Nisan.
Dün bahar şöyle bir göz kırptı ama fazla yüz vermeden kaçtı saklandı yine. Pazar sabahında yine bulutlarla birlikteyiz, bekleriz.
En Avrupalı özelliğimin havalardan şikayet etmek olması an meselesi.
Ve de güneşi gördüm mü kendimi dışarı atma telaşesi.
Dünden, Louisa caddeleri: Güneşi gören masum Avrupalı kendini sokaklara atar |
Asimile oluyorum a dostlar!
Hemen her ay bloga naklettiğim (3N; ne okuyorum ne izliyorum ne yapıyorum) üçlememde Nisanın en önemli konu başlığı seçim. Hani N’ye sokarım bilmiyorum - ki bu da ne kadar önemli , onu da bilmiyorum - lakin seçim, bizim evin en önemli gündem maddesi.
Her akşam twitter özenle açılıyor, gün içinde neler kaçmış yakalanıyor. Twitter benim, ana akım medya İlkerin paylaşım kaynağı, uzun uzun tartışıyoruz. Haberlerinde hiçbir heyecan olmayan Belçikalılar bizim gündemimizden haberdar. Nerede tatil yapacağız, akşam nerede rezervasyon yaptıralım, haftasonu barbekü mü yapsak gibi sorunları olan bir millet için Türkiye her yeni gün yeni bir renk. Hani derler ya vatandaşı olmasan şahane ülke, işte öyle…
Ne yapıyorum?
Mutfak penceresinden. Kavak ağaçları. Nadir bulunan az bulutlu bir günden. |
3000 kilometrelik mesafedeki bir mutfak masasında memleketi kurtarmak, mutfak penceresinden kavak ağaçlarımızın yeni filizlenen sarı-turuncu minik yapraklarını izlemek ve son aylarda işten şikayet etmek dışında pek bir şey yaptığım söylenemez. İşimin en sevdiğim kısmı olan yaratıcılık, diğer öncelikler yüzünden sorun çözmeye kurban gidiyor. Sorun çözmek de yaratıcılık ister, o da bende ziyadesiyle var lakin bu aralar sorunlar o kadar büyük ki, altında ezildiğimi hissediyorum ve bu da bana stres olarak geri dönüyor.
Geçen postta aynı döngünün içinden çıkamamaktan şikayet ediyordum ya, değiştirdim. Alışkanlığa dönüşmeye başladığını fark ettiğim iş dönüşü iki kadeh şarap içmeyi bıraktım. Alışkanlığı tetikleyeni bulduğunuzda ve de onun sağladığı ödülü fark ettiğinizde, ödül aynı kalmak koşuluyla rutinin yerine başka bir rutin koyarsanız alışkanlığı değiştirirsiniz.
Ben de şarabın yerine birayı koydum puhahahhah
Her günün çorbası :))) |
Yok lan şaka yapıyorum. Tetikleyen, stresi atma, gevşeme ihtiyacı, ödül ise sakinleşmek, gevşemek ve de keyif almaktı. Aynı ödülü verecek başka şeyler soktum araya, mekanizma işledi. Ne mi? çay, aromatik yağlar, uzun banyolar ve kişisel bakım ve de komedi izleyip okumak.
Bu yukarıda bahsettiğim mekanizmayı “Alışkanlıkların gücü” kitabında okumuştum. Belki alkolikler veya madde bağımlıları için uygulaması zordur ama benim için zor olmadı, üstelik alkolün ertesi günü baş ağrısı gibi, uykusuzluk gibi yan etkilerini silmiş olması da ekstra ödül hanesine yazıldı.
Bazen bazı formülleri uygulamak için sadece okumak yetmiyor, bazen birilerinden daha duyarsanız, daha iyi ikna oluyor, pratiğe dökünce de daha iyi içselleştiriyorsunuz. Küçük Joe’nun önceki posta yorumu gibi…
Yorum demişken ipad veya telefondan yorum cevaplamayı aylardır beceremiyordum ya, ayarları değiştirdim oldu! Evet belki tam yorumun altına cevap yazamıyorum ama en azından bir sonraki yorumda isim belirterek cevaplayabiliyorum. Çok mesudum! Cevaplamayacak diye yorum yazmaktan vazgeçenlerdenseniz artık vazgeçmenize gerek yok salın gitsin.
Ne okuyorum?
Tarık Dursun K.’dan ikinci kitabı da bitirdim: Rıza bey Aile evi.
İzmirli olduğum için mi
Babamın İzmir’in 1950’lerini dupduru anlatışına benzetmemden mi
Yazarın insan hikayelerini anlatırkenki sadeliğinden mi
Yoksa bir roman okumaktan ziyade bir film izler gibi sürüklenip gittiğimden mi çok sevdim?
Bilmiyorum.
Bildiğim tek şey, İzmir’i özlemişim. Canım İzmir güzel İzmir.
Bir de yeni bir Yaşar Kemal romanına başladım: Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana.
Benim Yaşar Kemalle ilgili en büyük hüznüm çok geç başlamam.
Öle bayıla okuduğum yazarların ortak özelliği bu, geç tanışmak. Bana her muhteşem kitap “keşke daha önce okusaydım” dedirtiyor.
Daha az kişisel gelişim daha çok roman, öykü. Ancak böyle arayı kapatabilirim.
Ne izliyorum?
Ayak işleri
Geçenlerde çay içmeye uğrayan Arek ve Ayşe tavsiye etmişti. Önce İlker başladı diziye. Ben ne de olsa “akşam on yatağa kon”. O kadar eğlenceliymiş ki, bir tur da birlikte izliyoruz. İlaç gibi geldi.
Maç olduğu akşamlar, çalışma odasına sepetlendiğimden Aile dizisine bakıyorum. Burada “izliyorum”dan ziyade “bakıyorum” daha doğru bir ifade zira kendini verip de merakla izlenecek bir dizi değil bence. Oyuncular güzel, oyunculuklar şahane ama işte o kadar. Bilmem belki güzelleşir. Dizinin tek iyi tarafı otuz bölümde bitecek olması. Dizinin kısası makbuldür.
Sosyal medyayı sallayan Kızılcık şerbetine hiç yeltenmedim, mesafemi koruyorum, ne dersiniz izlenir mi?
E siz neler izliyorsunuz, neler okuyorsunuz bu aralar?
PS: şimdi yazarken fark ettim de, gündeminden romanına dizisine bu aralar epey yerli ve milli takılıyoruz, tesadüfün böylesi.
8 yorum:
Kızılcık Şerbeti'ni kesinlikle izle derim. Hiçbir diziye yüz vermeyen ben bunun başından kalkamıyorum. 5 hafta cezalı ama sen eski bölümleri bitirene kadar ceza da biter...
ayyy daha da, daha da mutlu oldum!!!!
bu arada eğer izlemediyseniz 10 000 adım ı öneririm. İlk bölümünü izledim sadece ama çok komik.
Bu aralar en önemli konumuz tabi ki seçim. Hiçbir şey izlemiyorum bu aralar ben sürekli okuyorum. Senin önerin üzerine Burası Radyo Şarampol'ü okuyorum. Çok sevdim. Yedi Yıl'ı okudum güzeldi. Algernon'a Çiçekler'i okudum. Çok hüzünlü ve güzeldi, sen de seversin kanımca.
Öyle okuyorum bu dünyadan uzaklaşmak için sanırım. Bir de düşünüyorum "kaçmayı aklımdan bile geçirmeyeceğim bir hayatı nasıl yaratırım." :)
Sevgilerimle,
En son Türk tv dizisi olarak Aşkı Memnu filan izlemiş olabilirim yani o kadar uzun süredir uzağım ama yasaklanınca merakımdan başladım Kızılcık Şerbetine. 5 bölüm izledim şimdilik devam etmeyi düşünüyorum bakalım. Fakir Baykurt İrazcanın Dirliğini bitirdim. Yılanların Öcünün devamı olduğu için Kadir Inanırı Fatma Giriği düşünerek okudum hep çok da sevdim.
Sevgiler
Pınar
@leylakdalı sen izliyorsan bakmaya değer teşekkürler
Canım küçük joe izledik hatta tek gecede bitirmiş olabiliriz. Kısacık bölümler çerez gibi pek hoşumuza gitti. Tekrar teşekkürler ;)
Canım Ahu
Yine harika öneriler çok teşekkürler. Listeme aldım okuyunca haber ederim. Kaçmayı aklımızdan geçirmeyeceğimiz hayatlar… Bazen senle sınırlı oluyor ama bazen senin dışında. Kendine çare bulabiliyorsun da senin dışındakilere çare bulamadığın noktada kaçmaktan başka çare kalmıyor misal ben ve memleketten kaçış :)))
Sevgili Pınar, mutlaka şans vereceğim teşekkürler. Kitapları da not aldım çok teşekkürler
Yorum Gönder