“kesin coronayım” diye yaygara yaptığım, ateşimin düşmek bilmediği ilk eve kapanma günlerinde, bizim odada kendimi karantinaya almıştım. Arca ile kısa süreli 1,5 metre mesafeli sohbetler ediyor, yemeğimi ev halkından ayrı odamda yalnız yiyor, sağlıklı yaşam kurallarına (iyi gıda, bağışıklık artırma önlemleri, iyi uyku, iyi havalandırma...) azami özen gösteriyordum. Derken İlker de ateşlendi, derken ateş devam etmesine rağmen kötülememeye gittikçe daha normal hissetmeye başladık.
Fakat...
“Normalleşmek” tahminimden uzun sürdü.
Ateşim düşse de, çocuğuma sarılmıyordum, yaklaşmıyordum.
Tekrar yakınlaşmamız için günler geçmesi gerekti.
Ofise gittiğim günlerdeki gibi çalışırken düzgün giyinmeyi kolayca bıraktım ama pijamadan başka ve yine rahat kostümler giymeye kolay alıştım ve Sabah kalkar kalkmaz pijamayı çıkarıp hızlıca rahat ev kıyafeti giymek normalim haline geldi.
Normalleştikçe - daha doğrusu - yeni normaller edindikçe, ufak ufak sosyalleşmeye bile başladık.
Dijitalsosyalleşme normalimiz oldu. Fakat fiziksel yakınlaşmaya gelince... Nasıl yeniden bir araya geliriz insanlarla bilemedik, bocaladık. Marketten birkaç parça ihtiyacımızı alan komşularımızla arkadaşlarımızla epey mesafeyle teşekkürleştik.
Her gün öğleye doğru Belçika, akşam Türkiye rakamlarını (insanlardan rakam diye bahsetmek de ne fena) takip ettik, her gün sohbetimizin bir kısmını corona oluşturdu. Her gün anne-babalarımızla konuştuk, ama yoklama çekmek için ama yalnız hissetmesinler diye.. derken aramalar seyrekleşti, yazlıklara kaçmışlardı, isyanları dinmişti.
İlk günler tıbbi makalelere kadar hatmettiğimiz Twitter mevcudiyetim aşıdan ümidimi kesmemle yavaş yavaş yerini instagrama bıraktı, instagramdaki ekşi mayalı ekmek paylaşımları da lahmacuna..
Böyle böyle normalleşmeye başladık.
Lock down kuralları gevşedikçe yeni normallerimizi inşa ettik.
Herkesin normali, normalleşmesi kendine...
Normalleşme sürecinin bilmem kaçıncı fazındayız, ben takip etmiyorum. En son burada belçikalı sağlık çalışanları kendilerini ziyarete gelen başbakana götünü döndüydü, bekledim, Silivri de yok ki atasın, bir şey olmadı. Sadece haber oldu. Bu da bunların normali. Herkesin normali kendine...
Son iki haftadır evlerde sınırlı sayıda misafir ağırlamak serbest, biz ipini koparmış gibi buluşma tertip ediyoruz, son iki haftada bu dört oldu! Bu da bizim normalimiz, insan görmeyelim mi? Mesafe de hak getire allah korusun. Yan komşularımız torunlarını bile sitenin bahçesinde görüyor, evlatlarını eve almıyorlar. Yani işte herkesin normali kendine...
Annemler ablamlarla haftalarca kapıdan görüştü sonra gittiler günde bilmemkaç dükkan ev gezen kapıcının karısını temizliğe aldılar. Onların da normali bu, ne diyeceksin?
On iki günlük zorunlu tatilimin sonuna geldik. Tatilin bitişiyle birlikte normalleşme kapsamında ofise dönmeler de başlayacak. Prosedürler anlatıldı, bakalım nasıl olacak. Okullar da tümden açılacakmış. Bizim evin küçük insanı memnun değil, sezonu kapattık sanıyordu, ters köşe oldu. Corona yuvası okula gitmemeliymiş ama uçağa atlayıp İzmire gitmekte sakınca görmüyor beyimiz. Bu da bu cücenin normali.
Uzatmayayım... birileri tarafından normalleşmeye karar veriliyor, hop normalleştim demek mümkün mü? Eskiye nasıl dönebiliriz? Nasıl yeniden normal olabiliriz? Hem normal ne ki normalleşiyoruz? Standartları mı var? Onu bunu bilmem, herkesin normali kendine!