İçimiz siyasetten şişti değil mi? Dün canım Gülçin’im mail
atmış, yazın gelecekleri tarihleri bildirmiş, dumur diyaloglardan okumuşlar,
illa ki yemek isterlermiş bizim cüceyi. Eyvallah başım üstüne. (dünkü dumur
diyalog biraz da Gülçin’lerin şerefineydi:) )
Yaza insan planlarla giriyor. Geçen yıl, çok güzel bir plan
yapmıştık. Herkesi mutlu edeceğini umduğumuz bir plan. Arca ve NA pazartesiden
çarşambaya İzmir’de takılırlar, bir hafta anneanne bir hafta babaanne ile Çarşamba
günleri yazlığa giderler, ben de her Cuma günümü izin kullanmak suretiyle
kimseye fazla yük olmadan cücem neredeyse oraya giderim, demiştim. Hayat
planlarımızla alay etmek üzerine kuruldu biliyorum. Kıyamam, geçen yıl bu
zamanlar annemin ayağı kırılınca bizimkilerin yazlığına düşen haftayı Arca İzmir’de
geçirdi, Allahtan NA vardı. Perşembeden annemin yanına gittik. Diğer hafta
babaannesiyle Çeşmeye gitti. Gerçi ağustosun ortasında babaannesi de ameliyat
oldu ama işte bir şekilde atlattık. Bu yıl yine benzer bir plan yaptık. Ama bu
defa NA çok hasta, gelemiyor, İlker’in annesi başka bir ameliyat olacak.
Üstelik benim gündemimde bir Çin seyahati var. Nasıl yapacağız, ne olacak
bilmiyoruz. Yaz şimdiden bizim için bilinmezliğe yol almaya başladı. Ne
yapalım, sağlık olsun. Öğretmen olmadığıma veya kendi işimin başında bir
çalışan anne olmadığıma en çok yaz aylarında hayıflanıyorum. Aslında yaz
aylarında çalışan annelere ücretsiz izin hakkı verilse veya yaz okulları bu
kadar pahalı olmasa mesela? Devlet bazı imkanlar sunsa… Üç çocuk yapın demeyi
biliyorlar, bizim bize yardımcı olabilecek ailemiz yanımızdayken başımıza
bunlar geliyor, insanlar n’apsın?
Bilinmezlik demişken, bir de taşınma meselesi var tabii.
Bizim evi satın aldığımız kızların Amerika’ya göçü ertelendi, dolayısıyla bizim
de evimize taşınmamız ertelendi. Orada da bir bilinmezlik var… (Artık fazladan
ödenen kiraları ve kredileri saymayı bıraktım, işin duygusal boyutundayım.
Belirsizlik çok fena.)
Bizim evin halleri seçim sonrası Türkiye siyasetini
aratmıyor. Belirsizlik, bilinmezlik hakim her şeye…
İşte tam da böyle zamanlarda iyi bi’ şeylere ihtiyacımız
var. Komik bi’ şeylere… Kafayı dağıtalım diye dün gece Game of Thrones izledik,
kaç bölüm hatırlamıyorum. Ama o kadar geç yatmışız ki, bugün tüm gün kafa bi’
dünya idi. Akşamdan kalmanın alkolsüz hali. Gülçin dumur diyaloglardan
bahsetmiş ya, açtım birkaç tane okudum. Gülümsemek ne demek, bazılarını
unutmuşum sesli güldüm.
En son ofiste bir şeyler okuyup sesli güldüğümde göz
doktorumun özgeçmişi önümde açıktı. Neredeyse on yıldır giderim hala adamın
telefonunu kaydetmedim, internetten bakıyorum. O gün özgeçmişine rastlayınca, merak
işte okudum. Akademik bilgiler, okullar vs son derece ciddi bir üslupla
yazılmış. Son iki cümle aynen copy paste yapıldı:
“Evli ve bir çocuk babasıyım. Kelim.”
Hay allah iyiliğini versin doktorcum ya!
Ben bir de taksi şoförlerinin espri anlayışının hastasıyım.
Ama İzmir’dekilerin. İstanbul’daki taksicilerin yüzde doksanı akepeli, hiç
aleyhte atıp tutamıyorsun. En son rteye çok pis giydirdiğimde, şoför köylüsü
çıktı, çok babacan, çok iyi bir insan olduğunu söyledi, ne diyeyim, peki dedim.
O gün bugündür İstanbulda pek siyaset konuşmuyorum.
İzmir öyle değil. Kesin anlatmışımdır, yerel seçimlerden
önce yine tape mapeler çıkmıştı. Akepenin de ağır topu Binali Yıldırım aday.
Yolda sohbet ediyoruz, “yav bu binaliye verirler gibi geliyor, siz ne düşünüyorsunuz?”
dedim taksici abiye, lafı yapıştırdı: “bundan sonra binali değil cinali gelse
alamaz izmiri”.
“İstanbuldaki taksicilerde iş yok” tezimi ise yaşı yetmişe
yaklaşmış bir abimiz çürütüyordu neredeyse. Benim takıntım vardır, ilk bindiğimde
mutlaka “fiş verebiliyor musunuz?” diye sorarım. O gün amca demez mi; “hayır
ben vergi kaçırıyorum” puhahaha… Gerçi abi İzmirliymiş (Karşıyakalı) yani
İstanbul taksicileri konusundaki önyargım hala yıkılmış değil.
Komik şeyler gelecek insanın başına, ağız dolusu kahkaha
attıracak spontane şeyler… Hayatın cilveleri başka türlü çekilmiyor.
Bir de iyi şeyler… Gülümseten cinsinden. Akşam hep birlikte
eve girdik, mutfakta yemek hazırlıyorum. İçeriden Arca’nın ses kesildi.
Kıllanırım ben, istersen paranoya de, fark etmez. Ya bir işler çeviriyordur, ya
da allah muhafaza tehlikeli bir şey peşindedir. Seslendim: “Arcaaa, n’apıyorsun?”
Ne dedi biliyor musun? “Kitap okuyorum” harbi harbi kitap okuyorum dedi. Hayır
resimlerine bakmak değil normal insan gibi oturup okuyor, noktalama
işaretlerine dikkat ediyor, hecelemiyor. Arca’ya kitap alma ve okuma konusunun
bokunu çıkardım biliyorum. Çocuğumu çok müthiş, çok zeki çok bilmemne yapmadım,
tabii ki, onu da biliyorum. Ama ne yaptım biliyor musun? Okumanın keyifli bir
şey olduğunu düşünen bir insan çocuk olmasına yardım ettim ki bence bu en zirve
akademik başarılardan, en üst seviye okullarda okumaktan daha önemli bir şey. Okuyan,
bilinçli, sorgulayan bir yetişkin de olur umarım. Türkiye’nin en ihtiyaç
duyduğu şey…
7 yorum:
Neden bilmem, son paragrafta gozum doldu resmen. Ne mutlu sana, ne mutlu Arca'ya. Sevgiler. Burcu
Cidden İstanbul'da hiç öyle neşeli hatta eğlenceli taksiciye ben de rastlamadım.Belki gün boyu maruz kaldığı insanı deli eden İstanbul trafiği bütün enerjisini emiyordur da ondandır kim bilir.Ama sein aldığın cevaplar cidden kahkaha attıracak cinsten.Ve o an müthiş iyi gelmiştir eminim.Bir de o dumur durumları bizde de mevcut ve bir ara ben de kaydediyordum ne güzel iyice unuttum bu ara.Ve hafta sonu aynı buna benzer bir durum yaşandı.Alışverişten gelmişiz biz kendimizi attık mutfağa aldıklarımızı yerleştiriyoruz bizim ki yok ortada.Eee hali ile alışmışız sürekli konuşmasına hatta acaba susma özelliğini yüklemeyi unuttuk demeye çıt çıkmayınca insan bir şaşırıyor.Bir de o işte neden sessiz korkusu var.Neyse salona baktım yok,Utku diye seslendim odamdayım dedi.Dedim ne yapıyorsun kitap okuyorum bölme lütfen dedi.Öyle hönk diye kaldım.Gittim öptüm dedim çocuğum bunlar görmek istediğim hareketler,bir gözlerim sulandı,ay bir sevindim sanırsın çocuk nobel almış.Alışkanlık değil sevgiyle alsın eline kitabı diye uğraşılarımın şu minicik meyvesi aldı götürdü tüm yorgınluğu.İnşallah Yeliz okusunlar,keyifli olduğu için,okusunlar,kendilerine bir şey katmak için ,okusunlar,sorgulamak için.Yeter ki okusunlar...
Cinali:) Ya ne zeki , ne komik insanlar bu anlattıkların ya.Bayılıyorum ülkemizin insanına.Capslerin de hastasıyım:)
Kitap okuyan gözlerinden öperim Arca.Maşallah sana.Çocuğunuza verilebilecek en güzel arkadaşı vermişsiniz Yeliz.Artık asla yalnız kalmayacak.
Sevgiler.
Sen nasil insani yuzunu gulduren, nasil tatli bir insansin Yelizim ya. Iyi ki yaziyorsun da yollarimiz kesisti :)
Yalniz dumur diyalog biraz bizim icinmis ya cok fena havaya girdim soyleyeyim :) Bugun ofistekiler neseli bir Gulcinle calisacaksa bak senin sayende. Soyleyeyim de kiymetini bilsinler yeliz :)#
Bu gavura hep bir kiymet bilmeyi ogretmek gerekiyor naparsin :)
Cok cok opuyorum seni :)
ayrica icimin kiyim kiyim ezildigi bir gunde bu yazi icin ayrica tesekkur ediyorum sana onu soylemeyi unutmusum. eklemek istedim
Canımsın ya Yeliz.
Ben de dün eşimle aynı şeyi konuştum.Yazın kendimi daha kötü hissediyorum diye.Oğlumla bol bol vakit geçirebilseydik yaz boyunca ne güzel olurdu dedim. Bugün de sen dile gtirmişsin tüm hislerimi.
Bu arada evet benim oğlum tam bir kitap kurdu oldu.Herkes çok şaşırıyor nasıl oluyor bizim ki hiç okumuyor diye. Evet acayip gururlanıyorum ben de bununla. Ayrıca okumanın başarıyı artırdığı da bir gerçek. Benim ki okumuyor diyenler soruyorum siz kitap okuyor musunuz? diye. Cevap tahmin edilebilir değil mi?
oğretmen olmanın en avantajlı yanı yazın kızımla bol aktiviteli koşturmacalı bir tatil gecireceğiz, biraz gıcıklık yapmış gibi oldum ama ;)
Yorum Gönder