12 Haziran 2015 Cuma

Firar, Alice Munro

Ben roman seviyorum. Uzun soluklu kitaplar öykü ve şiire göre daha fazla tatmin ediyor beni. Romanın vadettiği derinlik hoşuma gidiyor. Elim hiç öykü kitaplarına gitmiyor. Sanki yazarın kolayına kaçıyormuş da, roman yazamamış da öykü yazıvermiş gibi geliyor. Saçma biliyorum ama öyle işte…

10 Haziran 2015 Çarşamba

İyi bi’ şeyler… Komik bi’ şeyler

İçimiz siyasetten şişti değil mi? Dün canım Gülçin’im mail atmış, yazın gelecekleri tarihleri bildirmiş, dumur diyaloglardan okumuşlar, illa ki yemek isterlermiş bizim cüceyi. Eyvallah başım üstüne. (dünkü dumur diyalog biraz da Gülçin’lerin şerefineydi:) ) 

9 Haziran 2015 Salı

Dumur diyalog #144

Kıyafet seçerken;
Y: Arca bu Angry birds'lü olan t-shirt'ü giy istersen.
A: Onu okulda giymeyi tercih ediyorum.
............

A: Okulda üç kız bana aşık
İ: nereden biliyorsun?
A: Kendileri söyledi. Aslında neredeyse dört oluyordu biliyor musun babam?
..............

8 Haziran 2015 Pazartesi

Seçim sonrası zihin durumum : Karışık

Cuma maaile İstanbul’a gittik. İlker’in kuzeninin düğününe. Çok acayip lüks bir oteldeydi, şangri mangri bir şeyler… (biz İstanbulda yaşarken yoktu o otel, hani Beşiktaş iskelesine göz diken otel var ya, hah o işte…)

Tüm hafta sonu gözümüz, gözümüze sokulan turuncu mavi parti bayraklarında, aklımız seçimdeydi. Seçim günü sırf kaçırmayalım diye sabahın köründe düştük yollara. Eve uğrayamayız diye seçim kağıtlarımızı bile yanımıza almıştım. Yetiştik çok şükür. Oyumuzu verdik.

Eve dönünce, hafta sonu boyunca uzak kaldığım sosyal medyaya daldım.

3 Haziran 2015 Çarşamba

Çocuğunuz ekran bağımlısı mı?

Arca iki yaşına gelinceye kadar televizyon izletmedik. Yok aslında izlettik. Ama çok kontrollü. Hatta benim açımdan manyaklık derecesinde kontrollü. Mickey’nin kulüp evi, ama mutlaka babasıyla birlikte bir kere de saçı traş edilirken Baby TV… Televizyonun iki yaşına kadar çocukların beyin nöronlarındaki bağlantılara zarar verdiğini, geç konuştuğunu, ne bileyim dikkat eksikliği gibi bazı sorunlara sebebiyet verdiğini okumuşum aklıma da yatmış demek ki evde terör estiriyordum. 

2 Haziran 2015 Salı

Tüm zamanların en sevdiğim kitapları

Şubat ayında Kentkart ile ilgili bir yazı yazacak, telefonunuza indireceğiniz uygulamayla yakınınızdaki durağa yaklaşmakta olan otobüsün kaç dakika içinde durağa varacağını öğrenebileceğiz hakkında bilgiler verecektim. Ohooo ben yazasıya Kentkart İzmir'de ihaleyi kaybetti, sistem değişiyor benim yazı yalan oldu. Ama Kentkart kullanılan diğer şehirlerde yaşıyorsanız, yine de işinize yarayabilir. 

Sonra bir ay kadar önceydi, çilek ile bebek ıspanağın aynı anda pazar tezgahlarında görülmelerinin şerefine çilekli ıspanak salatası yaptım, instagramda paylaştım ve dedim ki pek yakında blogda tarifi yazarım. Ispanağın mevsimi geçti, çilek desen bugün var yarın yok, benim tarif seneye kaldı. Gebeş okuyanlar vardır, şimdi milletin canını çektirmenin manası var mı? yok.

Neden anlatıyorum bunları? Çünkü geçen benim blogger arkadaş Selen sitem etmiş hani kitapları yazacaktın demiş. Haklı vallaha kaç hafta olmuş yav:) Unutmuyorum da hep o anda yazmak istediğim başka şeyler oluyor, bazen de hadi özeneyim diyorum, erteleniyor. Kronik erteleme problemim var benim, aşmam lazım biliyorum.

Konu da ağır ha: tüm zamanların en sevdiğin kitapları...

31 Mayıs 2015 Pazar

Hafta sonu

Hafta sonları hiç bitmesin istiyorum. Sabah mahmurluğu, alarm kurulmadan yatılan akşamlar ve uyanılamayan sabahlar seviyorum ben. Onyüzbin minik öpücükle uyandırılmayı ve "hadi kahvaltıyı dışarıda yapalım"ları seviyorum:)

30 Mayıs 2015 Cumartesi

Gezi

Ucundan kıyısından orasından burasından Gezi sürecine bulaşmış, orada fiilen bulunmayı bırak, tweet'leri retweet'lemiş herhangi bir insanın Gezi'yi unutabileceğine inanmıyorum.

28 Mayıs 2015 Perşembe

Parfümün dansı

Okudunuz mu? Hala okumadıysanız (çünkü oldukça eski bir kitap) okuyun bence.

Ben genelde bir kitabı iki kere okumam. Bu kitap kulübü beni değiştirdi, en azından bu prensibimi. Kürk Mantolu Madonna ile hayatımda ilk kez bir kitabı iki defa okudum ve aynı kitaptan iki farklı zamanda alınacak keyfin farkına vardım. O eşiği geçtim ya artık kolay. Artık çok sevdiğim ya da anlamadığım fark etmez, bir kitabı ikinci defa okuyorum hem de hiç vakit kaybıymış gibi gelmiyor.

Parfümün dansını da sanırım birkaç sene önce okumuştum. Kimden nereden bilmiyorum, tavsiyeydi. Çok hoşuma gittiğini ve birkaç noktanın aklımda kaldığını hatırlıyorum. Kulübe seçilince tekrar okumak istedim çünkü hiçbir şey hatırlamıyormuşum gibi geldi. Artık nasıl bir balık hafızaysam...

25 Mayıs 2015 Pazartesi

kısa #6

Sabah aktarma otobüsüyle ofise gidiyorum. Arkamda benim gibi işine giden iki kişi aralarında konuşuyorlar, dinlemeyeyim diyorum, olmuyor kulak kabartıyorum. Tam otoban köprüsünün üzerinde trafik hafif sıkışmışken birinin diğerine otobana bakarak "bak işte AKP yapıyor, kaymak gibi asfaltı döşemiş, adamlar çalışıyor..."  dediğini işittim. 

Arkamı dönüp, "iyi ama sen otobüsle gidip geliyorsun, n'aber!" diyecektim ki, sustum. Yoksa bile bugün yarın kredi çekip araba almayı planlıyordur kesin. O zaman da benzine ha boyna zam gelip durduğunda "ben zaten hep 50 tl'lik alıyorum" diyen malların arasına karışacak, boş ver!
Sabah sabah ne uğraşacağım, kitabıma döndüm. Ama aklımdan iki şey geçti:

23 Mayıs 2015 Cumartesi

Öfke

Çok yoğun, çok yorgun bir haftaydı. Eş zamanlı birçok işle ilgilenmek tek bir işe konsantre olmaya çalışmaktan daha fazla yoruyor insanı. Arca ile piyano dersinden geldik, ipad oynamak istedi ben de makinaya çamaşır atıp bir kahve koydum kendime. Ne yapacağımı da bilmiyorum ha… Kitap mı okusam sosyal medyaya mı baksam… Okuma köşesindeki koltuğa yayılınca yanımdaki sehpada kitapları gördüm. Geçen akşam geç gelmiştim, atıvermişim sehpaya.

Bu aralar multi tasking eğilimim kitaplara da geçmiş olacak, aynı zamanda birkaçını birden okuyorum. Gece yatmadan önce birkaç sayfa "Etkili insanların yedi alışkanlığı", sabah ve akşam yolda "Parfümün dansı", bu ikinci okuyuşum, kulübe seçildi, tekrar okumalı. Geçen hafta bitirdiğim ama içine aldığım notları bloga aktarmak istediğim için hala kaldırmadığım göt biti gibi yanımdan ayırmadığım "Öfke dansı" ve "Kurtlarla koşan kadınlar"…

20 Mayıs 2015 Çarşamba

Ödev

Anneler ikiye ayrılır:

1. Eli faaliyete yatkın olanlar

2. Olmayanlar

Olmayanlar da ikiye ayrılır:

1. Beceremediğini kabul edip yaptıracak birini tahsis edebilenler

2. Beceremediğini kabul etmeyip, kendi becerisinin çok üzerinde bir şeyler yapmaya kasan, yapmaya kasarken küfreden, çocuğa ve kendine günü zehir eden, hem çocuk katkı yapsın diye uğraşan hem de beceremedikçe stres olan….

Ben ikinci türdenim.

Kısa #5: Astroloji

Bu aralar, her gün bir kargo geliyor bana. Hayır canım sürpriz filan değil. Hepsi benim siparişlerim. Tabii o kadar çok geliyor ki, bazılarını sipariş etmiş olduğumu unutuyorum, sürpriz oluyor, yalan değil.

Kargo paketlerini masaya getiren arkadaşım “yeliz hanım size çalıştık bu ara” diye uyarınca fark ettim. Sen bana ben de alışveriş sitelerine! Dışarı çıkamıyor, alışveriş yapamıyorsak, alışveriş ayağımıza gelmiyor değil. Lanet! Ama ben abartmazdım. Tamam İlker’e yazlık t-shirt aldım, Arca’ya LCW’nin mağazasında bulamadığım birkaç parça şort vs aldım (bu arada LCW’nin mağazalarından nefret ediyorum, perakendeciliğin yüz karası. Ne aradığını bulabilirsin ne bulduğun tam doğru olur, saçma sapan bir yer. Ama internet sitesi başarılı bence.) ama kendime de hiç ihtiyacım yokken ne çok alışveriş yaptım.

18 Mayıs 2015 Pazartesi

Dumur diyalog #143

A: Seninle bir hafta bir ay filan konuşmayacağım, morallerim çok bozuk
Y: N'oldu yav?!
A: Yarışta benim arabanın yağı bitti 42000 yapmam lazım yapamıyorum, anlıyor musun?!

........

Arkadaşlarla dışarıda yemekteyiz, ben bir şeyler anlatıyorum tam, cüce yanımda bitiyor, tuvalet, iyi gidip geliyoruz. Ben yine birine bir şeyler anlatıyorum. Cüce yine dibimde tuvalet, aaa inadına mı yapıyorsun diye carladım çocuğa. Ay meğer bu defa kakaymış, utandım tabii. Kabinde konuşuyoruz, özür diledim.
A: AAAA senin gibi tatlı bir anne affedilmez mi hiç?

16 Mayıs 2015 Cumartesi

Havlu atıyorum!

#2015tehareket miş! Peh hareket senin neyine lan! Sen daha önünü göremiyorsun!

Tam motive olmuşum, hemen her akşam egzersiz yapıyorum, bam! Ofiste merdivenlerden düştüm. Döt baş morardı. Tamam olabilir, dedik, hatta ucuz atlattık dedik, geçtik.

15 Mayıs 2015 Cuma

Sevgi Kraliçesi

“Sevgi Kraliçesi“ sevgiyi aramanın ve en yakınında bulmanın hikayesi…

Ya da bulamamanın… Bu yazıya tereddütle başlıyorum zira artık önerdiğim çocuk kitaplarının basımının tükendiğini öğrenmekten, önerilerime değer veren kişilerin arayıp bulamadığında uğradıkları hayal kırıklığına tanık olmaktan ziyadesiyle sıkıldım.

Bence çocuk kitaplarındaki en büyük sorun az sayıda basılmaları ve genelde tek baskıdan sonra rafa kaldırılmaları. Alıcısı az mı sanıyorlar acaba? Hâlbuki bir süre sonra karaborsaya düşüyor, haberleri var mı yayınevlerinin?

14 Mayıs 2015 Perşembe

"Arca oğlum senin annen bir salaktı!" Vol.21

Çok salak hallerim var benim vallahi.

Hani artık seriye devam etmiyorsam, yazmıyorsam, Arca okumayı öğrendi beridir, okuyacak diye tırsmam. Bir anne olarak evladımın gözündeki imajı piç etmeye ben de dahil kimsenin hakkı yok, diye düşünüyordum. Ama artık dayanamayacağım, biriktirip biriktirip yazacağım, içim şişiyor yav! 

11 Mayıs 2015 Pazartesi

kısa #4 : pis sakal

Bıktım yav yeminle sakallı erkek görmekten bıktım! Hadi bir muhteşem yüzyıl fırtınası esti, bir trend vukku buldu, anladık. Anlamadık da anlayış gösterdik diyelim. Yahu muhteşem yüzyıl biteli yüzyıl oldu, oyuncular sakalları kesti, başka yapımlarda rol almaya başladılar bile, şu sakal modası bir bitmedi.

Fırtına, ölmek, hediye vs...

Bizim üniversite yıllarımıza denk düşen doksanların ikinci yarısı İstanbul'a otobüsle gidilir gelinirdi. Uçak bu dünyanın en pahalı taşıtıydı. İstanbul'a değil de aya gidiyorsun hissi verirdi bütçe. Biz de mümkün mertebe paraya kıyar en iyi birkaç otobüs şirketinden biriyle gidip gelirdik. Gümüşsuyu'ndan otobüse biner, köprüyü bile göremeden sızardık. Benzer şekilde dönüşte, Bornova'da... "Yolculuk nasıldı?" diye soranlara "bilmem ki, bütün yol uyudum" diye cevap verirdim. Yolculukta uykuyu asla ıskalamam. Şimdi uçakta da aynı. İlk binenlerden olmaya gayret eder, uçak pistten havalanmadan uyumuş olurum, huyum kurusun.

9 Mayıs 2015 Cumartesi

Günler günlerin ardından...

Günler, günlerin ardından geçiyordu ve Yeliz bir türlü iki satır yazamamanın sancılarını çekiyordu. Yazmak hayat damarlarından biri olmuş meğer, bizimki yeni fark ediyormuş. Yazamıyordu, çünkü kafa hep binbeşyüz yaşıyordu.
Neyse ki, an itibariyle işi yoktu ve spor yapmak ile blog yazmak arasında kalmıştı da bilgisayarın başına bu defa yazmak için oturabilmişti. Spor demişken, yar bana bir motivasyon diyorum!! Bitti ulan şevkim, nerede o canavar Yeliz, nerede o speedy gonzales? Yine bana kalori yine bana pırtlak göbek yine bana dar pantolonlar düştü eyvah!
Cıvıtmaya müsaitim bilmem fark ediliyor mu? Spor yapmadın da ne yaptın diye soracak olursan, vallahi bacım anlatırım ama zamanını da çok pis alırım haberin ola, sonra darılmaca gücenmece yok.