Gurur duyulacak bir şey bilmem ama Arca plakaları ezbere biliyor.
Daha doğrusu ilk yirmiyi sırasıyla ezbere sayıyor, belli başlı bir yirmi tane de daha var dağarcığında. İlker de Arca kadarken plakaları biliyormuş. Ne gereksiz bir özellik. Kaç kere söyledim Arca’ya babanın zamanında google yoktu, şimdi elindeki telefona yaz “Malatya’nın plakası” diye tüm arama motorları emrine amade. Ama yok illa ki öğrenecek.
7 Ocak 2013 Pazartesi
5 Ocak 2013 Cumartesi
Twitter faydalı bir sosyal paylaşım şeysidir
Gelmiş geçmiş en hızlı geri dönüş alınabilecek sosyal paylaşım şeysi twitter abicim test ettim onayladım.
Şimdi ben bu idefixe kızgınım. Hayır, sadece 150 tl gibi yüksek bir meblağa kargo ücretsiz yaptıkları için değil, stokta görülen ürünü ya da en geç iki gün içinde kargo denilen ürünü on beş gün beklettiği için de değil. Hata bende ki bonuslarımı harcayabiliyorum diye buradan alışveriş yaptım yoksa kargoyu da koydun mu d&r'dan daha ucuz değil katiyen.
Şimdi ben bu idefixe kızgınım. Hayır, sadece 150 tl gibi yüksek bir meblağa kargo ücretsiz yaptıkları için değil, stokta görülen ürünü ya da en geç iki gün içinde kargo denilen ürünü on beş gün beklettiği için de değil. Hata bende ki bonuslarımı harcayabiliyorum diye buradan alışveriş yaptım yoksa kargoyu da koydun mu d&r'dan daha ucuz değil katiyen.
4 Ocak 2013 Cuma
Mezeleri mezeciden satın alan birinden ilginç bir tarif geliyor şimdi!
Benim bu ev ahalisine kabak sevdirme çabalarımın altında yatan ne? Harbi diyorum bak, bir psikolog tarafından incelenesi bir vakayım. Ve niye kabak? Kendim de sevmiyorum işin garibi!
Yılbaşı da geçti, hangi sofraya yakıştıracağız bu mezeyi bilmiyorum. Zira yılbaşında rostoyu bile kocasına yaptıran rezil bir insanım.
Yılbaşı da geçti, hangi sofraya yakıştıracağız bu mezeyi bilmiyorum. Zira yılbaşında rostoyu bile kocasına yaptıran rezil bir insanım.
3 Ocak 2013 Perşembe
Asfalyalarım attı atacak! Başlayacağım Fucking Four’una!
Kafam bozuk! Harbiden bozuk. Yanlış giden bir şeyler var.
Evde küçük bir ergen var ve cidden iş çığırından çıkmaya başladı.
Kendimizi dinletemiyoruz. İlker her daim konuşmaktan yana. Güzel güzel konuşuyor Arca ile. Neden yanlış bir davranış olduğunu anlatmaya çalışıyor.
Misal, sabahın köründe arabalarını çarptırarak oynamasını istemiyoruz. Komşular uyuyor o vakitler ve şikayet duymak istemiyoruz. Her sabah bunu anlatıyoruz ve her sabah yine aynı şey. Arabalarını bir süreliğine kaldıracağımız hakkındaki ön bildirim de fos çıkıyor. Zira yaptığı sadece arabalarından belli bir süre muaf olmak, sonra sil baştan!
Evde küçük bir ergen var ve cidden iş çığırından çıkmaya başladı.
Kendimizi dinletemiyoruz. İlker her daim konuşmaktan yana. Güzel güzel konuşuyor Arca ile. Neden yanlış bir davranış olduğunu anlatmaya çalışıyor.
Misal, sabahın köründe arabalarını çarptırarak oynamasını istemiyoruz. Komşular uyuyor o vakitler ve şikayet duymak istemiyoruz. Her sabah bunu anlatıyoruz ve her sabah yine aynı şey. Arabalarını bir süreliğine kaldıracağımız hakkındaki ön bildirim de fos çıkıyor. Zira yaptığı sadece arabalarından belli bir süre muaf olmak, sonra sil baştan!
Argo mu? puhahhaha
Zaten diri ficudumdan eser kalmadı bir pelte yığınından beterim bir de sabah gündeminden öğrendiklerim, iyice dayak yemişe döndürdü beni.
Çocukken okumadığıma hayıflandığım birkaç kitap var: Küçük karabalık, şeker portakalı, fareler ve insanlar, küçük prens… Hüzünlü Kemalettin Tuğcu’lardan ya da klasiklerden ziyade benim favorim Aziz Nesin ve Muzaffer İzgü kitaplarıydı.
Çocukken okumadığıma hayıflandığım birkaç kitap var: Küçük karabalık, şeker portakalı, fareler ve insanlar, küçük prens… Hüzünlü Kemalettin Tuğcu’lardan ya da klasiklerden ziyade benim favorim Aziz Nesin ve Muzaffer İzgü kitaplarıydı.
yepyeni başlangıç allah için yepyeni!
sabah resmen kalkamadım. hayatımda belki ilk defa işe gitmemeye karar verdim evet genelde sürüne sürüne giderim sonra kafamı kaldıramam geri dönerim. bu defa araba bile kullanamayacak haldeydim. birkaç defa Arcanın yanım gelip kahvaltı filan sorduğunu okula gittiklerini söylediğini hatırlıyorum. ilker arayıp da bir tas çorba içmemi tavsiye ettiğinde öğlen olmuştu bile. içtim üstüne bitki çayı ve ilaç da içtim. nadire abla portakal suyunu koymuş yanıma uyumuşum görmemişim uyandığımda saat beşti.
bir virüs beni felç etti kanımca. yemek yedim annemin nefis brownie'siyle çay da içtim ama hala kol kanat kırık gibi. sahi bu nasıl bir yeni başlangıç? allahın bir bildiği vardır elbet ?
an itibari ile yine yorganın altındayım, allahın bildiğini kuldan saklamayayım dedim.
Arca da öksürmeyeydi iyiydi, neyse...
bir virüs beni felç etti kanımca. yemek yedim annemin nefis brownie'siyle çay da içtim ama hala kol kanat kırık gibi. sahi bu nasıl bir yeni başlangıç? allahın bir bildiği vardır elbet ?
an itibari ile yine yorganın altındayım, allahın bildiğini kuldan saklamayayım dedim.
Arca da öksürmeyeydi iyiydi, neyse...
1 Ocak 2013 Salı
Yeni başlangıçlar
Önce sağlık huzur sonra
Yeni başlangıçların yılı olsun 2013...
An itibariyle...
Arca çizgi filmle yeni bir başlangıca imza atarken ben yine yazıyorum, İlkerse kahvaltının üstüne kestirmece. Şimdi bütün sene böyle mi geçecek yani? Eee iyi tamam bizim için sakıncası yok:)
Yeni başlangıçların yılı olsun 2013...
An itibariyle...
Arca çizgi filmle yeni bir başlangıca imza atarken ben yine yazıyorum, İlkerse kahvaltının üstüne kestirmece. Şimdi bütün sene böyle mi geçecek yani? Eee iyi tamam bizim için sakıncası yok:)
30 Aralık 2012 Pazar
28 Aralık 2012 Cuma
Kara liste
Ara ara yılbaşı ruhunu arıyorum. Blogun tozlu sayfalarının arasında bile bulamadım. Bu yıl böyle demek ki:) aranırken geçen yılki "to do list" yazısını buldum. Bak bak bak.... Nasıl iflah olmaz bir iyimsersem artık, liste bile yapmışım.
1. Arca'nın odası değişecek! Oyun odası haline gelen ex-oturma odası tamamen Arca'ya tahsis edilecek.
Değişmediği gibi oyun odasındaki koltuğun da yazlığa gitmesiyle iyice yayıldı cüce hatta özerkliğini ilan etti ve hatta görmemizin uygun olmadığı işler karıştıracaksa alenen bilgi verip kapıyı da kapatıyor. Yakında DVD'lerinizi de alın diye ültimatom verirse şaşırmayacağız!
Daha da “bu çocuk resim yapamıyor” diyeni eşekler depsin!
Öğretmeni göndermiş, “annesine söyleyin hiç müdahale etmeden tamamen kendi başına yaptı bu resmi” diye tembihlemiş İlker’e. Tabii cemi cümle biliyor benim bizim oğlanın yeteneksinizin önde gideni, yeteneksizlik dalında “yetenek sizsiniz Türkiye”ye katılacak kadar çıtayı yükseltti diye düşündüğümü.
27 Aralık 2012 Perşembe
Ev yapımı tagliatelle
6 yumurta, 1 kilo un, 1 çorba kaşığı tuz...
hatırladığım bu! malzeme mühim değil! mühim olan stresini hamura atabiliyor musun?
eski yazıları fotoğrafları karıştırırken annemin seneler önce aldığı makarna makinasını buldum. Evet makinada kesiyorsun aman da ne kolay diyorsun ama öyle değil işte. Yoğuracaksın hamuru.. Hayat seni nasıl yoğuruyorsa nasıl sertleştiriyorsa, sen de hamura aynı muameleyi çekeceksin abicim.
hatırladığım bu! malzeme mühim değil! mühim olan stresini hamura atabiliyor musun?
eski yazıları fotoğrafları karıştırırken annemin seneler önce aldığı makarna makinasını buldum. Evet makinada kesiyorsun aman da ne kolay diyorsun ama öyle değil işte. Yoğuracaksın hamuru.. Hayat seni nasıl yoğuruyorsa nasıl sertleştiriyorsa, sen de hamura aynı muameleyi çekeceksin abicim.
"Her gün bile babamla uyuycam!"
...dese de inanma! Kuyruklu yalan!
Geçtiğimiz hafta boyunca Arca defalarca söz verdi, defalarca caydı. İlker ile Arca’nın akşam uykularını birlikte uyuma hikayesi arap saçına döndü. İlker türlü alavere dalaverelerle Arca’dan birlikte uyuma sözü alıyor, akşam oldu mu Arca cücesi ne yapıp ediyor anasıyla yatağa giriyordu.
Geçtiğimiz hafta boyunca Arca defalarca söz verdi, defalarca caydı. İlker ile Arca’nın akşam uykularını birlikte uyuma hikayesi arap saçına döndü. İlker türlü alavere dalaverelerle Arca’dan birlikte uyuma sözü alıyor, akşam oldu mu Arca cücesi ne yapıp ediyor anasıyla yatağa giriyordu.
26 Aralık 2012 Çarşamba
Eyy! Yılbaşı ruhu! oradaysan masaya üç defa vur!
Yılın bu zamanları çoktan gündemimize oturmuş olması lazımdı.
Hıristiyan kardeşlerimizin Noel’i zamanı havaya girer 1 Ocak gibi çıkardık o yılbaşı havasından. Geçen gün Çinlilerle telefonda toplantı yaparken de Noelimizi kutladılar sağ olsunlar, içimi kuruttunuz ne Noel’i diye çemkiresim geldi yuttum, thanks yavrım!
Hıristiyan kardeşlerimizin Noel’i zamanı havaya girer 1 Ocak gibi çıkardık o yılbaşı havasından. Geçen gün Çinlilerle telefonda toplantı yaparken de Noelimizi kutladılar sağ olsunlar, içimi kuruttunuz ne Noel’i diye çemkiresim geldi yuttum, thanks yavrım!
"Arca oğlum senin annen bir salaktı" vol.17
Pazartesileri sürpriz günü okulda. Hadi bu defa Arca kendi yaptığı bir şeyleri götürsün okula dedim. Heves ettim. Mozaik pastayı duyunca İlker de tutturdu yerim diye. Arca bozuk attı, neyse bir buçuk ölçüden büyükçe bir pasta yapmaya karar verdik. Her bir dilimi ayrı ayrı strech film ile paketleyeceğiz, üstlerine de tek tek isimleri yazacağız, plan bu.
25 Aralık 2012 Salı
Fang Ailesi : Şimdi senin suratına bir tane çaksam bu sanattırdiyebilir misin?
Fotoğrafı, resmi sanattan saymayan bir karı koca düşün. Bunlar performans sanatçısı ve durağan hiçbir şey onlar için sanat değil!
24 Aralık 2012 Pazartesi
Bizim oğlan resim çiziyormuş yav
Susan Stricker o meşhur ve mühim kitabı “Çocuklarda sanat eğitimi” kitabında resmin temelinin karalama olduğunu anlatır, çocuklarımıza “ne resim yapıyorsun? ne çiziyorsun?” gibi şeyler söylemememizi, özgür bırakmamızı ve illa ki yorum yapacaksak “çok güzel olmuş” şeklinde değil, “seçtiğin renkleri çok beğendim, kırmızı ile kahverengiyi bir arada kullanman ilginç olmuş” filan dememizi öğütler.
Ben de bünyeye kattığım bir donanımın b.kunu çıkarırım! Yani çıkarmışım. Zira karalama konusunda o kadar yüreklendirmişim, o kadar gerçekçi ve beğeni dolu yorumlarda bulunmuşum ki, Arca benim sadece karalamalardan hoşlandığımı sanıyor.
Ben de bünyeye kattığım bir donanımın b.kunu çıkarırım! Yani çıkarmışım. Zira karalama konusunda o kadar yüreklendirmişim, o kadar gerçekçi ve beğeni dolu yorumlarda bulunmuşum ki, Arca benim sadece karalamalardan hoşlandığımı sanıyor.
Dumur diyalog #84
A: Ela kitabımı yırttı
Y: hadi ya çok fena. Sen ne yaptın?
A: kızdım
Y: ela ne yaptı?
Y: hadi ya çok fena. Sen ne yaptın?
A: kızdım
Y: ela ne yaptı?
22 Aralık 2012 Cumartesi
Hafif ! kar yağışı
İstanbul'a gitmek için bundan daha kötü bir gün seçilemezmiş. Kar haberini de dinlememişim, sabah pilotun varış noktasındaki hava durumunu bildirirken "hafif kar yağışlı" demesi üzerine haberdar oldum. Ama hafif filan ya hafife alıyorum.
Sabahtan ofiste çalışacağım öğlen Akmerkeze geçeceğim plan bu. Lakin planda olmayan şiddetini gittikçe arttıran kar yağışı var. Toplantıya tam vaktinde yetiştim. Karşıdan gelemeyenler varken benim ta İzmirden gelmem takdirle karşılandı. Heheh çaktırmadım, ulen bilsem bu kadar yağacağını ben de gelmezdim sadece soğuk olacak sanıyorum. Tabii ki hava muhalefeti nedeniyle komisyon tarihinin en kısa toplantısını kayıtlara geçirdi, herkes evlere erkenden vınladı. Akşam Tuba ve Gülayşe ile buluşacağım. Kıpırdamıyorum yerimden. Eh zaten Akmerkezdeyim daha ne isteyeyim. Cam kenarı bir yer buldum, tatlımı kahvemi aldım, kar manzarasına karşı kitabımı okudum. Aman pek mesudum.
Beş buçuğa doğru Tuba aradı taksi bulamıyordu, metroyla Kanyon'a gidecekti. Gülayşe'nin karşıdan katılması mümkün değildi. Kolay gelmiştim kolay dönerim diye düşündüm. Yanılmışım! Bırak taksiyi yolda hareket yok. Biraz yürüyeyim dedim zaten bilinmeze yürüyen bir topluluk var, takip ediyorum. Bir şekilde taksi bulurum umudunu hiç yitirmiyorum. Bir ara yanımda liseli bir grup belirdi. Kulak kabarttım. Servisle gitmekten vazgeçmişler metroya doğru yürümeye karar vermişlerdi. İki kız bir oğlan. Oğlan biraz şaşkın belli ki yanlarında erkek olsun diye gruba dahil edilmiş, kızlar zehir gibi. Hemen yanaştım, "arkadaşlar ben Kanyon'a gideceğim nasıl ulaşırım metroya?" İhtiyaç duyduğum cevap geldi; "biz de oraya gidiyoruz, götürelim sizi."
Başladık yürümeye. Karanlık ara sokaklarda atlattığım birkaç düşme tehlikesinin ardından gençlerin peşine takılma fikrini sorgulamaya başladım. Gerçi başka şansım da yoktu en kısa yoldan metroya ulaştıracaklardı. Cidden öyle de oldu! Yirmi dakikalık bir yürüyüşün ardından metro durağına gelmiştik. Ayaklarım çizmenin içinde vıyck vıyck diye sesler çıkarıyordu ama hiç oralı olmadım.
Varmıştım Kanyon'a varmıştım. Tuba ile nefis bir makarna şarap üstüne kahve .... saatin nasıl ilerlediğini anlamamışım. Kanyondan bir yedek çorap alırdım diyordum kar suyundan buz kesmiş ayaklarımı bile unutmuşum. Ara ara trafik kontrol merkezine bağlanıyoruz telefondan yolların durumuna bakıyoruz. Bir taraftan THY'yi meşgul ediyorum, hani iptal filan var mı diye.
23:15'teki uçak için taksiye bindiğimde saat sekiz bile değildi. Yolların durumunu anlattım şoföre oralı olmadı, tabii ben nereden bilecektim? Telsizle sordu ben hala "E5 iyi, bak bir haliçte bir de şirinevlerde sıkışıklık var, sonrası açık, bas git vallaha bak telefondan baktım" sallamadı beni girdi TEM'e. Eh pek tabii daha sapakta sıkışmış trafiği görünce gerisin geri ve hatta geri geri döndü E5'e. Ama hala "abla sen haklıymışsın" demek yok. İlerliyoruz harbiden Şirinevler hafif sıkışık ondan gayri her yer açık. Bu arada telsizden evine giden yolu soruyor cevap yok. Baktı benim teknoloji işi biliyor, " abla sen telefondan bir bakıver be eve gidemedim iki gündür" demeye başladı.
Erkenden vardım havaalanına. Bileti öne alma şansımı denedim bingo 21:00 uçağına aldırdım. Sevinçten havalara uçup "nihoahaha" şeklinde kocasıyla telefonda konuşan manyak bendim. Manyaklıkta değildim ama sevinçte kesiknlikle yalnızdım.
Sevincim çok uzun sürmedi zira uçağın kalkmasına on dakika vardı ama kapı numarası bile belli değildi. 22:00 uçağı ve daha birkaç tanesi iptaldi. Rötar kesin vardı da aman iptal olmasındı. Havaalanı mahşer yeri gibi. Kıyamet bu olsa gerek diye düşünürken sadece bir saatlik rötar haberiyle yüreğim soğudu. Bindik uçağa lakin bir saat de uçakta bekledik. Biliyorum ki İlker merak edecek gel gör ki yanımdaki adam uçak modunda oyun oynuyor diye bir alay çemkirmişim, hiç zararı olmasa bile telefonu açıp da mesaj atmam mümkün değil kan çıkar.
Eve vardım saat iki saat öne aldığım biletimle iki saat rötarlı yani tam birde:) göüznü sevdiğimin hava şartları göüzü sevdiğimin İzmir'i!
Sabahtan ofiste çalışacağım öğlen Akmerkeze geçeceğim plan bu. Lakin planda olmayan şiddetini gittikçe arttıran kar yağışı var. Toplantıya tam vaktinde yetiştim. Karşıdan gelemeyenler varken benim ta İzmirden gelmem takdirle karşılandı. Heheh çaktırmadım, ulen bilsem bu kadar yağacağını ben de gelmezdim sadece soğuk olacak sanıyorum. Tabii ki hava muhalefeti nedeniyle komisyon tarihinin en kısa toplantısını kayıtlara geçirdi, herkes evlere erkenden vınladı. Akşam Tuba ve Gülayşe ile buluşacağım. Kıpırdamıyorum yerimden. Eh zaten Akmerkezdeyim daha ne isteyeyim. Cam kenarı bir yer buldum, tatlımı kahvemi aldım, kar manzarasına karşı kitabımı okudum. Aman pek mesudum.
Beş buçuğa doğru Tuba aradı taksi bulamıyordu, metroyla Kanyon'a gidecekti. Gülayşe'nin karşıdan katılması mümkün değildi. Kolay gelmiştim kolay dönerim diye düşündüm. Yanılmışım! Bırak taksiyi yolda hareket yok. Biraz yürüyeyim dedim zaten bilinmeze yürüyen bir topluluk var, takip ediyorum. Bir şekilde taksi bulurum umudunu hiç yitirmiyorum. Bir ara yanımda liseli bir grup belirdi. Kulak kabarttım. Servisle gitmekten vazgeçmişler metroya doğru yürümeye karar vermişlerdi. İki kız bir oğlan. Oğlan biraz şaşkın belli ki yanlarında erkek olsun diye gruba dahil edilmiş, kızlar zehir gibi. Hemen yanaştım, "arkadaşlar ben Kanyon'a gideceğim nasıl ulaşırım metroya?" İhtiyaç duyduğum cevap geldi; "biz de oraya gidiyoruz, götürelim sizi."
Başladık yürümeye. Karanlık ara sokaklarda atlattığım birkaç düşme tehlikesinin ardından gençlerin peşine takılma fikrini sorgulamaya başladım. Gerçi başka şansım da yoktu en kısa yoldan metroya ulaştıracaklardı. Cidden öyle de oldu! Yirmi dakikalık bir yürüyüşün ardından metro durağına gelmiştik. Ayaklarım çizmenin içinde vıyck vıyck diye sesler çıkarıyordu ama hiç oralı olmadım.
Varmıştım Kanyon'a varmıştım. Tuba ile nefis bir makarna şarap üstüne kahve .... saatin nasıl ilerlediğini anlamamışım. Kanyondan bir yedek çorap alırdım diyordum kar suyundan buz kesmiş ayaklarımı bile unutmuşum. Ara ara trafik kontrol merkezine bağlanıyoruz telefondan yolların durumuna bakıyoruz. Bir taraftan THY'yi meşgul ediyorum, hani iptal filan var mı diye.
23:15'teki uçak için taksiye bindiğimde saat sekiz bile değildi. Yolların durumunu anlattım şoföre oralı olmadı, tabii ben nereden bilecektim? Telsizle sordu ben hala "E5 iyi, bak bir haliçte bir de şirinevlerde sıkışıklık var, sonrası açık, bas git vallaha bak telefondan baktım" sallamadı beni girdi TEM'e. Eh pek tabii daha sapakta sıkışmış trafiği görünce gerisin geri ve hatta geri geri döndü E5'e. Ama hala "abla sen haklıymışsın" demek yok. İlerliyoruz harbiden Şirinevler hafif sıkışık ondan gayri her yer açık. Bu arada telsizden evine giden yolu soruyor cevap yok. Baktı benim teknoloji işi biliyor, " abla sen telefondan bir bakıver be eve gidemedim iki gündür" demeye başladı.
Erkenden vardım havaalanına. Bileti öne alma şansımı denedim bingo 21:00 uçağına aldırdım. Sevinçten havalara uçup "nihoahaha" şeklinde kocasıyla telefonda konuşan manyak bendim. Manyaklıkta değildim ama sevinçte kesiknlikle yalnızdım.
Sevincim çok uzun sürmedi zira uçağın kalkmasına on dakika vardı ama kapı numarası bile belli değildi. 22:00 uçağı ve daha birkaç tanesi iptaldi. Rötar kesin vardı da aman iptal olmasındı. Havaalanı mahşer yeri gibi. Kıyamet bu olsa gerek diye düşünürken sadece bir saatlik rötar haberiyle yüreğim soğudu. Bindik uçağa lakin bir saat de uçakta bekledik. Biliyorum ki İlker merak edecek gel gör ki yanımdaki adam uçak modunda oyun oynuyor diye bir alay çemkirmişim, hiç zararı olmasa bile telefonu açıp da mesaj atmam mümkün değil kan çıkar.
Eve vardım saat iki saat öne aldığım biletimle iki saat rötarlı yani tam birde:) göüznü sevdiğimin hava şartları göüzü sevdiğimin İzmir'i!
MFÖ yakar gönlümü
Bizim dönem kız çocukların büyük çoğunluğu Erol Evginle evleneceğini söylerdi. Benim adamım Mazhar Alanson'du. Oyuncak gitarım ve onlarınkine benzeyen pantolonumla aile toplantılarında MFÖ taklidi yapardım.
Her kasetleri vardı bizim evde ee o zamanlar kaset var tabii:)
Üniversitedeyken Galatasaray lisesinde bir konserlerine rastlamıştık hayatımın en güzel günlerinden biriydi. Bütün şarkılarını ezberden söylediğimde İlker şok olmuştu hastasıyım abicim lafta değil yani:)
Şimdi Beyaz Show'dalar.
Allahım o rastladığım konserdeki gibi hissediyorum şu an! Hatta o yedi yaşında hissettiklerimi:)
Mest bir gece biterken... Arca uyuyor İlker uyuyor ve bu bünye hala uykuya direniyor... Yalnızlık ömür boyuuuuuu
Her kasetleri vardı bizim evde ee o zamanlar kaset var tabii:)
Üniversitedeyken Galatasaray lisesinde bir konserlerine rastlamıştık hayatımın en güzel günlerinden biriydi. Bütün şarkılarını ezberden söylediğimde İlker şok olmuştu hastasıyım abicim lafta değil yani:)
Şimdi Beyaz Show'dalar.
Allahım o rastladığım konserdeki gibi hissediyorum şu an! Hatta o yedi yaşında hissettiklerimi:)
Mest bir gece biterken... Arca uyuyor İlker uyuyor ve bu bünye hala uykuya direniyor... Yalnızlık ömür boyuuuuuu
20 Aralık 2012 Perşembe
an itibariyle
istanbulda karda mahsur kalinabilecek en iyi yerde kar manzarasi esliginde kitap kahve :)
lakin gece izmire donebilecek miyim hic bilmiyorum hasssss.....kar durmuyor yav cok sakat bi gunde gelmisim:(
lakin gece izmire donebilecek miyim hic bilmiyorum hasssss.....kar durmuyor yav cok sakat bi gunde gelmisim:(
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)