6 Kasım 2012 Salı

Anneyi döt etme sanatı

Geçen hafta “mola yöntemi” ile ilgili görüşlerini sorduğum Montessori grubu kısaca “çocuğa birey gibi davran insan o! Sorunlu davranışların altındaki nedenlere odaklan! ceza vererek çocuğa bir şey öğretemezsin!” diyerek silkeledi beni.


Lanet olsun sonuç odaklı bir insanım!

Şaka bir yana güzel öğütlerdi. Allah biliyor ya, monticilerin aktivitelerine, ev okullarına, pembe kulelerine, kahverengi basamaklarına pek ilgi duymuyorum (belki üşengeçliğimdendir:P).

Beni işin özü çekiyor. Montessori’nin çocuğa bir birey, oyuna da bir “iş” olarak yaklaşmasını seviyorum. Meşgul ve büyük insanmış önemi verilen çocukların gözlerindeki o sorumluluk parıltısına bayılıyorum ben. “Mülksüzler” kitabında Odo da yeni dillerinde “iş” kelimesi ile “oyun” kelimesini aynı kelime ile ifade ederek Montessorik bir çağrışım yapmıştı, gülümsemiştim ister istemez.

Neyse kafama terlik yemeden, “çok okurum, okuduklarım arasında bağlantı kurarım, beni okuyanı fena halde eğitir, üstüne vay kadına bak nasıl da bilge dedirtirim” alt metninin üzerini karalıyorum:P

Pazar sabah Agora’ya gittik. Otoparkta sadece çalışanların arabaları vardı, dükkanlarsa henüz açılmış paspaslanıyordu. Biz umumiyetle Remzi’yi tercih ederiz ama bu defa D&R’a girdik. Oh etraf sakin. Bir tarafta Arca bir tarafta ben kitapları kurcalıyoruz. Elinde “Mater’ın abartılı hikayeleri” DVD’sinin öykülerini anlatan kitapla geldi yanıma. “Alalım mı bunu?”
hah elindeki de işte o iğrenç kitap!
Allah seni inandırsın bay geldi. Mater’dan da, Mcqueen’den de! donundan pijamasına çorabından şemsiyesine kadar Cars içimi şişirdi. Gece rüyalarıma giriyor Mater’ın kazma dişleri! Günlerden bir gün ne halt ettiysem gittim o filmin özet olduğu kitapları aldım, daha da filmlere ait öykü kitabı almayacağım diye kendime söz verdim. Hayır tamam okuyalım da kardeşim dünya kadar güzel çizimli, eğlenceli kitap var. Zaten filmini ezbere bildiğin kitabı okumanın anlamı ne?

Neyse elinde yine DVD’nin öykü kitabını görünce aman dedim birey gibi davranalım güzel güzel konuşalım, derdimizi anlatalım. Başladım anlatmaya; “Bak evladım, evde filmi var, izlemene izin veriyoruz, bir de kitabını almayalım, bak filmden sahneler var resim olarak, çok da ilginç sayılmaz ki? Bence bir tercih yapabiliriz. Mesela kitabı okumak mı daha çok hoşuna gidiyor, filmi izlemek mi? Filmden sıkıldıysan kitabı okuruz ama hem film hem kitap için boşuna zaman harcamayalım, ne dersin?”

“Annem, evde eski filmle yeni film var (Cars ve Cars 2’den bahsediyor) onların kitapları da var. Okuyoruz da, izliyoruz da!”

Haha aldın mı cevabını döt gibi kaldın mı kitapçının ortasında? Etraftan “puhhaha hadi bakalım şimdi ne yapacaksın?” bakışları, kendini spot ışıklarının altında bir arenada hissettin mi şimdi?

“Çocuğu kafalama sanatı”na gelen yorumların bir kısmı “Arca da gün gelecek, seni kafalayacak” ana fikrindeydi.

Kafalamayı bilemem ama döt etme konusunda büyümeyi beklemiyor cüce!

2 yorum:

Bizden dedi ki...

süpermiş,

kuzunun annesi dedi ki...

Bu sevda bitmez gibi gibi yelizim. Ben minnieden yırttım ama şimdi barbie pop star furyası basladı , günde 3 kez izlenir mi? İzliyoruz , oyuncaklarına basladık vs..