4 Ocak 2012 Çarşamba

Dumur diyalog #37

NA: hadi arca bana yilbasi hediyelerini goster
A: cok uzun surebilir

~~~~~~~~~~~~~
Y: hadi ben ise gidiyorum Arca, baban nerde
A: tuvalette babam ise gitmeyi unuttu

"Anne" olmaya yüklediğimiz anlam

Çok mu üstüne düşüyoruz bu "anne" olmanın? "Ben" gitti ve yerine "anne" mi geldi? "Annelik" yüklediğimiz anlamın altında eziliyor kimi zaman. Bu kadar "anne" olunca kendimizden ne kadar uzaklaşıyoruz, hatta mesleğimizden, şüphelerimizden ...

Mesela yardım isteyen bir "anne" ise akan sular duruyor. Sözde talep çocuklar içinse araştırmak aklımıza gelmiyor. Belki geliyor ama sonra şüphe duyduğumuz için utanıyoruz, "acaba"mızı kendimize saklıyoruz. Geçtiğimiz aylarda yaşanan olay buydu işte. Yardım edenlerin arasında profesyonel meslek yaşamlarında "acaba"yı düstur edinmiş kadınlar vardı ama "anne" olarak yardım ettiler, sualsiz. Vicdanları sömürüldü.

Halbuki onlardan önce biz birer bireydik, önümüzde berimizde "anne" sıfatı yoktu. Sanki herşey için daha özgürdük. Hayata karşı yanlışlarımız daha affedilirdi. Kendimizle ilgili hemen her şeye daha otokontrollü yaklaşırken, yaklaşmamız beklenirken diğer taraftan "anne"lik sıfatını kullanarak vicdanları sömürenlere karşı gardımızı düşürüyoruz.

Umarım bir daha böyle olaylar yaşanmaz.

2 Ocak 2012 Pazartesi

Yılbaşı

10 gündür beklenen hediyelerin açılma seromonisi

Yılbaşı gelenekleri

İlker, yılbaşında yapılması gereken ne varsa, adet ne ise toplamış gelmiş.


Yeni yıla güzel bir sofra, kuruyemişler, kokina....

Kırmızı mumlar... giyilecek kırmızı bir şeyler. Donumuz yoktu, hırkamızı kırmızı seçtik:)

31 Aralık 2011 Cumartesi

Bir yılbaşı yazısı : KÖPEKLER GİBİ PİŞMANIM!


Evet abicim güya sabahın köründe kalktık kimseler dadanmadan işleri hallederiz diye yola çıktık. Bu kadın, yani ben son üç günümü uykusuz ve mutsuzi depresif ve manyak geçirdiğim için Nadire ablaya hediye almayı unuttum. Üstelik izin günümün yarısını İlker'le AVM dolaşarak geçirmiş olmama rağmen!

30 Aralık 2011 Cuma

Yıllık yılbaşı ağacı hatıra çekimi

İzin günü, boş boş oturacağıma geçen yılki gibi fotoğraf çekeyim, her sene için ayrı bir anısı olsun.

Burda biri pazarda teyzelere şevket-i bostan tarifi veriyor!

Pazara gidince ilk iş Elif nineye uğruyorum. Ot çer çöp hep ondan alıyorum, bazen de yumurta. Minik ama sarısı neredeyse turuncu yumurtaları var.

29 Aralık 2011 Perşembe

Hayata insanlara dokunmayı başarabildin mi?

Bazı insanlar vardır, "gözlerimi kapatır görevimi yaparım" derler. Bazıları ise gözlerini dört açmış, yaptığım işe daha fazla ne katabilirim diye didinirler.
Bizim ofiste Gül var mesela. Canavar gibi. Gencecik evlenmiş, benim yaşımda ama boyunca çocuğu var. Ortaokul mezunu, çok uğraştık liseyi bitirtemedik, velisi olacaktım yav...

Cansu bize geldi


Aylardır görüşmüyorlardı.
Sırayla hasta oluyorlardı.
Cansu'nun geleceğini öğrendiği o gün takım eşofmanlar giyildi. Bevk'in aldığı parfüm süründü.

28 Aralık 2011 Çarşamba

Dumur diyalog #35

A: Cansu beni koklasın.

Y: Çok güzel kokuyorsun.

Hafta sonu Vol.3 : DIY'ın Dibine vurdum şerefsizim!


Hafta sonu ayazdan burnumuzu dışarı çıkarmadık. Arca pencereden güneşi gösterip "bugün hava çok güzel" şeklinde kıtır attı ama yemedim:P Yağmur, kar eyvallah... 10 C'ye kadar dış hava koşulları eyvallah ama ayaz soğuk bııırırırı...

Arca ile tek başımıza olduğumuzda her şey çok güzel. Üçüncü şahıslar olmasın mümkünse, hatta İlker bile... Tüm cumartesi günü tek arıza çıkarmadı. Tamamen onun istekleri doğrultusunda hareket ettik.

Misal erkenden öğlen uykusu uyumak istedi, hay hay... Erkenden pilav istedi, hemen! Yanına et, derhal! Ayran pek tabii!

Kurabiyelerden bahsetmiştim.

Şirinlere ev yapalım mı dedim, atladı fikrin üzerine!

Yaratıcılıktan değil be ya... Ela'lara gittiğimiz o gün çok şaşırtıcı bir şey oldu ve Arca, Ela'nın oyuncak evi ile epeyce uzun vakit geçirdi. Oyunlar kurdu, konuştu, vs...Eve döndüğümüzde ilk iş İlker'e anlattım.

Nitekim Şirinler'in şarkısını söyleye söyleye beklentimden çok daha uzun zaman bu dandirik evin önünde oyunlar oynadı.

"Oyuncağın, oyunun kızı erkeği olmaz"ı pek güzel gösterdi bize.

Ela'nın oyuncak evi ile pek mesut zamanlar geçirdi
Postun alt metnini henüz kavrayamayanlara açıklama:
Var ya bu anne D.I.Y.'ın dibine vuruyor dostlar.
Ayakkabı kutusundan oyuncak ev yapıyor var mı ötesi?
Üstelik çevreci bir duyarlılık ile "geri dönüşüm" olayına destek bir öneri sunuyor!
Hey yavrum hey!! GERİ DÖNÜŞÜM D.I.Y.'I BURADA!!  D.I.Y.'A GEL  D.I.Y.'YA!

27 Aralık 2011 Salı

Hala duymadınız mı? STET?

Sınır tanımayan ebeveynler topluluğu , kısaca STET.

Nehir blogunda bahsetti, hala duymayanlar duysun, duyursun.

Değerli insanlar güzel işler yapmak için bir araya geldi. Şimdi bir dernek oldular, amaçları çok basit ve net:
Gebeliğinden itibaren maddi manevi zorluk içindeki her anneye yardımcı olmak...
Web siteleri burada.

Gönülden destekliyorum.

"Tevazu, kişinin kendisini anlamadığını kabul etmesidir."


Hafta sonu kitabın biteceğini biliyordum. Hani bazı kitaplar vardır, bitmesin istersin, bitişini ertelersin. Pazar Arca uyuduktan hemen sonra uyuyakalmışım, her yerim ağrıyordu. Bir pazara gitmek bir insanı bu kadar mı yorar kardeşim! Ama böyleyimdir ben, hafiften depresyondaysam, uyku paklar beni. Tam dalacakken telefon çaldı, uyku açıldı.

Hafta sonu Vol.2 : İktisadi İlimler Akademisi

"Selam ayaz mı ne varmış dışarıda, tıkıldık eve! Annem iktisat ekonomi tasarruf filan diyor. Koydu cüzdanı, kumbarayı önüme, maksat muhabbet"

26 Aralık 2011 Pazartesi

Hafta sonu Vol.1 : Chocolate chip cookies activity

Arca : "of kurabiyeleri de koyduk fırına, bekle şimdi işin yoksa! Ege'nin annesi Elif teyzeyi yakaladığm yerde öpmeli, süper yapboz yav!"

“haydi oylar Yeliz’e, Yeliz gelsin meclise”!!

Yaşım 33.

25 sene bu şekilde çalışırsam emekli olacağımı düşünüyorum.

Allahın biçtiği ömür bilinmez lakin bu hayat şartlarında 25 sene yaşayabileceğimi sanmıyorum. Dolayısı ile emekli maaşımı muhtemelen hiç göremeyeceğim.

Eğer milletvekili olursam;

25 Aralık 2011 Pazar

Evde bir çocuğun olması demek…


Evin mütemadiyen savaş alanı olması demek.
Buzdolabında bolca süt, meyve, yoğurt demek, sağlıklı beslenmek demek

24 Aralık 2011 Cumartesi

Kaz ayaklarımın müsebbibi bulundu


Hayır pek çok sırıtmak değil sadece. Tamam o da var. Tamam cidden sürekli sırıtan bir suratım! Lakin sadece o değil. Asıl sebep lensler! Daha doğrusu kuruyan lensler!

23 Aralık 2011 Cuma

HAYIR, yalnız değilim! : Bu bir TO DO LIST postudur!


Geçenlerde Gamze ile yazışırken ikimizin de sadece kendimizde var olduğuna inandığımız, bir benzerimizi bulduğumuz için ölümüne sevindiğimiz bir yönümüzü keşfettik. 

LİSTELER!

Hiç bu kadar mutlu olduğumu hatırlamıyorum, benden bir tane daha var, üstelik neslimin tükendiğini sanıyordum. Evet biz Gamze ile “to do list”lerin bile listesini tutan kadınlarız. Hayata ne gibi bir katkımız var bilmem ama biz böyleyiz, bizi seven böyle sevsin!

Yeni yıl yaklaşırken fark ettim ki ben – tatil günümde yapılacaklardan, menüye kadar, market alışverişinden, yılbaşı hediyelerine ve hatta “okunacak” “alınacak” “daha sonra alınacak”, “alınsa da olur alınmasa da olur” kategorisindeki kitaplara kadar liste hazırlayan – ben, hayatımda hiç yeni yıl listesi hazırlamamışım.