Bazı yazarlar, bazı kitaplar bende okudukça yazma isteği uyandırıyorlar. Ne olursa olsun, bir şeyler yazmak geliyor içimden. Allahtan bu blog var. Haftada bir başına oturabildiğim canım blogum.
Hayır hayata sitem etmiyorum, "yapmak istediğim çok şeyim ve çok az zamanım var" cümlesini kendi kendime kurmaktan bile sıkıldım. "To Do List"imin sürekli kabarık olmasından ve gün bittiğinde ancak yarısını halletmiş olmaktan da sıkıldım ama artık kendime bir sözüm var: bunu kafaya takmayacağım, o gün için en çok yapmak istediğim şeyleri yapıp yapamadıklarım için hayıflanmaktan, kendime kızmaktan da vazgeçeceğim.
Doğru, anladınız, bu sıkıntının işle alakası yok. İş için farklı zaman yönetimi yöntemlerim var. Neler mi? O başka bir yazıya kalsın.
Hafta sonu için yapılacaklar listesi kabarık ama öncelikler üç ana gruba ayrıldı: Kesinlikle yapılması gerekenler, aşırı derecede yapmak istediklerim, yapsam iyi olurlar.
Kesinlikle yapılması gerekenlerden biri ütü, biri de taze fasulye pişirmek. Tabii alışveriş, dişçi randevusu ve Arca'yı futbola götürmek de var. Unutmadan doğumgünü için Tuba'yı, evlilik yıldönümleri için annemleri, geçmiş olsun için Zeynep'i aramak listenin en üst sıralarını işgal ediyor.
Ütüyü cuma akşamından beri erteliyorum. Pazar sabahına randevulaştık. Kahvaltının peşi sıra kahveye dalmadan kurdum tezgahı, bir dağ yüksekliğine erişmiş sepetin deniz seviyesine inmesi lazım, çocuk okula ne giyecek? Ütü yaparken aradan ütü dizisini de çıkardım.
Ütü dizisi = sadece dinlenmesi ve ara sıra göz atılması yeterli, ütü dışında direkt sinir olunan ve uyku getiren dizi. Örneğin, ufak tefek cinayetler. Merve'nin dönüşünü iple çekiyorum, umarım iki sepet ütüye kadar aramıza katılır.
"Yapsam da olurlar"dan ofis işlerini kolaylamakla Fransızca çalışmak var. Allah biliyor ya ikisi de içimden gelmiyor. Öncelikte son sıralarda yer bulmaları bile büyük şans nitekim çoktan gözden çıkardım gitti. (Allahım ben Bonjour'dan öteye nasıl geçeceğim?) Çamaşır yıkamak, Arca'nın spor t-shirtlerini getirmesiyle kategori değiştirerek "kesinlikle yapılması gerekenler" listesine üst sıralardan girdi ve tabii ki halledildi.
Aşırı derecede yapmak istediklerim var: ormanda yürüyüş mesela. Şart! Çünkü Kasım kıştan önce son çıkış ve benim sevmediğim tek mevsim kış. Kasım karamelli bir tatlı gibi, hala içini ısıtacağını düşünüyorsun. Ağaçlar sadece yapraklarını döküyor, hayır henüz ölmediler, sarılabilirim onlara, döktükleri yapraklarını tekmeleyerek yürüyebilirim, güneş varsa bahtımızda yüzümü dönebilirim güneşe hatta sırtımı, ılık ılık... Şansımıza güneş bulutsuz gökyüzünde epey parladı bu hafta, ve fakat hava bok gibi soğuktu. Yine de bolca yürüdük, dün balık alma bahanesiyle şehrin ara sokaklarında bugün ormanda... öyle mesudum ki.
Neyse ki kış henüz çirkin yüzünü göstermeden güneşin son ışıklarıyla yıkandık, tamam artık kar filan yağabilir.
Aşırı derece yapmak istediğim bir şeyi daha an itibariyle büyük keyifle yapıyorum. Yazmak... Üstelik İlker'in menüsünü videoya çekmekle sekteye uğradı. İlker'i ikna edebilirsem az takipçili youtube kanalıma kaydedeceğim, çok eğlenceli yemek tarifi videoları çektik: "Bacanağa yemek dersleri" Keydedebilirsem adı bu olacak. Benim muhterem malum muhteşem yemek yapar. Ablamın eşi de bu yemeklerin hastasıdır ama pek yemek yapamaz. İlker şimdi ne yapsa bacanağa video gönderiyor. Bana da çekmek düşüyor.
Ve son olarak kitap okumak. Evet burada en hayıflandığım şey eski okuma hızıma ve konsantrasyonuma sahip olamamak. İşe ya araba ile gidiyorum ya İlker bırakıyor, ya da otobüsle gidiyorum. Otobüsle gitmek de yirmi dakika civarında sürdüğünden hemen hiç okumaz oldum. Şansıma kitap kulübü yılbaşına doğru İzmir'de olacağım günlerde "Kapı" için toplanacak ve yine şansıma aylar evvel o kitabı canım Bahar önermişti de almıştım, öylece sırasını bekliyordu. Sabah ütüleri bitirip kahvemi alınca, dedim ki, iki seçeneğim var ya Kapı'ya başlayacağım, ya da bilgisayarı açıp çalışacağım. Bildiniz, Kapı'ya başladım. Pişman değilim!
Yazının başında dediğim gibi "Bazı yazarlar, bazı kitaplar bende okudukça yazma isteği uyandırıyorlar. Ne olursa olsun, bir şeyler yazmak geliyor içimden. " O kitap bu kitap işte : Kapı. Şimdiden bayıldım.
Hepimize...
Yapmak zorunda olduklarımızı hızlıca yapabilecek,
Yapsak da olur'lardan gönül rahatlığıyla vazgeçebilecek,
Aşırı derecede istediklerimizi keyifle yerine getirecek imkanlar getirsin yeni hafta. Amin.
10 yorum:
Yelizcim "Kapı"nın en az kitabı kadar güzel bir de filmi var, tavsiye ederim. Yine Macar bir yönetmen Istvan Szabo çekmiş. Ve eğer okumadıysan Magda Szabo'nun diğer kitapları da müthiştir...
Canım Leylak dalı, filmi yazdım notlara, teşekkürler :) Iza'nın şarkısını okumuş, çok etkilenmiştim evvelden. Kapı tavsiyesinin üzerine balıklama dalmam bundandır. Daha başlarındayım fakat çok sevdim şimdiden.
🙏♥️🙏
Yeliz acaba mevsimsel mi bu durumlar.Ben de kendime haftalik bir program yaptim az once,cok sey yapmak isteyip ancak azina yetisebiliyorum.bakalim bu hafta nasil sonuclanicak,ne kadar tik atacagim listeme.dua harika:) amin.
canım çok teşekkürler :)
aslında mevsimsel olabilir. genelde bu zamanlar böyle oluyor. Eylül gibi bir hareketlilik geliyor, sonra enerji düşüyor kasım gibi hiçbir şey yetişmiyor:))
Kisi sevmek ya da baska bir gozle bakabilmek icin H D Thoreau nun Kis Yuruyusu makalesini oneririm. Amerika'nin engin cografyasindaki yuruyusle Belcikanin karanlik kisindaki sehirlerde yuruyus ayni olmasa da mevsime haksizlik edilmemis olabilir.Hatirladigim Bruksel kasimi, basinizin 10 cm uzerine kadar inmis gri bulutlar ve boyle suren bir kac gunun sonunda bir merdivene tirmanip ellerimle o bulutlari ayirarak bir parca mavilik gorme umuduydu benim icin.
Benim de listeler hiç azalmıyor, yetişemiyorum hayata. Kitabı ben de merak ettim, okumalıyım.
Ne güzel anlatmışsınız makaleyi okuyacağım:)
Kitap bitti be gerçekten çok etkileyiciydi, şiddetle tavsiye:)
Yorum Gönder