26 Temmuz 2016 Salı

Kitap yorumu: Gökkuşağı Günleri

Okyanusun öte yakasında boylamasına bir ülke Şili.
Şili'yi çocukluğumun unutulmaz programı "7'den 77'ye"de Barış Manço'nun "bu ülkenin haritası böyle açılıyor" deyip boylamasına haritayı açtığı sahneyle hatırlıyorum. (Ne harika bir programdı bu arada, hala ekvator çizgisini anlattığı bölüm hatırımda.)



Yıllar sonra, bu kadar uzak bir memleketin bizim yakın tarihimizdeki acılarımıza benzer acılar çektiğini öğrendiğimde ABD'nin kolunun hemen her ülkenin darbecilerine uzandığını fark etmiştim. Ortak paydamız, kendi kendimize gelişmemize izin vermeyen, onun rotasından çıktığımızı gördüğünde ülkeyi kaosa sürükleyip darbe ile yine söz sahibi olmayan çalışan ABD.

Allende'nin iktidarının son günlerini anlatan Ruhlar Evi, bu dünyanın iki uzak köşesindeki iki ülkenin kaderinin ne denli benzediğini göstermesi sebebiyle çok etkilemişti beni. Ya sonra? Pinochet'nin faşist iktidarı neler yapmıştı Şili'ye?

Onu da Gökkuşağı Günleri kitabı sayesinde öğreniyoruz. Latin Amerika edebiyatının kendine özgü canlılığı, sadeliği, sürükleyiciliği bu romanda da hemen dikkati çekiyor.

Artık 80'lerin sonuna gelinmiş, 15 yıl süren baskıcı Pinochet rejimi kendini dış dünyaya sevimli göstermek için Evet mi Hayır mı diye soracağı bir tür referanduma gitmeye, dahası muhalefetin 15 dakikalık bir reklam kampanyası yapabilmesine izin veriyor. Kendi kampanyası için ülkenin en iyi reklamcısını işe almak istiyor ama muhalif reklamcıya bir teklif de muhalefet partilerinden geliyor.

Romanın tek kahramanı bu reklamcı değil. Onun kızı var mesela, aynı benim kafa; gidelim buralardan kafası:) Sonra kızının sevgilisi var. Felsefe öğretmeni olan babasının hapse atılmasıyla başlıyor kitap. Kitabın bir kısmını bu ergen Nico anlatıyor, tam da bu rejime doğmuş ve tüm hayatlarını bu rejimin gölgesinde geçirmiş gençlerin bakış açısından okuyorsun, bazı bölümleri üçüncü tekil şahıs olarak anlatıyor, olaylara tepeden bakıyorsun. Baskıcı rejimin baskısı altındaki halka bakıyorsun, hayatlarındaki tek eğlence televizyon olan, dizi kahramanlarını gerçek sanan acılarla, kayıplarla baskılarla uyuşturulmuş halk... Hatta kimi düzen istikrar uğruna hala Pinochet hükümetini destekliyor. Bir kısmı umudunu yitirmiş, bir kısmı çoktan çekip gitmiş... Çoğu 16 muhalefet partisinin bir araya gelip de hükümete karşı çıkabileceğine inanmıyor, hatta seçimlerin demokratik olduğuna bile inanmıyor.

Ama onları bir araya getiren bir şeyler var hala: NEŞE ve UMUT :)
Gökkuşağı Günleri

8 yorum:

okuyanguzel dedi ki...

Okuyayım bari. Bana da biraz umut gelir mi acaba?

Not: 1 haftalık aradan sonra Yeliz gitti galiba demiştim. :))

Leylak Dalı dedi ki...

Yelizcim "No" isimli film bu kitaptan esinlenerek çekilmiş ama izlemeni önermem, kitap adeta bambaşka bir hale bürünmüş. Aynı yazardan Neruda'nın Postacısı'nı okumuşsundur herhalde, hayatımın kitaplarından biridir.

Işın dedi ki...

Ben de çok beğenmiştim bu kitabı, iki ülke arasında çok benzerlik var gerçekten. Neruda'nın Postacısı nı da ısrarla tavsiye ederim.

yeliz dedi ki...

hahah nerde o günler:)

yeliz dedi ki...

ah içimi okudun nurşen abla:) ben de filmi internetten bulup not etmiştim. Neruda'nın postacısını mutlaka okuyacağım. bu gökkuşağı günleri yazarın okuduğum ilk kitabı ve teşekkürler, sayende (ve lale ablam:)) almıştım.

yeliz dedi ki...

mutlaka okuyacağım, çok teşekkürler:)

Asortik Krep dedi ki...

Tatlılar ayrı olsa da şerbetleri hep aynı..Amerika bu işin reçetesini yapmış,her yerde onu kullanıyor.

Azize dedi ki...

Ruhlar Evi'nin filmini izlemiştir. Yazarını pek severim kitabının. Şili'nin bence de bize yakın bir duruşu var. Hikayeleri de o nedenle tanıdık ve güzel sanırım.