12 Ağustos 2010 Perşembe

kadir abi koş!! motive edilesim var!!

Cuma akşamı, Çeşme otobanına bağlanan güzergâhım zaten haftasonu sebebi ile yoğun olur, bir de devrilen kamyon ile çok sayıda aracın karıştığı zincirleme kaza olunca eve varışım bir buçuk saati buldu. Üstelik daha çantalar hazır değildi, arcanın uyku saatine kadar bi tarafıma motor takmışçasına dolandım evin içinde, Arca da peşimde. Yolculuk telaşesini çok seviyor bu küçük adam. Hareket olsun neşe olsun.
İzmir nefes alınmaz bir haldeydi. Arca arabaya binişinin 3. Dakikasında uyumuştu.
Sabahtan itibaren yazlık rutini başladı. Kahvaltı, köye yürüyüş, taze gevrek alıp yarısını eve dönerken bitirmek, büyüklerin kahvaltısına devam. Kamyonu evde unutmuşuz, BİM’de çok ucuza şahane bi kamyon bulduk, kocaman. Dede & babanın ortak yapımı kum havuzu günde 4-5 defa ziyaret ediliyor. Bu arada anne çay kahve molası veriyor.

Nazlı ona eskilerin kaynana zırıltısı dediği bastonlu tekerlek vermiş, zırıl zırıl hiç durmuyor. Bu haftanın favori oyuncağı bu! Bütün bahçe defalarca zırıl zırıl turlandı.
Deniz konusunda hala tereddütlü ama bıraksan kendi başına girecek. Deniz kıyısında hafriyat devam. Yeni arkadaşlar edinip çete kurdular.
Bizim yazlık 25 senelik, hatta öncesinden ev kiralar gelirdik. eskiden bu kadar ev yoktu, sokağa çıktın mı herkesi tanırdın, her evin terasına selam vermekten yarım saatte eve gidemezdin. Sahilde oynarken hemen her şemsiyenin sahibini tanırdık, falanca teyzeydi, filancanın annesi. Annelerin kimi salatalık getirir, kimi meyva, kimi börek, hangi şemsiyenin altına gitsen nasiplenirdin. Annemin bi tencere domatesli makarna getirmişliğini bilirim. Hala ne zaman domatesli makarna yapsam bizim sahil gelir aklıma. Biz annelerimizin yanında denize girmezdik, küçükkenden ayrı takılırdık. Kaktüs diye bi mekan vardı, disco gibi bar gibi bi yer, hafta sonları dans yarışmaları yapılırdı, gençler oraya takılırdı, biz kimi zaman kapısından bakardık, bi orası aynen durur. Bisiklet çetelerimiz vardı. Burnumun üstü, yanaklarım her yıl mutlaka güneşten yanar, soyulurdu, minik çillerim o günlerden kalma. Hepimiz büyüdük, oralar gelişti büyüdü. Şimdi tüm arkadaşların çocukları var, hemen hepsi akran. Filancanın annesi biz olduk. Ama sahile gittiğimde tanıdığım o kadar azalmış ki. Her gördüğüme selam veremez olmuşum, tanımaz olmuşum.
Nerdeyse 5 yaşından beri tanıdığım arkadaşın oğlu tam 2 yaşında, Arcanın arkadaşı. Ve tam 2 yaş sendromunda. Sahilde çocuklara haşlanmış mısır aldık, ben rahat tutsun diye Arcanınkini kırdım, verdim, Elif de kırdı, ama oğlu bastı yaygarayı, bi süre kimse anlamadı, hem iki eli ile birer parça mısır tutmak istiyor, hem ikisini birleştirmeye çalışıyor. Tüm sahil seferber olduk, İlker babam koştu bi mısır daha aldı. Yok susturmaya imkan yok. Bi anda sustu, neden ağladı neden sustu. Kimse bilmiyor. 2 yaş zor azizim, Allah tüm anababalara sabır versin.
Güzel uykular uyudu(K). Loğusa gibiydim bu hafta, Arcanın öğle uykularının bir kısmına eşlik ettim. Nasıl iyi geldi. Uyuyarak kafa boşalttım. Üniversite sınavından sonra 2 gün sadece yemek yemeye kalkmıştım, arta kalan zamanlarda sürekli uyumuştum. 2 gün sonra yeni bir ben olarak hayata devam etmiştim. Ben de böyle garip bi karakterim işte. Köye ve denize gitmek haricinde totomu evden dışarı çıkarmadım.
Arca özgürlüğün zirvesindeydi, çıpıl çıpıl koştu, çimlerde ve kumlarda elektriğini atarak rahatladı, uzun öğle uykularına rağmen erken yattı, erken kalktı. Fazla arıza çıkarmadı. Tek sıkıntı uzun uzadıya yüzmeme izin vermedi, ne zaman açılsam, antenleri ile yerimi tespit etti ve yaygarayı basmak sureti ile kölesini görüş alanına hapsetti.
Dönüş yolu rte nin uçağına kurban gitti. Kontak kapattık, topluca sövdük, İstanbul ve Ankarada yaşayanlarla empati kurduk.
İş mevzusu sıkıcı, can sıkıcı, yeni kararlar arifesindeyim. Yazık ki ceketimi alırım çıkarım benim bünyeme ters, sadece bu haftaki İstanbul toplantısında motive edilmeyi bekliyordum, motive eden ben oldum durumları yaşadık. Dönüş yolu havaalanında 2,5 saati boş geçirmedim. "Yeniden Düşün" diye bir kitaba başladım, ilk 100 sayfasındaki görüşüm "okuyun!" şeklinde özetlenebilir. Notlar aldım, kararlar aldım. Uygularsam anlatıcam söz! uygulayamazsam güzel bir roman okudum diyeceğim. Haftaya bi istanbul daha var, mail cevaplamaya vakit bulamayan zatlar toplantı yapmaya vakit buluyorlar ya ne diyeyim. Maksat vakit geçsin:) Kadir abiye ihtiyacım var, biri beni motive etsin yav!!

3 yorum:

Hülya Cinsçiçekçi dedi ki...

o iki yaş çocuğu o kadar tanıdık kiiii....... o mısır 2 eliyle tutmak aynı anda kamyon da iteklemek ister mısırları yere atar kirlendi diye ağlar. ağlar da ağlar...

Adsız dedi ki...

kaynana ziriltisi :)
var bizde de... operiz

kiraz

yeliz dedi ki...

ah hülyam ahhh allah sabır versin. hani diyoodum ya bzimki erken mi girdi sendromlara diye yok anam daha başlamamışız biz. daha görünecek var gözümüze

yaaa kiraz bayılıyorum piştilerimize:)