11 Mayıs 2011 Çarşamba

Baharat mevzuları

Baharatla ilk tanışmamı çok net hatırlyorum.

4-5 yaşlarındayım, sömestr tatili, her yıl olduğu gibi yine Akhisar’dayız. Her gün bir akrabaya ziyarete gidiyor annemler, biz de peşlerinden tabii ki. O yıllar annemin halası var, Pervin hala, tren yolunun yanı başında evi, oraya gitmeyi sevdiğimi hatırlıyorum. Tavuk pilav yapmış bize. Herkes pilavına karabiber ekiyor, ben de hengameden fırsat ekiyorum çaktırmadan. Amanın o pilav nasıl lezzetli oldu, tadı kokusu.. of! Hala da karabiberi tane kullanırım, kırt kırt ektin miydi, mis gibi kokar. Hem öyle küçükten çekmem, illa ki iri parçacık olacak.

Babamın midesi rahatsız olduğundan evde köfte bile baharatsız pişerdi. Annem acı sever, pek çok yemeğe pul biber eker. Mantıya nane ekilmez mesela.

Baharat yolculuğundaki lezzet durakları hep yurtta kaldığım üniversite yıllarına rastlar. Mantıya sumak nane ilk o yıllar ekilmiştir. Sonra Bulgur pilavını direkt acılı pişirmeler. Hiç unutmam, İkinci Bahar diye bir dizi vardı. Şener Şen öyle güzel kebaplar yapmıştı ki, canımız çekti, gecenin bir yarısı nerden kebap söyleyeceğiz, acılı bulgur pilavı ile nefsimizi köreltmiştik. Acı makarnaya da yakışır, arbiatta sosuyla az yakmadım milletin genzini. Öyle abartırdım ki benim pişirdiğim yemeğe kağıt mendille otururlardı. Ama pişmiş mis gibi yemek yurtta nerde bulacaksın, ne demişler yemek buldun mu ye, dayak buldun mu kaç!

İlk yıllardaki İstanbul turistik gezilerimizde Mısır çarşısına aşık olmuştum. Her tezgaha her baharata ayrı ayrı tapınmıştım.

Dönem içinde daha egzotik baharatlara ilgi duyar oldum. Örneği köri! Cadde-i Kebir diye bir café bar vardı İstaiklal’de, özel günlerimizde yemeğe giderdik İlkerle. Körili tavuğu ilk orada yemiştim, aşçısına detayları sormama ramak kalmıştı. Neyse sonra ben bu yemeği yurtta bile yaptım, kremayı kattın mı nasıl da yumuşacık olur o tavuklar! Köriyi tavuktan önce kızgın yağa atacaksın ki kokusu çıkacak önce köri kavrulacak.

Fesleğen ne özel bir ottur aslında. Ne nanedir ne kekik öyle acayip bir tat acayip bir kokudur. Ama ben napolitan soslu makarnaya illa ki kurusundan katarım, pişerken zinhar katılmaz, kararır, tencereyi ocaktan alınca katıvereceksin. Oh mis!!

Annem saksıda fesleğen yetiştirince bir tanesini kıstırdım kolumun altına getirdim eve, Pesto sos için lazım diyerekten. İki deneme şahaneydi, hala ağzım sulanır. Lakin bizim fesleğen pek sulanmamış, çöpü boylamıştı. Canımız sağ olsun.

Izgara kuzu etinin can dostu kimyon, gaz gidersin diye az konuk olmadı Arca’nın yenidoğan günlerine.

Tam yemek öncesi, usul usul yağan yağmuru seyrederken ofisin penceresinden, burnuma gelen yemek kokuları beni çok eskilere götürdü çookk:)

İmza: mutfağında uzun uzadıya vakit geçirmeyi özlemiş çalışan anne


görsel şu adresten

7 yorum:

ZEYNEP dedi ki...

Tam öğle saati benim de ağzım sulandı :) Mantı mı yesem bol naneli? :))

Gulcin dedi ki...

kimyonun bu faydasini bilmiyordum. Ogrendim iyi oldu cok tesekkurler :)

Burcu.. dedi ki...

Ah ah o fesleğinin kokusu burnuma geldi. Köri taptığım lezzetlerdendir. Acıyı yerim ama karabiberde bile burnum sulanır hemen :)) Kimyon candır :))
Gelsenize istanbul'a size baharatlı mantarlı tavuk yapayım, yanına soslu bi makarna. offff :))

yeliz dedi ki...

haha zeynep, yedim geldim ama hala yiyebilirim:)

Evet Gülçin hatta kimyon çayı vardı, bebelerin gazını alsın diye içiriyorsun.

tavuğa acı da yakışır ama en çok mantar, vallahi Burcu ne iyi olur:)

laleninbahcesi dedi ki...

Ben de baharat kulalnmayı çok severim yeliz... Fesleğenli makarna en favori makarnamızdır. Acı da kulaklarımın içine kadar yakmazssa rahatlamam:)

k

Fatma dedi ki...

Oh ne güzel anlattın, neyse ki yağsız tuzsuz kabağımı, sadece beyazdan oluşan omletimi yedimde geldim. Rejimdeyim a dostlar, anlatmayın bu kadar:)

saricizmeli dedi ki...

Bayılıyorum ben de baharat işine. İstanbul Baharatı yol eyledik biz de.