19 Kasım 2012 Pazartesi

Dumur diyalog #80

A: Bugün okulda burnumdan bu kadar (eliyle gösteriyor) sümük çıktı
Y: Peki naptın sümüğü

Dar zamanlar?

Geçen İstanbul’a gittiğimde bir arkadaşım aldı havaalanından, çocuklardan sohbet ettik. Onun da oğlan Arca kadar. Hatta biz yoldayken aradı, babası onu bugün niye okula bırakmamışmış:)


Mühendisiz ya bir hesap yaptık. Sabah sekiz akşam yedi arasında evde değiliz, onlar da okulda. Laf aramızda onların bu okul olayı benim vicdanımı müthiş rahatlatıyor, zira eskiden epey minikken el kadar bebeyi bakıcıyla evde bırakma sendromunu hemen her çalışan anne gibi yaşadım ben de. Keşke imkan olsaydı da 3 aylıkken değil 3 yaşında iken işe dönebilseydim… neyse…

“Akşam yedide evdesin, yemek filan derken hop uyku vakti...” diye konuşurken fark ettim ki benim derdim hafta içi zamansızlık değil abicim, bence zaman fazla bile! Çünkü lanet olası hafta içi akşamları zamanı değerlendirme özürlüyüm ben!

16 Kasım 2012 Cuma

Celebrity olmuşum, daha da tanımam len sizi!

Ulen ne diye üzülüyorum blog yarışması finaline kalamadım, ipad yalan oldu diye!


Celebrity olmuşum abicim, tanımam gayrı kimseleri : ) Apple filan yakında “ayped senin köpeğin olsun gel bizim reklam filmlerimizde oyna!” diyecek, “fakir ama gururlu bir biloger vardı, kocası ona ayped almıyordu…” diye başlayacağım. Hıh diyecek omuz silkeceğim.

Tablet üreticileri kapımda kuyruk olacak da bir tanesine dönüp bakmayacağım peh!

Ne diyorum celebrity diyorum pek ünlü kişi diyorum : ))

semptomatik tedavi

Sevgili Gülçinim,


Twitter’dan selam etmiş, iyi misin yavrum demiş, teee uzaklardan merak etmişsin. Tek gün iki satır yazmayınca endişelenmişsin.

Nasıl manyak çalışkan bir bilogırım işte gel gör ki bumerang kıymetimi bilmedi, beni ilk bilmem kaça sokmadı : ))

Bizim ipad yalan oldu bacım! yok len küsmedim, yazacağım elbet lakin bu haftanın yoğun gündemi ve buna daha fazla dayanamayan bünyem beni biraz yavaşlattı diyelim.

Fazla uzatmayıp direkt küfredeceğim!

Ben İstanbul’un havasının taaaaa…..

14 Kasım 2012 Çarşamba

Çocuktur bitlenir...

Okullar açıldı beridir, radyoda dönen bir reklam var. Her duyduğumda çocukluğum düşüyor aklıma ve kokoş bale derslerinde sosyete bebelerinden kaptığım bit!


Bizim zamanımızda anne ev hanımı ise çocuklar kreşe anaokuluna gitmezdi, ben de ablam da gitmedik. Ama zarif olalım diye (puhhahah ne zarafet ne zarafet!) bizimkiler 4 yaşından itibaren bale dersleri aldırdı bize. Ablam okul öncesi bu zarafet eğitimini kazasız belasız atlattı, sonra ilkokula gitti. Eh ben eksik kalır mıyım? Ben de gittim elbet aynı kursa. Aynur hanımdı sanırım, eski ünlü bir balerin. Boydan boya aynalı bir sınıf, duvarlara monteli barlar ve sol tarafta duran bir piyano var hatırladıklarım. Biti bu derslerin soyunma odalarında kaptığıma neredeyse eminiz. Arap kıvırcığı saçlarım var o yıllar, bonus bir kafa. Bitlerin en bir sevdiği yuva.

Dumur Diyalog#79 - Makina


Arabaların motorunu patlatan makinaymış. Böyle bir mekanizması varmış burasından orasından arabaların motorunu patlatıyormuş. Ben Arca'nın yalancısıyım.

Unutmadan kitaplarını yazarlarına göre kitaplığa dizmiş, konuşuyoruz. Ben de sevimli olsun diye "amca" "teyze" filan diyorum.

12 Kasım 2012 Pazartesi

Dünya Çocuk Kitapları Haftası 2012

Duyuru:) Aynen ekliyorum...

İşte yeni bir Dünya Çocuk Kitapları Haftası daha geldi kapıya dayandı! Dolappaaaa! Sevgili Dolapseverler, Bu yıl da Dünya Çocuk Kitapları Haftası’nı birlikte kutlayalım istiyoruz. Bu nedenle, Türk Kütüphaneciler Derneği desteğiyle, kitap armağanlı bir Facebook etkinliği daha yapmak istiyoruz. Lütfen çocuklarınızın e...llerinde sevdikleri kitapla çekilmiş bir fotoğrafını birdolapkitap@gmail.com adresine gönderin. Biz de Facebook sayfamızda oluşturacağımız fotoğraf albümünde bu fotoğrafları yayınlayalım. En çok beğenilen üç resmin sahiplerine Mavibulut Yayıncılık’tan üçer kitaplık birer set armağan edeceğiz. Setteki kitaplar şunlar: “Memo ve Ay”, “Fa Usta’nın Kemanları” ve “Gizli Kapı”

Fotoğrafları yayınlamaya 12 Kasım Pazartesi günü başlayacağız. 18 Kasım Pazar gününe kadar bize resim gönderebilirsiniz. 30 Kasım Cuma gününe kadar en çok beğenilen 3 fotoğrafın sahiplerine kitap göndereceğiz. Dünya Çocuk Kitapları Haftası etkinlik programına ulaşmak için bu linki tıklayın: http://www.cocukkitaplarihaftasi.org/etkinlik-programi Haydi, hemen çekin fotoğrafları!

"Arca ve Tostoraman" konulu sanatsal çalışmayı da buradan görebilir, beğenebilirsiniz:)
Bu aralar en bir çok sevdiği kitap buymuş (iki senedir kitaplığındaydı:) )

Yaşlandığını nasıl anlarsın? Vol.2

“Aynaya bak anlarsın” şeklinde bir geyik yapasım geldi ama tamam sustum!
Geçenlerde yolda gidiyorum, yabancı müzik kanalı açık, o şarkı bu şarkı. Of ben bunların hiç birini bilmiyorum. Bir mırıldanamıyorum. Derken bir şarkı başladı süper, eşlik ediyorum, sesini açtım, ohh be yüksek sesle söylemeye bile başladım. (evet yalnızdım zira İlker’in 5 metre yakınına şarkı söyleyen sesimle yaklaşmam yasak! Çok zorlarsam mahkeme kararı bile çıkarabilir, çocuğumun babasız büyümesini istemiyorsam dikkat etmem gereken bazı kurallar var.)

Zamanla... zamanla...

Uzunca bir süre Arca’nın asosyal bir velet olduğunu düşünüyordum.


Ben sosyal bir kelebektim çocukken, mahalle ve komşu ilçeler bile beni severdi. Öyle aman aman bir güzelliğim olmadığından sosyalliğim ve sevimliliğim ile insanların ilgisini çekmeye çalışıyordum galiba? Yok pek güzelsin filan demek yok, ablamın çocuk prensesliğini görmeyen hiç kimse ahkam kesmesin abicim. Düz saçlı, güzel yüzlü, hemen hiç ağlamayan, zırlamayan sokağa bile çıkmayan sakin duru bir güzellikti ablam. Hani her annenin “ayyyyy” diye iç geçireceği bir kız çocuğu. Pek de güzel olmayan küçük kardeş olarak sahalara katılan ben, sevgi kazanmak için mücadele etmeliydim, ettim!

10 Kasım 2012 Cumartesi

Burası İzmir... Rahat uyu Ata'm!

Fotoğrafın kaynağını bilmiyorum, facebook'tan ... kim çektiyse eline sağlık:)
Törenin sonuna doğru meydandaydım tepemizde bir helikopter 2400 kişinin oluşturduğu Atatürk büstünü çekiyordu, o saatte hala marşlar okunuyordu.
Burası İzmir Ata'm, rahat uyu...

8 Kasım 2012 Perşembe

Tohumlarımızın Nesli Tehlike Altında!

Binlerce yıllık tarım geleneğini barındıran Anadolu topraklarında yetişen yerli tohumlar yaşamın sürekliliğini temsil ediyor.

Atadan kalma tohumlarımız;

* Lezzetli ve sağlıklı gıdaların temini için birer genetik hazinedir
* Binlerce yıldır değişen koşullara uyum sağlayarak günümüze ulaşmayı başarmış numunelerdir
* Tarımsal biyoçeşitliliğin önemli bir parçası ve yaşamın sürdürülebilirliğinin olmazsa olmazıdır
* Dışarıya bağımlı kalmaksızın ülkemizin gıda güvenliğinin teminatıdır

Ancak bugün Anadolu’ya özgü yerel tohum çeşitliliğimiz yok oluyor. Tek seferlik, ticari tohumların egemenliği nedeniyle gıdamızın ve geleceğimizin güvencesi yerli tohumların nesli tehlike altında! Yeryüzünde zengin çeşitlilikteki yaşamı sürdürebilmek, atalık tohumlarımızı gelecek kuşaklara aktarmamıza bağlı.

TOHUM TAKAS AĞI, yüzyılların bilgisini taşıyan yerli tohumlarımızın korunup yaygınlaşmasını amaçlıyor.

Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği’nin, Adım Adım Oluşumu desteğiyle yürüttüğü TOHUM TAKAS AĞI KAMPANYASI’na destek olarak,

* Anadolu’nun dört bir yanındaki ekolojik çiftliklerde yerli tohumların çoğaltılarak paylaşılmasını sağlayacak;
* Bu toprakların yüzlerce yıllık bereketinin, lezzetinin, besin zenginliğinin ve kültürünün gelecek kuşaklara aktarılabilmesi için sağlam patikalar oluşturacaksınız.

Verdiğiniz desteğin her kuruşu binlerce yeni tohuma dönüşecek...

Kredi kartı ile bağış yapmak istiyorsanız: https://www.bugday.org/portal/BagisAdimAdim.php

EFT/havale yoluyla bağış yapmak istiyorsanız:
Alıcı Adı: Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği
Garanti Bankası Karaköy Şubesi - Şube No: 400
Hesap No: 6295240
IBAN No: TR67 0006 2000 4000 0006 2952 40

www.bugday.org - www.yasasintohumlar.org
facebook.com/BugdayDernegi
twitter.com/BugdayDernegi
Twitter paylaşımlarınız için hashtag: #YasasinTohumlar

Bir bumads sosyal sorumluluk içeriğidir.

Televizyonsuz yaşam

Yasal uyarı : Hayır televizyonu hayatımızdan çıkardık artık belgesel bile izlemiyoruz içerikli bir yazı değil! Bizimki zorunlu.

Digiturk’un sahibinden bile daha eski üye olan muhterem kocam, üye yenileme döneminde bir müşteri temsilcisinin kendisi ile muhatap edilmesinden, yetmeyip yeni dönemde liste fiyatları üzerinden fiyat çekilmesinden son derece rahatsız olunca üyeliği iptal ettirdi.
O ki, eve geldiği anda televizyon açar, gece de mutlaka kanepede televizyon karşısında uyuklar. O ki, inşaattan kazandığı ilk para ile gayet concon bir televizyon ve plus üyeliğine geçiş için ödediği ciddi meblağların lafını etmez. O ki, dizi kaydetmeden, birkaç spor müsabakası izlemeden günü bitirmez. O ki evlenme programlarına bile Türkiye’nin gerçeği gözüyle bakar ve kaçırmaz.

7 Kasım 2012 Çarşamba

Dumur diyalog #78

A: Bana üstünden yıldız çıkarmayan (sun roof’tan bahsediyor) siyah BMW babama üstünden yıldız çıkarmayan siyah BMW alıcaz.


(bu arada yolda yürürken park halindeki bütün BMW’lerin üstünden yıldız çıkıyor mu diye küçük beyi kucağımıza alıp gösteriyoruz, hani bizim cevabımıza itimadı da yok, illa kendi görecek)

Y: Bana?

A: Sana üstünden yıldız çıkarmayan beyaz AUDI.

Bu genel araba satın alma diyaloğu...

Akdeniz Diyeti

Yaz aylarında yaptığım pisboğazlık, göbeğimdeki jelibon kütleye dönüştü beridir gündemimi meşgul eden konu başlığı sağlıklı beslenme!

Hayatım boyunca ikişer kilo ikişer kilo sabitlendi üzerime. Şöyle üniversitede iken iki kilo aldım, kaldı, evlendim iki kilo daha aldım, kaldı, sigarayı bıraktım bir iki kilo daha… Derken hamilelik bitti, öncesinin üzerine iki kilo geldi. Yaş otuz beş (ki ben hala otuz dört diyorum) iki kilo daha (hadi yaşa b.k atmayalım, pisboğazlık diyelim)… Lisede iken 44 kilo olduğuma göre havuz kaç saatte dolar?

Arada giden gelenleri saymıyorum bunlar üzerime yapışıp kalanlar.

6 Kasım 2012 Salı

Sevgi emek ister

Arca ile sabahın köründe kapılarını açtığımız Agora’dan çıkmadan hemen önce Reyhan’a oturduk. Malum anası kahve içecek, oğlu cheesecake yiyecek. Arca bir ara kayboldu masaların arasında. Baktım birine “merhabaaa” diyor. İlginç, genelde “bakma bana! anne bakmasın bu bana!” diye bağırır insanlara, ayar çeker en incesinden, kibar! oğlum :)

Anneyi döt etme sanatı

Geçen hafta “mola yöntemi” ile ilgili görüşlerini sorduğum Montessori grubu kısaca “çocuğa birey gibi davran insan o! Sorunlu davranışların altındaki nedenlere odaklan! ceza vererek çocuğa bir şey öğretemezsin!” diyerek silkeledi beni.


Lanet olsun sonuç odaklı bir insanım!

5 Kasım 2012 Pazartesi

Kemeraltı kazan biz kepçe

Termal atlet denen naneyi ablam ve Arca’dan çok olmasın çok ama çok terleyen Duru sayesinde öğrenmiştim. O vakitler Arca portakalda vitamin bile değil. Ablamlar İstanbul’a geldiklerinde M&S’dan almıştık. Sonra Duru büyüdü, M&S’ler açıldı İzmir’de…


İlker aslen tekstil mühendisi olduğu için (bakmayın buradan inşaatçı ve baterist gibi görünüyor ama diploma tekstilden) ona sormuştum, ne iş diye. Bir olayı yok aslında, dokuması filan farklı ve en güzel tarafı terletmemesi değil, terlediğinde çabucacık kuruması, vücut terli kalmıyor. Arca koşup oynayıp terleme yaşına geldi beridir M&S’i zengin etmekteydim. En son yaptığım alışverişten tatmin olmayınca alternatiflerin peşine düştüm.

Çocuğu kafalama sanatı

Ana baba olmak zor. Ama geri dönüş yok. "Ben buna bakamadım geldiği yere tıkalım", mümkün değil. Hmm tamam, topluma, kendine, dünyaya faydalı, mutlu insan yetiştirelim diyoruz da sorumluluk büyük, kimse inkar edemez. Lakin sorumluluğun ağır yükü altında ezilmemek lazım, kafayı yememek lazım. İşin eğlencesi olmasa Allah seni inandırsın çocuk yetiştirmek çekilecek b.k değil!


Kafalıyorum ben Arca’yı, bulduğum her fırsatta kafalıyorum ve acayip eğleniyorum!

Dört yaşındaki çocuğunu kafalamaktan keyif alan bir anne var burada, tanıyın beni, buyum ben! Neyse zaten benim ayaklarım da kokuyor, tek kusurum bu değil yani.

Ne diyordum?

Arca pek cin geçinir ama istisnasız her masala inanır.

Kafalama Vol.1

Öksürük şurubunun bir dozunun gecenin bir vakti verilmesi icap eder. Arca’yı uyandırmak namümkün. Dürterim uyanmaz, çişe götürürüm işer ama tınlamaz, gıdıklarım uyanmaz. Ulen var ya uyanmasın diye gözünün içine bakarsın gecede kırk kere kalkar, şurup içireceğiz ya bir yetmişlik dikmiş gibi sızmış.

An itibariyle...

Sabahın körü, bilgisayarı kapatacak, güne hazırlanacaktım, vazgeçtim. Arca dün itibariyle yine öksürük krizlerinde, "bir çocuğa bakamadık" sendromu vol. bilmemkaç:)) Ne ara üşüttü yine?

Aktivitesi bol hafta sonunda Jillian'ın ikinci seviyesine başlamak hataydı. Başladığı gibi bitsin istemezdim ama bacak içlerindeki kaslar aynı fikirde değil, "üç gün dinlen" diyor.

2 Kasım 2012 Cuma

Muhterem kocam bana ipad almıyor, başka çarem kalmadı!

Iphone’un atası tabir edilen emektarla yoluna devam konusunda bu kadar dirayet hiçbir Iphone kullanıcısında görülmemiştir. Apple bu mağara devri Iphone’u müzesine koymak üzere geri talep ettiğinde bana da bir madalya takacak, takmazsa iki elim iki yakasında!

Kaç kere bozuldu ben saymadım. Ama servisteki çocuk saymış olacak, son arızada ücret almamış, “bu da yengeye bizim ikramımız olsun” demiş. Eh devamlı müşteriyiz ne de olsa…

Söyledim ama İlker’e Iphone neyim istemiyorum, o Ipad’lerden alalım bana dedim. Taş gibi Nokia’m var benim “alo” derim tamam! Yok ben biliyorum onun hain planlarını, o elindeki 4 mü ne onu bana kakalayıp kendine en bir yenisinden almanın peşinde. Yer miyim len ben bu numaraları?