Benim oldu ve inanır
mısın gözyaşlarım kitabı tutmakta olan elime damlayıncaya kadar ağladığımın
farkında bile değildim. Üstelik durum çok komikti. Yani düşününce, duyguların
boyutundan aklın boyutuna inince, neden ağladığımı fark etmek komikti.
Hani televizyonda
skeçlerin oynandığı bir şov var, Kemal Sunal’ın oğlu (allahım o adam
yaşlandıkça babasına benziyor ve ben onu yaşlandıkça daha çok seviyorum)
sunuyor. Hah orada kemgöz Şevket diye bir karakter var. Gözlerini belertip
“kişke benim olsa” cümlesini patlattı mı, kıskandığı şeyin başına bir şey
geliyor. Oyuncunun da karakterin de hastasıyım.
O gün, kıskançlıktan ve
sinirden gözyaşlarımı tutamadığım o gün, biraz daha keyifli bir günümde
olsaydım, zırlamak ve zırlamam karşısında şaşırmak yerine, muhtelemen bir “kişke benim olsa” patlatır neşemi bulurdum. Çünkü saçmaydı.
Kitap çok sürükleyici,
metro istasyonundaki yürüyen merdivenlerden yürüme alışkanlığımı bile bırakıp
sağa çekiyorum, elimde kitap, o bir dakikada kaç satır okusam kar. Gerçi çok
satır olamıyor zira yazılar karınca duası gibi. Nasıl bir yayıncılıktır bu
anlamadım. Bence kitaptan nefret edenlerin büyük kısmı harflerin küçüklüğüne
gıcık olmuştur.
Kitabın yarısını geçtim,
yorum yapmak için erken mi bilemiyorum. Ancak şunu söyleyebilirim, bence
okunması gereken bir kitap. Sistemi, sistemin çarklarını, çarkların
dişlilerinin her daim kazananlar (!) olduğunu, sistemi yaratanların kendilerini
tanrı gibi hissettiklerini ama aslında birer kukla oynatıcısından başka bir şey
olmadıklarını oldukça iyi bir kurgu içinde aktarmış yazar. Sistemin tam olarak nasıl
çalıştığını anlamayanlar zaten çarkların dişlileri… Anlayanlar ise ikiye ayrılıyor, bundan
kendilerine bir kukla oynatıcısı rolü biçenler ve sistemi görmezden gelen özgür
ruhlar. Onlar tehdit, onların başı ezilmeli, onlar pasif direnişçiler ya
öğütülmeli ya da yok edilmeli…
Uzun lafın kısası bence
oldukça ilginç bir kitap, sevenler locasında yerimi ayırttım şimdiden ve
muhtemelen kitabın sonu geldiğinde alkış tutacağım.
Neyi, kimi kıskandığımı
anlatacaktım değil mi? Hayır, unutmadım, dağılmadım, tam da oraya vardım.
Dominique karakterini kıskandım. Ne istediğini bilen, istediği gibi yaşayan,
her şeyin farkında, kurban olmayı bile kendi seçen çok güçlü, çok özgür bir
karakter Dominique. Bugünlerde ben ne değilsem, o, onu temsil ediyor. Olmak
istediğimi, başka koşullarda olabileceğimi ve fakat olamadığımı, bilinçli
olarak olmamayı seçtiklerimi temsil ediyor. Kıskançlıktan ağlamak saçma,
üstelik kurgu birini kıskanmak daha da saçma ama saçma olması gerçek olmadığı
anlamına gelmiyor.
4 yorum:
Uykusuzluktan hatalı bir yorum bırakmışım, fark edince sildim pardon.
Diyeceğim şu ki, e sen de öyle olmadığına inanıyorsun ki "bugünlerde olmadığım" demişsin ;) Bugünlerin çabucak geçmesi dileğiyle o zaman..
Bu kitabı geçen sene okudum, sonrasında bu yazarın diğer kitaplarından okudum, başında adapte olamasam da sonra elimden bırakamadım, sabahın köründe serviste okudum, işteyken eve gitsem de okusam diye baktım. Özetle bu kitaba bayıldım, hayatımın kitabı oldu
Rand'in Yaşamak İstiyorum kitabını da öneririm :)
Yorum Gönder