilmediği ne zaman ve ne sebeple öleceği. Her gün yeniden güneş doğuyor ve biz yeni bir yaşama uyanıyoruz. Her gün yeniden yaşıyoruz ama bir defa öleceğiz. 

Yapılacak çok işin varsa ölüm pek az düşünülüyor.  Çok meşgulsen, hayatın içinde debelenmekten başka bir şey bilmiyor ve sürekli bundan şikayetçi ysen, aklına bile gelmiyor. 

Ve sonra sinyal veriyor bir şeyler. Mesela yıllardır yaptırdığın rutin kontrollerinden birinde verilerde anormalite görülüyor. Yaşlılık, alkolü fazla kaçırma veya çok çalışma gibi bahanelerin ardına sakladığın yorgunluk kronikleşiyor sanıyorsun. Halbuki bir şeylerin iyi gitmediğinin göstergesi olabileceğine ihtimal vermek istemiyorsun. Dahası görmezden geliyorsun. Sonunda sinyal somut verilerle önüne konuyor. Hadi bakalım dötün yiyorsa, umursama! 

4 Ağustos 2019 Pazar

#bahçevanyeliz :)

Bilmem hatırlayanlarınız olur mu ama bizim sitenin kollektif sebze tarhı projesine nasıl gönülllü olduğumu bir ara anlatmıştım.

O gün sulama sorununu çözemediler. Çocukları yaşındaki, kendini tanıtmaktan gayrı Fransızcası olmayan bir kadının neden aralarında olduğunu çözemedikleri gibi...

Sulama Belçika'nın yağışlı iklimine teslim edildi ve çocukları yaşındaki kadına aralarından biri sordu: "bitki yetiştirmeyi seviyor musun, bahçen filan var mıydı memlekette?"

"Bizim İzmir'deki balkonda plastik çiçek yetiştirmeyi beceremedik, evdeki saksıların bitkileri de bizi terk edeli nerden baksan beş sene oluyor", demedim tabii ki! "Ne diyorsun? Bahçecilik benim genlerimde var, toprağa ellerimi sokmak için sabırsızlanıyorum", dedim. (ingilizce tabii lan, heyecanlanma. o kadar Fransızca konuşsam hiçbirinizi tanımam!)

28 Temmuz 2019 Pazar

Kulaklıklarımın şarjı dolarken...

Durmaksızın yağan yağmuru dinlerken hava sıcaklığının bir günde yirmi derece birden düşmesine şaşırsam mı, şükretsem mi bilemedim. Belçika'da geçen iki yılın ve üçüncü yazın ardından, sanırım artık şaşırmamalıyım. Yine de hayat, bizi şaşırttığı ölçüde keyifli değil mi?

25 Temmuz 2019 Perşembe

iki yıl olmuş bile

Sıcaklar iki gündür Brüksel'de hayatı felç etti. Yok ya abartıyorum, sadece bugün 40 C olunca kimse sokağa çıkmamış, akşam eve dönerken fark ettim.

An itibariyle hava Belçika normallerine dönmüş bulunmakta: 35 C ama feci yağmur yağıyor. Yine bostanı, çiçekleri sulamaktan kurtuldum. Ay çok affedersin burada kimse bahçem var demesin, iki gün yağmasa üçüncü gün yağıyor. Kıyamam zavallı babam gözü gibi baktığı bahçesini sabah akşam sulamak zorunda kalıyor.

Var ya, şu anda keyfimin zirvesindeyim diyebilirim. Yağmurun yağdığı her geçen saniye biraz daha serinliyor hava, yağmurun sesi, fondaki müziğime karışıyor ve ben ayağımı uzatmış yazıyorum. Bir de cüceyle konuşmuşum. Keyfim yerinde :)

Keyifler! Teker teker gelin!

23 Temmuz 2019 Salı

Mevsimlerin kokusu

Güneşten iyice pişmiş yabani çalıların ve mor çiçeklerin kokusu ve evet biraz da lavanta... Biri bana yaz mevsiminin kokusunu tarif et dese, şu anda bulunduğum coğrafyaya ait bu kokudan başkası aklıma gelmez. 

Lüzumsuz bilgiler vol.3

Nihayet yağmursuz günler geliyor. Kutlamalara terasta yayılarak başladım. Bir yanımda bira, elimde kitap, yanı başımda telefon, kulağımda müzik.

Saat dokuzu geçmiş ve güneş henüz batmamış... Belçika yazını seviyorum. Serinliğini, geç batan güneşini, sakinliğini ve nadir maruz kalınan güzel havaya minnetini cömertçe gösteren insanını...

Başımı bulutların iyice dağıldığı mavi gökyüzüne kaldırıp düşündüm ve bir yargıya vardım: "garip bir insanım". Tuhaf özelliklerim var. Bence bunu beni blogdan tanıyan kimselerin bilmesinde fayda var. Lüzumsuz özelliklerimi okusunlar ve karar versinler, "takip etmeye değer mi?"

Herkes hazırsa başlıyorum:

21 Temmuz 2019 Pazar

Bilmek yetmiyor bazen

Benim ruh ve beden sağlığımın hayrı için ailemin olması büyük nimet. Yalnızken kendimde psikopat semptomlar görüyorum. Ne gibi mi?

Mesela asosyalim. Bütün hafta sonunu evde geçirdim ve bundan hiç rahatsız olmadım. Tehlike! 

Yine bütün hafta sonu, domestiğe (ütü, yemek, temizlik) bağlamadığım zamanlarda çalıştım, hatta çalışmak için yemek davetlerini bile reddettim. Geçenlerde evde çalışırken de akşam yemeği yemeyi unutmuştum. Ben yalnız yaşasam var ya, asosyal, işkolik ve mutsuz kadının teki olurum yeminle!

20 Temmuz 2019 Cumartesi

Cumartesi güzel bir gün olma yolunda ilerliyordu

Dün akşam ofiste son birkaç işimi toparlamaya çalışırken, Melike zoruyla dışarı çıkarılmıştım. Uzunca yürütülmüş, ne zamandır aklımda olan ama bir türlü katılmadığım "Turkish Expats in Belgium" facebook grubunun toplantısına katılmıştım. Laf aramızda, bu grup, hala facebook kullanıcısı olmamın yegane sebebi olabilir. Her ay 3. cuma bir araya geliyorlar. Bir yaz ayı için oldukça kalabalıktı, çok da keyifliydi. Belçika'ya gelmeden önce blogu takip eden, yazıştığımız Derya ile tanışmak da gecenin sürprizi oldu. Kendim gibi insanlarla sohbet etmek çok iyi geldi.

Sabah güzel uyandım. Çünkü muhteremin telefonuyla uyandırıldım, ve çünkü güzel bir rüya görmekteydim. Tüm aile yemek masasında sohbet ediyorduk ve rahmetli anneannem de bizimleydi. Ki bu iyidir, anneannemi görmek demek güzel haberler demektir. Ve aldım. Benim rüyalarım araştırma konusu olabilir. İlker rüya görmez, görse de hatırlamaz, benimkiler HD kalitesinde mübarek.

16 Temmuz 2019 Salı

Küçük mutlu anlar biriktirmek

Karabiber ağaçlarını bilir misiniz? Gerçek karabiber ağacı değil aslında, yalancı ama avucunuza yapraklarını alıp ovuşturduğunuzda karabiber kokusu elinize siner. Bunu babamdan öğrendim.Yazlıktaki bahçeyi gezerken karabiber ağaçlarını yapraklarından bir tutam koparıp avucunda ovuşturup koklattığında.

Ve karabiberin kendisi, ağacın yapraklarından ya da tanelerinden elde edilmez. Yine de koku yapraklarından bile hissedilir. En çok top top pembe meyveye durduğu zamanı severim, kızarıp üzerinden kabuğu atmaya yakın zamanı.

7 Temmuz 2019 Pazar

İşini sevmek üzerine...

Bugün Melike'yle The Hague diye bir şehre gittik. Hollanda'nın aristokrat bir şehri miymiş ne? Bana hepsi benzer geliyor ama tatlı bir yerdi. Dötümüz donmasa deniz kıyısına da gidecektik de, yemedi, merkezde kaldık.

Aristokrasi derken abartmıyorum ha, bir bit pazarı var, biz, müşterilerin ve satıcıların arasında dilenci kılıklı kaldık.

Biraz etrafı gezdik, dükkanlar çıktı, girdik çıktık. Artık dönmeye yakın karşımıza peynirci çıktı. Hollanda'ya gelmişsin, peynir almadan dönülür mü?

6 Temmuz 2019 Cumartesi

Canım kendim

"Evde tek başına" filminin tekrar çevrimine hoş geldiniz :)

Evet dostlar, bugün itibariyle bir ay süresince, kendimle baş başayım. Canım kendim.

Özlüyorum kendimi, kendimle vakit geçirmeyi ve hep dediğim gibi, yalnız değilim ki, bence ben çok iyi bir arkadaşım.

İlker'in uçaktayken izlediği bölümleri izleyip yetişeyim, sonra birlikte devam edelim diye dün akşam Dark'ı açtım. Bir defa daha anladım ki, ben dizi izlemeyi İlker'le seviyorum, birlikte karakterlere saydırmak filan eğlenceli. Nitekim yalnızken hiç keyif almadığım için uyuyakaldım ve tabii ki sabahın altısında kalktım.

27 Haziran 2019 Perşembe

Dumur diyalog #171

Öğretmen sınıfta hamile olduğunu açıklamış.
Arca şok! Zira konseptin dışında bir olay. İtiraz etmiş.
A: hamile olmanız mümkün değil. Emin misiniz?
Ö: elbette. Ama neden olamazmışım?
A: çünkü evli değilsiniz. Evlenmeden olmaz.
Ö: aslında haklısın. Ben şimdi sana erkek arkadaşımın telefonunu vereyim, sen bir ara söyle ona, olur mu?
A: !?!?!
—-
İşe elbise giydiğim bir gün “ohooo olmaz ki sen de işe kraliçe gibi gidiyorsun!”

——
Y: Yiğit abinin kaburgası kırılmış, geldiklerinde dikkat et sarılırken sakin davran tamam mı?
A: aaa pirzolası mı kırılmış?

——-
Kodlama kursundan kaytarmak istediği bir gün  kendimce hayat dersi vermeye giriştim ama ifade etmek istediklerimin türkçe karşılığını o anda bulamadım: “yani işte Arca bütün olay şu: don’t give in don’t give up türkçesini bulamadım şimdi...”
“Ha yani teslim olma, pes etme demek istiyorsun” 
?!??!


17 Haziran 2019 Pazartesi

Kitap yorumu: Sekizinci Hayat

Sekizinci Hayat, tam da okuyamıyorum dediğim zamanlarda, "sırtı kalın, çok hayatlı, çok katmanlı bir roman okumalıyım ancak okumaya böyle bağlanırım" dediğimde çıktı karşıma.

Nereden buldun dersen, tavsiyelerinde hiç ıskalamayan Leylak Dalı'ndan.

16 Haziran 2019 Pazar

Haberler ve hava durumu

Burada hava yalan dolan! En üst düzey teknoloji ürünü uygulamalar bile çaresiz, yetersiz! Bugün güya güneş yüzünü gösterecek, akabinde günlerce bizden ayrılmayacaktı. Tabii bulutların arasından görürsem söylerim. Nitekim tam terasa çıkıp pazar akşamı keyfi yapacağım, yağmur patlattı. Allahtan Arca ile bahçede frizbi oynamamıza müsaade etti. Günün markete yürümek dışındaki tek aktivitesi. O da yalvar yakar. Bu cücenin tembel hayvanlığı ne olacak a dostlar? Aklı fikri yaymakta. Dün yine zorla havuza götürebildim. On yaşında bir çocuk için bu nasıl bir durağanlık? Şimdi playstation’ı kim oynayacak kavgası yapıyorlar, babası ne ki oğlu ne olsun? Çok yalnızım çok! 

22 Mayıs 2019 Çarşamba

Belçika usülü çelişkiler silsilesi

Eski köye yeni adet geldi: Single permit.

Aslında adet, EU'da eskiymiş de Belçika her zamanki ağırkanlılığı ile sekiz senede kanunu yürürlüğe ancak koyabilmiş. Geç olsun güç olmasın, diyeceğim de, diyemiyorum zira ucu fena halde bana dokunuyor.

Şöyle anlatayım. Evvelden her yıl işveren çalışma iznini yenilerdi, sen de o izin ile belediyene gider, kimlik kartının yani oturma izninin yenilemesini yaptırırdın. Oturma izni demek, Avrupa ve Türkiye'ye vizesiz girip çıkmak demek, kanunen Avrupa'da ikamet edebilmek demek. Şimdi bu prosedürü biraz değiştirmişler, çalışma iznini oturma izni ile birleştirmişler. Sen sadece çalışma iznine başvuruyorsun, çalışma ve içişleri bakanlıkları seni araştırıp tek bir izin (Annex 46) çıkarıyorlar, sen de o izinle belediyeye gidiyor, kartını yeniliyorsun. Teoride şahane bir değişim, lakin bu geçiş döneminde hemen hiçbir devlet birimi olaya hakim olmadığı için uygulamalarda aksaklıklar oluyor.

19 Mayıs 2019 Pazar

Bu ara...

Bu ara az okuduğumu fark ediyorum ve hiç hoşlanmıyorum bu durumdan. 

Geçen gece gözlerim kapanırken, itiraf ettim, "ARTIK KİTAP OKUYAMIYORUM!" diye acılar içinde haykırdım! İçimden bir şeyler koptu gitti.

Çok üzgünüm çok. Ne oldu nasıl oldu bilmiyorum, o iki arada bir derede kitap okuyan, çantasından da dilinden de okuduğu kitaplar düşmeyen kadın gitti, yerine kitap kuleleri üzerine yıkılan bir kadın geldi. Kim bu kadın? Ben tanımıyorum!

13 Mayıs 2019 Pazartesi

Kalbim sızlıyor

Bazı bazı kalbim sızlıyor. Bir kötü habere, bir acı hikayeye... Kendimizi hayatın korkunç girdabına o kadar kaptırıyoruz ki, hayatın kendisini ıskalıyoruz gibi geliyor. Vaktimizi doldurmak için oyalanıyor muyuz yoksa?

Çok eskiden, Alsancak'ta, şimdi Lacoste mağazasının olduğu yerde Asburger diye bir hamburgerci vardı. Daha McDonalds İzmir'e gelmemiş, öyle eski zamanlar. Asburger'in önünde bir kafeste sincap yaşardı ve sürekli bir çarkı döndürürdü. Koşar koşar bir yere varamazdı. O sincap gibi hissediyorum bazen. Deli gibi koşuyorum, ben bir yere varamazken, benim koşmam sadece çarkı döndürmeye yarıyor.

Kalbim biraz sızlıyor.

Sabaha karşı İzmir'den gelip, yoğun bir cumartesi geçiren ve pazarın tamamını yaymaya ayıran İlker, doğum gününün son saatlerini uyuyarak geçirmeye karar verdi. Arca uykuya direndi ama sonunda pes etti. Ara sıra kafamı kitaptan kaldırıp uyuyan cüceye sarılmak ve koklamak suretiyle onu rahatsız ediyorum. Kalbim niye sızlıyor bilmiyorum. Belki de Sekizinci Hayat'ta okuduğum tüm o acı yüklü hayatların hikayeleri bana ağır geldi, bilmiyorum.

Belki de bir papatya çayı içip sakinleşmem, sakinleşip uykuya hazırlanmam gerekiyordur. Belki de... bilmiyorum. O son kahveyi içmeyecektim.