Soğuk ve yağmurlu kış günlerini sevmezdim çocukken. Dışarı çıkamazsın, gezemezsin.
Babam evde tıkılı kalmayalım diye, Pazar öğleden sonra bizi alır dışarı çıkarırdı. Araba ile gezmeye: )
Boş caddelerde cama vuran yağmur damlalarını seyrederken Alsancak’a doğru yol alırdık. Arka koltukta oturmayı sevmezdim, annemle babamın koltuklarının arasına dizlerimi sıkıştırır (o yıllar bilinçsizmişiz, Arca böyle bir şey talep etse dizlerini kırarım:P), kıvırcık kafamı ikisinin kafasının arasına sokar durmadan konuşurdum.
Ablam tercihen sağ tarafta dışarısını izleyerek hayallere dalmış olurdu. Kordon’da tıngır mıngır ilerler, dönüşte İzmir sinemasının önünde park eder, sinemanın yanındaki meşhur salepçiden salep ısmarlardık. Küçücük su bardağı şeklinde ama hacmi çay bardağından hallice bardaklarda arabaya servis edilirdi. Arabanın içi mis gibi tarçın kokardı. Üflerken tarçınlar illa ki burnuma kaçardı ama keyfim asla kaçmazdı. İlginçtir bir süre sonra radyo illa ki bir maç yayınına dönerdi, saleplerimiz biter, dönüş yolunda maç dinleyerek Pazar gezmesini tamamlardık.
Fark ettiniz değil mi? Asla arabadan inmemişiz: ) Yağmurda çocuk sokakta dolaşır mı? Dolaşırsa illa ki araba ile dolaşır: )
Bu Pazar…
İlker önceki geceden beri aşerdiği cheesecake talebini sonunda itiraf etti. Ciddi değil sandım, yoo çok ciddiydi. Gecenin üçünde canımız hamburger çektiğinde üşenmeden Alsancak’a giden bir çift olduğumuz için talebi çok yadırgamadım sadece hani güya yediklerimize dikkat ediyoruz ya, lahana turşusu ilişkisini kurmaya çabaladım, o da çok değil birkaç saniye: )
Arca’nın güzellik uykusundan uyanmasını bekledik sabırsızlıkla. İtiraf ediyorum, öpme bahanesiyle dürtmüş bile olabilirim. Kimse beni suçlayamaz, o cheesecake’ten yememiş hiç kimse suçlayamaz!
Arca’nın ısrarla defalarca dinlettiği şarkılar eşliğinde Alsancak’a gittik. Dinlemek yetmiyor, bir de eşlik edeceksin!
Tam iskelenin oraya döndük, yağmur bastırdı. İlker Baks’a girdi, sonra yanımıza gelip hazırlanmasının 15 dakikayı bulacağını söyledi. Otur otur sıkılmışım, Arca’yı ayarttım indik arabadan.
İlker içerde kahvesini yudumlaya dursun...
Evet Alsancak iskelesinin önünde, yağan yağmurun altında, su birikintilerinde kahkahalarla şap şap yapan ve donumuza kadar ıslanan iki deli bizdik!
Yedek alt? Vardı canım!! Ama çorap unutmuşuz, çıplak ayaklarını eve dönünceye kadar elimde ısıttım, biri ısınınca “bunuuu” diye öbürünü uzattı.
Evet biraz üşüdük ama benim de çocukluğumda içimde kalan “Kordon’da yağmur altında şap şap yapmak” konulu uhde böylelikle huzura ererek gökyüzüne yükseldi…
15 yorum:
Oh ne güzel, orada olmak isterdim:)
yerim o usuyen ayaklari!
radyodan mac dinlemek, koltuk arasindan kafayi sokmak :) optum seni
delilik güzeldir hele ki iki kafa da aynı delilikte uyuşuyorsa daha güzeldir.sevgiler.
Ömerağa'dan salep ve pazar maçları. Çocuk olmak istedim yine:)
Yeliz ya, hep içimde kalmıştır böyle ıslanmak... yok donuma kadar ıslanmışlığım çoktur da şöle keyfi ıslanmak kast ettiğim sizin gibi:))
ne güzel:)
çok güzel çok güzel...heves ettim bende ilk yağmurda tosunu ayartıp yapacağım bunu.izmir de değil antalya da olsa olumu ki acp bu kadar zevkli:)))
bir dahakine birlite tepişiriz fadiş:)
yoksam sen de mi kirazım??
yoksam sen de mi kirazım??
güzel güzel çok güzel çok güzel bir deşarj :)
evet!! çenebaz ömerağa idi değil mi orası? hala var mı acaba? pazar = maç demekti o yıllar, ne güzel zamanlardı.
yapmalı lale hn gerçekten rua iyi geliyor. bende hep keyfine ıslanmaktan hoşlanacak bir karakter izlenimi bıraktınız, kesinlikle seveceksiniz,
bir dosttan tavsiye
annesininmimosu,
paylaştığımız gökyüzü aynı değil mi ki? neden olmasın:)
gerçekten mükemmel bir anı ve süper bir yazı olmuş.. her ikisine de bayıldım :)
çok teşekkür ederim hatice:)
Yorum Gönder