8 Mart 2013 Cuma

Türkiye’nin sadece çocuk aktivite ürünleri satan tek sitesi www.handykids.com.tr açıldı...

Bugün emekçi kadınlar günü.
Çok acayip şeyler yazasım var ama sonra, şimdi değil! Şimdi emekçi ve de girişimci arkadaşım, blogger bir anne Nihal'in sitesini, Nihal'in tanıtım yazısı ile duyurmak istiyorum:

Türkiye’nin sadece çocuk aktivite ürünleri satan tek sitesi www.handykids.com.tr açıldı...

Handy Kids nedir?
Handy Kids , “becerikli çocuklar” anlamına geliyor. Ürünlerin tamamı çocukların el becerilerini
geliştirmeye yönelik. Kutunun içinden yapacağı aktiviteyle ilgili tüm malzemeler çıktığı için anneler hem
fikir hem malzeme bulma derdinden kurtulmuş oluyor. Ürünler İngiltere’den ithal, çocuk sağlığına uygun
malzemelerden üretilmiş, ve tüm güvenlik testlerinden geçmiş.


 Handy Kids fikri nasıl ortaya çıktı?
Oğlumla aktivite yapmayı ve gezmeyi çok seviyoruz. Çevremdeki annelerden en sık duyduğum soru
hep şu olmuştur : “Bu aktivite fikirlerini ve malzemeleri nereden buluyorsun ?” Aktivitelerin çoğunu
yabancı bloglardan buluyorum; fakat bazen insanın, özellikle de çalışan annelerin fikir aramaya bile
vakti olmuyor. Malzeme konusu da ayrı bir sıkıntı. Yurtdışında çok sık rastladığım “do it yourself” yani
“kendin yap” diye tabir edilen setler vardır, içinde çocuğun yapacağı aktiviteyle ilgili tüm malzemeler
olur. Bunların benzerlerinden Türkiye’de zaman zaman görüyordum, ama fiyatları çok yüksek
buluyordum. Buradan yola çıkarak Türkiye’ye bu tarz ürünler getirmeye karar verdim, ve böylelikle
www.handykids.com.tr doğmuş oldu.

Handy Kids nasıl bir site?
www.handykids.com.tr ürünlerimizin satıldığı tek e-ticaret sitesi. Fakat www.handykids.com.tr
sadece ürün satan klasik bir e-ticaret sitesi olmayacak. Sitemizin blog kısmı var ve burayı aktif olarak
kullanacağız. Blog kısmında paylaşacağımız ürünlerle ilgili yazılarda; ürünün kutusundan neler çıktığı ve
nasıl yapılacağı detaylı fotolarla anlatılıyor olacak. Böylece ürünün sadece kutusuna bakarak seçmeniz
gerekmeyecek. Ayrıca ürün çocuğunuzun zevkine hitap ediyor mu, yaş grubuna uygun mu, bu soruların
yanıtlarını da blog kısmındaki yazılarda görebileceksiniz. Blogger geçmişime dayanarak blog yazılarına
çok önem veriyorum. annelerin pek çok faydalı bilgiyi bloglardan edindiğine inanıyorum. Bu da
www.handykids.com.tr yi sadece ürün satan sitelerden ayıran en önemli özellik olacak.


Handy Kids’te ne tür ürünler bulabilirim?
Handy Kids’de birçoğu hazır kit halinde aktivite setleri bulabilirsiniz. Tamamı çocuğunuzun el becerilerini
geliştirmeye yönelik ahşap setler, alçı aktivite setleri, elişi setleri, maske yapma setleri, boyama
setleri, köpük aktivite setleri bulabilirsiniz. Hazır kitlerin yanı sıra bolca değişik aktivite malzemeleri de
bulabilirsiniz craft paketleri, şönil, makas , boyama örtüsü tarzı ürünlerle aklınızdaki aktiviteleri kolaylıkla
yapabilirsiniz.

NIVEA yürekleri ağza getiren bir şakayla yeni Stress Protect deodorantı tanıttı

Havaalanında yaşanabilecek en büyük terslik veya en korkutucu deneyim ne olabilir dersiniz? Uçağınızı kaçırmak mı, bavulunuzu kaybetmek mi yoksa hava koşullarından dolayı günlerce havaalanında kalmak mı?

NIVEA, yolcular üzerinde uyguladığı Stres Testi’yle, onlara soğuk terler döktürmüş ve yeni Stress Protect deodorant için eğlenceli bir viral reklam hazırlamış. Videoyu izleyenler, en stresli deneyimlerini #StresTesti etiketiyle Twitter’da paylaşmaya başlamış bile.

Şubat ayında dünya çapında 5 milyondan fazla izlenme ile en çok paylaşılan viral videolardan olan Stres Testi, NIVEA’nın yeni ürünü Stress Protect deodorantı tanıtıyor. Videoda, farklı insanlar havaalanında uçaklarının kalkmasını beklerken, bir anda tehlikeli bir kaçak olarak arandıklarını öğreniyorlar ve ne yapacaklarını şaşırıyorlar.

Günlük hayatımızda karşılaşabileceğimiz heyecan, korku, stres gibi duygu değişimlerinin neden olduğu terleme ile yeni NIVEA Stress Protect deodorantın ne kadar iyi başa çıktığını, esprili bir dil ile anlatan videoyu izleyince, soğuk terlere karşı önlem almanın önemini kesinlikle hissedeceksiniz.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

6 Mart 2013 Çarşamba

Tanrı Tavşanken

Nergisler de henüz mevsimindeyken...

Evimi her daim nergis kokutan bir adam var hayatımda. Yok yav romantizme bağlamayacağım. Eminim muhterem gül gibi 12 ay bulunabilecek bir çiçek sevmediğime içten içe şükrediyordur. Bizim evin romantizm süresi pek güdük, hepi topu birkaç hafta.

5 Mart 2013 Salı

4 yaş Arcatomisi

Geçen hafta anatomi-babatomi saydırırken twitter’dan @tuten “bir arcatomi yaz da tam olsun” dedi.

Sahi niye akıl edememiştim daha önce? Hep derim “twitter = faydalı kuşlu sosyal paylaşım şeysi”

Arcatomik yapı dört yaşla birlikte iyice ateşli bir hal aldı. Çoraplara tepki inanılmaz boyutlara ulaştı. “o çoraplar o ayaklarda durmayacak! İşte o kadar!” Yeni bir evimiz olduğunda sırf bu çorapsız gezme takıntısı yüzünden yerden ısıtma yaptıracağım sistemi.

4 Mart 2013 Pazartesi

Dumur diyalog #95

Manavın önünden geçerken üzümleri görünce; "aaaa annem yaz gelmiş!"

Çiçekçinin önünden geçerken çiçeklikteki papatyalara neden saldırdığını sorunca; "annem sana çiçek toplayacaktım ama?"

1 Mart 2013 Cuma

Dumur diyalog #94

Ipad'de oyun oynamakta olan Arca babasından yardım talep eder:"babacım şu treni şuraya götürür müsün?"
İ: sen kendin götürebilirsin
A: Ama babam ben nasıl götüreyim? ben dört yaşta bir çocuğum. Sen otuz beş yaşta bir babasın, sen götürebilirsin
..............

28 Şubat 2013 Perşembe

4 yaş babasının babatomisi

Anatominin çilesi bitmemiştir. Bir çocuk doğurmuştur, besleyip büyütmüştür, ama neresinden bakarsan bak babasına benzetmiştir. Önceleri sevdiği adama benzemesi romantik bir duygu yoğunluğu oluştursa da hayatın gerçekleri böyle değildir!

4 yaş anasının anatomisi

Dört yaş anası anatomik bakımdan çökmüştür. Zırt pırt hastalanan bebesine bakacağım, uykusuz kalacağım diye kendini ihmal etmiş, ince hastalıklara tutulmuştur.

Dört yaş anasının acayip kıl olduğu iki şey varsa biri etraftan “senin oğlanın bağışıklığı pek düşük” laflarıysa diğeri “aa yine mi hasta?” sorusudur. Evet yazık ki adam bir türlü büyümemektedir, sürekli hasta olmakta, etrafta ne kadar mikrop varsa eve taşımaktadır. Herkes bilgilendi ise, dağılmak serbest!

Dur lan dağılmayın yeni başlıyorum:)

27 Şubat 2013 Çarşamba

"Görseldeki %100 Arca yapımı lego şeysi nedir? Ne işe yarar?"

... diye sormuştum dün bazı sosyal paylaşım mecralarında.
Gel gör ki cevabını bana sorsalar, serde gevezelik var uzun uzun anlatmam lazım. Lakin kısa yol paylaşımları onlar, oralara takılanlar okumaya üşenir yav. Hep derim geveze kadına blogtan başkası yalan.

Neyse ne diyordum?

Geçenlerde Arca´ya fena kızdım ama neden diye sorma hatırlamıyorum. O kadar kızdım ki göresim yok! Oturdum koltuğa cüceye de "bak git oğlum sakinleşmeye çalışıyorum" diye talimat verdim.

25 Şubat 2013 Pazartesi

Dumur diyalog #93

A: hemen büyümek istiyorum
Y: ne olacak büyüyünce
A: 32 yaşında olacağım
Y: vay ne yapacaksın 32 yaşında olunca
A: bilmiyorum araba tamircisi filan olucam!

21 Şubat 2013 Perşembe

“Daha Sade bir hayat”

 
Ne diyordum?

"Daha sade bir hayat" kitabı sadece “eşyalarınızdan kurtulun, bak nasıl mucizevî sonuçlar alacaksınız” vaadinde bulunmuyor, yaşamda sadeliği eşyaya indirgemiyor, bizler için sıradanlaşan amma velakin çocuklarımızı ciddi strese sokan kaostan da sıyrılmak gerektiğini anlatıyor.

O öyle bir stres ki günümüzde pek çok çocuğun ilaçla tedavisine başvurulan “dikkat eksikliği ve hiperaktivite” sorunlarına yol açıyor. Ben demiyorum, kitap diyor : ) Demekle kalmıyor, hayatı sadeleştirilen önceden dikkat eksikliği ve hiperaktivite teşhisi konmuş çocuklarda ilaçsız iyileşmelerin görüldüğünü de araştırma sonuçlarına dayandırarak açıklıyor.

Sadeleşmek tüm hayatımıza yayılması gereken uzun bir süreç..

Bir yerden başlamak lazım.

20 Şubat 2013 Çarşamba

"Sıkıldım."

“Donunun içine bir avuç arı koyayım bak bakalım sıkılıyor musun?”

Hayal gücündeki derinliğe bakar mısın?

Böyle cevap verirdi annem bize, "sıkıldık" dediğimizde, geçen ablam uğradığında yine kulaklarını çınlattık annemin:)

Annem “pedagojide yaratıcılık” semineri verecek potansiyeldedir, ders verse ön sıradan yer tutarım :)

Raporlu olduğum haftayı, evde yayarak geçirdiğimi düşünen varsa, korkmasın, sabah kahvemi içtim, tepelemeyeceğim : ) Lakin fena halde yanıldıklarını bilsinler, b.k atmasınlar.

Evvelden başlayıp kenarda tuttuğum birkaç kitabı bitirdim.

Yav bir Allahın kulu da bana madalya takmıyor ya çok pis içerliyorum! Bir alkış bir sırt sıvazlama? Nerde…

“Can sıkıntısını bir armağan olarak kabul edin" diyor kitap. Yaratıcılık için bir fırsat.

Genelde kitap satırlarının altlarını çizmem ama “Daha Sade Bir Hayat” isimli kitapta resmen fosforlu marker kullandım : )

19 Şubat 2013 Salı

Çocuklu ev

Evde çocuk mu var, o zaman eşyaların kullanımındaki yaratıcılığa karışmayacaksın.

O eğecek, bükecek, kafasına göre şekillendirecek evin düzenini.

Misal sen ona Jenga oyununu öğreteceksin diye göbeğini çatlatacaksın, o Jengalardan kule tasarımları ile şaşırtacak seni.

Sen çamaşırları asmak için kucağında götüreceksin çamaşırlığa zira senin oğlan teyzesinin aldığı yarış pisti şöyle dursun, senin leğenini Formula 1 pistine çevirmiş olacak.

18 Şubat 2013 Pazartesi

Balık yemeyen cüce bir kuru ekmeğe talim

Arca’nın geçmişini bilenler daha iki yaşında iken bir orta boy çipurayı silip süpürdüğünü hatırlarlar. Geçmişini şeettiğimin cücesi! Senesi oldu, balığa yanaşmıyor. En son balık konusunda endişelerimi dile getirdiğimde “antin kuntin tariflere bulaşmadan yemek yedirme konusunda ahkam kesiyordum. Ispanakta son derece faydalı olan özendirme politikasının balıkta sökmediğine değinmeme bilmem gerek var mı?

Nereden baksan bir yıl olmuş, bir bütün balığı bitirdiği günleri geçtim, birkaç lokma yediğinde zevkten dört köşe oluyoruz. Kendimce zorlamadan çok şey denedim. Balık ekmek, “önce balık sonra makarna” olumlaması, envai çeşit ve pişirme tekniği ile farklı balık sunumları ve hatta İglo’nun kıtır balıkları… Sadece balık ekmek işe yarar gibi oldu, geçen bir sene içinde birkaç defa yediyse böyle yemiştir. Yanına da illa ki salata.

El kadar bebeyken bir bütün balığı ekmeksiz götüren çocuğun bu halleri düşmesi acı verici tabii ki. Balık mühim balık şart. En azından bence… Empati de kuramıyorum zira bende çiğ balık kokusundan bile aşerme görülebiliyor.

Misal dün İlker’in işleri olduğu için Güzelbahçe’deydik. O işlerini hallederken biz Arca ile telaşsız baş başa bir günün tadını çıkardık. Şantiyenin yakınındaki keçileri ebegümeci otlarıyla besledik, tavuklara yem verdik, bol bol koştuk açık havada. Dönüşte İlker aklımı çeldi. Balık ekmek. Aç mıyız değil miyiz derken bir baktım büfedeyiz. Var ya hayatında böyle sardalye yememişsindir. Kendimizden geçerken Arca’ya da teklif ettik tabii ki “ı-ıh” dedi. Varmadık üstüne, kuru ekmeğe talim etti. Oradan balık haline geçtik, zira balık ekmek kesmemişti, kalamar tava ve bira ile cilalayacaktık öğünü.

Arca’nın ekmek kemirdiğini gören haldeki otçu köylü teyze bile karıştı “buna ekmek vermeyin, sulu yemek de yesin” dedi. Hey allahım! Sana ne teyze, çocuk benim çocuğum!

Çocukların yemek yiyip yememesi toplumsal bir sorun mu?

15 Şubat 2013 Cuma

Dumur diyalog #92

Sevgililer günü münasebeti ile telefon ettiği babaannesine,
A: babanecim ağzımda sakız var pek konuşamıyorum ama şimdi senin kocan yok ya... Sevgililer günü bayramın kutlu olsun

14 Şubat 2013 Perşembe

Gurme Arca'nın yemek eleştirisi : videolu özel gösterim

Gittikçe İlker’e benziyor. Tam olarak 1/4 prototipi diyebiliriz. Korkarım “4 yaş babatomisi” hakkında yazacağım yazıya sadece Arca’nın fotoğrafını koymam yeterli olacak. Yalnız fiziksel özellikleri olsa iyi, huyu suyu zevkleri de iyice babasına benzer oldu. Özellikle damak tatları aynı. Et için - ama halis muhlis kırmızı et için - çikolataya olduğundan daha fazla iştahı var diyeyim daha da demeyeyim.
Muhterem kocamın en iyi arkadaşlarından biri bizim kasap Aydın abi. Yoo önceden tanışıklıkları yok, İzmir'e taşındıktan sonra İlker, dükkana gide gele kanka oldular. Ailecek de görüşüyoruz. İlker kasap tezgahının müşteri tarafında durmaz hiç, direkt arka tarafa geçer. Yakinen izler etlere uygulanan işlemleri.

Arca’nın da en çok sevdiği yerin tezgahın öte tarafı olduğunu anlatmama bilmem gerek var mı?

Neyse ben yeni bir şeyden bahsedecektim. En azından benim için yeni:)

13 Şubat 2013 Çarşamba

Tespitim geldi Vol.4 : saç adamı başka bir şeye dönüştürüyor

Saçlarımdan nefret ettiğimi söylemiş miydim? Söylememiş olmam mümkün değil, cidden nefret ediyorum. Söz dinlemez, asi şımarık çocuklar gibiler. Sürekli yatmaktan dolayı geçen hafta umumiyetle tepemde toplanmışlardı.

İçerde yatıyorum, biri telefon etti uykum kaçtı, bir şeyler yiyip ilaç içip öyle yatarım dedim, odadan o kafayla çıktım. Koridorda karşılaştığım NA korkudan bir boy zıpladı. Saçları yer çekimine isyankar bir hayalet gibi dolaştım bütün hafta. Kanımca İlker’in “saçlarını uzat artık” demesinde tüm hafta süren göz banyosunun etkisi var. Garibim sanıyor ki düzelecek uzayınca, hayır daha fena kabarıyor.

Neyse ne diyecektim? Tespit ettim hatta test ettim onayladım, saç beni inanılmaz farklı bir insan yapıyor.

P.ipi farkındalığı

Geçenlerde okulda “vücudumuzun içinde ne var?” çalışması yapmışlar. Öğretmenleri maketten iç organları anlatmış, sonra önlerine verdiği resimlere anladıklarını çizmelerini istemiş.

12 Şubat 2013 Salı

Büyük ayı Küçük ayı serisi : Mesaj ama kime?

Arca hemen hiç kitap seçmez. Eve ne gelse itinayla üç beş defa okutulur, özümsenir, kitaba belli bir süre çok fena sarılır, bir süre böyle gider. Serisi varsa kitabın illa ki istenir, pek tabii alınır, bir posta da yeni gelen kitap ile aynı süreçlerden geçilir.

Gel gör ki gözüne soka soka mesajı dayayan kitaplardan pek haz etmez. Ne kadar sararsa sarsın o kitaplar hep yan rafa şutlanır. Misal "cesur böğürtlen"... Arca çok kısa bir süre sarar gibi olup sepetledi kitabı.