30 Mayıs 2015 Cumartesi

Gezi

Ucundan kıyısından orasından burasından Gezi sürecine bulaşmış, orada fiilen bulunmayı bırak, tweet'leri retweet'lemiş herhangi bir insanın Gezi'yi unutabileceğine inanmıyorum.

28 Mayıs 2015 Perşembe

Parfümün dansı

Okudunuz mu? Hala okumadıysanız (çünkü oldukça eski bir kitap) okuyun bence.

Ben genelde bir kitabı iki kere okumam. Bu kitap kulübü beni değiştirdi, en azından bu prensibimi. Kürk Mantolu Madonna ile hayatımda ilk kez bir kitabı iki defa okudum ve aynı kitaptan iki farklı zamanda alınacak keyfin farkına vardım. O eşiği geçtim ya artık kolay. Artık çok sevdiğim ya da anlamadığım fark etmez, bir kitabı ikinci defa okuyorum hem de hiç vakit kaybıymış gibi gelmiyor.

Parfümün dansını da sanırım birkaç sene önce okumuştum. Kimden nereden bilmiyorum, tavsiyeydi. Çok hoşuma gittiğini ve birkaç noktanın aklımda kaldığını hatırlıyorum. Kulübe seçilince tekrar okumak istedim çünkü hiçbir şey hatırlamıyormuşum gibi geldi. Artık nasıl bir balık hafızaysam...

25 Mayıs 2015 Pazartesi

kısa #6

Sabah aktarma otobüsüyle ofise gidiyorum. Arkamda benim gibi işine giden iki kişi aralarında konuşuyorlar, dinlemeyeyim diyorum, olmuyor kulak kabartıyorum. Tam otoban köprüsünün üzerinde trafik hafif sıkışmışken birinin diğerine otobana bakarak "bak işte AKP yapıyor, kaymak gibi asfaltı döşemiş, adamlar çalışıyor..."  dediğini işittim. 

Arkamı dönüp, "iyi ama sen otobüsle gidip geliyorsun, n'aber!" diyecektim ki, sustum. Yoksa bile bugün yarın kredi çekip araba almayı planlıyordur kesin. O zaman da benzine ha boyna zam gelip durduğunda "ben zaten hep 50 tl'lik alıyorum" diyen malların arasına karışacak, boş ver!
Sabah sabah ne uğraşacağım, kitabıma döndüm. Ama aklımdan iki şey geçti:

23 Mayıs 2015 Cumartesi

Öfke

Çok yoğun, çok yorgun bir haftaydı. Eş zamanlı birçok işle ilgilenmek tek bir işe konsantre olmaya çalışmaktan daha fazla yoruyor insanı. Arca ile piyano dersinden geldik, ipad oynamak istedi ben de makinaya çamaşır atıp bir kahve koydum kendime. Ne yapacağımı da bilmiyorum ha… Kitap mı okusam sosyal medyaya mı baksam… Okuma köşesindeki koltuğa yayılınca yanımdaki sehpada kitapları gördüm. Geçen akşam geç gelmiştim, atıvermişim sehpaya.

Bu aralar multi tasking eğilimim kitaplara da geçmiş olacak, aynı zamanda birkaçını birden okuyorum. Gece yatmadan önce birkaç sayfa "Etkili insanların yedi alışkanlığı", sabah ve akşam yolda "Parfümün dansı", bu ikinci okuyuşum, kulübe seçildi, tekrar okumalı. Geçen hafta bitirdiğim ama içine aldığım notları bloga aktarmak istediğim için hala kaldırmadığım göt biti gibi yanımdan ayırmadığım "Öfke dansı" ve "Kurtlarla koşan kadınlar"…

20 Mayıs 2015 Çarşamba

Ödev

Anneler ikiye ayrılır:

1. Eli faaliyete yatkın olanlar

2. Olmayanlar

Olmayanlar da ikiye ayrılır:

1. Beceremediğini kabul edip yaptıracak birini tahsis edebilenler

2. Beceremediğini kabul etmeyip, kendi becerisinin çok üzerinde bir şeyler yapmaya kasan, yapmaya kasarken küfreden, çocuğa ve kendine günü zehir eden, hem çocuk katkı yapsın diye uğraşan hem de beceremedikçe stres olan….

Ben ikinci türdenim.

Kısa #5: Astroloji

Bu aralar, her gün bir kargo geliyor bana. Hayır canım sürpriz filan değil. Hepsi benim siparişlerim. Tabii o kadar çok geliyor ki, bazılarını sipariş etmiş olduğumu unutuyorum, sürpriz oluyor, yalan değil.

Kargo paketlerini masaya getiren arkadaşım “yeliz hanım size çalıştık bu ara” diye uyarınca fark ettim. Sen bana ben de alışveriş sitelerine! Dışarı çıkamıyor, alışveriş yapamıyorsak, alışveriş ayağımıza gelmiyor değil. Lanet! Ama ben abartmazdım. Tamam İlker’e yazlık t-shirt aldım, Arca’ya LCW’nin mağazasında bulamadığım birkaç parça şort vs aldım (bu arada LCW’nin mağazalarından nefret ediyorum, perakendeciliğin yüz karası. Ne aradığını bulabilirsin ne bulduğun tam doğru olur, saçma sapan bir yer. Ama internet sitesi başarılı bence.) ama kendime de hiç ihtiyacım yokken ne çok alışveriş yaptım.

18 Mayıs 2015 Pazartesi

Dumur diyalog #143

A: Seninle bir hafta bir ay filan konuşmayacağım, morallerim çok bozuk
Y: N'oldu yav?!
A: Yarışta benim arabanın yağı bitti 42000 yapmam lazım yapamıyorum, anlıyor musun?!

........

Arkadaşlarla dışarıda yemekteyiz, ben bir şeyler anlatıyorum tam, cüce yanımda bitiyor, tuvalet, iyi gidip geliyoruz. Ben yine birine bir şeyler anlatıyorum. Cüce yine dibimde tuvalet, aaa inadına mı yapıyorsun diye carladım çocuğa. Ay meğer bu defa kakaymış, utandım tabii. Kabinde konuşuyoruz, özür diledim.
A: AAAA senin gibi tatlı bir anne affedilmez mi hiç?

16 Mayıs 2015 Cumartesi

Havlu atıyorum!

#2015tehareket miş! Peh hareket senin neyine lan! Sen daha önünü göremiyorsun!

Tam motive olmuşum, hemen her akşam egzersiz yapıyorum, bam! Ofiste merdivenlerden düştüm. Döt baş morardı. Tamam olabilir, dedik, hatta ucuz atlattık dedik, geçtik.

15 Mayıs 2015 Cuma

Sevgi Kraliçesi

“Sevgi Kraliçesi“ sevgiyi aramanın ve en yakınında bulmanın hikayesi…

Ya da bulamamanın… Bu yazıya tereddütle başlıyorum zira artık önerdiğim çocuk kitaplarının basımının tükendiğini öğrenmekten, önerilerime değer veren kişilerin arayıp bulamadığında uğradıkları hayal kırıklığına tanık olmaktan ziyadesiyle sıkıldım.

Bence çocuk kitaplarındaki en büyük sorun az sayıda basılmaları ve genelde tek baskıdan sonra rafa kaldırılmaları. Alıcısı az mı sanıyorlar acaba? Hâlbuki bir süre sonra karaborsaya düşüyor, haberleri var mı yayınevlerinin?

14 Mayıs 2015 Perşembe

"Arca oğlum senin annen bir salaktı!" Vol.21

Çok salak hallerim var benim vallahi.

Hani artık seriye devam etmiyorsam, yazmıyorsam, Arca okumayı öğrendi beridir, okuyacak diye tırsmam. Bir anne olarak evladımın gözündeki imajı piç etmeye ben de dahil kimsenin hakkı yok, diye düşünüyordum. Ama artık dayanamayacağım, biriktirip biriktirip yazacağım, içim şişiyor yav! 

11 Mayıs 2015 Pazartesi

kısa #4 : pis sakal

Bıktım yav yeminle sakallı erkek görmekten bıktım! Hadi bir muhteşem yüzyıl fırtınası esti, bir trend vukku buldu, anladık. Anlamadık da anlayış gösterdik diyelim. Yahu muhteşem yüzyıl biteli yüzyıl oldu, oyuncular sakalları kesti, başka yapımlarda rol almaya başladılar bile, şu sakal modası bir bitmedi.

Fırtına, ölmek, hediye vs...

Bizim üniversite yıllarımıza denk düşen doksanların ikinci yarısı İstanbul'a otobüsle gidilir gelinirdi. Uçak bu dünyanın en pahalı taşıtıydı. İstanbul'a değil de aya gidiyorsun hissi verirdi bütçe. Biz de mümkün mertebe paraya kıyar en iyi birkaç otobüs şirketinden biriyle gidip gelirdik. Gümüşsuyu'ndan otobüse biner, köprüyü bile göremeden sızardık. Benzer şekilde dönüşte, Bornova'da... "Yolculuk nasıldı?" diye soranlara "bilmem ki, bütün yol uyudum" diye cevap verirdim. Yolculukta uykuyu asla ıskalamam. Şimdi uçakta da aynı. İlk binenlerden olmaya gayret eder, uçak pistten havalanmadan uyumuş olurum, huyum kurusun.

9 Mayıs 2015 Cumartesi

Günler günlerin ardından...

Günler, günlerin ardından geçiyordu ve Yeliz bir türlü iki satır yazamamanın sancılarını çekiyordu. Yazmak hayat damarlarından biri olmuş meğer, bizimki yeni fark ediyormuş. Yazamıyordu, çünkü kafa hep binbeşyüz yaşıyordu.
Neyse ki, an itibariyle işi yoktu ve spor yapmak ile blog yazmak arasında kalmıştı da bilgisayarın başına bu defa yazmak için oturabilmişti. Spor demişken, yar bana bir motivasyon diyorum!! Bitti ulan şevkim, nerede o canavar Yeliz, nerede o speedy gonzales? Yine bana kalori yine bana pırtlak göbek yine bana dar pantolonlar düştü eyvah!
Cıvıtmaya müsaitim bilmem fark ediliyor mu? Spor yapmadın da ne yaptın diye soracak olursan, vallahi bacım anlatırım ama zamanını da çok pis alırım haberin ola, sonra darılmaca gücenmece yok.

6 Mayıs 2015 Çarşamba

#2015te15yenikeşif & #2015teArcaile15ilk : 1. Uluslararası Urla Enginar Festivali

Bazen işte böyle iç içe geçebiliyorlar, oluyor yani yoksa ikişer ikişer atlamak değil mesele:)

İlker bu aralar çok yoğun. Zaten cumartesi ve bayramlarda çalışıyordu, artık pazarlara da sarkmaya başladı işler. Neyse ki müdahil oluveriyoruz ana oğul:)

Bu hafta müthiş şanslıydık, İlker'in Urla'daki şantiyesinde işi çıktı. Hemen sarktık, biz de Urla'da gezeriz diye atladık. Şansımıza Urla'da da Enginar Festivali olmasın mı? Yeayyy... Ama sadece bana yeayyyy.. Zira bizim oğlan enginar yemiyor, zevksiz. Mis gibi enginar yav...

5 Mayıs 2015 Salı

Hıdrellez

Hıdrellez "çocuk yeliz" için ateşin üzerinden atlamak, atlayabilmek, atlarken doğum günü pastası mumlarını üflerken yaptığımız gibi dilek tutmaktı.

Evimiz sahile yakındı, mutlaka inerdik, ateşten atlayamasak bile atlayanları seyrederdik.
Sabahına sokak aralarında sönmüş ateşlerin küllerine rastlardık.

Boyumuza göre ateş bulamadığımız o yıl, süklüm püklüm eve dönerken babam bir kibrit yakmıştı, ablamla üzerinden atlamıştık da öyle girmiştik eve. O yıl kibritin üzerinden atlarken tuttuğum dilek gerçekleşti mi hatırlamıyorum ama geçen yıl… 

1 Mayıs 2015 Cuma

37 kararları

Nisana yakışmayan bir ayaz vardı o gün. Otobüsten indim, metroya resmen koştum. Gösterge paneli 3 dakika diyor, 3 dakika sonra tren gelecek. Ama var ya titriyorum, hatta yerimde sabit duramıyorum. Ufak ufak ısınma hareketleri. Brrrr…. Derken gözüme rayların hemen yanında, ray yoluna döşenmiş çakıl taşlarının arasından fışkıran nefis bir bitki ilişti. Öyle ayrık otu filan değil, geniş koyu yeşil yapraklı "bak nasıl da çıktım çakılların arasından bak nasıl da direniyorum ayaza" der gibi mağrur bir duruşu olan bir bitki. Gülümsedim, yanı başımdaki istasyon sakinlerinin yan gözle beni süzmesine bakarsan, ufak bir kahkaha atmış olabilirim. Bauba yakınlarda mıydı yoksa? Yoksa Demetrenin kızına kavuşmasını mı kutluyorduk? Nitekim o günden sonra şehre bahar geldi, çöreklendi.

Baharı en çok baharda doğanlar sever bence. Mimozaları herkes sever de, en çok bahar çocukları uzun uzun seyreder. Bahar çocukları, serin esen rüzgarı, ara sıra yağan yağmuru, yürürken burnuna takılıveren ful kokularını sever, ama en çok baharı sever.

İlker her ne kadar 38 olduğumuzu (insanın aynı yaşta kocası olması kadar kötü bir şey olamaz:P) iddia etse de, ben 1 Mayıs 2015’ten 1 Mayıs 1978’i çıkarıyorum ve 37 buluyorum.

30 Nisan 2015 Perşembe

#kısa 3 : izin istiyoruz. İZİN VERMİYORUM!

Yav arkadaş yettiniz be iki gündür! Bilgilendirme için izin istiyorlarmış.
Kampanyalarından haberdar olmaya devam etmek istersem 8364827 noya evet istemezsem hayır yazacakmışım. Daha fenası listelerinde bulunmaktaymışım, hemen bilmem ne linkine ışınlanıp istemiyor gibi hissetmemde kendimi suçlu hissediyorsam EVET'i tıklayacakmışım. (evet aynen kelime oyunu)

29 Nisan 2015 Çarşamba

Ev hediyesi listesi

Kitap kulübündeki arkadaşlara ev aldığımızı söylemeyi, kulübün ikinci yılı kutlamalarına bırakmıştım. Ne zamandır bir ev alalım, kiradan bir kurtulalım diye dualar ettiğimi biliyorlardı. Ben de güzel haberi alınca sevineceklerini biliyordum :) Neredeyse benim kadar sevindiler. Hatta taşınınca bir kitabı da bizim evde tartışalım diye sözleştik.

“Sen şimdiden eksiklerini yaz, listele, bize gönder aralarından seçip ev hediyesi olarak alalım” dediler, “yav yapmayın yeni gelin evi mi, ne eksiğim olur, hem zaten aynı apartmanın başka dairesi evin dekorasyonu bile değişmeyecek” dediysem de dinletemedim.

Derken, biz İlker’le ev tadilatıydı, yenilemeydi, odaların değişimiydi filan derken epey bir plan yapmaya başladık. Hatta alışverişe gidiyoruz, ufak tefek eksikleri alıyoruz, paketlerini açmadan, “yeni evde kullanırız” diyoruz. 

Daha fenası evdeki her eşyaya kötü gözle bakmaya başladım.
“Hmm nevresimlerin de iyice rengi kaçtı, yeni eve geçerken değiştirsek iyi olur”...

“Geçen Zeynep yaptığı pastayı çok şık bir servisle getirmişti, biz de alsak mı? Alalım yeni evde kullanırız”...

“Cezveleri yazlığa göndersek de yenisini alsak, şöyle akıtmayanından?” ...

“havluları da taş bezi mi yapsak, alı moruna karıştı yıkanmaktan…”

Var ya bir baktım eni konu liste yapıyorum yav!

Listeyi de öyle eline alıp dükkan dükkan dolaşmaya gerek yok. İnternetten kısa bir araştırmayla indirimli, kampanyalı sitelere ulaşabiliyorsun. 

Benim ara sıra göz gezdirdiğim Cookplus.com yapmış mesela. 
Nevresim takımları, servisler, tencere setleri, elektrikli cezve (bak bu çok iyi!), rondo, havlu bornoz takımları… Ne ararsan var. Yani ben ararsam buldum:)

Şimdi bizim kızlara liste hazırlıyorum, hatta altına not düşüyorum:

“ Cookplus.com ‘da bu listedekileri indirimli alabiliyorsunuz :)” 

"anneden babadan bıkılır mı hiç?!”

Bu hafta sonu Arca ile anne-çocuk baş başa geçirdik.

İlker zaten cumartesi çalışıyor, sabahtan piyano dersi, oradan kitap fuarı, akşama misafir gelecek diye çok sallanmadan eve döndük. Akşam plan varsa, Arca öğlen uyur. tabii ben de:) (nasıl olsa yemekler muhteremden) fena alıştım öğle uykusuna yaşlanıyor muyum ne:)

Pazar da tam deniz-balık havası olunca İlker’e hadi git, dedim. Normalde hep beraber gidecektik ama benim çalışmam lazımdı, evi biraz organize etmem lazımdı, biraz da Arca’nın yorgun ve yoğun cumartesi akşamından sonra dinlenmesi lazımdı, derken vazgeçtik. İlker gönlünce bir Pazar yaşadı. Biz de…

27 Nisan 2015 Pazartesi

Paylaşmak mı, tüketime özendirmek mi?

İstisnalar vardır mutlaka ama benim bildiğim hemen hemen bütün anaokullarında bir “oyuncak günü” var. Arca’nın önceki kreşinde Cuma günü idi, iki senedir devam ettiği okulda pazartesi günleri. Bir de okulun ilk haftası, 23 Nisan haftası gibi özel zamanlarda her gün oyuncaklarıyla okula gidebiliyorlar.

Amaç aslında oldukça masum: Paylaşmak.