20 Mart 2015 Cuma

Multitasking olmak ya da olmamak ya da olmak ama nasıl olmak?

Hiç online değildim bu aralar. “Kendimle baş başa kaldım, kendimi dinledim, iyi geldi uzaklaşmak” filan diyebilmeyi çok isterdim ancak maalesef o da değil. Daha fena hatta. Hiç kendimle kalamadım, pek çok işimi de tamamlayamadım, desem daha doğru olur. Kafayı resetlemek mümkün mü bilemiyorum ama açık sayfaların bazılarını kapatıp temizlemek eminim iyi gelirdi. Çünkü özünde işi bitirici bir insanım, daha doğrusu işleri bitirdikçe kendimi daha iyi ve daha motive hissediyorum. Sayfalar açık kaldıkça ve bir türlü kapanışı yapamadıkça psikolojim bozuluyor. Dahası yoruluyorum. Sürekli yorgun hissetmem, ne kadar dinlenirsem dinleneyim, ne kadar uzaklaşırsam uzaklaşayım, bir türlü kendimi enerjik hissetmememin sebebi bu galiba, yok yok ne galibası, kesin bu!

Bugün aynı dertten mustarip işten bir arkadaşımla sohbet ederken suçu yaşımıza attık (ben 37 o 40) ama tek sebep bu değil bence. Konuşurken “a evet ya yaşlandık artık bünye kaldırmıyor” diye düşünüyordum ama yemekten sonra beş dakikalık bir kahve molasında, başka hiçbir şeyle ilgilenmeden sadece kahve içiyor olmama yoğunlaştığımda, parçalar yerine oturdu. 

“Yorgunluk işleri kapatamamaktan/tamamlayamamaktan kaynaklanıyor. Zihnini bir akıllı telefon gibi düşün. Arka planda birçok sayfa aynı anda çalışıyor. Sayfalar açık kaldıkça – ne kadar akıllı olursa olsun –  telefonun şarjı daha çabuk bitiyor. Sen de çalışırken, aynı anda birçok işi bitirmeye uğraşırken, zihnini pek çok şeye yoğunlaştırmaya çalışıyorsun, işleri bitirememekle kalmıyor üstüne ölümüne yorgun hissediyorsun.”

İşte işin özü bu. Hayır, bu tırnak içindeki satırlar bir kişisel gelişim kitabından değil, Gülçin’in işle ilgili artırdığı farkındalığımdan geliyor. Gülçin, saatlerce birbirimize doymamacasına geçirdiğimiz sohbet akşamında, bana bir uzmanla (ya da direktörü müydü? Gülçin?!!! Hatırlamıyorum el atıver:P) yaptığı konuşmadan çıkan sonucu aktarmıştı. Hemen hemen yazdığım benzetme ve cümlelerle. Ağzım açık dinlemiştim. İşte bu! Benim sorunum bu!

Biz kendimizce multitasking olmamızla övünelim, elimizde bitirilemeyen bir iş yığınıyla baş başa kalıyoruz aslında, kafa yorgunluğu da cabası…

Multitasking ne diyeceksin?

“Eli işte gözü oynaşta” diyeceğim, olmayacak.
Multitasking dediğin şey, “az zamanda çok, eş zamanda birçok iş yapabilme kabiliyeti” diye tanımlanabilir bence.

Bir taraftan e-mail yazarken diğer taraftan rapor okuyabiliyor musun?
Üç ya da dört işi aynı anda yapıyor musun?
Bir taraftan telefonla konuşurken diğer taraftan fiyat hesaplayıp iki double check yapıp hattaki kişiye sistemden aldığın bir bilgiyi iletebiliyor musun, mesela?

Evet mi? O zaman sen muhtemelen bir kadınsın:)

Dışarıda ya da evde çalışıyor olman fark etmez, XX kromozomlarında böyle bir kodlama var, böyle doğuyoruz, lanet olsun! Karşıdan baktığında bu “multitasking” denen “meziyet”in işveren tarafından çok tercih edildiğini düşünüyor olabilirsin. Evet, doğru ama bil bakalım işveren amcalar bundan daha çok neye önem veriyor? Verimliliğe! Üstelik verimlilik demek aynı anda 475348579 işi bir arada yapıyor görünmen anlamına gelmiyor. Aynı zamanda pek çok projeyi kotaracağım derken, dikkat eksikliği, konsantrasyon bozukluğu, öncelik sıralaması yapamamak gibi sorunlar doğuruyor olabilirsin. Zincirleme olarak verimsiz, iş bitiremeyen, motivasyonu düşük ve yorgun bir bireye dönüşmen işten bile değil!

Bana kimse zamansızlık argümanıyla gelmesin. Zaman bu dünyada herkesin istisnasız herkesin eşit sahip olduğu tek şey. Yapmamız gereken doğru adımlarla zamanı doğru programlamak.

Aslına bakarsan, zamanını planlarken bazı işlerin aksaması veya ertelenmesi pahasına araya yapmaktan gerçekten zevk aldığın şeyleri serpiştirmek lazım. Ben geçtiğimiz bir haftada en sevdiğim şeylerden birini kısa süreli hayatımdan çıkardım, yazmayı. Ve durum ortada ne işlerim bitti, ne de tam anlamıyla motive olabildim. Demek ki sevdiğimiz şeylerde vakit kaybettiriyor diye düşünsek bile vazgeçmek yok.

Peki başka neler yapabiliriz?

O da sonraki posta kalsın:) 

10 yorum:

Adsız dedi ki...

Ay kim bu arkadaşın Yeliz...Aynı benzetmeyi yaptığım ruh eşimi bilmek istiyorum!!! Zira, ben akıllı telefonlar yokken temp file'lara benzetirdim, akıllı telefon çıktı çıkalı application'lara benzetir olmuştum da bu kafanın bir sürü işle yorulma halini...Her neyse evet çok doğru...Ayrıca, Meryemciğim de geçirdi ya tükenmişlik sendromu da diyebiliriz. En son geçen hafta yaklaşık 4 saat kadar ağladım çok yorgunum diye...Kafa yorgunluğu elbette ki çoğunluğu ama beden yorgunluğu da eklenince insanı tüketiyor..Allah hepimize yardım etsin diyorum.
Anonimgillerden V...

yeliz dedi ki...

V... ciğim, arkadaşım gulcince.blogspot.com.tr blogunun sahibidir, takip etmiyorsan, şiddetle tavsiye ederim:) Uzaklardan yazar, güzel yazar, candır:)

Adsız dedi ki...

bu kadar kanayan yarama parmak basılabilirdi :( Kafa sürekli dolu boşalmıyor, birden çok projeye çalışınca artık işleri de unutmaya başladım :( geçen gün eğitimdeyken bir yandan eğitimi dinleyip çaktırmadan akşam gidecek dokümanı gözden geçirip akabinde sözleşme değişikliği olacak bir projeye bakmaya çalışırken ve bunların yanında onay bekleyen zımbırtılara onay verirken beynimin ısındığını hissettim. İşin kötüsü verimlilikle birlikte motivasyonum da çok düşmeye başladı :(

Bi arkadaşım get things done diye bir metottan bahsetti. Google'da çalışan ortak bir arkadaşımız bu metodu 3 yıldır uyguluyormuş ve acayip memnunmuş. Hayatımın bundan önceki döneminde işleri nasıl yapıyordum acaba diyormuş. Metodu çok detaylı incelemedim ama metot kısaca kafada yer alan yapılacak bütün işlerin (özel işler de dahil) güvenilir bir task veritabanına aktarılmasından ve beynin artık bu veritabanına güvendiği için rahatlamasından bahsediyor ama işin içinde bir de yöntem detayları var oralara pek giremedim. Ekşi'de de bu metotla ilgili değişik yorumlar var denenebilir belki :)
(selcoline)

yeliz dedi ki...

ben de biraz internetten araştırdım, hatta yazdım, uzun oldu diye kırptım, akşama vakit bulursam yayınlarım:) ama var ya bombasın. get things done metodunu da araştıracağım. öperim:)

Adsız dedi ki...

gulcinceyi biliyorum ama okumadım. Tamamdır.

CEREN dedi ki...

" Evet mi? O zaman sem muhtemelen bir kadınsın " demişsin ya yazında, koptum onu okuyunca.. Evet işte, ben , aynı ben :) Geçenlerde bir arkadaşıma dert yanıyordum, " hani dedim hamamböceğinin üstüne böcek ilacı sıkarsın, nerey koşacağını şaşırır, bi oraya , bi buraya çarpar, ters döner çırpınır ya, kendimi aynen öyle hissediyorum " dedim.. Ne yöne koşacağını şaşırmış, debelenip duruyorum ..Ama sen çok daha havalı anlatmışsın tabii , ben de hamamböceği sendromu yerine multitasking diyeymişim iyi olurmuş :)

Duygu dedi ki...

O değil de özlemişim:)

Sittirella dedi ki...

Tam zamansızlık argümanıyla sana gelmeyi, buna karşılık ne diyeceğini-ne cevap vereceğini düşünüyordum ki zamansızlığı açıklayacak uzunlukta yorum yapmaya zamanım olmadığını fark ettim...

Meşgul Anne dedi ki...

Hayatımın ortasına cuk diye oturan bir yazı olmuş :) Uzun uzun sindire sindire okudum :) Şimdi yeni posta gidiyorum :)

rosehearted dedi ki...

ben de birkac gündür yazmıyor hayret diyordum şu an bende hem cekirdek citletip hem puzzle yapıp hem de yazını okuyorum ve pc de birkac sayfa birden acık