Babamın meşhur lafı, gavur cigarası tüttürme bahanesi… ben de yıllarca ne keyifle içtim mereti. Aramıyorum şimdi acep kafa hep dumanlı olduğundan mı:))
İlker geceyi sabaha bağlayan saatlerde geldi ve Arca tarafından erkenden uyandırıldı, tarafımdan da Osman kedisine insan sevgisi vermek üzere arkadaşın evine sürüklendi. İyi ki geldi, ben temizlik vs hallederken Osman’ı yaş mamalarla besledi, sevgisini esirgemedi, iki koca adam gibi sohbet ettiler. Nasıl oluyor da bütün canlılar insanı kedisi köpeği kuşu muhteremi seviyor? Niye şaşırıyorsam ben 25 senedir napıyorum, kedi gibi sağından solundan sokulmuyor muyum?
Yoğun sabahın ardından kahvelerimizi içerken bitirdiği projenin fotoğraflarına bakıp en iyilerini seçtik. Bir insanın yaptığı işi sevmesi nasıl şahane bir şey, birkaç kısmında birlikte kafa yorduğumuz anlar da olmuştu, zevk yok la bende, teknik birkaç bişey… hatırlayınca benim bile hoşuma gitti. Evin sahibi Cengiz abinin telefonda “ev değil sanat eseri yaptı pezevenk” demesi bile ayların yorgunluğuna değdi.
Yorgunluk demişken, yine çöktü kaldı kanepeye, şantiyede İzmir ayazında çatlamaktan ziyade iyice berelenmiş ellerine kremler sürdüm o horlarken… ve gün akşama dönerken mum yaktım, tütsü yaktım, noel ağacının ve mumun ışığı yeter dedim, horultuları eşliğinde Kindle’dan okuyorum.
Palo santo tütsümü yakarken çıkan dumanı seyrettim, içime çektim ve yine aklıma geldi babamın meşhur sözü: bir kafaya bir duman şart.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder