11 Şubat 2013 Pazartesi

Dumur diyalog #91

A: Anneannemin evi gibi kokuyor, bu akşam anneannemde yemek yiyeyim ben
--- kendisine tahsis edilen benim gençliğimden kalma yorgan için---

10 Şubat 2013 Pazar

Zatülcenpli klostro-çocuk-fobik

Ateşim hiç normal seviyelere gelmedi. Böyle bir sinsi şeytan birden yükseliveriyor sonra düşüyor filan. Ulen ilaçlar bitti n'oluyoruz derken pazartesi yapılacak kontrolü öne aldım, doğru doktora.

Sil baştan bütün tahliller ve biraz fazlası, akciğer filmi vs... Derken kandaki enfeksiyonun düştüğü ama o kadar da düşmediği ortaya çıktı. Yani antibiyotik tedavisine devam.

Önceki gün denk geldiğim 1967 yapımı "hıçkırık" filminden epey etkilenmiş olacağım, doktora "açık konuşun doktor bey ölecek miyim?" Yok lan puhahah "zatürre miyim?" Diye sordum. Zatürre akciğer içinde olurmuş, benimki akciğer zarı iltihaplanması imiş. Halk arasında zatülcenp derlermiş, ötesi tüberküloz muymuş neymiş?

8 Şubat 2013 Cuma

Cibez(s) salatası

Pazar alışverişini bu hafta İlkerin annesi yaptı, cibez de almış. Ufak bir sevinç çığlığı attım, İzmirli olmayan bir torba ota sevincimin sebebini anlayamaz. Bu ot milleti abicim yılın belli zamanı olur ve o kadar kısa zamanda biter ki bazen yiyemeden ertesi yılı beklemen gerekir. Bir de özlemişsen var ya öf!

O akşam güya et vardı yemekte. Allah seni inandırsın eti cibez salatasına meze ettim, var sen düşün nasıl özlediğimi:)

Dumur diyalog #90

İ: arca seni çok özledim bugün hadi beraber uyuyalım
A: Belki seninle uyuyabiliriz bilmiyorum henüz karar vermedim
-----------
Legolarıyla yaptığı şey bozulunca: "annem sen yapar mısın?"
Y: bilmiyorum ki nasıl yapıldığını sen hatırla yaparsın
A: uff ama sonra zamanım kalmıycak!

7 Şubat 2013 Perşembe

E.R.O.İ.N. Tarifi

Az sonra tarifi alanlar beni sopayla kovalayacaklar ama ben çoktan ekmeğimi e.roine bandırmış olacağım:)

Bütün gün uyuduğumun akşamı kendimi çok iyi hissettim. Giriştim mutfağa. İlker ocakta et pişirirken meze salata vs derken bir baktım cüce de bitivermiş yanımızda. O rokaları salatalıkları yıkarken dedik ki bir e.roin patlatalım. Mezenin adı bu, benim yapabileceğim bir şey yok.

Karanlığın sol eli

İşe ateşle ve boğulurcasına öksürükle gittiğim günlerde "yataklara düşsem de dinlensem yoksa bu kararı kendim alamam, uzman biri beni zorla yatırmalı" demiş olabilirim. Hayal meyal hatırlıyorum. Ama tabii bu kadarını beklemiyordum. Sen kendini hırpalarsan vücudun da seni bir hırpalar feleğin şaşar.

Evet hastalıktan nefret ediyorum. Allah biliyor ya etrafımda hasta bir insan oldu mu kaçasım geliyor. Hasta olan kendim bile olsam:) Kaçabiliyorum ama saklanamıyorum kendimden. Yüzleştim artık yapacak bir şey yok. Ben kabullendim de, ilaçların bir kısmı bitmiş olmasına rağmen ateş tam bitmedi, o ne iş hala anlamadım. Yarın tekrar doktora gideceğim artık bu hastalık tantanasına bir son vermenin zamanı geldi! Bu ne be!

Neyse... Hastalık vesilesi ile epeydir elimin altında olan amma velakin iki ana baba eğitim kitabının aciliyetine (evet çocuk büyüyüverir okumadan , aman diyim:P) kurban giden "karanlığın sol eli"ni de hayırlısıyla bitirdim:)

6 Şubat 2013 Çarşamba

Seri katil

Yıllar önceydi, iş için Kore'ye gitmiştim, şansıma kafilede Tunuslu bir kız vardı ve gece gündüz birlikte takılmıştık. Kore çok güvenli bir yerdir, sabaha kadar kadın başınıza sokaklarda dolanabilirsiniz kimse ilişmez. Son gecemizde de gece klübüne gidip sabaha kadar içip otele boş sokaklardan yürüyerek dönmüştük.

Ertesi gün kafa bi dünya uçağa bindim yurdum topraklarına dönüyorum. Yanıma Koreli bir kadın oturdu. Çok güzel olurlar, çok da kibar. Hödük koreli erkek imajından tamamen farklı egzotik bir güzellikleri olur. O da öyleydi. Hemen hemen bütün yol sohbet ettik. İlk defa Türkiye'ye gidiyordu, yalnız gezecekti. Önden dersine çalışmıştı pek çok kitap vardı elinde, tarihi yerler vesaire... Dilim döndüğünce anlattım İstanbul'u.

4 Şubat 2013 Pazartesi

Dumur diyalog #89

Y: arca bu kağıtları çöpe atar mısın annecim?
A: of her işi ben yapamam annem, çok yorgunum

2 Şubat 2013 Cumartesi

"Perişanlar" dizisinde aksiyon bitmiyor

Hasta yatağımdan bildiriyorum. Bir aydır devam eden öksürüğü sallanmayanların başına kötü şeyler geliyormuş, benden söylemesi. Eşşeklik etmek ve doktora gitmemek zatürre başlangıcına sebep oluyormuş. Yüksek bilmem ne değeri, kesin istirahat (zaten yiyorsa yatma ayakta duramıyorsun) iki çeşit antibiyotik, dengeli beslenme, bol sıvı alma... Vesaire...

31 Ocak 2013 Perşembe

YEPYENİ BİR DİZİ "günün çorbası" EKRANLARINDA : "PERİŞANLAR"

Günün çorbası ekranları yepyeni bir diziye ev sahipliği yapıyor. "PERİŞANLAR"

Arca yazdı, yönetti, oynadı.
Anası ile babası yardımcı rollerde.

Ateş dizinin kötü adamı. 40 C'nin altına düşmeyerek adrenalini hep top seviyede tutuyor. Tam ateş düşürücüler ile hizaya soktum diyorsun, pat bir anda fırlayarak yürekleri ağızlara getiriyor. Gizli kötü adam, "enfeksiyon baronu", hep perde arkasında ama biliyoruz ki tetikçisi Ateş'ten daha sinsi daha tehlikeli rezil bir herif.

29 Ocak 2013 Salı

Uykusuzluk bütün kötülüklerin anasıdır!

Bu kadar da net bu kadar da iddialı konuşurum! O kadar uzun zamandır uykumu tam olarak alamamaktan muzdaripmişim ki iki gece uyudum, uyku ile uykusuzluğun arasındaki o derin uçurumun farkına aydım.

Ben ki projeler sınavlar için günlerce sabahlamış, üst üste gecelerce "aman sabahlar olmasın" style takılabilmiş, sabahına zerre asabiyet etmemiş bir insan evladıydım. "Gençtin yaşlandın" diye aklından geçireni gözünden anlar çok pis dalarım. Sabahına full enerji performans bekleyen yetmeyip her kaprisine tahammül talep eden bir yer cücesi peydah etmemiştim o yıllar! Dikkatini çekerim!

Neyse bir hatadır ettik:)

yok len çok şeker bir cüceydi bizim oğlan bu hafta. Cuma izinliydim, konsomatris sarısından altın gününe iştirak eden orta yaş üstü röflesine terfi etmem öğleni bulmuş. Annemlere geçtim, epeydir kocasız bebesiz dördümüz bir araya gelmemiştik, vesile nahoş olsa da sohbet her zaman iyidir. Cuma akşamı erkenden eve gelmek cüceyi ziyadesiyle sevindirdi. Akşamına bir uyumuş allah seni inandırsın sabah dokuza kadar! Hey yavrım hey....

28 Ocak 2013 Pazartesi

Dumur diyalog #88

İlker sabah Arca'ya rüyasını anlatıyor
İ: rüyamda büyümüştün ve arabayı sen kullanıyordun, birlikte geziyorduk.
Hangi arabayı kullanmak isterdin anneninkini mi benimkini mi?
A: hmm ben siyah BMW kullanmak istiyorum

25 Ocak 2013 Cuma

Arca'nın çamaşırlarını yıkatmama sorunsalı

Arca’nın Şimşek Mcqueen hayranlığını bilmeyen yok. Şemsiyesinden donuna kadar her şeyi Şimşek ve arkadaşlarının resimleriyle dolu.

“Çocuğu bu yaşından markalı logolu mutluluk objeleri ile tanıştıran ve hatta bunlara alıştıran tüketim toplumunun kölesi rezil ana baba! tüh Allah kahretsin” deyip de tükürene “yarabbi şükür” der, bir tarafıma sallamam. Zira annelik mevzu bahis olduğunda tükürdüğümü çokça yalamışlığım var ama “çizgi film karakterli objeleri evime sokmayacağım, kapitalizmin oyuncağı olmayacağım” demişliğim yok çok şükür.

Gel gör ki bu, işin b.kunun çıktığı gerçeğini değiştirmiyor.

24 Ocak 2013 Perşembe

Şimdi Haberler

Günün çorbası haber bültenine hoşgeldiniz.

On yıllık evlilik kurtuldu!

Günün çorbası ailesini temelden sarsan olaylar zinciri, İlker’in bir diziye bağımlılığının ortaya çıkmasıyla başladı, sayın seyirciler. Yeliz’in bu acı gerçeği dizinin üçüncü sezonunda fark etmesiyle birlikte güven ortamı zedelendi. İlker nasıl Yeliz’siz bir dizi izlerdi? Üstelik Fringe!

20 yıl oldu... "Uğur"lar olsun...

Ben küçükken... Çocukken...
Çok eskiden aydınların bedenlerini katlederlerdi.
Şimdi ruhlarını öldürüyorlar birer birer...
Hangisi daha kötü?
Bilemedim.



Sakar Cadı Vini : Arca'nın onu bu kadar sevmesinin ardında yatan büyüksır ne?

Sakar Cadı Vini Arca'nın kıymetlisi.
Serisini tamamlamamıza az kaldı, şimdilik sadece altı tane (!) ile idare ediyoruz.
Favorisi uzay macerası bu aralar.

23 Ocak 2013 Çarşamba

Arca’nın hayali arkadaşı takdimimdir: Öngün

Geçen akşam İlker bekar gecesine gittiğinde yer cücesi ile baş başa kaldık. Ben çok seviyorum böyle zamanları çünkü etrafta en baba uyaran olarak “baba” yok : ) Darılmaca gücenmece yok abicim, İlker çocuğu resmen tekeline alıyor. Kudurmaca onda, oyun onda, saklambaç onda, balon oyunu onda kısacası eğlencenin dibi onda. Ben de nasılsa benimle uyuyor, kitaptı sohbetti vakit geçiriyoruz nasıl olsa diye ilişmiyorum. Ama İlker yoksa çok derin mevzulara giriyoruz. Bir gün “ne olacak bu memleketin hali” tadında muhabbete dalar bulursak kendimizi şaşırmayacağım.

Geçen akşamın konusu Arca’nın hayali arkadaşı Öngün’dü. Hayır, okulda en sevdiği arkadaşlarından biri olan “Ongun” değilmiş, bunun altını özellikle çiziyor.

22 Ocak 2013 Salı

"Freud'a ne yaptık da çocuklarımız böyle oldu?"

Kitabı okuduğumda Arca henüz bir yaşında bile değildi. Puhahahha şeklinde güldüğümü, "yuh yav amma da abartmışlar" dediğimi ama kitabı da çok beğendiğimi hatırlıyorum. Sonra okunmuşların arasında yerini aldı, gitti.

Geçtimiz günlerde Thomas Gordon'dan ve çocuklarımızda iç disiplinin oluşmasında nasıl bir katkımız olur ana fikrindeki yazının yorumcularından biri uzman bir anne atuan idi. Bu kitabı öneriyordu. Tabii hemen tozlu rafların arasından çıkarılarak okundu.

21 Ocak 2013 Pazartesi

Başka bir okul mümkün! Biliyor muydunuz?

Bodrumlular için duyuru:)

Engelleri, engellileri nasıl anlatmalıyız?

Arca'nın dinmeyen öksürüğüne çareyi doktorda arayalım, partiye katılmak için icazet alalım dedik, cumartesi günü sabahın köründe düştük yollara. Soğuk algınlığına bağlı öksürük. Yani bizimki maymun dötünü görmüş... hesabıymış:)

Vakit çok, hava da güzel meşhur sihirbaz balcıya yürüdük. Alsancak'ta yılların balcısı vardır, ben çocukken bile vardı. Arca'ya oradan polenli arısütlü ortaya karışık bir bal yaptırıyoruz. Maksat doğal bağışıklık sistemi güçlendirici bir şeyler girsin bünyeye.

Gıdadan yana muhafazakar takılan cüceye de "sihirbazın balı" diye kakalıyoruz. Zaten takviye gıda diye verdiklerimiz ana öğünlerden fazla olmaya başladı mı anla ki bizim evde mikroplar kol geziyor.

Bir Türk anası olarak cehaletten olduğu kadar mikroptan ve fanilası sıyrılmış belden korkar, köşe bucak kaçarım.

Hayır, "çocuğu hasta ettik üşüttük" edebiyatına girmeyeceğim, benim derdim başka.