28 Ekim 2018 Pazar

Yeliz neler yazıyor?

İki post evvelini okuyanlar, blogda yazmadığım zamanlar, neler yaptığımı neler yazdığımı merak ettiler mi, bilmiyorum ama ben anlatacağım yine de.

Arca yılın ilk karnesini aldı. Dersleri oldukça iyi, yani öğretmeni öyle diyor. Bizce okul tam bir laylaylom! İyi olmayacak da ne olacak?

Öğrenim hayatına Türkiye'de başlamış bir çocuk olarak Arca halinden hoşnut. Zira hafta sonu ödev yok, haftada sadece iki gün ödev veriyorlar. O da okulda yapılan alıştırmaları bitiremeyen çocuklar için. Arca çoğunlukla bitirdiği için, o ödev de yok diyebiliriz.

Babylade ve futbol oynamalarına izin var. Aslında oyun olarak her şeye izin var. Serbest kıyafetle okula gidiyorlar. Okul üçte bitiyor. Haftanın üç günü spor var. Ayda bir gün mutlaka kütüphaneye gidiliyor. Çok test yapılıyor, özellikle matematik, ama Arca matematiği sevdiği için bu testleri çok dert etmiyor. Yani hayat ona güzel. Ama bize değil. Çünkü biz Türk eğitim sisteminin çalışkan öğrencileriydik. Kıllanıyoruz, bunlara pek bir şey öğretilmiyor diye düşünüyoruz.
Haddimize mi ama işte serde Türklük var, Belçika eğitim sistemini çok pis eleştiriyoruz. (Ben PISA sonuçlarında yedinciymiş bilmem neymiş bilmem, bizim oğlanın eğitim seviyesinden şüpheleniyoruz)

Nitekim muhterem beyim, öğretmeninden bizzat ekstra alıştırmalar vermesini rica etti. Sınıfın seviyesi düşük belki, zira bizim oğlanın  bokunda boncuk olmadığını biliyoruz, ayol biz malımızı bilmez miyiz? O bakımdan rehavetin lüzumu yok.

Ekstra alıştırmalar geldi, Arca'ya bunun bir ceza olmadığı usulünce izah edildi, küçük beyle mutabık kalındı. Lakin bize pek yetmedi.

Çok boş vakti var. Böyle olmaz. Futbola yazdırdık. Muhtereme göre dandik bir antreman ama (biz de hiçbir şeyi beğenmiyoruz) Arca mutlu sesimizi çıkarmıyoruz. Ancak hala daha çok boş olduğunu düşünüyoruz. Bir şey yapmalı.

Ben dedim ki, bu Fransızca öğrensin. Okulda başladılar ama bizimkinin tek kötü dersi Fransızca. Fransızca konuşulan bölgede oturduğumuz için sınıf arkadaşlarının hepsi konuşuyor, göçmen de olsalar, burada doğdukları için Fransızcaya hakimler. Hem komşu çocuklarıyla da sitede rahatça iletişime geçebilmesi, bisiklet binip top tepmesi için Fransızca öğrenmesi iyi olur.

Muhterem, ilginçtir, karşı çıktı. Flamancayı tam olarak öğrensinmiş. İyi de tamam diyorlar, öğrenmiş işte. Öğretmenine sorduk, Fransızcayı 2-3 seneye halleder dedik. O-hoo o zamana oğlan ergen olacak, kafa mı kalır Fransızcaya ancak kolayından İngilizce öğrenir. (İngilizce zor diyenleri, Flamanca ve Fransızca öğrenmeye davet ediyorum)

Neyse ki Arca'dan birkaç yaş büyük oğlu olan spor öğretmeni de toplantıdaydı, hafiften destek çıktı da kararı verdik. Fransızca öğretmeni bulacağız.

Flamancayı adam akıllı öğrensin diyen muhteremi de kırmadım, hemen bir eylem planı hazırladık. Madem kafadan bir şeyler yazmayı sevmiyor (mesela günlük yazmasına, geçen yılki öğretmenine e-mail yazmasına teşvik ettik ama tık yok, anasına çekmemiş) ben yazarım dedim. Yani ben onun ağzından Türkçe pasajlar yazarım, o da Flamancaya çevirir. Sonra bir blog açarız, hem ben Flaman arkadaşlarımın çocuklarına, Flamanca bilen Demir ve Ela'ya veririm adresi, okurlar, hem de Arca Flamanca yazmış olur. Bir nevi proje. İlker'in aklına yattı, Arca çok sevindi. Ve başladık. Tabii Arca yazmış olmuyor, o sadece çeviriyor ama bu bile bir şeydir.

Ben de burada, blogda bir sayfa açtım, "Arca'nın Belçika Günlüğü" sizler de neler yazdığımızı (tabii ki Türkçesini) okuyabileceksiniz.

Sevgiyle kalın.

Not 1: Bu blog hem benim sizlere, hem sizlerin bana ulaşmanız için en mühim platform. Hiçbir sosyal medya mecrasının blogun yerini tutmasına imkan yok. Yani blogda yazmadığım zamanların telafisi mümkün değil. Ve yazmak değil de, beni blogda mutlu eden tek şey sizlerle iletişimim, gerek yorumlarınızla, gerek maillerinizle.

Not 2: Vallahi manyak değiliz, sadece Türk eğitim sisteminde yetişmiş, ve ilk iki senesini Türkiye'de veli olarak geçirmiş ebeveynler olarak haklı endişelerimiz var. Bu çocuğu getirdik buraya ama bir halt öğretmiyorlar, diye tırsıyoruz. Yani tamamen insani tepkiler bizimkisi...

Not 3: Blog sayfasının adresi (maalesef orası sadece Flamanca) : https://arcamina.blogspot.com/


15 yorum:

GeCe dedi ki...

Bu yıl benim büyük olan oluş yazma sınıfında, Tr de sayfalarca harf yazılır ya bunlar iki satır yazıyor, ödev yok. Okuma desen öyle tek tük beni bir panik aldı nasıl öğrenecek. Öğretmenler diyor Ocak’ta herseyi öğrenmiş olacaklar birsey yapmanıza gerek yok (ekstra) ve çok ilginç öğreniyorlar da. Biz rahat duramıyoruz ama bu ülkelerde yıllarca bu eğitim sisteminden milyonlarca öğrenci geldi geçti, hepsi de yaptı. Belki de olması gereken budur diyorum ben de.

GeCe dedi ki...

Flamancadan sonra İngilizce çok kolay hatta bu arada yarım kaldıysa Almancayı da tamamlayacak. Fransızca da olur hiç merak etme. Şimdiden en az 5 dilli olacak gibi görünüyor Arca ilerde.

yeliz dedi ki...

Ay inşallah öyledir. Bize hep yetersiz geliyor, niye desen tam açıklayamam ama his işte:(

Beyaz Yakalı dedi ki...

Belki de özünü veriyorlardır :))

okuyanguzel dedi ki...

Hayalimdeki okul oradaymış. Yani Toprak'ın da hayalindeki okul. Boş diyorsunuz ama ilerde nasıl olsa hiç boş vakti kalmayacak tadını çıkarsın işte ne güzel.

Gulcin dedi ki...

ya cocugu rahat birakin keyfii sursun bos vaktinin :) ay kiskanclar! bak kendileri boyle okumadilar cocugu da rahat birakmiyorlar :)

Unknown dedi ki...

Merhaba Yeliz Hanım,

Blog yazılarınızı keyifle okuyoruz, biz de önümüzdeki ay Oostend'e(Daikin) eşimin işi nedeniyle taşınıyoruz. Anladığımız kadarıyla siz de klima sektöründe çalışıyorsunuz, geldiğimizde mutlaka tanışmak isteriz. Gelmeden önce sorularımız var, sizinle iletişime geçmemiz mümkün müdür?

Arca'ya ve eşinize çok selamlar. Kendinize iyi bakın.

Elif

banu dedi ki...

Turkiye'deki egitim sistemine alismis bizler icin bazi Avrupa ulkelerindeki rahat egitime alismak zor geliyor. Turkiye'deki yasitlari gec saatlere kadar odev yaparken benim kizim hic birsey yapmiyordu, sasiriyordum. Ortaokul icin ozel okul sinavlarina hazirlanirken bile Turkiye'deki arkadaslarimin cocuklarina nazaran cok daha az calisti. Ama yavas yavas da olsa, bakiyorum simdi bir suru bilgi ve bu bilgileri kullanma yetenegi olusmus durumda. Bence en buyuk fark, ogrenci sayisi ve onlara verilen zaman. Arca kisa zamanda cok ilerleme gostermis gibi gozukuyor.

deeptone dedi ki...

piki tımıms :)

Unknown dedi ki...

Ay inşallah:))

Unknown dedi ki...

ya ne bileyim, belki de biz boş zaman doldurmayı beceremiyoruz, hemen bir ipade sarmalar, televizyona bakmalar. Geriyor bizi.

Unknown dedi ki...

ay deme ya vallahi öyle değil, resmen bomboş ! ekstra spor sorduk öğretmenine. rugby'e de bşlatacağız:))

Unknown dedi ki...

Kocaman gülümsedim :)) ben de Daikin'de çalışıyorum. Ama ben Brüksel'deki ofisteyim. Hayırlı olsun şimdiden.
Lütfen bana bir mail atın özelden görüşelim: m.yeliz@gmail.com
sevgiler selamlar

Unknown dedi ki...

umarım öyledir. Bize biraz garip geliyor.Bizim ve ilk iki yıl oğlumuzun geçtiği eğitim çok farklıydı. Alışmak zaman alacak:)

Unknown dedi ki...

:))