28 Ekim 2012 Pazar

Dumur diyalog #76

Babaannesi ile sohbet ediyorlar, Arca önceki gece kaçırdığı çişi anlatıyor:
A: Çiş kaçtı babaanne, yatak çiş oldu

26 Ekim 2012 Cuma

Bayramlık

Bayram ruhuna uygun temiz temiz giydirdik Arca'yı...

Demişken biz Arca'ya hiç bayramlık almıyoruz yav. Bizim çocukluğumuzda bayramlık çok önemliydi. 5 yaş civarı alınmış bir bayramlık elbisem vardı, hala her detayını hatırlarım. Açık pembe, kolsuz (demek o yıllar yaza geliyormuş bayramlar) üzerinde minicik beyaz puantiyeler. Kol ağızları ile etek uçları fistoluydu. Elbiselerimizi umumiyetle annem dikerdi ama o pembe bayramlık butikten alınmıştı. Altınpar vardı bizim zamanımızda Alsancak'ta. Ceylan bebe filan çok sonraları çıktı. Bayramlıklarımız buradan alınırdı. Bayram dışında oradan alışveriş yapmaya pek kimsenin gücü de yetmezdi zaten. O bayram beyaz bilekten bağlama ayakkabılarım da olmuştu.

25 Ekim 2012 Perşembe

Hayatımda ilk kez kuaför koltuğunda ağlayacaktım!

Saç konusunda kalenderimdir. "Kökü bende nasılsa.." tarzı bir özgüven mi ne bilmiyorum ama hayatımda hiç öyle saçlarım iğrenç oldu diye nefret ettiğim olmadı. Saçlarımı kahveye boyattığımda bile!

Geçen güne kadar...

23 Ekim 2012 Salı

Dumur diyalog #75

A: Özlem öğretmen bugün bana jelibon verdi
Y: Hmm neden verdi?
A: Bilmiyorum, sormadı bile biliyor musun? verdi

22 Ekim 2012 Pazartesi

What I wore today? (Bugün ne giydim?)

bugün ne giydim?*
Pazar sabahı eve gelir gelmez cüce bir hoşgeldin demeden puzzle sordu. Pis herif insan anasının boynuna sarılır! Baktım İlker'le yaydılar, başladılar yapmaya ben pazara gideyim dedim, sepetlediler beni.

Canıma minnet... Bu hafta pazarcılar beni fena halde depresyona soktu. Biri der, "bu hafta son abla artık haftaya tezgah açmam" niye lan? Mısır bitiyormuş Aman diyim sen ver oradan dört tane, ben yerim. Diğeri der "haftaya tarla biberi bulamazsın abla, bitiyor artık" Vay şerefsiz, yarım alacağıma bir kilo alırım. Pembe domatesler pembeleşemeden tezgaha düşmüş, fena... Fasulye tezgahlarından birkaçının yerinde olmadığını görünce iyice depresyona bağladım. HAYIR! Henüz fasulyeyle vedalaşmaya hazır değilim! Bebem bu kadar aşıkken o sebzeye katiyen mevsiminin bitmesine razı gelemem! Durdurun zamanı! (neyse geyiğin bokunu çıkarmayalım) Uzun lafın kısası pazar gitgide çehre değiştiriyor, kereviz ile taze fasulye göt göte tezgahlarda... Bir süre böyle, sonra gelsin kış güzelleri.

Kral gibi müdür

Arca elinden geleni yaptı, ateşse ateş, öksürükse öksürük... Yıllık geleneksel röntgen çekimini de başarıyla tamamlayıp ciğerde çok şükür hiçbir bulgu edemeyince istirahate çekildiler paşazadeler:)

Dün evliliğimizin onuncu yılı şerefine geleneksel Arca'yı anneanneye sepetleme ve geceyi başbaşa geçirme planlarımızı hayata geçirecektik. Doktor bile onaylamıştı. Arca yaklaşık bir haftadır bugüne hazırlanıyordu. Allah seni inandırsın ben kendimi bu kadar motive etsem şirkete genel müdür olurum.

19 Ekim 2012 Cuma

“Bir çocuğa bakamadınız”

Arca ilk ateşlendiğinde doktoru, espri olsun diye, bize böyle demişti, ulen zaten gerilmişim el kadar bebeye enfeksiyon bulaştırdık diye, adamın üzerine yürüyecektim. “Etmeyeceksin kardeşim o lafı etmeyeceksin vallahi tıbbın neferi demem kaşını gözünü patlatırım”… diyemedim tabii kös kös boynumu büktüm.


Bakamamıştık evet. Hala da bakamıyoruz.

18 Ekim 2012 Perşembe

Günün sebzesi: Közlenmiş kırmızı biber

Bu ara mevsimi kırmızı biberin. Eskiden ben bunun bir etli dolmasını yapardım, üf hafif acılı filan yerken aklın çıkardı şerefsizim. Ama gel gör ki artık karbonhidrattan yana temkini elden bırakmıyor, dengeli besleniyoruz.

17 Ekim 2012 Çarşamba

Geçen yıl bu zamanlar

Var ya koptum! Blog arşivine bakıyordum.

Geçen yıl bu zamanlar "Çocuk yapın!" demişim, RTE salladıkça ben sallıyorum. O vakitler 3 imiş önerisi. Benim üslup da daha makul daha hafif. Unutmuşum bile yazıyı:)

Bu yıl bu zamanlar "ÇOCUK YAP!" diye biraz daha asabileşmişim. Halbuki yıllar geçtikçe daha naif olmalı daha sabırlı olmalı anne kişisi. Yok kızmışım ve kuvvetle muhtemel RTE'nin aile planlamasına pek de dostça yaklaşmayan yeni bir söylemi sebep olmuş buna.

Vallaha ben demiyorum o diyor, ben diyorum, o diyor ben diyorum, hadi allah ne verdiyse:)

Elaleme laf edenin başına iyi şeyler gelmez

Muhterem kocam kitap okumaz filan diye dokunduruyorum ama genel kültürü iyidir. Hani Matrix’te vardı, bir alete bağlıyorlar seni ve beynine bilgi yüklüyorlar. Alman kültürdeki tek kurluk hezimetimden sonra Matrix’in bile Almanca konusunda bana yardımcı olamayacağını hazmetmiş ve Fransızca, İspanyolca ve İtalyancayı bu şekilde öğreneyim hayalleri kurmuştum. Millet uçak kullanmayı öğrenir ben dil öğrenmek istiyorum, hey allahım!

16 Ekim 2012 Salı

Organize işler bunlar!

Dokuz ayın çarşambası bir pazara toplanmıştı. Boşa koydular dolmadı, doluya koydular almadı.

İlker’in yapı fuarına gitmesi icap ediyordu. Yeliz’in dibinden üç parmak çıkmış röflelerinin tazelenmesi. Zira Yeliz ‘in “saçımı kahveye boyatalım daha da röfle masrafı olmaz, tasarruf ederiz” (tasarruf bütçe plan procesi Vol.2) önerisi muhterem kocası tarafından “kocadan da tasarruf edersin o vakit!” şeklinde kesin bir dille reddedilmişti. Pazara gidilmesi gerekiyordu ve tabii markete de gidilmeliydi. Bunlar eğer Arca cücesinin uyku saatine kadar halledilebilirse öğleden sonra yemek yapılabilir, çamaşır yıkanabilir ve hatta ev bile toplanabilirdi.

Dumur diyalog #74

A: Bazen uzun kollu giydiğimde kollarım ıslanıyor okulda
Y: Öğretmenine üzerini değiştirmesini söylüyor musun?
A: Hayır! "üzerimi değiştirir misin lütfen" diyorum.

15 Ekim 2012 Pazartesi

Günün sebzesi: Acılı kabak kavurma

Kereviz ve bamya "opera" gibidir, seversen çok seversin, sevmezsen kimse sana yediremez. Ama kabak karaktersizdir. Sevmem diyeni bulamazsın ama kimse de öyle aman aman bayılmaz. İlla ki seveceğin bir şeyi vardır. Katiyen yemem de diyemezsin. İşte öyle yersin gider.

Bu hafta sonu günün çorbası ailesi ilklere imza attı!

Geçtiğimiz hafta “plan ve bütçe görüşmeleri” yaptık ve son zamanlarda ne çok harcadığımızı fark ettik. “Masraflardan kısma” konulu ufak bir workshop ile hemen inisiyatifi ele aldık. Bundan gayrı bizim haneye tasarruf hakim!

Beni ilgilendiren kısım kitap harcamaları! Her ay mutfak masrafı gibi kitap masrafım var. Hani kenara atsan birkaç ayda bir çeyrek altın alırsın. Okumayalım da cahil mi kalalım? Tabii ki hayır, işte bu yüzden kütüphaneler var. YAŞASIN KÜTÜPHANELER! Lakin Arca üyelik sistemini, kitapların okunduktan sonra geri verildiğini öğrendiğinde benimle aynı görüşü paylaşmadı, şiddetle karşı çıktı.

Nasıl yani kitabı alıyorsun ve senin olmuyor mu? Olmaz öyle şey!

12 Ekim 2012 Cuma

Dumur diyalog #73

İ: Arca cücesi gel bakkala gidelim.
A: Cüce değilim ben!
İ: Ya nesin?
A: Fındık faresiyim!
.......

sayar oğlanın intikamı

Akşam eve geldim, üzerimdekileri çıkarıyorum, yuh dedim! YUH! Bütün gün omzumda sümük lekesiyle dolaşmışım. Arca’nın sümüğü!

Dün sabah paşazade geç uyanmak istediler. Hayır öyle bir ayar tutturuyor ki tam kahvaltımı hazırlamışım üzerimi giymişim çıkmama beş dakika varken uyanıyor. on dakika daha uyusa yırtacağım! Zaten bende şans olsa baba olurdum. Neyse beni üzerimde iş kıyafetleri ile görünce bastı yaygarayı. Nasıl ağlamak ama yırtınıyor. Çıkaracakmışım, ev kıyafeti giyecekmişim. Oldu! gözlerim doldu!

11 Ekim 2012 Perşembe

ÇOCUK YAP!

Tuvalette tam da rahatlamanın arifesinde “annneeeea” şeklinde bir feryatla işini yarım bırakmak istiyorsan, çocuk yap!


Duşunu beş dakikada almak, kahveni soğuk içmek, kahvaltını yarım yamalak yapmaktan zevk alıyorsan, çocuk yap.

Zamanın çoksa, “neden 7, 8’den önce gelir?” gibi sorularla beyin mıncıklaması geçirmek istiyorsan…

10 Ekim 2012 Çarşamba

Bu hafta bunlara gıcık oldum

Apartmanın kedisi...

Kedi değil o vahşi bir yaratık. Sabah sinsice yolumu gözlüyor. Ben apartmanın kapısından çıktığım an üzerime atlıyor. Sağa yelteniyorum sağıma atlıyor, sola yelteniyorum soluma atlıyor. Sanki "yelisssss" der gibi tıslıyor. Yolumu değiştiriyorum benden önce koşup yolumu kesiyor, bir daha tıslıyor "yelissss".

9 Ekim 2012 Salı

Sayıyorum! 1-2-3!

Geçenlerde Arca’yı okuldan almaya giderken Özge aradı. Konu genel olarak ana-baba eğitim kitaplarıydı. Dünya kadar kitap vardı ve haliyle kafası iyice karışmıştı. Ne zaman ve nasıl yaptırım uygulamalı? Hangisi cezaya girer hangi şekilde davranırsak vermek istediğimiz mesajı alır? Nasıl etkin bir şekilde çocuk dinlenir, nasıl ağzından laf alınır?

Bir arkadaşım bana akıl danışıyor, fırsatı kaçırır mıyım! Arabayı çektim kenara, Allah ne verdiyse anlatıyorum. İletişimde devrim! Telefonda “ana-baba eğitim kitaplarını anlama ve özümseme” konulu seminer!

Hmmm buraya kadar güzel… Kapattık telefonu, ben park ettim, okula girdim. Üzerimde hala az önce girmiş olduğum rolün izlerini taşıyorum: okumuş, bilmiş, hatta çokbilmiş ukelaana.

8 Ekim 2012 Pazartesi

Terapi

Adamın tuzu kuru. Adam başarılı bir sitcom’un senaristi. İki evi, spor arabası, iyi kötü bir evliliği, sağlıklı yetişkin çocukları, konuşamadığı daha doğrusu dinlemediği bir karısı ve uzun uzun sohbet ettiği bir platonik ilişkisi var… Fakat hiçbirinin çare olamadığı bir diz ağrısı ile buna ve nice saçma sapan takıntılarına iyi gelmesini umduğu pek çok “terapi” seansı… Akupunkturdan tut da bilmem ne yağlarıyla bilmem ne terapisine kadar, ülkede ne kadar tavsiye edilen para tuzağı varsa bizim adam ağına düşmüş.


Geçtiğimiz iki haftanın kitabı Terapi’ydi.