Arca yılsonu gösterisinin bir bölümünde fotoğrafçı olmuştu. Okuldan da gösteri için bir fotoğraf makinesi göndermemizi istediler. Gerçi kullanmadı, kartondan daha sevimli bir makine yapmışlar ama o olay Arca’nın fotoğraf makinesi ile tanışmasına vesile oldu.
26 Ağustos 2014 Salı
25 Ağustos 2014 Pazartesi
Dumur diyalog #129
Bu yazı umumiyetle İzmir'de geçiren Arca karşı komşunun oğluyla samimiyeti ilerletir. Ne var ki Tuna arca'ya göre çok televizyon izlemektedir. Bir gün Arca dayanamaz ve arkadaşını uyarır.
"Bak tuna sana söylemem lazım: çok televizyon izliyorsun beyin hücrelerin ölecek!"
-----------
21 Ağustos 2014 Perşembe
Nerede kalmıştık?
Yazdım kaçtım, sordum kaçtım gibi oldu değil mi? Değil!
İki gündür bilmiyorsunuz ne haldeyim:P Öncelikle NA
hastaneye kaldırıldı, iki gün yoktu. Sonra İlkerin annesi dün ameliyat oldu. Bu
arada Arca’nın okulunun tadilat olası gelmiş, yok İlker idare etti, yok
annemler ilgilendi (onun da ayak hala tam iyileşmedi bu arada), yok ben izin
aldım filan derken… Günler geçti.
Üstüne benim hatamın da bulunduğu korkunç bir sorun yaşadık
işte. Hala da çözemedik. E rakiplerin bir departman ayırdığı görevi sen evde
boş zamanlarında hobi niyetine yaparsan, hata yaparsın! Diyerek işverenime
yükleyebilirim suçu ama hayır yapmayacağım, baştan sona bütün arşivi didik
didik düzeltme projesi türettim kendime, cümlemize hayırlı olsun. Sabahtan beri
pert olmuşum, zaten bu ağustos sıcağında boğazım da ağrıyor, ıhlamurumu
içerken, şahsi maillerime bakayım dedim, abovvv…. Blog beni çağırıyor.
19 Ağustos 2014 Salı
Dikkat! Dikkat! Blog listesine hangi blogları ekleyeyim?
Uzun yıllardır içerik üretmeyen blogları görüp listeyi tümden kaldırmıştım.
Hemen fark edilmiş, şiddetle de listenin konması talep edilmişti.
Siz istersiniz de ben koymaz mıyım bacılarım kardeşlerim?
Biraz kırparak da olsa koydum listeyi. Yine fazla kırpmadım, en son bir yıl önce yazdıysa bıraktım:)
Ben çoğunlukla Bloglovinden okuyorum aslında ve oradan takibe aldığım bloglar çok ama uğraştım yine de oradaki listeyi burayla birleştiremedim. Neyse ya sorun değil manuel olarak da girebiliyorsun sonuçta.
Liste şu anda sağda bir yerlerde mevcut.
Fark ettiysen aynı benim blog gibi her şeyden her kategoriden blog var.
Masa başı çalışanlar için egzersizler
Baktım pabuç pahalı, internetten araştırmalara başladım. Biliyorum, hastalığı internetten araştırmak sakıncalı, biliyorum bilgi kirliliği… Ama cidden doktora gidemem. Kötü şeyler söyleyecek biliyorum. Önce ben elimden geleni yapayım sonra gideyim tamam mı? Anlaştık mı?
Bir kere duruşum tamamen yanlış!
Bak nasıl da evrimleşmiş insanoğlu...
Kaynak belirtemedim üzgünüm, instagramdan araklamıştım:)
Ben işte o en bir evrim geçirmiş son halkasıyım insanlığın.
Yani nasıl durulmaması gerekiyorsa, benim fotoğrafımı çek, fizik tedavi uzmanlarının ders kitabına koy!
Bir kere duruşum tamamen yanlış!
Bak nasıl da evrimleşmiş insanoğlu...
Kaynak belirtemedim üzgünüm, instagramdan araklamıştım:)
Ben işte o en bir evrim geçirmiş son halkasıyım insanlığın.
Yani nasıl durulmaması gerekiyorsa, benim fotoğrafımı çek, fizik tedavi uzmanlarının ders kitabına koy!
18 Ağustos 2014 Pazartesi
Her şeyin başı sonu önü arkası berisi gerisi sağlık!
On iki yıl önce şekeri bıraktım, hala çikolatayı bırakamadığım için kendime kızarım. Bağımlılık n’aparsın… Krizim tuttu mu yemem lazım.
On yıl önce sigarayı bıraktım.
Bir yıl önce kolayı ve gazlı içecekleri.
Siyah çayı azaltıp yerine yeşil, beyaz çay koymaya çalışıyorum.
Kahvenin yerine koyabileceğim bir şey henüz icat edilmedi. Reflümü tetiklemesi pahasına hala günde bir bilemedin iki tane içiyorum. Laf edene çok pis çemkiririm, “kahveme karışmayın allahsızlar!” notasından arabesk girerim, şaşar kalırsın!
On yıl önce sigarayı bıraktım.
Bir yıl önce kolayı ve gazlı içecekleri.
Siyah çayı azaltıp yerine yeşil, beyaz çay koymaya çalışıyorum.
Kahvenin yerine koyabileceğim bir şey henüz icat edilmedi. Reflümü tetiklemesi pahasına hala günde bir bilemedin iki tane içiyorum. Laf edene çok pis çemkiririm, “kahveme karışmayın allahsızlar!” notasından arabesk girerim, şaşar kalırsın!
13 Ağustos 2014 Çarşamba
"Senin hayatına bir yol çizmeyeceğim ama sana dünyaları vereceğim, söz!"
Geçtiğimiz aylarda Arca’nın okulundan bir arkadaşının doğum
günü partisindeydik. Pek concon bir partiydi, parti evindeydi, çocuklar
içerinde çılgınlar gibi eğlenirken, anneler (ve bir tane de baba vardı) başka
bir salonda izzeti ikram ağırlanıyorlardı. Mahalle kreşinden ağzımız yanınca
daha kurumsal bir okula verdik ya cüceyi, verdiğimiz şube tam da sosyetenin
çocuklarının gittiği şube. İlker her gün Arca’yı almaya gidiyor da oradan
biliyor, arabalar son modelmiş, yok efendim şoförler alıyormuş çocukları vs… Ben
meseleye o partide aydım. Farklı bir gezegenden geliyordu anneler. Bana uzak
bir gezegenden. Neyse konumuz o değil, konumuz başka.
Hay dilimi eşek arıları soksun!
Metro Üçkuyulara kadar açıldı. Hatta Pazar günü pazara
gitmek için kullandım, gayet güzel. 5 TL otoparka vereceğime, 2 TL kentkartımla
paşalar gibi gider gelirim, mazot neyim de harcamam, park yerine gir çıkla
uğraşmam. Hafta içi de biliyordum, kalabalıklaşacaktı, üçüncü durak olacaktım.
Ama diyordum ki yolcu sayısı artacağına göre, herhalde sefer sayılarını
sıklaştırırlar ya da vagonları artırırlar. Nerdeee… Bir de yeni düzenleme geldi
ki bu da insanların metroya yüklenmesine sebep oldu.
Aziz Amca, maşallah yemedi içmedi, ilk icraat olarak toplu
taşımanın içine etti!
12 Ağustos 2014 Salı
bugün bir an önce eve gitmek istiyorum
Sabah UPS'çiler geldi ve tüm çalışma şevkimin içine ettiler. Bir de UPS prizinin nasıl bir priz olduğunu kalın kafasına bir türlü bilgi girmeyecekmiş birine anlatır gibi anlattılar. Sen kimsin bana anlayış gösteren tebessümle yaklaşıyorsun diyecek oldum, amaaann boşver dedim. Uğraşamayacağım. Robin Williams ölmüş zaten!
Benim için ışıldayan gözlerini gördüğümde gülümsediğim bir insandı. Hafta sonu babam televizyonda bir filmini izliyordu, "aa ne severim, ne harika bir oyuncudur" dediydim, elimi attığımı kurutuyorum. Çok bencilim, ölmesine bencilce bozuldum. Her gidenin gidişine bencilce bozuluyorum ve ölenlerin ardından kendimi daha yalnız hissediyorum ve daha olgun, daha yaşlanmış... Çünkü gidenler giderken geçmişin anılarını yanlarında götürmüyorlar, özlemini çekelim diye koynumuza bırakıp gidiyorlar. Gidene değil, kalana zor.
Benim için ışıldayan gözlerini gördüğümde gülümsediğim bir insandı. Hafta sonu babam televizyonda bir filmini izliyordu, "aa ne severim, ne harika bir oyuncudur" dediydim, elimi attığımı kurutuyorum. Çok bencilim, ölmesine bencilce bozuldum. Her gidenin gidişine bencilce bozuluyorum ve ölenlerin ardından kendimi daha yalnız hissediyorum ve daha olgun, daha yaşlanmış... Çünkü gidenler giderken geçmişin anılarını yanlarında götürmüyorlar, özlemini çekelim diye koynumuza bırakıp gidiyorlar. Gidene değil, kalana zor.
11 Ağustos 2014 Pazartesi
Dumur diyalog #128
Blog tasarımına katkılarınız için teşekkür eder, gelmiş geçmiş en uzun dumur diyalog serisini beğenilerinize sunarım:) Hala katkıda bulunmayanlar da okuyabilir ama sonra dönün yorum yazın malum yazıya adamı hasta etmeyin!
...........
Arca, gündeme hakimdir, takip eder...
Demirtaş mitingde konuşuyor:
...........
Arca, gündeme hakimdir, takip eder...
Demirtaş mitingde konuşuyor:
"Cumhurbaşkanı hırsız olmayacakkk!"
Arca: bak doğru söylüyor cumhurbaşkanı hiç hırsız olur mu? Olmaz!
................
Arca, biraz bazen kelimeleri birbirine karıştırır :)
Arca, biraz bazen kelimeleri birbirine karıştırır :)
Tatil eğlenceleri kitabında yunus gösterisi sayfası var.
Y: hiç hoşuma gitmedi!
A: aa neden annem?
Y: yunus gösterilerine prensip olarak karşıyım!
A: prens mi? Prens ne?!
yazmayayım diyorum yok duramıyorum
En son ne zaman umut etmiştim? Sanırım yerel seçimlerdi.
Çok pis oyunu düşürecektik, çok fena bozum edecektik.
Edecektik değil mi?
He canım he gülüm he…
7 Ağustos 2014 Perşembe
Her değişiklik arayan kadın saçıyla oynayacak değil ya?!
Geçen bir okuyucu (adı yoktu da o yüzden okuyucu dedim) fark etmiş, niçin blog listesini kaldırdın demiş. Böyle böyle eksile eksile blog kendini imha edecek haberiniz yok : ) Hehe tabii ki ondan değil. Blog listesini kaldırıyorum arkadaş! Ne gerek var? Sanki millet blog mu yazıyor? (sık yazanlar alınganlık yapmasın!) Yazmıyor tabii… Bir bloga bakayım diyorsun en son dört ay önce içerik üretmiş. Sen blog yazıyorum deme. (Bak nasıl da profesyonel blogger’lar gibi “içerik üretmek” terimlerini kullanıyorum, allahım sana geliyorum!)
Izgara kalamar dolması
Tatil mevzusu sebebiyle kazanmış olduğum antipatiyi nefrete dönüştürmeden tarifi vereyim bu tekneydi denizdi, kalamardı meselesi kapansın aramızda.
Tarif kısaca İlker – Yeliz ortak
dötten uydurması.
Ama yok o kadar da haksızlık etmeyelim. Önce bir yerde bir
yemeği yiyoruz (mesela bunu Cunda’da yemiştik), yerken hoşumuza gittiyse zaten
tarifi o an oluşturmaya başlıyoruz.
“Hmm nasıl yapmış bunu?”
“Peynir fazla erimemiş bak.”
“Evet kaşar olsa bak akar, akmayacak ızgarada.”
“Permasan?”
“Yok lan ağır olur. Sepet peyniri bu…”
“Sosunda bir ekşilik var, nar ekşisi değil de soya sosu ya
da balsamik bu”
“Ben pişiririm sos senin işin, karışmam!”
Karışmadı. Ama sosa, yoksa tutmaktan temizlemeye,
pişirmekten servisine kadar en ince ayrıntısına kadar muhteremin ellerinden
çıktı kalamar ızgara.
6 Ağustos 2014 Çarşamba
Yeni yepyeni bir şeyi çocuğunuzla tecrübe ettiniz mi hiç?
Çocukla tekrar çocuk olma şansın var. Çünkü onların kahkahasındaki saf mutluluk ve neşe, başka hiçbir şeyde yok. Çocuklar belki de kendi çocukluğumuza dönmemizi sağladıkları için bu kadar seviliyorlar. Yoksa mesela benimki bazen çekilecek bok değil!
Keyfimin kaçtığı bir akşamdı. Olur öyle arada. Kaçar, sonra bir yemek yaparım, yanına güzel bir şarap açarım, hatta yemeği yaparken şaraba başlarsam daha bile güzel olur. Zira kokusuyla yemeğin, tadıyla şarabın, terapi başlamıştır.
Terapi dediğin şeyi bir yoga merkezinde, bir dağ başı meditasyonunda araman manasız.
Terapi, yaparken dünyadan koptuğumuz şeylerin bütünüdür ve bu kişiden kişiye değişir.
5 Ağustos 2014 Salı
Kafasına edeni bulmaya çalışan küçük köstebeğin hikayesi
Emrin başım üstüne majesteleri! Neymiş efendim, o aldıklarım
öğreticiymiş, şöyle yap böyle yap diyormuş.
Nerde o önüne her koyduğuma gömülen
çocuk nerde?
Aklıma geldikçe, birilerinin tavsiyesinde gördükçe favori
listesine eklediklerimi açtım önüme. Ciddi ciddi araştırdım, hangisi komik,
hangisi hayvanlı…
4 Ağustos 2014 Pazartesi
Haller haberler
Bloga tek satır yazmamışsam da internet detoksu filan yapmış
değilim. Tekneden boy boy fotoğraflarımı, şaraplarımı, kitaplarımı, yer
cücesini, balıkları kalamarları ve daha nicelerini instagram’da paylaştım. Blogun
pabucunu dama filan atmadım, instagramın tatil fesatlıklarımı göze sokmanın
daha iyi bir yolu olduğunu düşündüm. Puhahahha kılım yav, harbi kılım! Son günboynumun tutulmasını hak ettim kanımca, milletin gözüne sokarsan…
Bizimkilerle geçirdiğimiz bol kahkahalı iki günün haricinde
bu tatil umumiyetle Çeşme’de ikamet ettik. Zira İlker teknesiyle haşır neşir
olmak, balık tutmak, karadan ziyade denizde vakit geçirmek istedi. Bunca yıllık
kocamı kıracak değildim ya…(istemem yan cebime:P)
Bu tatilde çok yeni kararlar aldım. Hayır, istifa edip
sayfiyeye taşınmıyorum (keşke:P)
25 Temmuz 2014 Cuma
Hep mi aptaldı bu ülke? yoksa ben yeni mi aydım meseleye?
Aziz Nesin, aptal olduğumuzu söylediğinde ve bir oran
verdiğinde, %60 mı demişti, “ya tamam da o kadar değil ya”, demiştim. Pembe
bulutların üzerindeymişim meğer.
Ülkenin büyük çoğunluğunun aptal olduğunu görmek için
twitter’da biraz vakit geçirmek kafi.
Bir tatlı hanım kardeşimiz ne demiş?
24 Temmuz 2014 Perşembe
İnternetten alışveriş nasıl yapılır?
Benim gibi zamanınız yoksa eşek gibi yapılır!
Yok yav işin geyiği filan değil. Eskiden yani araba ile işe gidip geliyorken haftada bir Forum’a kaçar, özellikle indirim zamanı tozunu attırırdım mağazaların. Ay bilmeyen de beni alışveriş manyağı sanacak. Evet manyak ama senin bildiğin anlamda değil. Ben manyakların satın almakta zorlanan cinsiyim. “Bunun ederi bu” yaklaşımım ve cimri kişiliğimle alışverişten eli boş döndüğüm günler, satın alma yaptığım günlerden daha çoktur.
Neyse o günler geride kaldı.
23 Temmuz 2014 Çarşamba
Beni entel edenler utansın!
Geçen akşam İlker ve Arca hafıza kartı oynuyorlar halının
üzerinde. Ben ise hayretle bakıyorum bu ikisine. Hayret edilecek durum şu ki;
bu ikisi güya oyun oynuyorlar ama tepelerinde bangır bangır televizyon açık.
Televizyonda da belgesel filan yok hani çocuk iki hayvan yüzü
görsün.
Memetali beeeyy var.
Memetali beeeyy var.
22 Temmuz 2014 Salı
Benden sosyal medya fenomeni olmaz! Neden mi?
Bu aşağıdaki fotoğraf gibilerini paylaşıyorum mesela, yetmez mi:))
Tamam tamam sulandırmayacağım.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)