yelizin sefer tası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yelizin sefer tası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Haziran 2023 Pazartesi

N’oldu o 3 kilo ?

 Ahu sorduydu, noldu o 3 kilo ? Üçün biri diyelim gitti, diyelim de o üçün ikisi ne olacak?

Ne demiştim?


Planınız varsa uygulayınız. Plan önemlidir, uygulamak daha önemlidir.


Sen uyguladın mı dersen… Eh uygulamadım dersem yalan olur, birkaç ufak fire dışında uyguladım. Karbonhidrattan uzak kalmaya çalıştım (Frankfurt kaçamağını ve anne çocuk Nona Pizzayı saymazsak)

Nefis Belçika biralarından uzak durmaya çalıştım (dümeni şaraba şarabın da beyazına pembesine kırmayı saymazsak)

Porsiyonları küçülttüm. 

Spor yaptım (ama işte stretching gibi Leslie gibi low intensity hareketler) 

Yürüyüşler yaptım (bak ama bunu sağlam yaptım) 

Her gün işe evden salata veya salata çorba götürdüm. Götüremesem de salata bardan yemek yedim. 


Yetti mi ? Katiyen! Ayol bunu zaten yirmilerinde de yapman lazım domat gibi 45ine geldiğinde değil! Hadi neyse nasılsa verdin 1 kilo, kaldı iki kilo. Kalmasın o iki kilo. Efendi ol, kalmasın. Yaşının kadını ol. 


Dedim ve yeni planlara yelken açtım. 


Her sabah kalkıp da ayağına sporlarını geçirmek yarım saat ter atmak iyi hoş da, sen full body work out yapmadan nasıl fit olacaksın? Olmazsın, olamazsın, o halde değiş tonton! 


Dedim ya İlker gitti, bu iyi bir şey. Biz bir aradayken Arcanın dediği gibi çok pis bir takım oluyoruz, sadece çocuğumuzun hayatının içine etmekle kalmıyoruz bir de üstüne sürekli nefis gurme sohbetlerle birbirimizi gaza getirip yiyoruz. Ben şahsi hayatım içinde salatayla, lezzetli olduğu sürece, doyabilirim ama İlker etraftayken her şeyi yiyorum her şeyi! Detaya girip sizin de iştahınızı açacak değilim.


Neyse bugün pazar. Pazar demek, haftaya hazırlık demek. Hareket demek, bereket demek.


Son zamanların en verimli pazarını geçirdim. 


Sabah erken kalktım her zamanki gibi. Çamaşırlar gece ucuz elektrik tarifesinde yıkanmıştı, astım. Kahvemi içerken günlük ve haftalık planımı yaptım. 


Ne yemek yapılacaktı, hangi gün hangisi yenecekti? Günü verimli geçirmek için hangi iş ne zaman yapılmalıydı? Ne yapmak istiyordum bugün? 


Tek tek yazıldı, liste yapıldı. 


Çünkü listelerim olmazsa ben bir hiçim!


Yarın departman yemeği için akşam dışarıda olacağıma göre Arca’nın mikrodalgada ısıtacağı ve beni kıskanmayacağı kadar seveceği bir yemek ayarlamalıydım ama ne? Tavuklu pilav! İlker her zamanki gibi buzluğa tam da haşlamalık bir kemikli tavuk göğsü hazırlamıştı. Bu akşam birazını yarın akşam da kalanını mideye indirir ergenim. Pilavı fazla yaparsam, salı akşamı yiyeceğimiz bamyanın yanına da yakışır. 


Evde ergeniniz varsa ve siz diyet yapmak niyetindeyseniz, öncelikle yemeklerinizi ayrı ayrı programlayacaksınız, zira ne o sizin menünüzle doyabilir, ne siz onun ihtiyaç duyduğu ekstra karbonhidratlara meyledebilirsiniz. Bir gün Arca’yı bir tabak ıspanakla çırak çıkardığımda demişti, “anne ben böyle sebzeyle doymuyorum, doyuyormuş gibi oluyorum hemen acıkıyorum”. O gün bugündür biz yemesek bile ona makarna, hazırda makarna sosu, bulgur ya da pirinç pilavı yapıyorum. 


Liste benim yiyeceklerimi de kapsıyor elbet. Kinoa haşlamak, buzluktaki közlenmiş kırmızı biberi çözdürmek icap ediyor tabii ki. 


Bugünün yapılacaklar listesinde yürüyüş, ütü, sebze tarhının dikime hazırlanması, ofis ve evden çalışma günlerinin planı, haftalık ajanda düzenlemesi, yaklaşan bir event için beğenmediğim sunum içeriğine ufak dokunuşlarla ekibi biraz silkelemek, ekibin yıllık hedeflerini gözden geçirip son haline getirmek, yarın ve sonraki günler için sefer tası hazırlamak, sebze tarhı sonrası totoma benzeyecek ellerime manikür, cilt ve saç maskesi gibi kişisel bakımlar vardı. 


Planı tamamlayınca yürüyüşe çıktım, bir saat deli gibi yürümüşüm. Artık fotoğrafını çekmek ya da koklamak için sürekli duraklayacağım çiçekler yok, her yer yeşilin elli tonu. Olsun. Bu da güzel. 



Dönüş yolunda bizim mahallenin caddelerinde kalabalık gördüm dalıverdim meraktan. hay aksi ikinci el pazarı kurulmuş, adım adım göt göteyiz, geri de dönemedim kendimi caddeye zor attım. 


Eve gelince ergenimle bir koca tava menemeni mideye indirdik. Menemen diyette caiz midir? Sebzeli yumurta da münasip olmayacaksa ne yiyelim? Taş mı yiyelim?


O vakit tavuğu kaynamaya, bamyayı da usul usul kendi suyunda pişmeye verdim. Menemenin üstüne Kahveyi içince bir canlılık geldi, baktım Arca da ders çalışıyor, açtım dükkanı. Tüm o yukarıda saydığım işleri bitirdim. 


Genelde hafta sonu fazla mesai yapmak adetim değildir, Belçikalı yöneticilerimin bunu hoş karşılamadığını da, bunun benim sonraki hafta için verimimi düşürdüğünü de bilirim ama bugünlerde hiçbir şeye yetişemiyor olma rahatsızlığım, yapacağım işlerin keyifli olmasıyla birleşince aman dedim, yapıver gitsin.


İşleri bitirip son posta çamaşır da asılınca, soluğu sebze tarhında aldım. Otlar boyuma ulaşmış neredeyse. Eldivenleri elime geçirdim, bir giriştim otlara aklın şaşar. Tüm haftanın masa başı zihinsel stresini çapalarken attım. Kulağımda müzik vardı, belim ağrıdıkça dikleşip dans ettim. Artık komşular o vakit beni gözlüyorlardıysa, epey eğlenmişlerdir. Böyle böyle tüm o ayrık otlarının köklerini sökesiye kadar devam ettim. Toprak et gibi ilik ilik oldu, dirseklerime kadar battım. Ama o nasıl bir terapidir dostlarım, birkaç metrekarelik bir sebze tarhı, ne dikeceğimi bilmeksizin ve hatta umursamaksızın nasıl da enerji verdi bana. Babasının kızı Yeliz fışkırdı içimden, bahçe manyağı! 



ve sonra eve döndüm.


Arca GS maçını izlemekteydi, elimi ayağımı yıkayıp pilava daldım. Bir de o ara kinoa haşlayıverdim, öğlen salatalarına iyi oluveriyor. Haşlanmış tavuğun etlerini tiftikledikten sonra ve de pilavın pişmesini beklerken soğuk bir Belçika birası içtim terasta, allah affetsin. Diyete caiz olmayan ne çok şey yaptım! Nasıl gidecek o iki? Hayır bir de okuyanları motive edecekti bu yazılar değil mi?


Arca tavuk pilavını ayran ve salatayla gömerken ben de çilekli ıspanak salatasına çatal daldıradurdum. Bak efendi gibi sadece salata yiyorum:)


İki günlük öğle yemeği menüsü belli, yemekten sonra hazırlamak kaldı. Süper tok tutan kinoa salatası ;

Çıkarın kağıt kalemi tarifi veriyorum:


Bir çay bardağı kinoa iyice yıkanır ve bir buçuk çay bardağı suda haşlanır. İçine tuz ve daha sonra çıkarmak üzere defne yaprağı koyuyorum.

Kinoa soğuduktan sonra iki saklama kabına pay ediyorum.

Her bir porsiyon için yarım avokado, birer domates, yarımşar salatalık ile yarımşar minik doğranmış kırmızı soğan. Avokadonun kararmaması için tavsiyem kabuğunun içinde tutun ve içine kırmızı soğanları koyun. İkinci gün öğle yemeğinde de taze taze yersiniz. Birer avuç ıspanak yaprağını da kabaca kıyıp ilave ettim.


Sosunda, yarımşar limon suyu, birer çay kaşığı hardal, sarımsak kurusu ve sumak var. Tabii ki tuz zeytinyağı ve karabiber. 


Daha önce bahsetmiştim, salatalarımı asla sosuyla bekletmem, sos ayrı minik bir saklama kabında hazırlanır, servisten önce karıştırılır. 



Bunda gerekmiyor ama mesela, peynir, kuruyemiş, meyve ilave ettiğim salatalarda bunları ayrı ayrı küçük saklama kaplarında ofise götürüyorum ve servisten hemen önce karıştırıyorum. Maksat ağzımızın tadı mıncımış yapraklarla bozulmasın.


Yeni sefer tası önerileriyle görüşmek üzere, iyi haftalar!

4 Nisan 2023 Salı

Hafta sonları neden iki gündür?

 Şanslı (!) bir beyaz yakalı olarak Türkiye de dahil olmak üzere hep cumartesileri tatil olan şirketlerde çalıştım. Biliyorum ki, bazı sektörlerde ya da kendi işini yapanlar için  bu durum her zaman geçerli değil ülkemizde. İlker cumartesileri çalışırdı mesela, biz Arca ile baş başa takılırdık, ne güzeldi, hala hatırlıyor ve bazen “babamı satalım birlikte merkeze gidelim pizza gömelim” diyor, bende analık barometresi tavan :))

Ne diyordum, hafta sonları… 


Geçenlerde bir yazı okuyunca, hafta sonlarının neden iki gün olduğuna ayıverdim. Bir gün geçen haftayı unutup resetlenmek için, bir gün önündeki haftaya hazırlanmak için. Böylece hem şarj oluyorsun hem de fazla gevşemeden hop yeni haftaya hazır ediyorsun kendini. Kapitalist düzenin rezil çarkları bunlar bacım, başka bir şey değil! (Hafta sonunun 3 gün olması kanunlaşan ve kısmen uygulanmaya başlayan Belçika’da çalıştığım kurumda durum henüz 2 günlük hafta sonu şeklinde devam ediyor, yani kapitalizme bok atmaya devam edebilirim) 


Yazı, haftanızın iyi geçmesini istiyorsanız, pazar gününden planlayın, hazırlanın diye öğütlüyordu. Hedef kitlesi beyaz yakalı plaza kadını olan bu yazının pazar önerileri arasında tırnaklarınıza oje sürün gibi bir madde görünce hızla başka bir yazıya geçtim, yalan yok.


Yazının içeriğini bir kenara bırakırsak, ana fikrinde yeni bir şey yok aslında, evet on yıllardır, pazar günleri bizim evde hazırlanmakla geçer. 


Hazırlık derken, evde bir hazırlık telaşesinin olduğu hani çocukluğumuzun pazarları gibi pazarlardan bahsediyorum… Öğleden sonraya kadar birileri ziyaret edilse, bir yerlere gidilse bile akşamına mutlaka evde olunan, misafirliğe gidilmeyen ve de misafirlerin gelmediği, banyoların yapıldığı, formaların önlüklerin ütülendiği pazarlar. Parlaiment Sinema kulübü ile bitirdiğimiz pazarlar. Akşam yemeğinde ya balık ya da kahvaltılık olan pazarlar. 


Benzer telaşlar şimdi de var. Ama biraz farklı. Annem çalışmadığı için çocukluğumun pazarlarında haftalık yemek mesaisi olmazdı mesela, nasıl olsa annem hafta içi günlük yemek yapardı. Her akşam da yemekten sonra  “yarın ne pişireyim” sorusu gelirdi, bizim cevap hep İzmir köfte olurdu ama bilirdik, pişirmekten daha zoru ne pişireceğine karar vermek.


Farklı zamanlar farklı dengeler. 


Ben çalıştığıma göre, akşam evde sıcak yemek olsun istiyorsam, (ve de kilomuza dikkat ettiğimiz zamanlar, muhteremin yemek pişirmesi yasaksa) bir gece önceden değil, pazardan planımı yapmalıyım. Sadece planı mı!? Yemeklerden en azından pazartesi salı yenecekleri pişirmeliyim de. 


Ve tabii ki… 


Artık evde bir ergen olduğundan akşam kalanları ertesi günü sefer tasıma koyuveririm gibi bir ihtimal de kalmadığından öğle yemeklerimi pazardan planlamalıyım yoksa pahalı ve kötü ofis kafeteryasına talim! 


Geçenlerde sürekli evden yemek getirebildiğimi fark eden arkadaşlara da dediğim gibi, işin pratik tarafı iyi planlama yapmak ve hazırlık. Ayrıca düzgün birkaç ekipman için ufak bir yatırım. Ekipman derken … Mesela bu bardak bir çorba bardağı, bizim kafeterya yıllar önce bunu uygun fiyata kağıt çorba bardaklarıyla çevreyi kirletmeyelim diye satmaya başlamıştı, aldığımdan insanlar garipsedi ama şimdi evde yemek olmasa bile pazar günü pişirdiğim vicdan çorbası ya da tarhanadan iki kepçe attım mı bir somun ekmekle ya da evden getirdiğim salata ile öğleni mis gibi atlatıyorum. 



Diğer bir yatırımım da iyi kalite saklama kaplarıyla iyi bir çanta.


Saklama kapları sadece sefer tasım değil aynı zamanda pazardan pişirdiğim ve mikrodalgada ısıtılıverecek sebze yemeklerim için buzdolabında az yer kaplayan bir saklama şekli. 



Çanta da, bilgisayarı koyunca sırt çantasında yer kalmadığından elimde taşıdığımda şık duruyor, görsellikten başka pek bir rolü yok. Ama mikrodalga olmasa ofiste pek ala sabahtan evde ısıttığım yemeğin sıcaklığını öğlene kadar muhafaza edebilecek şekilde yapılmış.



Son olarak en şahane ekipmanım… Salata sosu kaplarım, canlarım… 



İşe salata götürüyorsanız sosunu ayrı götürünüz, kalbinizi kırarım. Marullar erir, domatesler pelteleşir, olmaz işte olmaz! Sosu salataya saatler evvelinden boca edemezsiniz! 


Neyse ben en iyisi lunch box’larımı diğer bir deyişle sefer taslarımı ayrı ayrı anlatayım… 

Hem belki evden işe yemek götürenlere ilham olur. 

26 Ağustos 2018 Pazar

#21gündedönüşüyorum: Yeliz'in sefer tası harekatı

Babam, yemek konusunda seçicidir, bir boğa burcu olarak pisboğazlık yaptığı görülmemiştir. Her zaman az yer, öğünlerini muntazam yer ve mümkün mertebe dışarıda yemek yemez. Şimdi değil, hep böyleydi. Kendi işi olduğu için öğlen dışarıdan pide, kebap söylemek kolay olurdu muhtemelen ama en fazla gevrek ya da kaşarlı tost yerdi, o da evden götürecek bir şey yoksa.