Mesele balık boğa değil, mesele derin

 Blogun yeni okuyucuları için kısa açıklama. Biz muhterem kocam ile boğa burcu mensubuyuz. Burcumuzun muhteşem olduğunu düşünürüz. Neden? Çünkü biz muhteşemiz. Mantıklı, gerçekçi, ayağı yere basan, lüksten keyiften yana seçici ve de rafineyiz, iyi yer içer, iyi yemek yaparız, evet biraz maddiyatçı biraz da inatçıyız tamam hadi biraz da (hayır biraz fazla) hırslıyız ama muhteşemiz yani… ne diyebilirim ?

Bizim oğlanı iyi planlayamadık, nasılsa daha bir iki ay olmaz dedik, İki ay daha isabet ettiremeydik iyiydi… neyse… aldık balığı elimize affedersin.

Hayır elimize alabilsek iyi, adam elde durmuyor ki… lanet cücenin balık oluşuna bizden başka herkes sevindiydi… ay ne güzel sanatçı ruhlu, ay ne şahane duygusal, sevgi dolu…. Ay işte mis gibi çocuk nasıl bir hayalgücü olacak… romantik ay romantik…. 

Uzatmadan baştan söyleyeyim şiştik biz şişiyoruz! Arkadaş bir insan bu kadar mı rahat bu kadar mı tembel olur? Hani adamı ortasından çatlatır! Her sabah “hadi” tantanasından mı başlasam… yoksa “ders çalış” diye yalvarmamızdan mı? 

Adamın içinden hızlı hareket etmek gelmiyor, hep böyleydi. Oyun halısında oturur, asla totosunu kaldırmaz(zaten önce konuştu, çok sonra yürüdü) uzaktaki oyuncaklarını yanına çağırırdı, ya da oyun halısını çok az enerji harcayarak çeker, oyuncağı getirirdi. Tembelliğin seviyesine gel!

Şimdi bir de tatil ya, akşam eve geliyorum, “bugün ne yaptın çocuum?” Cevap “yattım” nasıl yani, ama evet sadece yaşamsal ihtiyaçlar için o yataktan kalktığı babası tarafından da teyit ediliyor. 

Başka çocuklarla karşılaştırmıyorum, kendi çocukluğuma iniyorum… (malum terapi adamı kendi arkeloğuna çeviriyor) arkadaş ben, bu veledin yaşında bile değildim, okula geç kalmamak için okula birlikte gittiğimiz komşu kızını beklemez, çıkardım yola. Ben bir gün olsun hasta filan olsam kafayı yerdim, yetişemeyeceğim diye, adam on gün okula gitmiyor, tıntın umru değil! 

Ailecek anlaştığımız tek konu var, yemek. Bir balık gibi doymaksızın yemek haricinde yemek yemeyi sevmesi, bizim muhterem ile mutfaktaki motivasyonunumuzu ikiye katlıyor. 

Açıklaması yükseleninden geldi, boğa imiş. Belliydi, bu gıdaya düşkünlük salt genlerle açıklanamazdı.

Fakat Arca’nınki şöyle bir durum: çöp atacak ise parmağını kıpırdatmamak için kırk takla atar, hani o kadar tembeldir, ama pideciye daha sonra tekrar nasıl giderim diye keşif yapmak için arabayla değil, otobüsle eve dönmeye razı olur. İşte bunlar hep gıda. 

Yükseleninden gıdaya düşkünlük hariç hiçbir iyi özellik almayan balık oğlanın ay burcuna da baktık elbet. Ay burcu nedir dersen, sonra uzun uzun anlatırım şimdi dağıtmayayım. 

Mensubu olduğu tüm burçları güneş, yükselen, ay… taradım ama Arca’nın en belirgin özelliğini hiçbir yerde bulamadım. Evet öküzlük. Yok. Hele ki o yerlere göklere sığdırılamayan balık burcu hassasiyeti duygusallığı nerde bizim balığın öküzlüğü nerde?

Efendim insan kendi çocuğuna öküz der mi, diye yadırgayanlar olabilir, ama öyle. Yani bir soruya ha/hu gibi iki harfi geçmeyen karşılıklar veriyorsan öküzsündür.  Evet belki ergenliğe bağlayabiliriz fakat bu on sene önce de böyleydi. Eh genetik olarak da geçmiş olamaz zira benim muhterem lokum bir zat.

Derken… mesele çözüldü. Öküzmüş bizim oğlan Çin takvimine göre öküz burcuymuş.

Biz? Muhterem kocam ile şahsım at burcuna mensupmuşuz, demek ki neymiş? Bize hayatı zindan eden çin burcu öküzmüş. Evet mesele çözüldü. 

Ergenlik de, öküz burcu de, balık de, ne dersen de… bizim muhterem ile bu cüceyle anlaşmamız mümkün değil. Kendisiyle koşulsuz sevgimiz dışında hiçbir anlaşma noktamız mevcut değil.

Evet mesele çözüldü, rahatladık. 

Artık dağılabiliriz.