25 Ekim 2010 Pazartesi

Sağlık olsun

Bu aralar Tübitak erken çocuk kitaplığından “Yeraltında”yı okuyoruz Arca’ya. Çok ilgisini çekti yeraltındaki trenler. Hadi dedim Kemeraltı’na inelim. Kemeraltı’na araba ile gidilmez, yani gidilir de ben gitmem! Park yeri sorun, ben kapalı otoparkta kolon gördüm mü dayanamayıp dalıyorum filan… gerek yok. Bu sebepten araba ile Üçyol’a gelinir, araba bırakılır, metroya binilir, mis gibi seyahat edilir. Bu programa bu defa Arca’nın da dahil olmasına karar verildi.

Öncesinde “kılım döndü ne yapayım” gibi sorunların bile paylaşıldığı “İzmirlianneler” mail grubuna danıştım. Şaka bir yana güzel bir platform, güzel faydalı paylaşımlar oluyor. Birkaç tane bildiğim çokça da bilmediğim yerleri tarif etti anneler sağolsun. Ananeyi de kafaladık… Böylece cumartesi planı yapıldı.

Çıktık yola…

diyerek başlayacağım bir post olacaktı. Ama olmadı. Çünkü Cuma akşamı eve geldiğimde, fonda “kul kurar kader gülermiş” şarkısı dönmeye başlamıştı. Arca’ya sarıldım, hmm biraz sıcak ateş mi var acaba dedim. Ölçtük 37,5.Yemek yedik, bir daha ölçtük 38!! Cuma akşamını Zeyneplerde dvd izlemeye ayırmıştık, hatta ateşi sıklıkla kontrol ederken dvd seçiyorduk İlkerle. Şarkı “nedense” kulaklarımda. Bu arada geleceğiz dedik ama hadi bir daha ölçelim diyor, erteliyoruz. Halbuki çanta bile hazır, biz giyinik. Yok 38,3 ü görünce vazgeçtik. Diştendir diyoruz ama Zeyneplerde de bebek var, bulaşıcıdır belli mi olur. Ateş düşürücüye başladık. Gece 39’a fırladı ve hatta Arca kustu.

Sabah ateş düştü, ama ateş düşürücünün etkisi kısa sürüyor. Doktoru aradım, akşama kadar orda olduğunu söyledi, ateşte farklı bir trend görürsek getirmemizi istedi. Öğlen yattı, bu arada belki de ömrü hayatında 2. Kez iştahı kesildi. Öğle uykusu sırasında ateş 38,5 in altına inmedi, İlkeri aradım uyanınca götürüyoruz dedim.

İlaç saati geldi ama doktor başka bir şey verir diye içirmedik, doktorda 39 un üzerine çıktı. Enfeksiyon! Bu ay güya doktor kontrolünü atlayacaktık, ne zaman böyle desek bir arıza çıkıyor! Antibiyotik! Ben anti-antibiyotikçi bir insan değilim. Antibiyotik vermeyeceğim diye kasmıyorum. Doktor uygun görürse verdiğimde de üzülmüyorum ama sanki bu ara sıklıkla oldu gibime geldi. Yok Türkiye ortalamasının altındaymışız. Bir de kreşe filan gitse doktorla akraba olacağız. Dedim ki “nereden kapmış bu enfeksiyonu?” artık nasıl sorduysam, dedi ki; “ ne yapacaksınız? İntikam mı alacaksınız?” “evet fena fikir değil!! Yakalarsam öpeceğim:)” Her şeyden olabilirmiş, kısacası CSI’cılığın alemi yok! Böyle böyle bağışıklığı artıyor.

Keyifle eve döndük, lakin ateş nispeten düşmüştü. Akşam ilkerin katılması gereken bir düğün var, tamam keyfimiz yerinde, sorun yok diye düşünüyorum. Arcaya da sırf yesin diye domatesli makka yapmışım, keyifliyiz. İlaç saati yaklaşırken ateş de hafiften çıkmaya başladı. Çünkü Arca “dakat” (yatak) gösterdi ve kitap okumalar başladı. İlacı içti ama ateş düşmüyor, daha da çıkıyor. Böyle durumlar için çok ağır bir ateş düşürücü vermişti ama gece 10’da içmesi gerekiyor önce değil. Defalarca soğuk duşa girdik birlikte, bu arada kesinlikle tepemden inmiyor. Ben lanet olasıca ateş ölçeri doğru kullanamıyorum 39 u görüyorum, garanti gerçekte 39,5!! Ah İlker olsa daha iyi ölçer diyorum. Benim ölçtüklerimin 38,5 gördüğüm an duşa sokuyorum, ben de tabii. Beni bırakmadığı için giyinemiyorum. (zaten ertesi günü cırcırspor olarak soğuk algınlığı etkisini gösterdi) neyse saat 10 oldu, ilacı içti, kendinden geçti ama vücut sıcak ayaklar buz. İlker geldi ve bam!! O kadar duşa hala 39’du ateşi, demek ki bir ara 40 a yaklaşmış. gittikçe düştü, ben de yığılmışım. Gece ilaca devam. Sabah sanki başka bir çocuktu, keyifli neşeli. Gecenin ilerleyen saatlerinde babane de bize gelmiş, kalmıştı, gece yaklaştırmadık uykusu açılmasın diye, sabah görünce şok oldu, sevindi. Onlar oynarken ben biraz uyudum.

Ve Pazar günü ateş hemen hemen hiç çıkmadı. Ama çok keyifsizdi. Hava güzel gel gezelim diyorum “ı-ıh” diyor. Bir ara markete gittik, bu defa da ben kötü oldum döndük.

Pek keyifsiz olunca genelde zıplamalı oyunlar oynamadık. Nopper Legoları sipariş etmiştim – iyi ki de hemen gelmiş : ) (Duploları 2 yaşında alacağız) ben işteyken konuştuğumuzda Ümit abla sevmediğini söyledi ama biz müthiş oynadık. Arabaları için köprü, hayvanları için ahır, ev, sonra robot, araba… çok keyifle oynadık. İlkerlerin de varmış babane saklamış getirecek, parçalarımız artacak. Zaten bizim çocukluğumuzda hemen herkeste bunlardan yok muydu? Bir de boya kalemleri aldık. Arkadaşlarımızın önerdiği gibi “sadece deftere çizilecek” kuralını koyduk, şimdilik iyi gibi, masa illaki boyandı ama onu da Arcaya temizlettim hatta temizlik kısmını daha çok sevdi galiba : ) hızını alamayıp bütün rafların tozunu da aldı.

Güzel neşeli bir hafta sonu planı kurarsın, kader sana güler, enfeksiyon kapını çalar ve işte böyle … Belki de bu sonbaharın en güzel ve son havaları, enfeksiyona kurban gitti. Olsun napalım, yeter ki minikler sağlıklı olsun, yeter ki sağlık olsun

12 yorum:

ruhdagı dedi ki...

Çok geçmiş olsun. Canım Arcam öperim seni.
Şimdi böyle yazıları okuduğumda daha iyi anlıyorum :)

Ateşten nefret ediyorum :(

Hülya Cinsçiçekçi dedi ki...

yelizcan
geçmiş olsun. enfeksiyonun antibiyotikten başka çaresi yok maalesef.
boya kalemleriniz hayırlı olsun. tuna evin tüm peteklerini boyadı, sildim, boyadı sildim. en son kendisine sildirdim. daha çok zevk aldı ve sürekli sağı solu boyayıp silmek istiyor şimdi :))
"sadece deftere" çizilmesi gerektiğini eşşşeek gibi biliyor ama benim dikkatimi çekmek istediği anda halıyı boyuyor. gene de boyama kitabını birilikte karalaayarak falan güzel vakit geçirdiğimiz de oluyor.

yeliz dedi ki...

teşekkürler ruhdağım, ateş mi evlerden uzak!!

yeliz dedi ki...

teşekkürler ruhdağım, ateş mi evlerden uzak!!

yeliz dedi ki...

hülyacım ben gerçekten bıktım bu enfeksiyon olayından. daha temmuz ayıydı yine enfeksiyon boğazda, bu defa yine aynı!! bana bile bıkkınlık verdi antibiyotik olayı. üzüldüğüm şey demek ki arcanın bağışıklık sistemi pek sağlam değil. ulen o kadar 12 ay emzirdik, bi de emziremeseydik ne olacaktı halimiz ya da bu işin anne sütü ile ilgisi bir yere kadar!! ne bebeler var mamayla taş gibi:) bünye meselesi demek ki

Adsız dedi ki...

aaa kuzum Arca cim cok gecmis olsun!

kuzunun annesi dedi ki...

Gecmiş olsun Arcama

yeliz dedi ki...

kirazım, kuzum canlar teşekkürler

cenebaz dedi ki...

Minik kuzu Arca'ya çok geçmiş olsun.

laleninbahcesi dedi ki...

Canım Aslanım Arca2cım çok geçmiş olsun. Bu düşmeyen ateşler beni çok korkuturdu. Nedense ilaçla aniden düşerse ondanda korkardım. Alnına sirkelisuya batırılmış suyla , kollarını ıslatarak falan düşürmeye çalışırdım.
Biz Cancan'da hala kitapları resimden anlatıyoruz, okurken ilgisi dağılıyor. Arca'nın kitaplarla ilişkisine bayılıyorum.
Sevgilerimle

yeliz dedi ki...

çok teşekkürler çenebaz

sevgili lale,
bence sıklıkla kitpla haşır neşir olduktan sonra - ki etrafında da sizler gibi kitaba aşık insan çok - ilgisi artacaktır diye düşünüyorum.

sevgiler

Fatma dedi ki...

Geçmiş olsun Arca'ya ve size. Küçük çocuğun hastalığı önce moral olarak bozuyor insanı ama biz anneler hep güçlü olmak zorundayız. Onlar iyileştiğinde anca dinliyoruz kendimizi. Deniz de hasta oldu ve ben bitik durumdayım ondan kaptım sanırım ama bizim yatıp dinlenmeye fırsatımız yok değil mi? Ben işe gitmek için yola çıkarken yumurcak yatakta mışıl mışıl uyuyordu.