18 Temmuz 2013 Perşembe

Oğlan çocuklarının dünyası

Çeşme’de malum Allahın denizine kumuna para alıyorlar. Tatildeyken bir günümüzü şu “beach”lerden birinde geçirelim dedik. Lisedeyken toplanıp gittiğimiz Ayayorgi’nin salaş mekanları şimdi acayip isimli yerler olmuş, 70 TL’den kapı açıyor, bir de bilmem ne kadar da içeride harcayacaksın diyor. “Bağzı” sosyeteler gibi lahmacun+suşi menüsüne zaten asgari ücretlinin maaşını ödeyeceğin için harcama alt limitini haydi haydi aşarsın, endişelenmeye hiç gerek yok.
Bütçenin miktarını görünce hop direksiyonu daha makul beach’lerden birine kırdık. Denizi güzel, kumu güzel, güzel de içeriye girerken verdiğin para yetmiyormuş gibi bir de başında dikiliyorlar, belli aralıklarla ne isteriz diye soruyorlar. Arca’ya bir torba kiraz yıkayıp getirmiştim, utandım çıkaramadım.
Neyse… karar verdik sosyeteye karışacağız, o gün öyle…

Dumur Diyalog #101


Yaz ekranlarının fukaralığı, en çok boş vakitlerini televizyon karşısında geçiren muhterem kocamı etkiledi. Geçen baktım, televizyondan radyo açmama bile laf etmedi, uzanmış blogu okuyor, gözlerime inanamadım.
Hemen eleştirilerini sundu: “uzun zamandır dumur diyalog yazmamışsın” dedi. Doğru, en son mayısmış yazdığımda. (Bu arada kendisi de mayıstan beri bloga bakmamış, pis:P)
Onu bırak Arca’dan bahsetmiyorum bile, Gülçin dürtünce  fark ettim.
En iyisi yepyeni bir "dumur diyalog" ile Arca'dan haberlerin ısınma turlarına başlayalım.

17 Temmuz 2013 Çarşamba

Halka indim

Flaş ! Flaş!
“Yılların otoban gülü”, “orta şeridin şoför Nebahat’i”, “azami hız = 100 km” Yeliz, yani bendeniz, toplu taşımaya geri döndüm! Halka indim yav!
Bunun benzine gelen son zam ile benzin fiyatının 5 TL’ye çıkması, dolayısı ile en yakın takipçimize açık ara fark atarak dünyanın en pahalı benzinini satan ülke sıralamasındaki birinciliğimizi sağlamlaştırmamızla bir ilgisi yok. 

16 Temmuz 2013 Salı

Bir çocuk kitabı ne gibi özelliklere sahip olmalı?

--- Haftalık çocuk kitapları yazıları artık sadece blogda:) kahrolsun bağzı satılmış medya :P ---

Önce çocuğumuzun yaşına uygun olmalı. Üç yaşındaki kızınıza “Bir genç kızın gizli defteri”ni okuyamayız. Sonra illüstrasyonları ilgi çekici olmalı. Çocuk deyip geçme, son derece seçiciler ve iyiden güzelden anlıyorlar. Eh bilinçli ana babalar olarak hikayenin de eğlendirirken (yani sıkmadan) eğitmesini isteriz değil mi? İsteriz isteriz!

15 Temmuz 2013 Pazartesi

Genel istek üzerine… Mantarlı karides güveç tarifi

Genel istek derken Emine Beder, Devletşah kardeş, Portakal ağacı filan gibi aşçılardan bahsetmiyorum. Onlar kadar muhteşem yemek yapan annemi ve İlker’in annesini kastediyorum.

Evet ikisi de nefis yemek yapar. Ama balık sofrası kurulacaksa karides güveci ben yaparım! Söylemesi ayıp havamdan geçilmez. Bu ikisinin bilmediği tek tarifim var, bu da bana bir ömür yeter kanımca.

Küçük şeyler

Arca ile hastanede kaldığımız yaklaşık bir ay aslında korkunçtu. Bir tedavi vardı ama tam teşhis yoktu, her kafadan bir ses çıkıyordu, doğuştan mıydı, sonradan mıydı, neydi, nasıldı…

Hastaneden çıktıktan sonra bir gün, Kordon’da Ege’nin annesi Elif ile yürüyorduk, tedavi sürecinde bloga yazdıklarımı okumuştu ve nasıl böyle esprili bir dille anlatabildiğimi sormuştu. Elif elini üzerimden çekmeyen arkadaşlarımdandı o haftalarda, en az benim kadar biliyordu her şeyi ve gülebilmemize şaşırıyordu haklı olarak. “Her şey kötüydü ve gülmekten başka yapacak bir şey yoktu” gibi bir şeyler dediğimi hatırlıyorum. İki sene sonra Ege de hastanedeyken telefonda karşılıklı gülerken de hatırladık. Bazen gülmekten başka bir şey gelmiyor elinden ve ufak tefek mutluluklar için eşeleniyor insan.

12 Temmuz 2013 Cuma

Hiç aklımda yokken

Dediğim gibi "Bab-ı esrar" yol arkadaşım oldu o gün ama gözüm tabii yine diğer yolcuların kitaplarındaydı.

Uçağı beklerken kitap okuyan bir kadının yanına oturdum. İçimde ne okuduğunu göreceğime dair bir umut yeşerdiğini inkar edecek değilim, hepimiz beni tanıyoruz. Gel gör ki lanet kadın kitabın kapağını şöyle bir oynatmıyor ki göresin.

11 Temmuz 2013 Perşembe

Dünya ahiret kardeşim olsun ben bu Murphy denen herife çok gıcığımarkadaş!

En gıcık olduğum muhabbeti ben yapmayacağım, hayır "hep koşturmaca hep koşturmaca" yakınmaları ile başlayan "dünyayı kurtarıyorum" havalarıyla devam eden söylemlere girmeyeceğim. Hadi kabul edelim hiçbirimiz bir bok yapmıyoruz aslında. Küçük burjuvalar olarak küçük burjuva ihtiyaçlarımıza kıtı kıtına yetecek kadar para kazanmak için çalışıyoruz, hepsi bu!

Ben üç beş klima pazarlamanın peşindeyim, sen ona buna kredi satmaya çalışıyorsun belki, beriki inanmadığı bir sistemin içindeki çarklardan sadece biri... Ve böyle tüketiyoruz yaşamı. Birileri daha can veriyor, gencecik biri daha hayata veda ediyor ve biz böyle tüketiyoruz yaşamı! Hepsi bu!

5 Temmuz 2013 Cuma

Ahmet Ümit iyiymiş yav:)

Hiç okumamıştım Ahmet Ümit garip ama gerçek. Ki ben severim polisiye romanları. Demek ki rast gelmedi. Geçenlerde İstanbul'da Elvanla kitaplardan bahsederken "al" dedi "al benimkinden başla seversin" hehe biri bana kitap verecek ben de hayır diyeceğim mümkün değil! Bir de 500 sayfalık ateş tuğlası gibi kitabı ta oralardan taşıdım deli miyim neyim:)

4 Temmuz 2013 Perşembe

Bugünlerde...

Sesim çıkmıyorsa tamamen tatil rehavetinden:) Arca ile başbaşa tatil yapıyoruz ve ilginçtir henüz birbirimizi gırtlaklamadık:))) yok be şaka yapıyorum acayip eğleniyoruz. Bir şey yaptığımız da yok sabahın köründe uyan kahvaltı deniz yemek uyku... Adamım ipad oynarken anası kitap okuyor işte öyle sakin ...

28 Haziran 2013 Cuma

Öz

Yaz aylarında tatilini Türkiye'de geçiren ve her sene ayrı bir sebzenin mucizesinden bahseden Dr. Öz değil. Kitabın adı bu.

Hani "olmaz olmaz bizim ülkemizde olmaz öyle işler!" diye kestirip atan yol arkadaşım vardı ya, işte bu kitaptan bahsediyordu. Bu laftan sonra konuyu uzatmaya niyetim yoktu ama kitabı biliyor olması bile ilginçti, dayanamadım, sordum:

26 Haziran 2013 Çarşamba

"nedir o okuduğunuz?"

Niyetim hem gösterip hem de kitabın adını telaffuz etmekti, iki harfli kelimeyi söyletmedi bile bana. Yüzünü ekşiterek "ha yok biliyorum, olmaz o bizim ülkemizde olmaz o işler" dedi, döndü yüzünü cama. Mal gibi kaldım. Ona uzun uzun anlatacağımdan mı korktu ne?

Ben sevmem ki seyahatte sosyalleşmeyi, yüzlerce yolcunun arasında tek başımaymışım gibi seyahat ederim. Kimselere bulaşmam. Tamam kim ne okuyor diye bakacağım derken sekiz olmuşluğum var, halinden tavrından hayat hikayesini yazdığım tipler de var ama o kadar. Sohbet etmem, seyahat kafamı boşaltmam için fırsattır, ha doldurmak mı istiyorum, okurum. Hepsi bu! Kimse de bana bulaşsın istemem!

24 Haziran 2013 Pazartesi

Küfretmekte haklı mıyım? Haklıyım!

Kıçı acımayan hiç kimse ama hiç kimse karşıma geçip bana haksızsın diyemez! Altı gündür süren ateşimin, işe yaramayan antibiyotiğin ve bitmek bilmeyen boğaz ağrısının sırrı çözüldü: anjin!
Çözümü : beş gün iğne! Ve evet doğru tahmin iğne olurken kendini kasarsan sabah olduğun iğne akşamın bu saatinde hala acı acı anımsanır. Geçmez!

21 Haziran 2013 Cuma

"Bunlar" adlı terörist grup

Eşşek kadar kadınım yeminle annemi özledim! Hatta ablam gün içinde arayıp "geleyim size bakayım ablacım" dediğinde böğüre böğüre ağlayacaktım.
Çünkü hastayım. Reva mı lan bu bana! Bu havada?

O pis velet mikroplarını bana nakledip babaannesiyle yazlığın tadını çıkarmaya gitti. Pislik! Son üç gündür o yer cücesine ettiğim küfürlere bugüne kadar hiçbir insan evladı maruz kalmamıştır.

18 Haziran 2013 Salı

Hayal gücünün sınırlarına ulaşan oldu mu?

Arca hasta. Kanındaki enfeksiyon değerinin stabilitesinin yanında #duranadam çeker gider. (“durmak yok yola devam” ile henüz bir yere varamayanlara bizim oğlanın enfeksiyonunu seve seve göndeririz)

İlginçtir, yer cücesi bu hastalığa rağmen ne yaptı ne etti dün akşam yılsonu gösterisine iştirak etti. Arca’nın direnişine onun iyiliği için bile olsa dayanamadık, hak verdik. Diktatör değiliz ki isteklerine kulak tıkayalım. Hakkıydı, direndi, kazandı. Şimdi hastalığa direnme zamanı, #direnarca arkandayız annem!

Geçen İlker’le konuşuyoruz, Arca sürekli lafımızı kesiyor, bir iki … uyarıyoruz, aaa tepemiz attı, kızdık, sesler yükseldi. Zaten gerginiz her daim.

Neyse girdim mutfağa, bulaşıkları filan topluyorum. Pıtı pıtı ayak sesleri.

13 Haziran 2013 Perşembe

Sen konuştuysan ben susmam!

İki haftadır sosyal medyadan, RS FM’den, Halk TV’den, bizzat orada bulunan arkadaşlarımdan an be an takip etmeme rağmen meydanlara çıkamadığım için ağlayıp, Gezi’nin biber gazlı havasını soluyamadığım için kendimi hep eksikli hisseden ben, “ne haddime” deyip az konuşuyorum (yazıyorum) ama sen Necati Şaşmış mı Şaşmaz mı ne, utanmadan kameraların karşısına çıkıp Türkçeyi ve beyinlerimizi katlediyorsun. 
Bizim oğlan hasta yine, uykusu açılmış gece tekrar uyutayım diye yatağına uzandım. Geç olmuş ben de onunla uyurum diye geçiyor içimden.  Ne mümkün? İçeriden televizyonun sesi geliyor. Allahım bitmiyor katiyen bitmiyor ve ne dediği de anlaşılmıyor.  Allah seni inandırsın, “kim lan bu?” diyerek hışımla çıktım yataktan. (Malum sesten çıkaramıyoruz)

7 Haziran 2013 Cuma

Ne değişti?

Gezi parkı eylemleriyle başlayan direniş sürecinde çok şey değişti çok! En azından bizim evde : )

Bir kere sosyal medyaya (“baş belası” olduğunu düşünmese de) mesafeli duran muhterem kocam tüm engelleri kaldırdı, kullanımını kısa sürede öğrendi ve sonuç olarak twitter hesabımı ele geçirdi. Akşam saatlerinde benim profilimden atılan terbiyesiz tweet’lerden katiyen mesul değilim. Ben gündüz, o akşam ha boyna favoriliyoruz faydalı olanları. Organize bir iş mi çeviriyoruz lan yoksa? Tövbe!

6 Haziran 2013 Perşembe

Yanılmışım

Lİnkedin diye bir sosyal paylaşım sitesi var. Facebook’un iş yaşamı versiyonu diyebiliriz kısaca. Oradaki kontak listem epey renkli bir mozaik, her yaştan her meslekten insan var.

Geçenlerde birisi ile yazışıyoruz. Üniversiteden mezun olalı on sene bile olmamış ama beş altı iş değişikliği yapmış. Hem de İzmir’de. İzmir’de adam akıllı şirket sayısı onu geçmez, demek emekliliğe kadar çoktan bitirecek İzmir piyasasını.

Arkadaşlara anlatıyorum “yeni nesil doyumsuz abicim, bunlar bir işte bile sebat etmesini bilmiyorlar. Maymun iştahlılar…” Tam bir kocakarı üslubundayım.

Y kuşağı bunlar Y!

4 Haziran 2013 Salı

1 Haziran 2013 Cumartesi

Sen git ben evde kalırım

Arca ile başbaşa evde kalıp ağlamaya başlayınca öyle dedi bana; "sen git ben evde kalırım".

öğlen Nokta'daki eyleme katıldığımızda ve nedenini sorduğunda anlatmıştım çünkü. Ağaçları söküyorlar demiştim. "Ağaçları kesenlere mi kızıyor polis?" dedi. "yok" dedim, "ağaçları koruyanlara kızıyor" NASIL YANİİİİ? Öyle işte...

Bütün arkadaşlarım Gündoğduda Alsancakta şu an, bana ta alt caddeden korna sesleri geliyor.

Arcaya şu an inanılmaz kızgınım! Ben twitterla meşgulken koltuğu boyadığı için! Ama tabii aslında gidemediğim için kılım bunu hepimiz biliyoruz. Kös kös odasına gönderdim, gözüme gözükmesin şu an kimse.

Bitirirken, bendeki birkaç fotoğrafı paylaşayım bir , Gündoğdu an itibariyle yıkılıyormuş!