25 Şubat 2008 Pazartesi

Anıkolik


iyi bir kitap herşeydir, vaktin nasıl geçtiğini anlamayacağın türden bir kitapsa elindeki yalnız seyahatleri bile iple çekersin. Vakitsizlikten bir türlü ilerleyemediğim bir kitap için aktarmalı uçuşlar en ideali. Anıkolik'in hikayesi de işte böyle... Çok önceden Ayşe Arman bir yazısında Anıkolik'i şiddetle tavsiye ediyordu. "Confessions of a memory eater" yani bir anı yiyicisinin itirafları kitabın orijinal adı. Bizimkiler Anıkolik demişler. Ayşe Arman'ın tavsiyesi üzerine daha önce 1-2 kitap beğenmişliğim olduğundan bu kitabı edinmekte tereddüt etmedim. Ama son zamanlardaki yoğunlukla bir türlü konsantre olamamıştım kitaba. Neyse ki karlı İstanbula gidiş oradan rötarlı Almanya seyahati sayesinde bitirebildim kitabı ve burada yazacak kadar beğendim.
Şimdi biraz kitap... Elinizde bir hap var ve yuttuğunuzda geçmişte istediğiniz bir anıya yolculuk edebiliyorsunuz. Bir bakıma zamanın efendisisiniz. Hele de hayatınızdan mutsuz, gelecekten umutsuz bir tipseniz geçmişte yaşamak yaralarınızı sarıyor. Tabii geçici bir süre için, sonra mutlaka şimdiki zamanın depresifliğine geri dönüyorsunuz. Win de işinden eşinden şimdiki halinden son derece mutsuz bir akademisyen(tam burada anneannemin "Allah eşinizden işinizden güldürsün evladım" dualarını anmadan geçemeyeceğim), okul yıllarından tanıdığı eski bir arkadaşının telefonu ile hayatı değişiyor. İlaç işine giren arkadaşı, kendisine iş teklif ediyor. Geçmişine tutkuyla bağlı Win için bu hapı denemek hatta müptelası olmak işten değil. Ancak beni bu mutsuz orta yaşlı bunalımın hikayesinden çok Sue'nun yaşadıkları etkiledi. Kanser hastası bu genç kadın hapa sadece ömrünün son günlerini mutlu geçmişini bir film şeridi gibi izleyerek tamamlamak için ihtiyaç duyuyordu ve hapın hatta kitabın gerçek amacı bu mu olsaydı, Sue bu kitabın ana karakteri mi olsaydı demekten kendimi alamadım.
kitabın bir diğer etkileyici karakteri de Win'in ihmalkar karısıydı. Win'i aylar önce sanal olarak boşamış olması daha doğrusu üzerinde bu elbise ile kendinden emin duruşu etkileyici hikaye. Kadının, Win'in anılarında seviştikleri dakikalara gidişini tecavüz diye tepkilendirmesi bana abartılı gelmedi diyemeceğim.
Pagan Kennedy -sonradan araştırdığım kadarıyla - modern zamanların Çehovu olarak adlandırılıyor. Underground yazarın Türkçeye çevrilmiş ilk kitabı bu. Bende şiddetli seviyede yazar takıntısı olduğu için, kitabı bitirir bitirmez diğer eserlerini araştırdım ama bulamadım. Umarım en yakın zamanda açlığımı doyuracak birkaç kitabı daha türkçeye çevrilir.

Hiç yorum yok: