Bizim Arca çok değil birkaç ay öncesine kadar tam bir hödüktü. Yok hayır abartmıyorum, son derece kıl bir tipti. Yanına yanaşıp öpmeyi filan bırak insanların bakmasına bile laf ederdi.
Yazlıkta terasta oturuyoruz mesela; yoldan geçen adama bağırırdı. “BAKMA!” Bir de bana dönüp “bakmasın bu bana!” derdi.
Yine bu yaz başka bir gün, yemek yerken meşhur Veli dede’nin karısı gayri ihtiyari bize doğru bakmış ki yan komşumuz gayet normal gözünün kayması. Bizimki önce pirzolaları güvenceye aldı sonra başladı bağırmaya: “BAKMASIN!”
“Kim bakmasın?"
“Veli dedenin karısı bana bakmasın! Niye bana bakmak istemiş annem? Söyle bakmasın, yemesin”
Bir de insanların üzerine yürürdü yolda giderken, “niye bakıyorsun?”
Arca bebekken bile böyleydi, ters bakardı, “alırım façanı aşağıya!” lafını yemiş gibi olur yanaşamazdın butlarına. Hiç unutmuyorum, bir gün blogta bir yorumcu, “Arca hiç gülmüyor” demişti. Sosyal medyanın bile ilgisini çekmiş!
Halbuki biz sevecen çocuğa alışkınız. Bizim Duru bebekken ve sonrasında sokağa bir çıktı mı herkesler çevresine doluşurdu, “prenses hazretleri halkını selamlamaya çıktı” derdik. Tamam, çok güzel bir bebekti (hala da çok güzeldir) ama asıl insanların gönlünü alan sıcak davranışları, herkese selam vermesi, gülümsemesiydi.
Neyse tam Arca da böyle işte alışacağız, kabulleneceğiz, üzerine düşmeyeceğiz dediğimiz hatta boş ver daha iyi kimseyle yüz göz olmuyor, kimseye öpücük filan vermiyor, diye işin iyi taraflarına bakmaya başladığımız bir anda, Arca yüz seksen derece döndü. Dönüş o dönüş.
Geçen Agora’ya gittik, istisnasız herkese “merhaba” diyor. Sephora’daki bütün kızları kendine bağladı. Muhabbetin dibine vurdu:
Arca: Merhaba
Satış elemanı: Merhaba senin adın ne?
Arca : Arca, senin adın ne?
Satış elemanı: ne güzel isimmiş, benimki de …
Arca: Seninki de güzelmiş
AVM’nin koridorlarında geziniyoruz, bizden başka tek tük insan var akşamın o saati, bizimki insanların önüne atlıyor “merhaba!”
Remzi’ye girdik, insanlar ellerindeki kitaplara dalmış, ortamdan kopmuş, kimse ortalıkta dolaşan bir cücenin farkında bile değil. Arca tek tek her müşteriye “merhaba” diyor. Müşteri duymazsa önüne geçip tekrar “merhaba” diyor. İlgilenmezse bacağını dürtüp tekrar “merhaba” diyor. Selamına karşılık alasıya kadar yapmayacağı şaklabanlık yok.
İlker bir café’ye maç izlemeye gittiğinde peşine takıldık, Arca her masaya uğrayıp maça dalmış amcalara tek tek selam verdi, “cimbom” tezahüratları yaptı.
Pek tabii selamı sabahı çoktan rafa kaldırmış yurdum insanı bu alışkın olmadığı muamele karşısında dondu kaldı.
Bir misafirperverliktir gidiyor ama o bence kandırmaca! Türk insanı resmen suratsız. İşini yapan gülümsemez, kimse kimseyi umursamaz, selam vermez. Biri selam verdi mi de afallar. Gerçi ne bekliyoruz ki yurdum insanından? Hemen her gün onlarca şehit, bir o kadarı da trafikte can veriyor, adaletin adaletsizliğinin, gelecek kaygısının tavan yaptığı bir ülkenin insanından ne bekliyoruz? Selamı sabahı bırak, toplu intiharların başlamamasına şükretmeli!
2 yorum:
bir kere Arca bana merhaba dedi hatta kendisini opmeme de izin verdi annesi. Ustelik muhabbet de etti benimle. Bana baska cocuk mu tanistirdin yoksa Yeliz :)
dediklerine katiliyorum tat tuz kalmadi...
ne güzel bir davranış.. afferin ona.. fazla yüzgöz olduğu için dilaya kızdığım oluyor benimde ama yine de güleryüzlü olması tercihim..
Yorum Gönder