18 Eylül 2014 Perşembe

Bir evi sevmek için insan neye gereksinim duyar?

Bilinmeyen yanım dedim bıraktım, devam...
Pinterest'te gizli panolar oluşturmak.
Sapıkça değil de utanıyorum yav...
Bak anlatayım.
Geçenlerde sonbaharın gelişine sevinemememin sebeplerinden biri olarak planım olmamasından bahsetmiştim. Evet son zamanlarda plansız anı yaşıyorum. Carpe Diem! Herkesler anı yakalamayı ister ama ben arızayım plan seviyorum, hedef seviyorum, proje insanıyım...

----- Bu arada blogun tasarım projesini tamamlamış olmama rağmen hala egomu şişirecek yorumlar gelmediği gözümden kaçmış değil, bilesin okur kardeş :S ----

Geçen yıl bu zamanlar veya daha sonra, kendime bir okuma köşesi hazırlamıştım. Hemen hiç masraf yapmadan eldeki evdeki malzemelerle... Orada geçirdiğim vakitleri o kadar seviyorum ki kelimelere dökmem mümkün değil. Bu küçük bir kızken kendime yarattığım yuvalara benziyor. (ingilizcesi nook aslında, kuytu köşe gibi çevrilebilir sanırım) Dolapların kuytu köşeleri, minderlerden çadırlar... (Hmm sanırım Arca'ya da yapmalı.)

Demek benim evle ilgili bir takım düzenlemeler yapmam şart oldu, Arca'nın oyun odasındaki halı ile yatak odasındakilerin yerini değiştirmek ruhuma ihtiyaç duyduğu heyecanı vermedi, dedim ve aldım elime kalem kağıdı, evi oda oda gezmeye başladım. 

Yok, hayır bu evde yapmak istediğim hiçbir şey yok. Daha doğrusu içimde bir his bu evi bırakıp gideceğim ve yaptığım her şey boşuna olacak, diyor. Belki kira olduğu içindir. Ya da benimsemekle ilgili... Bak mesela İstanbul'daki evimizi çok benimsemiştim, Bakırköy'de Zuhuratbaba'da kırk senelik küçük bir apartmandı. Bahçesinde badem, kiraz, malta eriği ağaçları vardı ve o bademin dalları bizim oturma odasının penceresinden içeri girerdi. Komşularımız harika insanlardı ve eğer hala İstanbul'da yaşıyor olsaydık, o evi satın almak için elimden geleni yapardım. Şu an oturduğumuz ev daha konforlu daha güzel belki ve eşyalarımız da hiç değişmedi ama dedim ya benimseyemedim. Baksana, salon perdem hala yırtık, perde bile almak istemiyorum. Bugün evime ilk kez gelecek birini davet edesim yok mesela. 

Bu konuda bir şeyler yapmalıyım. Aslında önümde iki seçenek var, ya bu evi seveceğim.... ki bunu nasıl başarabileceğimi bilmiyorum. Sahi insanın bir evi sevmesi için neye gereksinim duyar? Bana kuytu köşelerden bahsetme, o, evin tümünü sevmek için yetmedi, denedim, olmuyor.

Ya da evi değiştireceğim... demek istediğim evde değişiklik değil, evi değiştirmek... Daha doğrusu bir şeyler yapacaksam kendime ait bundan sonra yaşayacağım evde yapmak. 

Plan şu; Bir gün evim olursa odalarını nasıl düzenleyeceğim?
Çok acınası bir haldeyim değil mi? Biliyorum. 

Bunu bir secret gibi düşün, bir evrene çağrı gibi... hani istersin ve o seni gelir bulur.

Pinterest burada devreye giriyor. Bu kadar mistik, bu kadar ruhani yaklaşımdan sonra araya bir sosyal medya paylaşım sitesini sokuşturmak abesle iştigal oldu, farkındayım ama sonuç bu...

Evet işte itiraf ediyorum, Pinterest'te gizli panolar oluşturuyorum. Gelecekteki evimin mutfağı nasıl olacak, çocuk odasında neler olacak (gerçi bu gidişle genç odası da hazırlamaya başlasam iyi olacak), ne tarz bir oturma odası olsun... falan filan... Bu biraz Sims oyununa benziyor. Oyunda en çok ev tasarım kısmını severdim. Sonraları bunların sosyal hayatları filan oldu ama o ilk versiyondaki kendi evini inşa edebilme keyfini hiçbiri vermedi.

İşte böyle... Artık bilinmeyenim kalmadı. Bir gün bir evim olma ve panolarıma raptiyelediklerimi uygulama fırsatı söz konusu olursa, paylaşırım bile, ama şimdilik bu utanç sizinle benim aramda kalsın.

Herkes ne acınası sefil bir insan olduğumu öğrendiğine göre sessizce dağılabiliriz. 

26 yorum:

Yasemin dedi ki...

Selamlar, tasarımla ilgili sağ taraf güzel düzenlenmiş ama ben önceki renkleri seviyordum sanırım daha iyiydi görselll olaraktaaannn diyip bende kaçıyorum.
Görüşmeyelim! :))

a.c dedi ki...

çok samimisin bunu çok seviyorum. benim de pinterestte öyle panolarım var. ayrıca ev konusunda, yakınlarda içine sinen başka bir ev varsa taşınmayı düşünmez misin? bende şöyle oluyor, bir noktada o ev bitiyor, atmosferi, ışığı boğmaya başlıyor. Allahtan her iki taşınmamızda da ev sahibi evi satıyorum diye çıkardı tam da çok sıkıldığım zamanlara denk gelmişti her ikisi de :)

iştemutluluk dedi ki...

merhaba,
tüm detay ve hatırlatmaların sağda toplanmasını ben de beğendim.
ama renkler konusunda bence de eskisi daha iyidi. Pozitif bir insandan pozitif yazılar okumak için daha uygun bir zemindi sanki.
bu arada insanın kendi evi boğabiliyor bazen insanı. ben sanırım bir eve 3 bilemedin 4 yıl bağlanabiliyorum. sonra çoook sıkılıyorum. içi dolu bir evde tadilat yapmanın çok zor olmasının ve beni iş yükü açısından çok korkutmasının da bunda etkisi büyük tabii. yeni tur yeni şans daha heyecan verici geliyor.

okuyanguzel dedi ki...

Blog zaten çok güzeldi.Yine çoooookkkkkk çoooookkkkkk çççooooookkkkk güzeeeeellllll!

HARİKA MUHTEŞEM MÜKEMMEL OLMUŞ BLOGUN ! ! ! ! ! ! ! !

Evet yine çok benzediğimizi düşündürten bir yazı. Bende pinterest'te aynı şeyi yapıyorum. Şu anda taşındığım ev çok güzel bir deniz manzarasına sahip(hakikaten öyle böyle değil) Ama aynı zaman da cadde üstünde ve gürültülü(hiç istemediğim halde mecbur kaldım). Bu arada Ankara'da bahçeli bir evde oturuyorduk.Burada bahçeli ve kaloriferli ev bulmak pek mümkün olmadığı için apartmana taşındık. Pişman olmaya başladım. Bahçemi özledim evet küçüktü ama bir bahçem vardı. Offf offff! Bu arada aynı senin gibi ev sahibi olmayı hayal ediyorum. Odalarını nasıl düzenleyeceğimin hayallerini kuruyorum ve aynen dediğin gibi çocuk odası değil de genç odası hayal etmeliyim çünkü özel okul ücreti ödediğimizden ev alma şansımız kalmıyor(bu da önce yazılardan birine gitsin!)

okuyanguzel dedi ki...

Merhaba güzel fikir ama taşınma masrafları asgari 3000-4000.TL yi bukuyor ve o da insanı ayrı bir depresyona sokabiliyor. Yeni taşındım da... :))

Adsız dedi ki...

Yine mi aynı zamanda aynı düşünceler:)bende artık çok sıkıldım.Nasıl olsa kiracıyız diye eşyaların çoğunu ucuzundan ve geçiştirme şeylerden alındı.Ama 8 seneyi doldurdum aynı evdeyiz.bende çok sıkıldım kendi evim olsun herşeyi istediğim gibi almak istiyorum. Mutfakdaki storlardan bozulan daha az kullanılan yere kaldırılıyor.ama inatla değiştirmiyorum.Sadece tabakları değiştirebildim.Artık benim de ve bütün isteyenlerinde evi olsun.
Blog a gelince herkesle hem fikir olup eski renkler çok daha güzeldi:) Adile

Öykücü dedi ki...

Hiç acıklı değil.Çocuğum yokken (ve olmuyorken) ona küçük tulumlar, kitaplar alıyordum.O tulumları giydi ,küçülttü bile.

Bu yaptığın da bir tür taşınma hazırlığı bence.Sonuçta kaplumbağa değiliz evimizi sırtlayıp gidemiyoruz.Yeni eve eşyalar almak da taşınma sürecinin bir parçası:)

Blog harika olmuş:))Çorbacının sevdikleri kısmı biraz eksik ama neyse:P

Sevgiler.

Adsız dedi ki...

Bence insanlar eski aliskanliklardan kolay vazgecemiyor, eski renkler diye tutturmalar bu yuzden :) bence bu sekilde cok daha $lk ve guzel olmus! Eline saglik

yeliz dedi ki...

ay deme yasemin fuşya hiç benim rengim değil:) ben aslında haki, siyah, kahve, bordo lacivert insanıyım:) görüşelim gçrüşelim boşver renkleri

yeliz dedi ki...

@iştemutluluk;
bak fuşya yerine başka canlı renkler olabilir. ana renkleri ruh halime göre değiştirebilirim:) bu arada tabii ki tadilat filan asla yapamam ama yapacak bir şey de kalmamış bizim evde:)

yeliz dedi ki...

annecafe, çok teşekkür ederim:) ben de seni çok seviyom:)
aslında icat çıkarmam ahunun dediği gibi masraf fena ama deseler ki yeni eve taşınmanız lazım hiç üzmez beni senin gibi:)

yeliz dedi ki...

canım ya sağ ol:) egom şişiyor aman patlamasın:)
yalnız değilmişiz, ne çok insan varmış pinterestte hayaller raptiyeleyen:)
utanmama gerek yokmuş, çok mesudum

yeliz dedi ki...

adilecim kiracılıktan oluyor bence de özenmiyoruz, aman o perdeyi de kendi evime yapıveririm diyoruz filan... tabakları ben de değiştirdim:))
renklerime hepiniz laf etmişsiniz aslında ben iç karartıcı bir ruh halindeyim, pozitif değilim ben:)))

yeliz dedi ki...

ay ne güzel anlattın. evet belki de içimde bir yerlerde çıkıp gitmek istiyorum ve şimdiden hazırlanıyorum. belki de manyağım:)))
eksikler tamamlanmıştır efem:)

yeliz dedi ki...

hehehe teşekkürler, daha havalı di mi ? ağır blog ağır kadın imajı şeettim:)

Hatice ST dedi ki...

Blogundaki değişiklikleri gün be gün fark etmiş olmama karşın yazdığın yazılarla ilgisiz olacak yorumum diye birşey yazmadım :) keşke yazsaymışım..
Profilini değiştirmişsin.. detaylandırmışsın.. çok iyi olmuş bence..
Sağdaki sekmeleri derlemiş toplamış halletmişsin...
Yukarıya konuları kategorilere ayırarak sınıflandırmışsın..
Bence çok iyi bir iş çıkarmışsın...
Sadece ben kırmızı renk kullanacağını hiç beklemiyordum.. O biraz sürpriz oldu açıkçası... Yeşilde anlaşmıştık sanki :))) Şaka bir yana kırmızı da yakışmış.. Siyah, beyaz ve kırmızı kombinasyonu zaten bir klasik.... Ellerine ve emeğine sağlık...

Yazının konusuna gelince;
Geçenlerde bir taşınma fikri düştü gönlümüze.. Evka 3 teki mevcut evi satıp Mavişehir'den bir ev alalım dedik.. (Semt adı veriyorum özellikle izmirli olduğun için:))
Ev baktık falan...
Aslında eşimin de benim de iş yerlerimiz bornova da olmasına karşın mavişehir e taşınma fikri o kadar cazip geldi ki... O an anladım ki artık değişiklik istiyorum.. yeni bir mekan yeni bir ortam ve yeni bir ev... ve bu fikir aklıma düştüğünden beri evde hiçbir şey yapasım gelmiyor.... rutin sıradan işleri bile yapmak istemiyorum.. yazlık kışlık yapmak istemiyorum... Geleneksel evi sadeleştirme ve çöpleri (uzun zamandır kullanılmayan şeyler vb.) atma işlerimi bile yapmak istemiyorum.... Şimdilik taşınmayla ilgili sonuç netleşmedi.. ama biliyorum ki er ya da geç bu hayalimiz gerçekleşecek bir kere bu fikrin büyüsüne kapıldık...
Çok uzun yazdım... ancak demem o ki senin de taşınma zamanın gelmiş şekerim.... biraz külfetli ve yorucu bir süreç olsa da taşınmak iyidir bence... özellikle çalışan ve çocuklu aileler olan bizler... fotokopi günler ve haftalar hatta yıllar geçiriyoruz düşününce.... böyle hissetmemiz çok olağan ve bunu kırmanın en güzel yolu da imkanın varsa yaşam ortamını değiştirmek...

Sevgiler..

Hatice ST

Unknown dedi ki...

yelizzz:) yine koparak okudum yazını:)) bir kere blog çok iyi oldu sade sade, sadece üst kısımdaki başlıklar gözükmüyor onu diyim sana..
ayrıca pinterestte gizli pano mu oluyormuş???vayy bilseydim bu kadar rezil olmazdım, kendime diye not aldıklarım gözüküyordu diye dertleniyordum..
Bakırköy'de ki eve de talibim valla:))

yeliz dedi ki...

ay evet zeytin yeşilini not almıştım hatta renk kodu ile seçmiştim kendime. ama siyah beyaz bir fon düşününce yeşil açmadı, canlılık vermedi. koyu kırmızının bir ağırlığı olsun dedim, öyle işte...
Haticecim mavişehirden trafiği bir daha düşünseniz:) yani benim gözüm almıyor. belki çevre yolu bağlantısı vardır ama bilemedim. hakkınızda hayırlısı olsun:)

yeliz dedi ki...

ay ben senin için bir psikolojik manyak olabilirim:) incele beni hahahahah
uyarın konusunda haklısın, hatta şimdi sekme renklerini değiştirdim, iyi oldu hatırlattığın
o eve ben hala talibim:) istanbulda en çok özlediklerimden biri o evdi. kendime ait ilk evim olduğu içindir belki:)

yeliz dedi ki...

ha ama bak şimdi aklıma geldi, kahve, bej ve zeytin yeşili de çok asil durur. Mürdüm moru da katarsam aralara hmmm kışa girerken de bu konsepti düşüneceğim. Banner foroğraflarını da sephia tonunda yaptım mıydı tadından yenmez:)))

flzpink dedi ki...

Ahaa Sims işinde yalnız değişmişim :) Kardeşim hep takılırdı 'sen bu oyunu sırf ev dekore etmek için oynuyorsun' diye...
Son on yılda altı ev değiştirmiş birisi olarak düşüncem; bir ev sonradan sevilmiyor, en fazla idare edilebiliyor. (Evimi seviyorum ama geçen ay ben de tabaklarımı yeniledim ;) )

annegazetesi dedi ki...

Ben de sırf eski evden "bir an önce" kaçmak için taşındım buraya. Ve bu evi de sevmiyorum :( Diğer evden tasinmamizin vakti geçmişti, bebek odasizdi ve artık salonda uyuyamayacak kadar büyümüştü. Aceleye geldi. Eşimin ilk begenip bana gösterdiği eve okey dedim ve 2 gün içinde taşındık. Şu anda evden nefret ediyorum ama idare ediyorum işte. Evin sevdiğim tek yeri Ege'nin odası! :)

Adsız dedi ki...

Ben de pinteresti çok seviyorum.Ben de dünyanım her yerine gitmek istiyorum ve öyle panolarım favorilerimden :)) Ben de plan yapıp bir türlü uygulayamayanlardanım...

yeliz dedi ki...

Bizim de bu biraz acele oldu yani ben zaten istanbuldaydım ilker halletti her şeyi hiç müdahil olmadım.

yeliz dedi ki...

Ooo çok iyi fikir ben de yapayım hemen:)

pelin dedi ki...

ay ben de bi sinir halinde inat olsun diye tutulmuş bi evde iki sene oturdum! evin tek güzel tarafı sahile ve bağdat caddesine yakınlığı ve oğlumun dünyaya geldiği ev olmasıydı..düşün bak salonda bizden başka iki kişi daha olursa oturacak yer olmuyodu çünkü masa duvara dayalı kalmk zorundaydı sandalyeler kullanılamıyordu ve koltuklarımızdan biri başka bi odadaydı! şimdi gönlümün istediği gibi geniiş bi eve taşındık! şükür!! hatta bişi diim mi bizim oğlan meğer çoook hareketliymiş ve emekliyomuş ancak biz o sıkış tepiş evde anlayamamışız?! :)

blog tasarımı on numero! :)