Toplumumuzda televizyonda/internette söylenenin çok ciddiye alınması gibi bir durum var. Böyle bir kültür oluşmuş.
Geçen Arca’nın doktoru anlattı, yıllar önce yerel bir kanalda sağlık programı yapıyormuş. Kendi teyzesi o dönem torununu bizim doktora getirmekteymiş. Neyse, tıbbi hadiseyi tam hatırlamıyorum, bizim doktor muayene sırasında bir tıbbi öğütte bulunmuş. Bizim teyze bunu sallamamış. Sonra benzer bir öğüdü televizyondan vermiş doktor. Bir sonraki muayenede teyze bu öğütten bahsetmiş, bizim doktor da “teyzecim sana burada söyledim, takmadın, televizyonda da aynı şeyi söyledim…” diyecek olmuş, teyze lafı yapıştırmış “sen televizyondaki doktordan daha mı iyi bileceksin” diye. Doktor aynı doktor, üstelik kendi yeğeni!
Fıkra gibi ama yurdum insanı böyle işte.
Doktorun geyikleri hiç bitmez. İnternette araştırıp, not alıp, soruyu sorup, doktorun tıbbi bilgisini ölçmeye çalışan ana babalardan bahsettiğinde kopmuştum.
Neyse gülüyoruz ama zamane ana babası olmak çok zor.
Sürekli okumak, bilgi alışverişinde bulunmak, araştırmak iyi güzel de bazen “yeter ulen” diyesim geliyor.
Çokça aklıma takılan şey, “cehalet mutluluk mu getirir acaba?”
Mutluluğu bilmem ama gerginliğimiz ortadan kalkardı eminim.
En çok da “doğal, organik” muhabbetinden geriliyorum.
Örneğin organik pamuk diye dünya para bayıldığımız o yeni doğan penyelerinin deterjanla temasının akabinde ne doğallığı kalıyor ne organikliği. Tamamen pazarlama stratejisi.
Ya kreşlerde “organik” yediriyoruz iddiasını ortaya koyan yetkililerin bildiğimiz pazardan alması sebzeyi meyveyi?
Organik ile ekolojik arasındaki farkı bilmeden, sertifikasının kaç yıl önceden geldiği belli olmayan organikçi satıcılardan alışverişi iki defa düşünmek gerekir derim. O iş öyle kolay değil çünkü.
"Bizimkilerin ballandıra ballandıra anlattıkları bahçelerinde yetişen organik salatalıkları, sadece torunlar yiyebiliyor, biz market salatalığı yiyoruz:) ama bunun bile ne kadar organik olduğu tartışılır, aman ha bizimkilerle kesinlikle tartışılamaz:)"
Yiyeceklerden yana bildiğimiz tanıdığımız yerlerden alışveriş yapıyoruz da, doğru bildiklerimizin yanlış olduğunu öğrenmek çok rahatsız ediyor.
Misal kuzu eti çok kokar, belki Arca yemez diye genellikle etli yemekleri dana etinden tercih ediyordum. Öğrendim ki en çok hormon giren dana etiymiş. Kuzu hormona gelmezmiş. Hadii buyurun buradan yakın!
Çilekteki hormon o kadar fazla imiş ki bazı kız çocukları bu hormon yüklemesinden erken ergenlik ile karşı karşıya kalıyormuş. (Arca’nın fazla çilek sevmemesine sevinemiyorum bile, çilek seven ne çok çocuk var)
Hadi yiyeceklerden geçtim. O işin artık ne ucu bucağı kaldı ne de benim takip etmek için enerjim.
Olaya son noktayı güneş koruyucular koydu. Dünya para bayılıp 50 faktör aldığımız, üstelik de doktorun tavsiye ettiği güneş koruyucusunun parabensiz ve maksimum 28 faktör olanının makbul olduğunu, ayrıca kimyasal değil fiziksel mineralli denilen cinsinin doğrusu olduğunu okuduğumda gözlerim dehşetle açıldı.
Peki biz bebemizi iki senedir öldürücü ürünlerle mi koruduğumuzu sanıyorduk?
Hani "zararın neresinden dönersek kardır" mı desek, "bak iki senedir çocuğun vücuduna kimya nüfuz ettiriyormuşuz" diye dövünsek vicdan mı yapsak bilemedim.
Şimdi fellik fellik Trukid arıyoruz.
Çok okumanın çok bilmenin huzur getirmediği bir geçiş dönemi yaşıyoruz. Bugünün araştırması yarının yalanı oluyor.
Samimiyetle söylüyorum, insanın “yemişim araştırmasını” diyesi geliyor şerefsizim.
10 yorum:
Yeliz merhaba, 2 seneden uzun bir suredir sessiz bir takipcinim, ama cok siki bir takipciyim:) kizim arcadan 1 yas kucuk gelisimini surekli arca'nin gelisimini okuyorak takip ettim. Ttespitlerin, yorumlarin, sorgulamalarin her zaman bana yol gosterdi, cok cok sagol:) Trukid urunlerini kizim icin uzun suredir kullaniyorum cok da memnunum. Dilersen pazartesi gunu sana hemen gonderebilirim aradigin urunu cunku ofisimin yanindaki eczanede satisi var:) yardimci olabilirsem cok memnun olurum cunku sen 2 senedir yazilarinla bize cok yardimci oldun:) selin'in annesi selcen
döktürmüşsün Yeliz... ben de bir kaç ay önce Amerika'da Mustela'nın sarı ve mavilerinin yanında yeşil ambalajlı, no paraben vs. vs. yazan ürünlerini görünce kendimi salak gibi hissetmiştim. Eee bundan önce bize sattıklarınız neydi yani diye uyuz olmuştum.
Yine yurtdışında bunu takip etmek biraz daha kolay consumer reportları online takip edebiliyorsun hatta IPhone'da GoodGuide diye bir application var. Alışverişte barcodunu okutuyorsun sana seceresini döküyor. - genelde bir şey almadan gidesin geliyor ama olsun :)
Önceden insanların mahallerinde güvenebildikleri bakkalı,manavı vardı ya da sık sık tv ye çıkan erkan topuz,maranki,ender saraç v.b.gibi türevler yoktu,çıksalar dahi insanları panikletmiyorlardı.
Şimdilerde ise tüketicinin cebinden parayı en hızlı kim alır yarışı var.
Bizim işimiz zor ,okumak zorundayız sanırım artık okuduğumuzu da test etmek zorundayız
En güzeli rahat olmak sanırım,bizim gibi :P
çok çok ve çok güzel yazmışsın.
doktorunuzun durumunu biz de yaşıyoruz. ben alanımla ilgili anlatıyorum anlatıyorum evde dinleyen yok. TV ye biri çıkıyor akşamına "kızım bak TV de bunu dediler" "eee ben 2 yıldır ne anlatıyorum"
diğer yazdıklarınlada ilgili "saldım çayıra" ve " herşeyin çogu zarar" moduna geçtim."
Herkeste o modda heralde blogta seyrekte olsa "BİLGİ" etiketi altında yazdığım 2-3 yazımda da okuma oranı diğer eglenceye göre az oluyor:)))
Ne desen haklısın.
Selcen,
Güzel yorumun için teşekkürler. Ayrıca teklifin için de sağol. unnadodan buldum:)) fellik fellik aradğımı duymuşlar herhalde yeniden kampanya yapmışlar:))
Çok sağol Banucum ben de senin yazıların hakkında böyle düşünüyorum. O iphone uygulaması çok iyiymiş cidden.
sevgili Crocus, çok haklısın. hem eskiden bu kadar kandırıkçılık bu kadar paragözlülük yoktu. Güneş de bu kadar zararlı değildi:))
haha Kuzey Tan'ın annesi gerçekten öyle. bundan sonra TV'den konuşsun doktorlar daha etkili
Güneşten çok domatesler zarar veriyor insana... :)) Bu kadar hormonu nasıl veriyorlar zavallıcıklara
Yorum Gönder